Ulusal Egemenlik
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına sayılı günler kala sonuçlanan seçimler ve verilen demokrasi sınavları neticesinde tüm ülke bir kez daha demokrasiye ve Milli iradeye olan inancını göstermiş, ufak hata ve yanlışlara rağmen kendisine yakışır bir eda ile barış ve sükunet ortamında demokrasi sınavını layıkıyla vermiştir.
Bu sınav ile ülke egemenliğine ve bağımsızlığına olan düşkünlüğünü bir kez daha göstermiş ve evlatların geleceğine, ülkenin bekasına, aklın kıymetine ve sağduyunun sesine bir kez daha kulak kabartmıştır.
Mevcut sorunların tüm çözümü durumundaki bilimsel yaklaşımlar, sağduyu ve sinerjiler, güç birliği başarıları ile Ulus bir kez daha Atatürk gençliği olmanın haklı gururunu yakalayabilmiştir.
Yaşlısından gencine kadar herkes iradesini ortaya koymuş, tercihini yapmış ve neticeye saygı duymuştur. Bu hakkaniyet ve adalet ise toplumsal dengeleri bir kez daha kalibrasyona tabi tutmuş ve küçük hataları da gidermek şansı vermiştir.
Sonuçta verilen mesaj milli bağımsızlık ve egemenliğe sonuna kadar sahip çıkma, maneviyatlara saygılı olma, kardeşlik bağlarını zedelememe, devletin bekasını sağlama ve Atatürk çizgisinden uzaklaşmama ortak mesajıdır.
Bu cihetle seçilen ve seçilmeyen tüm adayların bundan sonrasına ait aynı ruh ve verilen mesaj istikametinde aralıksız çalışma mecburiyeti vardır.
Bu demokrasi sınavı bir sonuç değil aksine başlangıçtır ve tüm ülke bu kan değişikliği ile mevcut küresel sorunlar dikkate alınarak her gün yeni bir kurtuluş savaşı vermek durumundadır.
Ulusal egemenlik bu manada var olmak, bağımsız olmak, kendine yeteli olmak ve ayakta kalabilmek demektir ki Ulusun tüm milli gücü (ekonomik, askeri, coğrafi vs.) bu istikamete yöneltilmeli ve millet kısır çekişmeleri bir kenara koyarak dar zamanlar yaşadığımız şu günlerde bir ve beraber olmaya gayret etmek mecburiyetindedir.
Kişilerin huzur ve refahından ziyade asıl olan Milletin tümünün ve devlet organlarının bağımsızlık ve bekasıdır ki ulusal egemenlik tüm ulusun, tüm alanlarda, sürekli ve vazgeçilmez şart olarak kısıtlama olmadan bağımsız olmasıdır. Ekonomiden sanata, spordan siyasete kadar her alanda bağımsız olmak ve hemen sonra milli iradeye kulak vermek, ulusun var olma ve yönetim de egemen olmasını temin etme ortak ideal kabul edilmedikçe kurtuluş ve aydınlanma da gerçekleşemez.
Ulu Önder Atatürk’ün eceli ile yarım kalan davası, aydınlanma ve güvenle geleceğe uzanma davasıdır. Bu davanın vazgeçilmezleri arasında olan Ulusal egemenlik ise 23 Nisanlarda kutlanan sembolik bir bayram değil aksine tüm yıla ve beyinlere yayılmak zorunda olan bir kati şarttır.
Hiçbir güç veya kesim milli iradeden üstün değildir, Ulusun egemenliği bağımsızlığı kadar mühimdir, ulusun egemen olmadığı yerde kişilerin hegemonyası vardır ve kişisel hükümler sadece o kişilere mutluluk getirirken, halkı mutsuz eder.
İnançla, azimle geleceğe yürümek inancındaki Türk Milleti için en mukaddes davalardan olan Ulusal Egemenlik, esaret tanımamak, hüküm altına girmemek, hür irade kullanmak, seçmek, seçilmek, denetlemek ve şeffaf olmak demektir, her alanda kendisine yeter olmak, her alanda bağımsız olmak anlamındadır.
Bu nedenlerle Ulusal egemenlik bayramına çeyrek kala verilen demokrasi sınavının her şeye rağmen başarısıyla halkımızın artık seçim demeçlerinden sıyrılarak mevcut sorunlara yönelmesi, tüm yönetim kademelerinde buna çözümler araması kaçınılmazdır.
Zaman toplumların bekası için çok elzemdir ve kaybedilen zamanların telafisi o oranda güçtür. Bu sebeple zaman yitirmeden güç ve gaye birliği ile, bir ve birlik olarak tehditlere yönelmek, bunlara akılcı çözümler bulmak yapılması gerekendir.
Ulusun egemenlik ve bağımsızlığından taviz vermeden bulunacak tüm barışçı çözümler tatbik edilir haldedir ve fakat bu çözümler bir taviz mahiyeti taşımamalı, korku eseri olmamalı, kasıtlı ve art niyetli yaklaşımların eseri olmamalı, halkın sağduyusuna hitap etmelidir, vicdanlara ve akıllara sığmalıdır.
