Atatürk’ün fihristli veciz sözleri – Yeni harfler

Atatürk'ün fihristli veciz sözleri

Atatürk’ün fihristli veciz sözleri – Yeni harfler

YENİ HARFLER, ALFABE, LATİN HARFLERİ

“Milleti bilgisizlikten kurtarmak için kendi dilinde uymayan Arap harflerini terk edip Latin esasından Türk harflerini kabul etmekten başka çare yoktur.”

Büsbütün yeni kanunlar meydana getirerek eski hukuk esaslarını temelinden sökmek teşebbüsündeyiz. Ve yeni hukuk esaslarıyla, alfabesinden tahsile başlayacak bir yeni hukuk neslini yetiştirmek için bu müesseseleri açıyoruz. Cumhuriyetin desteği ve yardımcısı olacak bu büyük müessesenin açılışında hissettiğim mutluluğu, hiçbir teşebbüste duymadım. 1925 (M.E.İ.S.D.I, s. 30-31)

İstanbul’da Sarayburnu parkındaki gazinoda gece toplantısında söylenmiştir:  Şimdi sözden çok, iş zamanıdır. Artık benim için, hepiniz için çok söz söylemeye gerek kalmadığı inancındayım. Bundan sonra bizim için uygulama, hareket ve yürümek gerekir. Çok işler yapılmıştır, ancak bugün yapmaya zorunlu olduğumuz son değil, fakat çok gerekli bir iş daha vardır: Yeni Türk harfleri çabuk öğrenilmelidir. Vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir sosyal topluluğun yüzde onu okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez. Bundan insan olanlar utanmalıdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini övünçle doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz. Hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların hareketini isterim. En sonunda bir sene, iki sene içinde bütün Türk sosyal heyeti yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün uygarlık dünyasının yanında olduğunu gösterecektir. (Atatürk’ün M.A.D., s. 28, Hâkimiyet-i Milliye: 11.08.1928)

Türk harflerinin kabulüyle hepimize, bu memleketin bütün vatanını seven yetişkin evlâtlarına mühim bir vazife düşüyor. Bu vazife, milletimizin toptan okuyup yazmak için gösterdiği şevk ve aşka fiilen hizmet ve yardım etmektir. Hepimiz, hususî ve umumî hayatımızda rast geldiğimiz okuyup yazma bilmeyen erkek, kadın her vatandaşımıza öğretmek için can atmalıyız. Bu milletin asırlardan beri hallolunmayan bir ihtiyacı birkaç sene içinde tamamen temin edilmek, yakın ufukta gözlerimizi kamaştıran bir muvaffakiyet güneşidir. Hiçbir muzafferiyetin hazlarıyla kıyas kabul etmeyen bu muvaffakiyetin heyecanı içindeyiz. Vatandaşlarımızı bilgisizlikten kurtaracak bir sade öğretmenliğin vicdanî hazzı, mevcudiyetimizi doyurmuştur. 1928 (Atatürk’ün M.A.D., s. 30)

Her şeyden evvel, her gelişmenin ilk yapı taşı olan meseleye temas etmek isterim. Her vasıtadan evvel, büyük Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek lâzımdır. Büyük Türk milleti bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı, ancak Lâtin esasından alınan Türk alfabesidir. Basit bir tecrübe, Lâtin esasından Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır. 1928 (Atatürk’ün S.D.I, s. 345)

Şurasını tecrübe ile ifade edeyim ki, hece ve alfabe yeniliği hakikaten çocukları güçlüklerden kurtaran, onlara küçük yaşta muvaffakiyet lezzetini tattıran en etkili vasıtadır. İnsanlar arasında kolay ve hevesli okumak vasıtasının temin edilmesi, hem millî gelişmeye hem de milletler arasında anlaşmaya çok hizmet eder. 1929 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s. 543)

Bizim âhenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindesiniz. Anladığınızın izlerine, yakın zamanda bütün dünya şahit olacaktır. Buna kat’i şekilde eminim. 1928 (Atatürk’ün M.A.D., s. 26)

