
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak, yalnızca iç politikada değil, dış politikada da önemli adımlar atmıştır. O'nun barışçıl dış politikası, Türkiye'nin uluslararası arenada saygın bir konum kazanmasına katkıda bulunmuştur. Bu yazıda, Atatürk'ün barışçıl dış politikasının temel ilkelerini ve bu politikaların modern Türkiye üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Barışçıl Dış Politikasının Temel İlkeleri
Atatürk'ün dış politikası, temel olarak barış ve diplomasi üzerine kurulmuştur. Onun liderliğinde Türkiye, savaş yerine diplomatik yollarla sorunları çözmeyi hedeflemiştir. Bu yaklaşımın merkezinde, ülkelerin bağımsızlıklarına ve egemenliklerine saygı duyulması gerektiği fikri yatmaktadır. Atatürk'ün vizyonu, dünya barışına katkıda bulunmak için uluslararası işbirliğini teşvik etmektir.
Atatürk'ün dış politikasında, ülkeler arası ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi öncelikli olmuştur. Uluslararası antlaşmalar ve işbirlikleri sayesinde Türkiye, komşu ülkelerle dostane ilişkiler kurmayı başarmıştır. Bu çerçevede, Atatürk'ün dış politika anlayışı, karşılıklı saygı ve eşitlik prensipleri üzerine inşa edilmiştir.
Yurtta Sulh, Cihanda Sulh Anlayışı
"Yurtta sulh, cihanda sulh" ifadesi, Atatürk'ün barışçıl dış politikasının özünü yansıtmaktadır. Bu anlayışa göre, bir ülkenin iç huzuru sağlamadan dünya barışına katkıda bulunması mümkün değildir. Atatürk bu ilkeyi benimseyerek hem iç hem de dış politikada barışı tesis etmeye çalışmıştır.
Bu prensip doğrultusunda Türkiye, diğer ülkelerle olan ilişkilerinde saldırgan bir tutumdan kaçınmış ve her zaman diplomatik çözümleri ön planda tutmuştur. 1923 Lozan Antlaşması, bu politikanın somut bir örneğidir; zira Türkiye'nin bağımsızlığını tanıyan bu antlaşma sayesinde ülke barış içinde gelişme fırsatı bulmuştur.
Lozan Antlaşması ve Diplomatik Başarılar
Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923), Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü uluslararası alanda tanıtan önemli bir diplomatik başarıdır. İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu'nun sona erdiği resmen kabul edilmiş ve yeni Türk devletinin sınırları belirlenmiştir.
Antlaşmanın en dikkat çekici yönlerinden biri de kapitülasyonların kaldırılmasıdır. Bu durum ekonomik bağımsızlığın sağlanmasına büyük katkı sağlamıştır. Lozan'da elde edilen başarılar sayesinde Türkiye, uluslararası arenada daha güçlü bir konuma gelmiş ve bölgesel işbirliklerini geliştirme fırsatı bulmuştur.
Balkan Antantı ve Bölgesel İşbirliği
1934 yılında imzalanan Balkan Antantı, Atatürk'ün bölgesel işbirliği konusundaki kararlılığını göstermektedir. Türkiye'nin yanı sıra Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya'nın katılımıyla oluşturulan bu ittifak, Balkanlar'da barışı koruma amacı taşımaktadır.
Bu anlaşma ile bölgedeki ülkeler arasında güven artırılmış ve olası çatışmaların önüne geçilmiştir. Balkan Antantı'nın başarısı, Atatürk'ün komşu ülkelerle dostane ilişkiler kurma stratejisinin ne denli etkili olduğunu kanıtlamaktadır.
Milletler Cemiyeti Üyeliği ve Uluslararası İlişkiler
Türkiye'nin 1932 yılında Milletler Cemiyeti'ne üye olması, Atatürk'ün uluslararası ilişkilerdeki etkin rolünü pekiştirmiştir. Milletler Cemiyeti üyeliği ile Türkiye, dünya barışına katkıda bulunma hedefini bir adım daha ileri taşımıştır.
Bu üyelik sayesinde Türkiye; ekonomik kalkınma projeleri, kültürel işbirlikleri ve siyasi diyalog gibi birçok alanda aktif rol oynamıştır. Ayrıca Milletler Cemiyeti üyeliği sayesinde Türkiye; ekonomik kalkınma projeleri gibi birçok alanda aktif rol oynamıştır.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Stratejik Önemi
Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936), Türk boğazlarının kontrolünün yeniden Türkiye'ye geçmesini sağlamıştır. Bu sözleşme ile birlikte boğazların askeri denetimi tamamen Türk yetkililere verilmiş; böylece ülkenin stratejik önemi artmıştır.
Montrö'nün imzalanmasıyla birlikte Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin güvenliği artırılmıştır. Ayrıca bu sözleşme sayesinde ticaret gemilerinin geçişi düzenlenmiş; böylece bölgedeki ticaret hacmi de olumlu yönde etkilenmiştir.
Atatürk'ün Dış Politikada Ekonomik Yönelimleri
Atatürk döneminde uygulanan dış politika stratejileri arasında ekonomik kalkınmaya yönelik adımlar da bulunmaktadır. Ekonomik bağımsızlık hedefine ulaşmak için yapılan reformlar sayesinde sanayi sektörü gelişmiş; yerli üretim teşvik edilmiştir.
Dönemin en önemli ekonomik girişimlerinden biri de Kabotaj Kanunu'dur (1926). Bu yasa ile birlikte Türk limanlarında sadece Türk gemilerinin faaliyet göstermesi sağlanmış; böylece deniz ticaretinde millileşme süreci hızlanmıştır.
Barışçıl Dış Politikanın Modern Türkiye'ye Etkileri
Atatürk’ün barışçıl dış politikası modern Türkiye üzerinde derin izler bırakmıştır. Bugünün dünyasında hala geçerliliğini koruyan "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesi sayesinde ülkemiz uluslararası arenada saygın bir konumda yer almaktadır.
Bu anlayış doğrultusunda geliştirilen diplomatik ilişkiler; siyasi istikrar kadar ekonomik büyümeye de katkıda bulunmuş; böylece çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma yolunda önemli mesafeler kat edilmiştir.