SINIRLARIN ÖLÜMSÜZ BEKÇİSİ
(Olayın geçtiği Dilman, bugün İran sınırları içinde yer alan Rumiye Gölü’nün batısında bir kasabadır.)
21 Kasım 1914 Dilman kasabası civarındaki hudut müfrezelerimize, üstün kuvvetlerle üç günden beri aralıksız saldıran Ruslara, şafakla beraber baskın tarzında bir taarruz için hazırlanan kuvvetlerimiz gece yürüyüşüyle Hanik bölgesine yaklaştırılmıştı. Bütün subay ve erler, kuvvetle esen kuzey rüzgârının dondurucu soğuğu, yıldızlar serpilmiş parlak seması altında sabırsızlıkla sabahı bekliyordu. Baskın başarıldığı takdirde, çevrilme tehlikesi ile karşı karşıya bulunan sınır müfrezelerimiz üzerindeki Rus baskısı uzaklaştırılmış olacaktı.
Üsteğmen Şakir, alınan tertibatta bölüğünün ihtiyatta bırakılmamasını tabur komutanından rica etmiş ve bu hususta vaat almıştı. Yapılan baskında, bölüğünün ön saflarında savaşı idare ederken üsteğmenin göğsündeki dürbün bir kurşunla parçalanmış; fakat, o, savaşlarda çok az rastlanan bu olaya önem vermeyerek kimseye bir şey söylememiştir. Bu olay ancak yeni aldığı bir göreve giderken arkadaşından ödünç dürbün istemesi ile duyulmuş, bu soğukkanlılığı ve alçak gönüllüğü arkadaşları arasında günlerce övülmüştü. Tarih 1 Mayıs 1915. Dilman Kasabası bölgesinde yapılan muharebelerde Ruslar, perişan bir vaziyette 10 km kadar doğudaki mevzilerine atılmış, Dilman işgal edilmişti. Halk askerlerimizi bir kurtarıcı olarak sevinç gözyaşlarıyla bağrına basmıştı.
1-2 Mayıs gecesi birlikler, Rus mevzilerine yapılacak ikinci bir taarruz için çıkış mevzilerine yaklaşıyorlardı. Gece, bu harekâtı gizlemek için en koyu rengine bürünmüştü.
Bölük Rus siperlerine oldukça yaklaşmıştı. Bu sırada, uzaktan bir tüfek sesi ve arkasından karanlıkları yırtan değişik silâh sesleri savaş sahasına yayıldı. Karanlığa, hedef gözetmeksizin sıkılan kurşunlar, ıslıklar çalarak uzak menzillere uçuyorlardı. 1 nci Bölük, Rus siperlerine 200 metre kadar yaklaşmıştı. Karşıdan şiddetlenen ateş bazı kayıplara sebep oluyordu. Fakat hiçbir savaşta bölüğünün ön saflarından ayrılmayan Üsteğmen, etraf aydınlanmadan siperlere girmek ve fazla kayıp vermemek kararında idi.
Gayet yumuşak bir fısıltı yayıldı bölük saflarına:
– Süngüler takılsın, ileri aslanlarım!
Siperlere yaklaşıldıkça karışık ve telaşlı sesler daha belirli olarak yükseliyor; bazen de makinelilerin tarakaları arasında kayboluyordu. Bölük hücum mesafesine ulaşmıştı ki keskin bir düdük sesi ve gökleri yırtan bir emir duyuldu: “Hücum!” Bu emre bomba ve “Allah Allah!” sedaları karıştı. Üsteğmen Şakir’le beraber bölüğü, siperler üstünde kalabalık bir Rus kuvvetiyle boğuşmaya başlamıştı.
Bu sırada Tabur Komutanına gelen bir raporda:
Meydancık siperlerinin 1 nci Bölük tarafından alınmış olduğu, fakat bölük komutanı Üsteğmen Şakir ile Takım Subayı Jandarma Teğmeni Debreli Kamil’in şehitler arasında olduğu, 100 mevcutlu bölüğün 70 erinin şehit ve yaralı verildiği” bildiriliyordu.
Şehitler, sonsuza kadar sürecek sınır nöbetine uğurlanırken bu korkunç boğuşmaya dair Tabur Komutanının alaya sunduğu rapora bağlı şehitler listesine, Üsteğmen Şakir’in kanı ile boyanmış yaklaşık bir yaşındaki masum yavrusunun resmi de iliştirilmişti.
Yurdu ve görevi uğrunda kahramanca ölenler, toprağa değil tarihe gömülmüşlerdi.