Büyük davamız, en medenî ve en rahata kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde temelli bir inkılâp yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali, en kısa bir zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı, ancak, türeli bir plânla ve en rasyonel tarzda çalışmakla mümkün olabilir. Bu sebeple okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, memleketin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek; memleket davalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak fert ve kurumları yaratmak; işte bu önemli ilkeleri en kısa zamanda temin etmek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerine aldığı büyük ve ağır mecburiyetlerdir. İşaret ettiğim ilkeleri, Türk gençliğinin kafasında ve Türk milletinin bilincinde daima canlı bir halde tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca vazifedir. 1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 386)

İstanbul’da Sarayburnu parkındaki gazinoda gece toplantısında söylenmiştir: Şimdi sözden çok, iş zamanıdır. Artık benim için, hepiniz için çok söz söylemeye gerek kalmadığı inancındayım. Bundan sonra bizim için uygulama, hareket ve yürümek gerekir. Çok işler yapılmıştır, ancak bugün yapmaya zorunlu olduğumuz son değil, fakat çok gerekli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma-yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lâzımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir! Fakat, milletin yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz.Bu hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların çalışmasını isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir. 1928 (Atatürk’ün M.A.D., s. 28, Hâkimiyet-i Milliye: 11.08.1928)

Yeni harfleri, millî tarihi, öz dili, sanatı, ilmi, müziği, teknik kurumlarıyla kadını erkeğe her hakta eşit, modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir.1935

Türk harflerinin kabulüyle hepimize, bu memleketin bütün vatanını seven yetişkin evlâtlarına mühim bir vazife düşüyor. Bu vazife, milletimizin toptan okuyup yazmak için gösterdiği şevk ve aşka fiilen hizmet ve yardım etmektir. Hepimiz, hususî ve umumî hayatımızda rast geldiğimiz okuyup yazma bilmeyen erkek, kadın her vatandaşımıza öğretmek için can atmalıyız. Bu milletin asırlardan beri hallolunmayan bir ihtiyacı birkaç sene içinde tamamen temin edilmek, yakın ufukta gözlerimizi kamaştıran bir muvaffakiyet güneşidir. Hiçbir muzafferiyetin hazlarıyla kıyas kabul etmeyen bu muvaffakiyetin heyecanı içindeyiz. Vatandaşlarımızı bilgisizlikten kurtaracak bir sade öğretmenliğin vicdanî hazzı, mevcudiyetimizi doyurmuştur. 1928 (Atatürk’ün M.A.D., s. 30)

Yeni harfler bizi çok işgal etmelidir. İnönü’ler, Sakarya, Dumlupınar arifelerinde ne kadar dikkatli, ne kadar uyanık, aynı zamanda ne kadar ümit dolu olduğumuzu düşününüz; yeni harfler meselesinde de o kadar dikkatli ve o kadar ümitli olmalıyız. Bu memleketin cidden mesut olmasını kalpten arzu edenler, bunca muvaffakiyetlerine rağmen hâlâ bu milletin dilini ve yazısını ilkel kavimlerin işaretleri gibi görerek ona hiçbir kıymet vermek lüzumunu hissetmeyenleri hakikate getirmeli, yeni harflere ve bu harflerle husule gelecek vaziyete bütün heyecanları, ümitleri ve ciddiyetleriyle ehemmiyet vermeli ve meşgul olmalıdırlar. Eğer bütün beynimizi demir çerçeve içinde bulunduran bu kıskacı parçalamazsak, bütün ihtilâl ve inkılâp muvaffakiyetlerinin mesut neticelerine rağmen parçalanırız. Kazandıklarımızla avunma ve bilhassa mağrur olmayı asla düşünmemeliyiz. Bundan sonra yapacaklarımızdan teselli vesilesi aramalıyız. 1928 (Yeni Türk Yazısı ile ilk Kıraat, 1928 s. 7)

Türk harfleri, memleketin umumî hayatına tamamen uygulanmıştır. İlk güçlükler, milletin ülkü kuvveti ve medeniyete olan sevgisi sayesinde kolaylıkla yenilmiştir. 1929 (Ayın Tarihi, Sayı : 68, 1929, s. 5024)

Güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim ahenktar, zengin lisanımız yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. 9 – 10 Ağustos 1928

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir