kahramanlarımız – Ataturkicimizde.com http://ataturkicimizde.com Bir Mustafa Kemal Atatürk sitesi Mon, 28 Oct 2019 13:35:20 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.9.11 http://ataturkicimizde.com/wp-content/uploads/2018/09/cropped-512512-1-32x32.png kahramanlarımız – Ataturkicimizde.com http://ataturkicimizde.com 32 32 KAHRAMANLIK ÖYKÜLERİ http://ataturkicimizde.com/kahramanlik-oykuleri/ http://ataturkicimizde.com/kahramanlik-oykuleri/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:44:33 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6705 KAHRAMANLIK ÖYKÜLERİ 1877-1878 OSMANLI-RUS SAVAŞI (93 HARBİ) GÖZÜ PEK BİR DENİZCİMİZ: BİNBAŞI YÖRÜK ALİ İKİ KAHRAMAN DENİZCİMİZ BURAK REİS VE İMAMOĞLU ALİ BEY’İN HİKÂYESİ NENE...

Bu yazı KAHRAMANLIK ÖYKÜLERİ ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
KAHRAMANLIK ÖYKÜLERİ

1877-1878 OSMANLI-RUS SAVAŞI (93 HARBİ)

TRABLUSGARP SAVAŞI (1911)

ÇANAKKALE CEPHESİ (18 Mart 1915)

KANAL CEPHESİ

IRAK CEPHESİ

FİLİSTİN CEPHESİ

GALİÇYA CEPHESİ

KAFKAS CEPHESİ

DOĞU CEPHESİ

GÜNEY CEPHESİ

BATI CEPHESİ

İNÖNÜ MUHAREBELERİ

KÜTAHYA – ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ

BÜYÜK TAARRUZ

KOMUTANLAR

ÇOCUK KAHRAMANLAR

Burada adı geçen kahramanlar elbette tarihimizdeki kahraman evlatlarımızın tamamı değildir. haklarında bahsedilen konularda kahramanlıklarını tarife elbette yetmez. Bu yüzden isimli ve isimsiz tüm kahraman atalarımızı minnet ve şükranla anıyor, ruhları şad olsun diyoruz. Onlar savaş meydanında veya başka yerde ama daima Vatan için öldüler. Allah tamamından razı olsun.

Bu yazı KAHRAMANLIK ÖYKÜLERİ ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/kahramanlik-oykuleri/feed/ 0
ÇOCUK KAHRAMANLAR http://ataturkicimizde.com/cocuk-kahramanlar/ http://ataturkicimizde.com/cocuk-kahramanlar/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:42:56 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6989 ÇOCUK KAHRAMANLAR “Edip (Somunoğlu) 7 yaşında düşmana ve isyancılara karşı verilen mücadelede yer aldı. O yıl 7 yaşında olan Edip Somunoğlu olarak Erzurum’un 1955-1960 yılları...

Bu yazı ÇOCUK KAHRAMANLAR ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
ÇOCUK KAHRAMANLAR

“Edip (Somunoğlu) 7 yaşında düşmana ve isyancılara karşı verilen mücadelede yer aldı. O yıl 7 yaşında olan Edip Somunoğlu olarak Erzurum’un 1955-1960 yılları arasında belediye başkanlığını ve devletimizin 1965-1967 yılları arasında da Sağlık Bakanlığı görevini yürüttü.”

“Çukurovalı 14 yaşındaki Osman’ın destanlaşan kahramanlığı ayrıca taktire şayandır. Fransızlara karşı verilen mücadele de yaptığı kahramanlık, Fransızların yenilgisine neden olmuştur.”

“Antep savunmasında Kebapçı Said Ağa’nın oğlu küçük Mehmet,”

“Şahin Bey’in oğlu Hayri!..”

“Şehit Yolağası’nın oğlu Mehmet Ali!..”

“Antep işgalinde Fransızlar askerleri tarafından annesinin başörtüsünü almaya kalkan Fransız askerini bıçaklayan ve sonrasında Fransızlar tarafından hunharca şehit olan Şehit Kamil’i unutmak mümkün mü!”

“Arzuhalci Ali Efendi’nin oğlu İsmail gibi 11-12 yaşlarındaki çocukların özverisi göz yaşartıcı boyuttadır.”

“12 Haziran 1920’de Fransız ve Ermeniler’den oluşan bir grubun Türklere yönelik katliamında, direniş gösteren Türk çocuklarından 10 yaşındaki Mehmet, aldığı kurşun ve süngü yaralarına rağmen hayatta kalmayı başardı, ancak bir bacağını kaybetti.”

“Urfa’da 14 yaşındaki Bozan, Fransızlar kaçarken Kuvayı Milliye önünde savaşa katıldı. Bu yavrunun kahramanlığını gören halk, Bozan için türkü bile yaktı. Sebeke dağından indim dereye Atılıyor bombalar, bilmem nereye Türk çeteleri dönmez geriye De yürü! Yürü Bozan yavrum yürü! Vursun kırsın Fransızları, aslanım yürü…”

“Maraş savunmasında, 14 yaşındaki Sarıca köylü Ali, bu bölgedeki Türk askerine kılavuzluk görevi yapmıştır. Bir seferinde de düşmanın yolunu kesmek için kendisine verilen köprü uçurma görevini dillere destan bir başarıyla yerine getirmiştir.”

“10 yaşındaki Osmaniyeli Pulcu Mehmet oğlu Niyazi (Akyan) da birçok yeri dolaşmak suretiyle milis kuvvetler arasındaki bilgi alışverişini sağlayarak adını tarihe yazdırmıştır.”

