TAYYAR RAHMİYE
Tayyar Rahmiye’ye bu ismi, idare ettiği çetenin önünde bir kartal gibi düşmana saldırışı verdirmiştir.
Tarih, 1 Temmuz 1920 Osmaniye kasabamız yanıyor. Şehrin içindeki Fransız karargâhı, bütün girişimlere rağmen ele geçirilememiştir. O bölgedeki tümen komutanı, düşman karargâhını ele geçirme görevini Tayyar Rahmiye’ ye verdi.
Tayyar Rahmiye, çetesini hücuma kaldırmak için akşam karanlığını bekliyordu. Doğru ama karanlık beklenirse düşman belki de takviye alacak. O hâlde düşman karargâhına hücum etmenin zamanı gelmiştir.
Tayyar Rahmiye, çetesine hücum düzeni aldırdı. Hedefi gösterdi ve “Hep beraber hücuma kalkacağız.” dedi.
Beklenilen an gelmişti ki birden bire Tayyar Rahmiye’nin sesi “Hücum!” diye gürledi. Bu esnada Fransızların sağanak hâlinde yağan ateşi; yalnız ve yalnız Rahmiye’yi sindirememişti.
Bütün çete kâh yerde sürünerek ilerliyor, kâh şurada, burada görülen kaya diplerine ve toprak yığınlarına saklanıyordu.
Rahmiye ise yağız çehresi ve selvi boyu ile bir Fransızların çapraz ateşlerine, kendi vücudunu hedef ederek çetesine şöyle bağırdı:
Ben kadın olduğum hâlde düşmana saldırıyorum da siz erkek olduğunuz hâlde yerlere sürünmekten utanmıyorsunuz.” İşte bir söz ki bu anda sinen ruhlara yıldırımlar düşürmüş gibi yön vermiştir.
Rahmiye’nin çetesi, Fransız karargâhını yıkmak için bir sel gibi aktı. Karargâh binası ele geçirildi. Karargâh binasının bayrak direği sanki şanlı bayrağımızın göklere doğru savurduğu selamı, daha yukarı ulaştırmaya çalışıyor gibiydi.
Heyhat! Karargâh binasının 20-30 metre ilerisinde bu zaferin kahramanı Tayyar Rahmiye, kırmızı cepkenine kefen gibi sarılmış olarak cansız yatıyor, yağız alnında akşam güneşinin son ışıklarıyla işlenmiş kırmızı bir menekşe kadar açık, mor bir menekşe kadar koyu bir kurşun yarası vardı.
İşte kahraman Rahmiye, ecelin sunduğu şehitliğe, kahramanlığa susadığı için bir anda ve hemen oracıkta erişmişti.
Zafer boruları, Osmaniye kasabasının yıkık duvarlarında yankılar yaparken Rahmiye de zafer tacı başında olarak göklere yükseldi. Muhterem ve vefakâr Türk kadını! Senin kahramanlığını yazacak kudrette ne bir el ve ne de bir geçmişin tarihi olacaktır. Bu vatan; döktüğün kanla, gözyaşınla, alın terinle bize bıraktığın son kutsal armağandır.