GALİÇYA’DA 15 NCİ KOLORDU VE ÇEMİŞGEZEKLİ ÜSTEĞMEN İBRAHİM VASFİ
İngiliz ve Fransızlar, 9 Ocak 1916’da Seddülbahir’deki son birliklerini çekerek Çanakkale Cephesi’ni tamamen boşaltmışlardı.
Çanakkale Savaşları’na katılmış olan 19 ncu ve 20 nci Tümenlerden oluşan 15 nci Kolordu, sıkışık durumda bulunan bağlaşıklarıyla birlikte savaşa katılmak üzere Ağustos 1916’da Galiçya’ya gönderilmişti.
19 ncu Tümen 57 nci, 72 nci 77 nci; 20 nci Tümen ise 61 nci, 62 nci ve 63 ncü Piyade Alaylarıyla, tümen topçu alayları ve bağlı birliklerinden oluşmaktaydı.
15 nci Türk Kolordusu, Galiçya’da, Alman Güney Ordusu kuruluşunda on ay savaştıktan sonra yurda dönmüştü.
Alman Güney Ordusu Başkomutanlığı, 15 nci Kolordunun Galiçya’dan ayrılışı sebebiyle yayımladığı 13 Haziran 1917 gün ve 12.321 sayılı günlük emrinde şöyle diyordu: “15 nci Osmanlı Kolordusu, Alman Güney Ordusu içinde hemen on aylık bir harekâttan sonra bu ordunun kuruluşundan çıkıyor ve çıkarken arkasından pek acı hissedilecek bir boşluk ve daima şükranla anılacak, hiçbir zaman solmayacak bir hatıra bırakıyor.”
Kolordu, buhranlı bir zamanda Doğu Galiçya Harekât Alanı’na geldiğinde sevinçle selamlanmıştı. Zira Türk milletinin ve Türk ordusunun övünçle dolu geçmişinin zengin sayfalarında yansıyan ün ve şan destanları, Türk askerinin sarsılmaz cesaretiyle kudret ve savaştaki ustalığı, Türk’ün dosta bağlı, düşmana amansız oluşu gibi bütün özellikleri, 15 nci Kolordunun başarılarının öncüsü olmuştur. Kolordu, milletinin bu tarihî ününü yenilemiş ve belgelemiştir.
15 nci Kolorduya bu ünü kazandıran birliklerden biri de 20 nci Tümene bağlı 63 ncü Piyade Alayıdır. Alay, Doğu Galiçya’da Lipica Gorna’nın güneydoğusundaki 417 rakımlı tepe ve kuzeyini savunmakla görevlendirilmiştir.
7 Eylül 1916 tarihinde 63 ncü Piyade Alayı cephesinde başlamış olan Rus topçu ateşi, aralıklarla ve çok şiddetli olarak sürdürülmekteydi. 8 Eylül 1916 tarihinde 416 rakımlı sırtın daha şiddetli olarak ateş altına alınması sonucu bütün siperler altüst olmuş, ama Türk askerinin morali asla bozulmamıştı.
Her Türk subayı gibi 63 ncü Piyade Tugayının 3 ncü Tabur 11 nci Bölük Komutanı Üsteğmen İbrahim Vasfi de askerinin yanında gerektiğinde iyi bir komutan, gerektiğinde iyi bir arkadaş gibi onlarla yakından ilgilenip morallerini yükseltmeye ve onları en iyi şekilde yönetmeye çalışıyordu.
O gün Ruslar, cehennemi topçu ateşinin ardından hücuma geçmişlerdi. Ruslarla ilk önce yüz yüze gelen 3 ncü Taburun sağ kanadında süngü savaşı başlamıştı. Bu bölgede 11 nci Bölük yer alıyordu.
Bölük Komutanı İbrahim Vasfi başta olmak üzere 11 nci Bölük, gökyüzünde yankılar yapan “Allah Allah!” sesleriyle Rus hücumunu süngüyle karşılayıp karşı taarruza geçtiler. Ruslar perişan bir durumda çekilmekte ve ağır kayıplar vermekteydiler.
Siperlerinden ileri çıkmış Türk askerini artık geri döndürmek imkânı yoktu. Çünkü verilen emirler, coşkuyla taarruz ederken ağızdan düşmeyen “Allah! Allah!” sesleri arasında büyük bir şevkle yerine getiriliyordu. Rusları kovalayan Türk askerleri böylece kendi siperlerinden sekiz yüz metre kadar ileri gitmişlerdi. Bu sırada, Üsteğmen İbrahim Vasfi bir mermiyle ayağından ağır biçimde yaralanarak yere düşmüş ve hareket edemez hâle gelmişti. Fakat kendisini sırtına alarak geri götürmek için ayrı ayrı girişimde bulunan üç kahraman çavuşa ve erlerine; geriye, görevlerinin başına dönmelerini ve kendisiyle ilgilenmemelerini emretti.
Savaş devam ediyordu; geri çekilen ve takviye olan Rus birliklerinin yeniden taarruza geçmeleriyle Türk siperleri üzerinde süngü savaşı yeniden başlamıştı. İkinci kez yapılan süngü hücumuyla Ruslar yine geri atıldı.
Ne yazık ki ağır yaralı olan Üsteğmen İbrahim Vasfi, Rusların bu ileri harekâtı sırasında saldıran Rus birliklerinin ayakları altında kalmış; uygarlık, insanlık ve askere özgü şövalyelik duygusundan yoksun Ruslar onun tabancasını, dürbününü ve saatini alarak onu kaderiyle baş başa bırakmışlardı. Ancak Rus ordusunda görev yapan iki Tatar askeri, cesaretine yakından tanık olmuşlardı. Üsteğmen İbrahim Vasfi yaralı olduğuna değil bölüğünden ve savaş alanından uzak kaldığına üzülmüştü. Bu yiğit üsteğmen bölgede bulunan Harp Hastanesinde sağlığına kavuşturulmuş ve bir üst rütbeye yükseltilmek suretiyle ödüllendirilmişti.