“Çocuk askerlerden Mehmet ve İsmail’in kahramanlık öyküleri de yukarıdakiler kadar çarpıcıdır: 1920 yılı Ağustos ayında Antep kuşatmasının sıkışmış olduğu bir günde, Heyet-i Merkeziye, şehrin durumunu Maraş yakınlarındaki Sam köyünde bulunan Kolordu Komutanı Miralay Selahaddin Adil Bey’e yetiştiriyorlardı. Mehmet, düşmanın 4 kurşunu ile gazi olmuş, İsmail ise düşmanın 9 kurşunu ile şehitlik mertebesine erişmiştir.”

“Bursa dolaylarındaki düşmana karşı yapılan savunmalarda; Süvari Subayı Süleyman Bey’in oğlu İnegöllü Kâmil idi. Gaziler arasında ve babasının yanında omuz omuza düşmana karşı savaşan 12 yaşında Feridun unutulmaz çocuk kahramanlarımızdandır.”

“Tarsuslu Mehmet, Kuvayı Milliye’ye yemek taşırken kurşun yağmuruna tutulup ağır yaralanmış ve sol bacağını kaybetmesine rağmen mücadeleye devam etmiştir.”

“Şekerci Ökkeş: Fransızların Maraş’ı işgalinde cepheye koştuğunda annesinin, “Henüz küçüksün, seni hemen vururlar oğlum” dediğinde. Ökkeş, “Yaşım küçük ama imanım büyüktür anne. Şehit olacaksam, vatan ve millet uğrunda şehit olacağım. Ben ölmeliyim ki düşman sizlere ilişmesin,” diyerek büyük bir cesaret örneği gösterdi. 17 Aralık 1980’de öldü.”

“Çuhadar Ali: Şehrin düşman işgaline uğraması ve Sütçü İmam olayının akabinde 2 Türk’ün Ermeniler tarafından öldürülmesi üzerine onların intikamını almak için yola çıkıp, Mercimektepe civarında yakaladığı 3 Ermeni çeteden ikisini öldürüp birini yaraladı. Henüz 17 yaşında şehit oldu.”

“Bombacı Ahmet: Savaşın en şiddetli zamanlarında kaledeki mücahitlere mühimmat ve erzak taşımak cesaretini gösterir. Ayrıca Ermeni sığınaklarının el yapımı bombalarla tahrip edilmesinde üstün gayretleri olmuştur. 17 yaşında şehit olmuştur.”

“Etlioğu Ahmet Duran: Genç ve atik olması dolayısıyla en tehlikeli görevlerde kendini en öne attı. Savaşın ilk günlerinde düşmanın attığı kurşun ile topuğundan vuruldu. Arkadaşları tarafından hastaneye kaldırıldı. Savaş yıllarının ardından Ankara’ya çağrılarak madalyası bizzat Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından göğsüne takıldı. 1946’da vefat etti.”

“Kısakürekzade Şahap: Fransız işgal komutanının emriyle Türk bayrağının kaleden indirilmesi üzerine babasının kaleme aldığı beyannameyi başta Ulu Cami olmak üzere şehrin büyük camilerine götürür. Böylece daha 15 yaşındayken Bayrak olayının kahramanları arasında yer alır. 25 Ağustos 1985’de vefat etti.”

“Sait Yalçın: Mülazımzade Sait daha 18 yaşındayken Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti müteşebbis heyetine dahil olur. Çatışmalara katılır. Antep’ten gelen düşman yardım birliklerinin Maraş’a ulaşmaması için çaba gösterir. Maraş kurtulduktan sonra da 250 kişilik milis kuvvetiyle Antep savunmasına katılır. Savaş kazanıldıktan sonra TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile onurlandırılır.”

“Fındıklıoğlu İbrahim: Fransız işgali sonrasında şehir genelinde çatışmalar başladığında mahalledeki çetelerin başına çavuş olarak seçilen babasının emrinde çatışmalara katılır. Bir şarapnel parçasıyla başından yaralanır. Kan kaybından yolda 19 yaşında şehit olur.”

Ve daha nicesi …

Bu yazı ÇOCUK KAHRAMANLAR ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/cocuk-kahramanlar/feed/ 0
Halime Çavuş http://ataturkicimizde.com/halime-cavus/ http://ataturkicimizde.com/halime-cavus/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:37:53 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6987 Halime Çavuş Halime Kocabıyık, Kastamonu’nun Duruçay köyünde 1898 senesinde dünyaya geldi. Milli Mücadele yıllarında ailesinin engellemesine rağmen savaşa katıldı. Erkek kılığına giren Kocabıyık, İnebolu’dan Ankara ve Sakarya’ya cephane taşıyan yardım kolunda görev aldı....

Bu yazı Halime Çavuş ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
Halime Çavuş

Halime Kocabıyık, Kastamonu’nun Duruçay köyünde 1898 senesinde dünyaya geldi. Milli Mücadele yıllarında ailesinin engellemesine rağmen savaşa katıldı. Erkek kılığına giren Kocabıyık, İnebolu’dan Ankara ve Sakarya’ya cephane taşıyan yardım kolunda görev aldı.

Kocabıyık, soğuk bir kış gününde İnebolu’yu denetlemeye gelen Mustafa Kemal Paşa ile karşılaştı. Soğuk hava ve kar yağışına rağmen üzerindeki montu cephanenin üstüne örten Halime Çavuş, Mustafa Kemal ve heyetin dikkatini çekti.

Mustafa Kemal, cepheye taşıdığı mermileri kendi hayatından fazla önemseyen bu askeri görünce çok etkilendi ve ona, ”Neden üzerindeki montu mermilerin üzerine örttün, üşümüyor musun?” diye sordu.

Halime Çavuş ”Benim üşümem hiç önemi değil. Bu cephane yüzlerce belki de binlerce askerimizi koruyacak” dedi. Bu cevap üzerine Mustafa Kemal, Halime Çavuş’tan kimliğini istedi. Kadın olduğunu anlayınca yaverine, Halime Çavuş ile ilgili tüm bilgileri not aldırdı ve Ankara`ya döndü.