Çünkü Ulusal egemenlik, devletin ve hükümetlerin vazgeçilmezidir, bağımsızlık faziletiyle birlikte korunması gereken ilk hazinesidir. Bunu temin etmek şartıyla düşmanlar edinmenin, kavgalar çıkarmanın gereği yoktur, barışçı politikalar her zaman daha az kan ve gözyaşı demektir.
Ancak demokrasinin ve sağduyulu yaklaşımların yeterli olmadığı hallerde, ülke bekasına, egemenlik ve bağımsızlığına düşman olan unsurlarla da sonuna kadar mücadele etmek bir şeref ve vazifesidir. Bu da kudretli ve kuvvetli bir orduya sahip olmayı gerektirir. Bu ordu dosta güven ve düşmana korku verdiği sürece de egemenlik ve bağımsızlık daha güçlü teminat altında olacaktır.
Yurt içinde ise bu egemenlik ve bağımsızlığın teminatı Yüce Meclistir ve halkın dört bucaktan gelen vekillerinin ilk görevi bu kazanımın emniyetle bekasını sağlamaktır.
Hakimiyet millettedir ancak halk bu yetkiyi seçtiği vekiller marifetiyle kullanır. sadece vekiller de değil, tüm atanan ve seçilmiş kamu yöneticilerinin, başkanların her biri bu kutsal vazifede halkın emanetine sahip çıkan, çıkması gereken temsilcilerdir ki o koltuklar onlara emanettir, geçicidir ve hizmet için verilmiştir.
Parti farkı gözetilmeksizin tüm idarecilerin görevi halka hizmet, egemenliği muhafaza, bağımsızlığı temin ve huzur ve refahı sağlayarak bekayı sürdürmektir.
Halka düşen ise doğru ve yanlışı, noksan ve tam’ı ayırt ederek, mevcudiyetine uygun istikamette görüş bildirmek ve kendisine ve varlığına düşman unsurları teşhis ederek yönetimlerden uzaklaştırmaktır. Sağduyuya, yeterli donanıma, terbiye ve nezakete, hoşgörü ve bilgiye sahip halkımızın her daim bu tercihlerde isabet yakalayacağına asla şüphe yoktur ve çok partili sistemler de zaten bu yüzden vardır.
Üretmekle, ailesiyle, işiyle meşgul halkın ülke idaresini emanet ettiği eller bu yüzden temiz, doğru ve çalışkan olmalı, en temel konularda dik durarak halkın emanetlerine sahip çıkmalı ve olmayacak baskılara boyun eğmemelidir.
Gerektiğinde savaş ihtimalini dahi göze alarak halkın bekasını teminden sorumlu yönetimlerin başta terör olmak üzere tüm düşman odakların üzerine kararlılıkla gitmesi bu yüzden elzemdir.
Çünkü egemenlik ulusundur, bağımsızlık lütfedilmiş değil kanla canla kazanılmış bir haktır.
Bu egemenlik ve bağımsızlığa saygı duymak ve muhafaza için her tedbiri almak ise herkesin ama özellikle yönetimdeki idarecilerin görevidir.
“Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.” diyen Atatürk, “Türk vatandaşı kesin olarak bilmelidir ki, bir milletin insanlık ve medeniyet âleminde yükselmesi ve muvaffak olması, yalnız ve ancak kendi kuvvetine dayanarak, hürriyet ve bağımsızlığını dokunulmaz bulundurmasıyla mümkündür. Bunun başka çare ve vasıtası yoktur.” sözleriyle de bağımsızlık nurunu ifadeye çalışarak kıymet ve önemine işaret etmektedir.
“Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen Atatürk, “Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler, her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar.” sözleriyle de ulusal egemenliğin kıymetine vurgu yapmaktadır.
Anlaşılacağı üzere milli egemenlik ve milli bağımsızlığın temini şart, bu şarta aykırı davrananların akibeti yenilmektir. Ulusun em temel kavramlarına aykırı inanç ve karar üretenlerin ulusal egemenlik nuru karşısında yok olmaya mecbur olması tabiatın tüm kanunlarının bir gereğidir.
Son söz olarak denilebilir ki 23 Nisan bir “çocuk” bayramı olmaktan çok ötedir, öncelikle “Ulusal Egemenlik” bayramıdır. Bu bayram Ulusal egemenliğin ehemmiyetini hatırlatan, bu kazanım sayesinde yaşanan huzur ve refahın getirdiği mutluluğu bayram havasına sokandır.
Tüm ulusumuza bu egemenlik bayramı, bağımsızlık bayramı, çocuk bayramı kutlu ve mutlu olsun.
Egemenlik ve bağımsızlığın ne anlama geldiğini unutanların, şehit ve gazilerimizin manevi huzurunda, Ulu Önder Atatürk’ün ölümsüz davasının bir ferdi olarak, vatan topraklarının mukaddesatı üzerine artık uyanması temennileriyle … diyoruz ki egemenlik ulusundur.