GÖZÜ PEK BİR DENİZCİMİZ: BİNBAŞI YÖRÜK ALİ
Tarihini bilmeyen bir ulus, ailesini tanımayan çocuğa benzer. Gerçi tarihimizin sayfaları olağanüstü kahramanlıklarla doludur; ancak, ilk bakışta değersiz gibi görüldüğü hâlde, aslında önemli olan bazı olayların gözden kaçtığı da bir gerçektir. Bunlara yakından ışık tutuldukça, yaratıcılarına karşı gerekli ilgi ve saygı gösterilmiş ve millî tarihimiz daha da olgunlaştırılmış olur. Bu amaçla, böyle olaylardan birini ele alıyoruz.
Rusya, Türk Boğazlarına ve Orta Doğu’ya egemen olmak amacıyla 24 Nisan 1877’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş açmıştı.
Ruslar, Romanya ile önceden yaptıkları bir işbirliği anlaşmasını dayanak göstererek henüz bir Osmanlı toprağı olan Romanya’ya girmiş ve Kafkas Cephesi’nde taarruza geçmişti.
Türk donanması bu savaşta Karadeniz’e hâkimdi ve Akdeniz’de de bir Rus kuvvetinin mevcut olmaması nedeniyle serbestçe harekâtta bulunabilmekteydi. Tuna’daki küçük bir filomuz da bu cephede savunmada kalma kararını vermiş olan Kara Kuvvetlerimizle iş birliği yapmakla görevlendirilmişti. Ruslar buna engel olmak için Tuna’nın çeşitli yerlerinde mayın engelleri kurmuş ve kıyıya topçu bataryaları yerleştirmişti. Bu suretle Tuna’yı en kolay koşullar altında geçmek, Balkanlar’a girmek ve nihayet İstanbul kapılarına dayanmak amacını güdüyorlardı.
Ruslar ilk olarak 23 Haziran 1877’de, Aşağı Tuna’dan ve İbrail’den Tuna’yı geçmeye başladılar. Amaçları seyyar ordunun ana yurtla bağlantılarını korumak için Dobruca’daki önemli 3
yerleri işgal etmekti. Bu geçişi koruyan Rus nehir kuvvetlerine karşı harekete geçirilen Türk gemileri arasında İşkodra gambotu da bulunmaktaydı.
Tarihte Türk askerinin soğukkanlılık, cesaret ve kahramanlığına örnek teşkil eden olaylardan birini de işte bu geminin komutanı Yüzbaşı Yörük Ali yaratmıştır.
Niğbolu’dan kalkan İşkodra gambotunun, Flamanda önlerinde iki Rus torpido istimbotuyla karşılaşması üzerine başlayan savaş, kıyıdaki Rus topçusunun katılmasıyla kısa zamanda şiddetlendi. Bu savaşı izleyen Belçikalı Topçu Yüzbaşısı Marki de Grammez “Türk-Rus Savaşı” adlı eserinde, İşkodra gambotunu ve onun kahraman komutanını şöyle anlatıyor:
Göz önüne getirilebilecek ve izlenebilmesi mümkün olan en güzel manzaralardan birini 23 Haziran 1877 günü yaşadığımı söyleyebilirim. O gün, Niğbolu’dan hareket eden bir Türk gemisi, Rus filosuna saldırmak amacıyla saat 15.00’te Flamanda’ya kadar ilerlemişti. Tuna’nın buradaki genişliği 700 metre kadar olduğundan biraz sonra başlayacak savaşı bulunduğum Romanya kıyılarından bütün ayrıntılarıyla izlemem mümkündü. Türk gemisine, elleri cebinde, kayıtsız bir tavırla güvertede dimdik duran bir subay komuta etmekte ve emirlerini takdire şayan bir soğukkanlılıkla vermekteydi. Bu sırada General Leonof komutasındaki 15 nci Bataryanın dört topuyla açtığı ateşe bile hiç aldırmadan yoluna devam etmişti. Çok geçmeden Şotka ve Minin adlı iki Rus torpido istimbotuyla karşılaştı. Bunlar; Türk gemisinin ustalıklı manevralarla kendilerinden kaçınmak yolundaki başarısını görünce, şimdiye kadarki savaşlarda görmeye alışık olmadıkları bir büyük denizcinin karşısında bulunduklarını anladılar.
İlk olarak saldırıya geçen Minin, Türk gemisinin şiddetli ve isabetli topçu ateşiyle on dakika içinde savaş alanını terk etmek zorunda kaldı. Büyük hasara uğramıştı. Şimdi saldırı sırası Şotka’daydı. Fakat Türk Komutanı buna meydan vermeden onu mahmuzlayarak batırmak için harekete geçti. Tehlikeyi anlayan Rus botu kıyıya vurdu. Şotka su kesiminden ve komutanının da dâhil bulunduğu dört-beş kişi de türlü yerlerinden yaralanmıştı. İçlerinden bir subay, bu sırada kıyıya üç metreye kadar yaklaşmış olan İşkodra gambotunun üzerine tabancasıyla üç el ateş etti. Türk komutanı, ilk kez elini cebinden çıkarmak tenezzülünde bulundu; olayı hayretle seyretmekte olan bizleri sükûnetle selamladıktan sonra görevine şöyle devam etti: Sekiz Rus bataryasıyla yaptığı savaşta bunlardan birkaçını savaş dışı etti. Kendi gemisine de birkaç mermi isabet etmiş ve Türk komutanı da yaralanmış bulunuyordu. Karşılıklı yoğun topçu ateşi bir süre devam ettikten sonra Osma Nehri ağzındaki Niğbolu kömür depoları gerisine çekilmek zorunda kaldı.”
Yabancı yüzbaşının anlattıkları burada bitiyor. Niğbolu’ya dönen İşkodra gambotu ertesi günü Flamanda önlerinde aynı duruma düşen Böğürtlen gambotuyla birlikte 8 Temmuza kadar orada kaldılar. O gün, Rus topçusunun açtığı şiddetli bir ateşle kömürlüklerinden tutuşarak yandılar. Harap olan tekneleri Rusların eline geçmesin diye -Niğbolu’nun düşmesinden sonra- tarafımızdan batırıldı. 4
Binbaşılığa kadar yükselmiş olan Yörük Ali denizcilik tarihimizdeki kahramanlık destanlarına birini daha katmayı başarmış, ne çare ki bu savaş sahnesinde kara-deniz iş birliğinin iyi düzenlenmemiş olması, cesur denizcimize yeni yeni yararlı hizmetlerde bulunma olanağı vermemiştir. Binbaşı Yörük Ali savaştan sonra emekliye ayrıldı. Son günleri maddi bakımdan hiç de iyi değildi. Bu, Abdülhamit yönetiminin ona sanki bir ödülüydü… Nihayet üzerine düşen görevleri örnek bir başarıyla yerine getirmiş olmanın huzuru içinde hayata gözlerini kapadı. Allâh’ın rahmeti ve vatanın minneti elbette üzerinedir.