Savaşta bulunduğu süre içerisinde gösterdiği başarılarla büyük takdir toplayan Kocabıyık, 9 Haziran 1921’de Yunan savaş gemileri Kılkış ve Averof’un İnebolu’yu bombaladığı sırada şarapnel parçası ile ayağından yaralandı ve sakat kaldı.

Kurtuluş Savaşı sonunda Mustafa Kemal tarafından Ankara`ya çağrılan Halime Kocabıyık, Çankaya Köşkü’nde 15 gün misafir edildi. Burada düzenlenen törenle kendisine İstiklal Madalyası ve ”Çavuş” rütbesi verildi. Mustafa Kemal’in verdiği emirle maaşa bağlanan Halime Çavuş, daha sonra Kastamonu`ya döndü.

Kendisini milletine ve vatanına adayan Halime Çavuş, hiç evlenmedi. Kardeşi Hasan Kocabıyık’ın oğlu 13 yaşındaki Sadık Kocabıyık’ı evlat edindi. Hayatının son 6 senesini doğum yeri olan Duruçay köyündeki evinde yatalak olarak geçirdi. Halime Çavuş, 20 Şubat 1976 tarihinde 75 yaşında hayatını kaybetti.

Bu yazı Halime Çavuş ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/halime-cavus/feed/ 0
GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR http://ataturkicimizde.com/gonullu-kahramanlar/ http://ataturkicimizde.com/gonullu-kahramanlar/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:33:11 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6985 GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR 2 Ekim 1911’de Osmanlı’dan Trablusgarp’ın teslim edilmesini isteyen İtalyanlar, ret cevabının verilmesi üzerine ertesi gün şehri bombardımana başladılar. 6 Ekim’de ise şehri işgal...

Bu yazı GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR

2 Ekim 1911’de Osmanlı’dan Trablusgarp’ın teslim edilmesini isteyen İtalyanlar, ret cevabının verilmesi üzerine ertesi gün şehri bombardımana başladılar. 6 Ekim’de ise şehri işgal ettiler. 4 Ekim’de Tobruk, 16 Ekim’de Derne, 17 Ekim’de Hums, 20 Ekim’de Bingazi işgal edildi. Böylece İtalyanlar Kuzey Afrika’nın bu bölümündeki bütün önemli noktaları ele geçirmiş oldular. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Osmanlı Devleti, Trablusgarp’ta eldeki mevcut imkânlarla işgale karşı konulmasına karar verdi.

Savaş çok zor ve ümitsiz şartlarda gerçekleşecekti. Trablusgarp’taki mevcut kuvvetlere silah ve cephane yollamak imkânsız gibiydi. Böyle bir hengâmede her kafadan bir ses çıkarken, Afrika’daki son Osmanlı vilayetini savunmak için resmiyette Harbiye Nezareti’nin bilgisi dışında, Osmanlı ordusunun vatansever genç subayları çeşitli sahte kimlik ve kıyafetlerle, türlü yollardan Trablus’a, Bingazi’ye, Derne’ye gelmeye başlamışlardı. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın da desteğiyle İstanbul’da alınan karar göre, Arapçanın tüm lehçelerini anadili gibi konuşan, Kuzey Afrika’yı iyi tanıyan Teşkilat-ı Mahsusa’dan Kuşçubaşı Eşref, Kahire’ye gidecek ve takma adlarla Mısır’a gelecek olan gönüllü subayları Trablusgarp’a geçirmek için gerekli teşkilatı kuracaktı.

Gönüllü subaylar dikkat çekmemek için küçük gruplar halinde hareket edeceklerdi. Amaçları oradaki mevcut kuvvetleri bir araya getirerek özellikle Osmanlı’ya sadık yerli kabilelerden faydalanmak suretiyle muharip güçler oluşturmaktı. Trablusgarp’ta vatan savunmasına koşan subaylar arasında Binbaşı Enver Bey(Paşa), Kolağası Mustafa Kemal, Fuat Bey (Bulca), Nuri Bey (Conker), Ali Fethi Bey (Okyar, Paris Ataşe Militeri), Halil Bey (Enver Bey’in amcası), Nuri Bey (Enver Bey’in kardeşi), Ekrem Bey (Müşir Recep Paşa’nın oğlu), Albay Neşet Bey ve isimlerini sayamadığımız yüzlerce gönüllü vardı.

Bu subayların Trablus, Bingazi ve Derne’de örgütlediği kuvvetlerle direniş başlamış oldu. Yerli halk, özellikle de Trablusgarp’ta oldukça etkin konumda bulunan Sünusi tarikatına mensup kimseler, bütün güçleriyle Osmanlı subaylarının emrindeydiler. Bu arada Mısır halkı da direnişe büyük destek veriyordu. Tunus ve Mısır yoluyla erzak vs. gönderiliyordu.

Enver Bey ve arkadaşlarının Trablusgarp’taki çalışmaları sonucunda meydana gelen bu güçlerle Trablusgarp savunması üç ana bölgeye ayrıldı. Trablus komutanlığı: Kurmay Albay Neşet’e, Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver’e, Ethem Paşa’ya ait olan Derne Komutanlığı da Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal’e verildi.  Enver Bey, bütün kuvvetlerin genel kontrolünü ise kendi üzerine aldı. Ekim ayı sonuna gelindiğinde savaşın başında 500-600 kişiyi bulmayan yerli direniş kuvvetleri, kısa zamanda 20.000 kişiye ulaştı.

