ÜSTEĞMEN ZEKİ
39 ncü Alay, Polatlı’nın ilerisindeki Sivritepe’de bulunan Yunan birliğine gece baskını yapıyordu. Koyu karanlıkta kan gövdeyi götürmekteydi.
(Eler) bölüğüyle birden Yunan makineli tüfek ateşi alanına girdiğini sezdi. Makineli tüfekler durmaksızın ateş kusuyorlardı. Her dakika bir savaşçı eksiliyordu bölükten. Yapacak bir şey yoktu. Bölük saldırısını sürdürecekti…
Üsteğmen Zeki yanında boğuk bir ses duydu: “Oy anam!” Ardından yere düşen gövdenin çıkardığı tok sesten birinin vurulduğunu anladı. Hiç bir hırıltı duymadığına göre şehit düşmüş olmalıydı. Göz gözü görmez karanlıkta kim olduğunu bilemedi. Bir daha gitti diye düşünürken, ansızın sağ kolunda bir yanma duydu. Sıcak bir sıvının elinin üstüne doğru yayıldığını sezdi. Yaralanmıştı.
Çevresinde kıyasıya bir boğuşma sürüp gidiyordu. Yere çöktü, yarasını sarmaya çalıştı. Sol eliyle sağ kolunu sarmayı beceremedi. Bölüğünün yaralandığını anlamasını istemiyordu. Erlerin yaralandığını öğrenmeleri moral çöküntüsüne yol açabilirdi. Bunu da bozgun izlerdi genellikle. Sargı bezini yarasına bastıra bastıra geriye doğru yürümeye başladı. Sabaha karşı sargı yerine vardığında, adım atacak gücü kalmamıştı. Oracığa yıkıldı.
Sabah, Takım Komutanı Akşehirli Asteğmen Vehbi sargı yerine geldi, komutanını buldu, muştuğu sundu : Sivritepe alınmıştı…
Üsteğmen Zeki’nin yüzünde belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Sonra başı öne düştü. Çok kan yitirdiğinden hemen cephe hastanesine kaldırıldı…