Buradaki Müslüman Araplar, Enver Bey’e padişahın ve halifenin damadı olduğundan dolayı, olağanüstü bir saygı ve sevgi gösteriyorlardı. Bu konuda Enver Bey, bir dostuna yazdığı mektupta, “burada valiler atayabilmeme bende şaşırıyorum, Araplar hürriyet kahramanı Enver Bey’i tanımıyorlar ama halifenin damadına saygı gösteriyorlar” diyordu.

Bütün Trablusgarp’ı kolayca işgal edebileceklerini düşünen İtalyanlar şehirlerden iç bölgelere girmeye başlayınca Osmanlı subaylarının ve Şeyh Ahmet Sünusi gibi kendi liderlerinin emrindeki yerli kuvvetler üstün İtalyan güçlerine karşı başarı ile karşı koydular ve İtalyanları 1 yıl süren savaşta, kıyı şeridinden içeriye geçirmeyerek adeta kıyıya çivilediler. Trablusgarp’ı müdafaa etmek için meydana getirilen Türk-Arap dayanışması da böylece başarıya ulaşmış oldu. Türkler ve Araplar mukavemet ile yetinmeyerek taarruza da geçtiler. Fakat İtalyanlar donanmaları sebebiyle buralardan çıkarılamadılar. Böylece İtalya, Trablusgarp’ta kesin bir başarı sağlayamadı.

Savaş devam ettiği sırada 7 Ekim 1912’de Balkan Savaşı başlayınca Osmanlı Devleti, İtalya ile 18 Ekim 1912’de Uşi (Quchy) anlaşmasını imzalayarak Trablusgarp’tan çekilmek zorunda kalmıştır. Harbiye Nezareti’nin bölgedeki subayların dönmelerini emretmesi üzerine, Enver Bey ve arkadaşları barış anlaşmasını tanımayarak mücadeleye devam kararı vermişlerdir. Hatta hareketlerinin Osmanlı Devleti’ne zarar vermesi durumunda kendilerinin devlete isyan etmiş asiler olarak gösterilmesini istemişler ve burada bağımsız bir devlet kurmak için çalışmaya başlamışlardır.

Fakat Balkanlar’dan gelen kötü haberler üzerine kendilerine orada daha fazla ihtiyaç olduğu anlaşılınca Enver Bey, istemeyerek de olsa çok sevdiği ve krallığım dediği Bingazi’den ayrılmak zorunda kalmıştır.  Buradan ayrılmayan Osmanlı subayları ise Aziz Bey ve Yüzbaşı Reşit Bey komutasında hareketlerinin sorumluluğu kendilerinde olmak üzere görevlerine devam etmişlerdir.

Bu yazı GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/gonullu-kahramanlar/feed/ 0
Bitlis Defterdarının Eşi http://ataturkicimizde.com/bitlis-defterdarinin-esi/ http://ataturkicimizde.com/bitlis-defterdarinin-esi/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:26:44 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6983 Bitlis Defterdarının Eşi Millî Mücadele’de ismi kaynaklarda yazmayan ancak Bitlis defterdarının eşi olarak ün yapan ve bu sıfatla adı geçen kahraman bir Türk kadını hakkında bilgi sahibi...

Bu yazı Bitlis Defterdarının Eşi ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
Bitlis Defterdarının Eşi

Millî Mücadele’de ismi kaynaklarda yazmayan ancak Bitlis defterdarının eşi olarak ün yapan ve bu sıfatla adı geçen kahraman bir Türk kadını hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Onun kahramanlığı, Ermenilerin faaliyetlerinin artmasıyla yakından ilişkili olarak ortaya çıkmıştır.

Bilindiği üzere İngiltere, Birinci Dünya Savaşı’nda Arap yarımadası, Suriye ve Irak’ta savaşın bütün yükünü çektiği iddiası ile Güneydoğu Anadolu’yu işgal etmişti. Fransa ise bu bölge ile geçmişteki tarihî bağları ve Sykes-Picot gizli anlaşmasındaki Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’nun kendilerine ayrıldığı gerekçesi ile bölgeyi işgal etmişti. Bütün bunların yanı sıra her iki devlet, bölgedeki işgallerine sebep olarak Mondros Mütarekesi’nin yedinci maddesini gösteriyordu. Bunun sonucu olarak İngiltere, 3 Kasım 1918’de Musul’u, 9 Kasım 1918’de de İskenderun’u işgal etmiş ve askerî harekâtını Adana, Antep, Maraş yönünde genişletmişti.

Fransızlar da 11 Aralık 1918’de Dörtyol’a, 17 Aralık 1918’de de Mersin’e çıkarma yapmışlardı. İngiliz ve Fransızların Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki bu işgal hareketleri 15 Eylül 1919’da yapılan Suriye Anlaşması ile yeni bir yön kazanmıştı. Bu anlaşmaya göre Musul bölgesini elde eden İngiltere, 1 Kasım 1919 tarihinde Adana, Maraş, Antep ve Urfa’dan çekilerek, yerini Fransa’ya bırakmıştır. Anlaşma ile İngiltere, Fransa’yı Güneydoğu Anadolu’da sonuç alamayacağı bir maceraya sevk ederken, bu devletin diğer bölgelerde kendilerine karşı olan direncini de kırmak istiyordu. Anlaşmadan her iki devlet de memnun görünüyordu.284

Fransızlar bölgenin işgalinde Ermenilerden de faydalanmışlardı. Ancak Fransızlar, Ermenilerin taşkınlıklarını ve saldırganlıklarını önleyemeyince, Fransız subayları büyük sıkıntı yaşamaya başladı. Zira Ermeni lejyonerlerinin Maraş, Antep, Urfa başta olmak üzere Adana’da yaptığı taşkınlıklar ve saldırılar, Müslüman halkı son derece rahatsız etmişti.

Sonunda, Türk halkı düşmana karşı direnişe geçti.285 Bölgede Türk direnişini başlatan belki de en önemli gelişme, bazı Ermenilerin Müslüman kadınlara sarkıntılık etmeleri ve bölge halkına yaptıkları zulümlerdir.

Bu olumsuz gelişmelerin yaşandığı ve Türk halkının canını, malını, namusunu korumak için silaha sarıldığı bir ilimiz olan Maraş’ta Bitlis defterdarının ismi kaynaklarda geçmeyen eşinin kahramanlığı, her açıdan örnek gösterilecek seviyededir.

Halkın moralini yükseltmek amacıyla Mustafa Kemal tarafından da kullanılacak bu olaydan, pek çok kaynak bahsetmektedir.

Mustafa Kemal, Maraş’ta oturan Bitlis defterdarının hanımının, Müslümanların kanlarının akıtılmasından ve birçok hanıma tecavüz edilmesinden galeyana gelerek sekiz düşmanı telef ettiğini ve daha sonra erkek elbisesi giyerek diğer mücahitlerin yanında çarpışmalara iştirak ettiğini bildirmektedir.

Amasya Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk-ı Vatan Cemiyeti Başkanı, Maraş’ta Bitlis defterdarının eşine bir kutlama telgrafı çekmiştir. Bu telgrafta cemiyet üyeleri Bitlis defterdarının hanımına “Türk Mücahidesi” unvanını vermiştir.

Bitlis defterdarının hareminin Maraş kadınlarının başında bu mücadeleye iştirak ettiğini Ali Fuat Cebesoy da yazmaktadır.

Bu yazı Bitlis Defterdarının Eşi ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/bitlis-defterdarinin-esi/feed/ 0
Nezahat Onbaşı http://ataturkicimizde.com/nezahat-onbasi/ http://ataturkicimizde.com/nezahat-onbasi/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:15:38 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6979 Nezahat Onbaşı Albay Hafız Halit Bey, daha 24 yaşındayken hayat arkadaşını (eşini) veremden kaybeder. Ve bir kızı vardır. 9 yaşında. Adı Nezahat. Onu bir yere...

Bu yazı Nezahat Onbaşı ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
Nezahat Onbaşı

Albay Hafız Halit Bey, daha 24 yaşındayken hayat arkadaşını (eşini) veremden kaybeder. Ve bir kızı vardır. 9 yaşında. Adı Nezahat. Onu bir yere bırakamaz ve yanında cepheye götürür.

Nezahat Baysel, babasıyla beraber Geyve Savaşı, Konya İsyanı, I. ve II. İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebeleri’nde düşmanla çarpışır. Gösterdiği kahramanlıkla 70. Alayın simgesi olur. Hele ki Gediz Muharebesi’ndeki olay onu “onbaşı” yapacaktır.

Osmanlı askeri zor durumdadır. Yunan ordusunun saldırıdadır. Cephede karmaşa vardır. Kaçan askerlerin önüne dikilen Nezahat “Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?” diye bağırır. Bu tavır Mehmetçikleri çok etkiler ve geri dönerler.

Nezahat Onbaşı’nın savaşlardaki kahramanlığı, Cumhuriyet’in ilânından sonra 30 Ocak 1921’de, TBMM’de gündeme gelir. Nezahat Onbaşı’ya İstiklal Madalyası verilmesi önerilir. Hatta Nezahat Onbaşı’nın asker yapılması, tuğgeneral rütbesiyle ödüllendirilip, “Paşa Hanım” olması da gündeme getirilir.  Sonunda İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesine karar verilir. Ancak bir türlü o madalya alınamaz.

Aradan 65 yıl geçer ve bir gazeteci konuyu gündeme getirir. Dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, kendisine takdir beratı verir. Çocukluğu kahramanlıkla geçen Nezahat Onbaşı’ya Dolmabahçe Sarayı’nda törenle şükran plaketi verildiğinde tarihler 6 Temmuz 1986’yı gösterir. O zaman Nezahat Onbaşı 78 yaşındadır. Kahraman 1994 yılında GATA’da yaşamını yitirir.

Nezahet Onbaşı’nın hikâyesi, aslında Çanakkale Savaşı günlerine kadar uzanır. Savaş yıllarında annesi Hadiye  Hanım daha 24 yaşındayken ince hastalığın (veremin) kurbanı olmuştur. O günlerde İstanbul işgal altında olup, küçük kızın babası Albay Hafız Halit Bey ise cepheden cepheye koşmaktadır. Hafız Halit Bey, bir müddet sonra komutasındaki 70’inci Alay ile Anadolu’daki Millî Mücadele saflarına katılma kararı almıştır. Tabii kızını da yanında götürmek zorunda kalmıştır. Böylece kader, Küçük Nezahet’i daha 9 yaşındayken cephelerle tanıştırmıştır.

Halit Bey küçük kızını kimseye emanet edemeyeceğini düşünerek âdeta cephelerde büyütür. Küçük Nezahet, askerlerden at binmeyi, silah tutmayı öğrenir. Tam üç sene cephelerde bilfiil babasının katıldığı her muharebeye katılır. Adeta 70’inci Alayın simgesi olur. Gediz cephesindeki yenilgiye rağmen Hafız Halit Bey’in 70’inci Alayı başarılı olmuştur. Gediz harekâtı sırasında yaklaşık 600 kişilik alaydan bazı askerlerin kaçmaya çalışması üzerine Nezahet Hanım, “Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?” diyerek askerin yüzüne tokat gibi bir gerçeği, vatan sevgisini ve şahadeti haykırınca askerler geri dönmüştür.

Gediz Muharebesi kaybedilse de Yunan askerinin Anadolu içlerine kolay sızması geciktirilmiştir. Bu başarısı üzerine Küçük Nezahet, onbaşı yapılmıştır.

Küçük Nezahet, cephelerde sükûnet olduğu zamanlarda çadırda babasının hizmetine bakıyor ve onun elbiselerini temizleyip söküklerini dikiyordu.

İlk asker elbisesini 1920 yılında giyer. Erlerin kullanılmayan kıyafetlerinden kendisine hâki bir elbise dikilir. Çerkez Ethem ile cephede karşılaşır. Asker elbiseli bu küçük kızı merak eden Çerkez Ethem, niye bu kıyafetleri giydiğini sorar. Nezahet’in cevabı, “Ben askerim.” olur. Askerin silahı olmazsa asker olmaz, diyen Çerkez Ethem çatışmalarda ele geçen bir Yunan filintasını ona silah olarak verir. 70’inci Alayın adı “Kızlı Alay” diye anılmaya başlanır.

Birinci İnönü Muharebesi’nde cepheye gelen Mustafa Kemal, Alayın sembolü Nezahet’le tanışır. Mustafa Kemal’in ziyaret sebebi aslında Alay Komutanı Hafız Halit’i denetlemektir. Komutan çadırında kulaklarında küpe, asker elbiseli olarak Nezahet Onbaşı ile karşılaşınca çok şaşırır. Albay Halit’in kızı olduğunu öğrenince ona sorar:

“Ne arıyorsun sen burada?”

O da vecize hâline gelen sözünü söyler:

“Ben askerlerin kalesiyim, dönmek isterlerse karşılarında beni bulurlar.”

Cevap, Mustafa Kemal’in çok hoşuna gider. Küçük kızı sever. Bursa Ahudağ eteklerinde, Bozüyük’te Mustafa Kemal’in özel vagonunda ve Akşehir’de olmak üzere üç kez daha cephede karşılaşırlar. Asker kıyafetleri içindeki küçük kız, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın da gözünden kaçmaz. At üstünde onu gördüğünde:

“Kim bu küçük asker, niye bu kadar küçükleri askere alıyorsunuz?” diye yanındakileri fırçalar! Sonra sarı sarı küpelerini fark eder minik kızın.

“Aç bakayım şapkanı?” der, saçlarını okşar, iltifat eder:

“Kimsin sen? Parola ne?”

“Onbaşı Nezahet.”

İnönü gülümser:

“İyi o zaman, ben seni kurmay yapıyorum.”

Sonra Alay Komutanı Hafız Halit’in, kızını cephelerde büyütmek zorunda kaldığını öğrenir. Paşanın kurmay iltifatı karşılıksız kalmaz. Nezahet Onbaşı, karargâh binasının bahçesindeki asma (üzüm) yapraklarından yaptığı sarmayı Paşa’ya ve babasına ikram eder.298

Bundan sonra Nezahet Hanım’la ilgili en ayrıntılı bilgi, 30 Ocak 1921 tarihinde TBMM’nin 140. içtimasındaki konuşmalardan öğrenilmektedir. Bu toplantıda Bursa Mebusu Operatör Emin Bey, muhtelif cephelerde bilfiil çarpışmalara katılan 12 yaşlarındaki Nezahet Hanım’ın İstiklal Madalyası ile mükâfatlandırılması için bir takrir sunmuştur.

Erzurum Mebusu Celâleddin Arif Bey’in izahat istemesi ile Emin Bey, gerekli izahatı şöyle vermiştir:

“Efendim, bu Nezahet Hanım denilen küçük hanım, mini mini hanım, sekiz yaşında öksüz kalmış. Babasının da başka kimsesi olmadığı için babasının kucağına düşmüş ve Harb-i Umumi’de muhtelif cephelerde bu çocuk harp içinde büyümüştür. Hafız Halit Bey denilen zat da gayet kahraman bir komutanımızdır. O kahramana lâyık bir çocuktur. O çocuk kendi eliyle yüzü mütecaviz (aşan) düşman öldürmüştür. Ne zaman bir neferin, bir zâbitin sarsıldığını görse hemen yanına koşar, haydi beraber çarpışalım der, onunla beraber çarpışır.

Babasında ufak bir tereddüt görse hemen babasına koşar, aman baba hiç müteessir olma, annem vakıa ölmüştür, seni de vururlarsa ben yetim kalmam. Bana millet bakar. Haydi, babacığım diyerekten bu suretle teşvik eder ve kim bir parça sendelerse Nezahet Hanım mutlaka onun yakasına yapışır. Bu çocuk mutlaka muhtac-ı taltiftir (ödüllendirmeye muhtaçtır). İlk İstiklâl madalyasını bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık gösteririz. Hâ onu arz edeyim, bütün askerlerimiz buna (Türk Jandark’ı) namını vermişlerdir.”

İzmit Mebusu Hamdi Namık Bey, Halit Bey’le kerimesini kendisinin de tanıdığını, Nezahet Hanım’ın Türklerin Jandark’ı kabul olunabileceğini söylerken çok kıymetli İstiklal madalyalarını Yunan madalyalarına benzetmemek için 12 yaşında bir çocuğa verilmesini uygun görmediğini ifade etmiştir. Büyüdüğü zaman çeyizini temin edecek bir hediye verilmesini teklif etmiştir. (Hay hay sesleri)

Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey’in teklifi ise gülüşmelere neden olmuştur. Kendisi ilk defa Osmanlı tarihinde bir paşa hanım görmek istediğini söyleyerek Nezahet Hanım’a mirliva (günümüzde tuğgeneral) rütbesinin verilmesini teklif etmiştir.

Hamdi Namık Bey’in Meclisin doğrudan doğruya karar veremeyeceğini, kanun gereği Ordu Komutanlığına sorulması gerektiğini bildirmesi üzerine Meclis Başkanının yaptığı oylamayla teklif, Divanı Riyasete havale edilmiştir.

İstiklal Harbi sona erip Nezahet Onbaşı babasıyla birlikte İstanbul’da yaşamaya başlayınca, okumak için, İstanbul Kumkapı’da açılan Jan Dark Enstitüsüne verilir. Bu okulun en başarılı öğrencisiyken aile kararıyla ortaokuldan sonra okuldan alınır. İstiklal Harbi’nin genç kahramanlarından Yüzbaşı Rıfat ile 1931’de evlenir. Yüzbaşı Rıfat da Alman Mektebini okurken 17 yaşında okulunu terk edip Kuleli Askerî Lisesine kaydını yaptırmıştır. Daha okulun birinci yılında o da kendini Millî Mücadele cephesinde bulur. Mehmet Rıfat (Asım), İstiklal Madalyası alan ilk genç askerlerdendir. Nezahet Hanım’la evlendikten sonra ATATÜRK’ün yaverlerinden biri olur.

Nezahet Onbaşı ve ailesi, ATATÜRK’e çok yakın oldukları hâlde hiçbir zaman alamadıkları İstiklal Madalyası’nı şikâyet konusu yapmaz. Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen devlet törenlerinde, balolarda Nezahet Onbaşı da vardır.301

Sadi Borak, “Tarih Coğrafya Dünyası”nda, yazı dizisi hâlinde onunla yaptığı röportajları aktararak Nezahet’in hayat hikâyesini okuyucularıyla paylaşır.

Nezahet Hanım, verilmesi görüşülen ama bir türlü verilmeyen İstiklâl Madalyası’na hiçbir zaman kavuşamamıştır. Verilmesi öngörülen çeyiz de tıpkı İstiklal Madalyası kararı gibi zabıtlara geçmesine rağmen  gerçeğe dönüşmemiştir.

65 yıl sonra bir gazetecinin, köşe yazısında konuyu gündeme getirmesiyle, dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman tarafından Nezahet Onbaşı’ya bir takdir beratı verilir. Nezahet Onbaşı, 6 Temmuz 1986’da Dolmabahçe Sarayı’nda sessiz sedasız bir törenle şükran plaketini aldığında 78 yaşındadır. Aradan altı yıl geçer ve madalyasını göremeden 84 yaşında hayata gözlerini yumar.

Nezahet Onbaşı şimdi Anadolu yakasındaki Karacaahmet Mezarlığı’nda İstiklal Madalyası sahibi kocası emekli Albay Rıfat Baysel ile yan yana yatıyor. Her ne kadar kendisine İstiklal Madalyası verilemese de 1986 yılında verilen şükran plaketi, gönül kırıklığını biraz olsun hafifletmiş ve milletinin onu unutmadığını göstermiştir.

Bu yazı Nezahat Onbaşı ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/nezahat-onbasi/feed/ 0
Hatice Hanım (Kılavuz) http://ataturkicimizde.com/hatice-hanim-kilavuz/ http://ataturkicimizde.com/hatice-hanim-kilavuz/#respond Sun, 06 Jan 2019 06:10:22 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6977 Hatice Hanım (Kılavuz) Adana’nın Külek nahiyesinin Banzınçukur köyünden Hasan Ağa’nın karısı Hatice, Fransızlara karşı vatani vazifesini yapmak ve yurdunu korumak maksadıyla Kilikya Millî Kuvvetlerinden Emin ve Derviş...

Bu yazı Hatice Hanım (Kılavuz) ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
Hatice Hanım (Kılavuz)

Adana’nın Külek nahiyesinin Banzınçukur köyünden Hasan Ağa’nın karısı Hatice, Fransızlara karşı vatani vazifesini yapmak ve yurdunu korumak maksadıyla Kilikya Millî Kuvvetlerinden Emin ve Derviş ağaların müfrezesine gönüllü olarak iştirak etmiştir. Bu müfrezeler Haçkırı, Kelebek, Bilemedik istasyonlarında bulunan Fransız kıtalarına baskınlar yaparak çok zayiat verdirmiş ve Fransızlardan (çoğu Ermeni askeri olmak üzere) 200’den fazla esir ve birçok ganimet almışlardır.

Bu başarılar, Adana Millî Kuvvetlerinin şöhretini arttırmış, yiğitlik ve yılmazlıklarıyla anılan halkın kahramanlık hislerini kamçılamış ve Pozantı saldırısını hızlandırmıştı. Millî Kuvvetler, Pozantı’ya 8 Mayıs 1336/1920’da üç yönden saldırı ve bombardımana başlamışlardı. Bu taarruza bütün kadınlar, çoluk çocuk halktan pek çok kimse de katılmıştır.

Pozantı’da mahsur kalan Fransızların Tarsus istikametinde bir yarma hareketi yapacaklarını anlayan Hatice Hanım, bir kolayını bulup Fransızların arasına girmiş, onlara yanlış kılavuzluk yaparak pek sarp olan Karboğazı’na tıkadıktan sonra da firar etmiştir. En kısa zamanda Millî Kuvvetlere kavuşan Hatice, düşmanın pek fena vaziyette olduğunu haber vererek emrine aldığı 100 kadar silahlı ile Karboğaz’ın iki tarafındaki tepeleri işgal etmiş, Fransızlar tam yarma hareketi yaparken bir ateş baskını ile düşmana büyük bir zayiat verdirmiştir. Bu baskın neticesinde Fransız kıtalarından 9 subay, 550 er esir edilmiş, 7,5’luk bir top da ele geçirilmiştir. Bayan Hatice’nin yaptığı bu rol ve fedakârlık her türlü övgünün üstündedir.

Bu yazı Hatice Hanım (Kılavuz) ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/hatice-hanim-kilavuz/feed/ 0
İ. Saime Hanım (Asker) http://ataturkicimizde.com/i-saime-hanim-asker/ http://ataturkicimizde.com/i-saime-hanim-asker/#respond Sun, 06 Jan 2019 05:56:17 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6974 İ. Saime Hanım (Asker) İzmir’in 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlar tarafından işgal edilmesi, başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde bu işgali kınayan mitinglerin yapılmasına önayak...

Bu yazı İ. Saime Hanım (Asker) ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
İ. Saime Hanım (Asker)

İzmir’in 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlar tarafından işgal edilmesi, başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde bu işgali kınayan mitinglerin yapılmasına önayak olmuştur.

22 Mayıs 1919 Perşembe günü mütemadiyen yağan yağmur altında toplanan yirmi bin kişilik halk, Kadıköy Belediye Dairesi’nin önünde heyecanlı nümayişler yapmışlardı. Bu toplantıda Halide Edip ile birlikte konuşan üniversite öğrencisi genç bir kız da bulunmaktadır. Adı Saime olan bu bayan, mütevazı bir Türk kızıdır.

İstiklal Savaşı sıralarında Darülfünun talebesiydi. Darülfünunluların Asker Saime adını taktıkları ateşli nutukları olan bir genç kızdır. Asker Saime bulunduğu yaşın icaplarını çoktan unutmuş; kalbini genç kızlığın heyecan ve ihtiraslarına karşı kapamış, âdeta dünyaya küsmüştür. Simasını tetkik edenler, onun güzel yüzünde daimî bir elem ve ıstırabın izlerini kolaylıkla fark edebilirler. Onun inandığı, taptığı tek dava, memleket davasıdır. Ana vatan mustarip ve bedbaht iken; yavrularının da bu ıstıraba saygı göstermeye, onu teselli etmeye, yaralarını sarmaya mecbur oldukları kanaatindedir. Bir taraftan derslerini takibe çalışırken, diğer taraftan muhtelif yerlerde vereceği nutukları hazırlayan Saime; artık İtilaf devletleri polisinin dikkatini çekmeye başlamıştır.

Kadıköy Mitingi’nden sonra işgal kuvvetleri tarafından tutuklanmış ise de, bir kolayını bulup Anadolu’ya geçmiş ve orada ordu hizmetine girerek çavuş olmuştur.

Ankara’ya ulaştırılan Saime Hanım cephede, cephe gerisinde ve istihbarat hizmetlerinde birçok hizmet görmüştür. Böyle bir hizmet sırasında baskına uğrayan Asker Saime yaralanmış ve canını zor kurtarmıştır.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra edebiyat öğretmenliği yapmış, 21 Mayıs 1951’de vefat etmiştir.

Bu yazı İ. Saime Hanım (Asker) ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/i-saime-hanim-asker/feed/ 0
YAHYA KAPTAN (1891-1920) http://ataturkicimizde.com/yahya-kaptan-1891-1920/ http://ataturkicimizde.com/yahya-kaptan-1891-1920/#respond Sun, 06 Jan 2019 05:51:07 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6972 YAHYA KAPTAN (1891-1920) Makedonya’nın Köprülü kasabasında doğdu. Balkanlarda Bulgar komitacılara karşı savaştı. Balkan Savaşları’nda Osmanlı Ordusuna gizli bilgiler sağladı. Teşkilât-ı Mahsusa (Gizli Örgüt)’da görev aldı. I....

Bu yazı YAHYA KAPTAN (1891-1920) ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
YAHYA KAPTAN (1891-1920)

Makedonya’nın Köprülü kasabasında doğdu. Balkanlarda Bulgar komitacılara karşı savaştı. Balkan Savaşları’nda Osmanlı Ordusuna gizli bilgiler sağladı. Teşkilât-ı Mahsusa (Gizli Örgüt)’da görev aldı. I. Dünya Savaşı’nda Balkan Yarımadası ve Irak Cephesi’nde görev yaptı. Ankara’da TBMM açılınca İstanbul’da Bekir Ağa Bölüğü’ne baskın düzenleyerek tutuklu bulunan vatansever ve aydınları kurtarıp Anadolu’ya geçmelerini sağladı. Gebze’de Kuva-yı Milliye’yi oluşturarak komutanlığını üstlendi. İstanbul Hükümetinin gönderdiği kuvvetler tarafından yakalandı. Başı kesilerek şehit edildi.

Bu yazı YAHYA KAPTAN (1891-1920) ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/yahya-kaptan-1891-1920/feed/ 0
HAFIZ SELMAN İZBELİ http://ataturkicimizde.com/hafiz-selman-izbeli/ http://ataturkicimizde.com/hafiz-selman-izbeli/#respond Sun, 06 Jan 2019 05:48:35 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=6970 Hafız Selman İzbeli Kastamonu müdafa-i hukuk cemiyeti, kadınlar kolu kurucularından ve Kastamonu’daki İLK KADIN MECLİS ÜYESİ, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle “Cumhuriyet kadını” idi....

Bu yazı HAFIZ SELMAN İZBELİ ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
Hafız Selman İzbeli

Kastamonu müdafa-i hukuk cemiyeti, kadınlar kolu kurucularından ve Kastamonu’daki İLK KADIN MECLİS ÜYESİ, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle “Cumhuriyet kadını” idi.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Kastamonu’daki kadınları toplamış, asker için çorap, fanila ördürüp cepheye göndermişti.

Varlıklı bir aileden geliyordu. Asker kastamonuya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep ben Cumhuriyetçiyim demiş, savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.

Hafız Selman hanıma milletvekilliği de önerilmişti. “Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de Milletvekili olamam” diyerek kabul etmemişti.

Bu yazı HAFIZ SELMAN İZBELİ ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/hafiz-selman-izbeli/feed/ 0