Atatürk ve Karadeniz vapuru

Atatürk ve Karadeniz vapuru

Atatürk ve Karadeniz vapuru

Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıtımı için bir deha proje …

Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyaya tanıtılmasının ve Türk turizminin ilk adımını Atatürk attı. Tarihimizin ilk ve en büyük tanıtım çalışması… Atatürk’ün yüzen fuarının dünyaya örnek hikayesi…
***
Karadeniz Vapuru Projesi, Cumhuriyet’in ilanından 3 yıl sonra Atatürk’ün önerisiyle hayata geçirildi.

Türkiye’yi tanıtan çeşitli ürünlerin sergilendiği gemi, 12 Haziran 1926 tarihinde İstanbul’dan demir aldıktan sonra 12 ülkede 16 şehri ziyaret etti. Karadeniz Gemisi, 86 günde 10 bin mil yol katettikten sonra 5 Eylül 1926 tarihinde İstanbul’a döndü.

Bu “yüzer sergi”nin amacı Türkiye’yi Batı’ya tanıtmaktı. Neler sergilenmiyordu ki vapurda: Tütün, Kütahya çinileri, Hacı Bekir lokumu, Bursa ve Hereke kumaşları… Gemideki en ilginç sergi malzemelerinden biri ise, hiç kuşkusuz canlı Tiftik keçileriydi!

Karadeniz Gemisi’nin yolcuları arasında 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Refi Bayar, Anadolu Ajansı’nın kurucularından Şair Kemalettin Kamu, İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç ve Şair Orhan Veli Kanık’ın babası müzisyen Veli Kanık da yer aldı.

1926: Atatürk sabah saat 8’de Bursa’dan hareketle Mudanya’ya, buradan da Karadeniz vapuruyla Bandırma’ya gelmişti. Atatürk’ün, Karadeniz vapurunda açılan gezici sergiyi ziyareti ve geminin hatıra defterine yazdıkları:

“Sergi, başarıya ulaşmış bir eserdir. Bende gayet iyi izlenimler meydana getirdi. Sunuş tarzı çok iyidir. Hazırlayıcısını takdir ve tebrik ederim.”

Atatürk Karadeniz gemisinde
Atatürk Karadeniz gemisinde

Yıl 1926… Günlerden 12 Haziran… Yer bugünkü Tophane rıhtımı… Taksilerin yanıbaşında çift atlı faytonların da yolcu bekledikleri görülüyor. Bayraklarla donanmış, beyaz bir vapur harekete hazırlanmakta. Seyr-i Sefain İdaresinin yeni satın aldığı bu Karardeniz gemisi çok önemli bir sefere çıkmak üzere. Üç aya yakın sürecek bu gezide el sanatlarımızdan örnekler ile başta gelen ürünlerimiz tanıtılacak. Ama asıl amaç, Batı Avrupa ülkelerine genç Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmak! Bu niyetle düzenlenen sergi seferi boyunca gemi 12 Avrupa devletinin limanlarına uğrayıp üçer beşer gün kalacak.

Kömür almak için gireceği Cezayir’in Bona (sonraki adıyla Anaba) limanını saymazsanız, bakın hangi limanlara uğrayacak: Barcelona, Le Havre, Londra, Amsterdam, Hamburg, Stockholm, Helsinki, Leningrad, Danzig, Gdynia, Kopenhagen, Anvers, Marsilya, Cenova, Napoli…

Her limanda gemimizi gezmek isteyen ziyaretçiler kabul edilecek. Davetler, resepsiyonlar verilecek. Gemideki Riyaset-i Cumhur Orkestrası da konserler verecek. Balolarda görevli zevat ile ziyaretçilerin kaynaşmaları sağlanacak… Cumhuriyet Türkiyesinin Türkler’i tanıtacak.

Geminin süvarisi, genç yaşına rağmen dirayetli bir denizci olmasıyla ün yapmış olan TOPUZ lakaplı meşhur Lütfi Kaptan… Birkaç yıl öncesine kadar Gülcemal’in süvarisi iken, artık Karadeniz de görev yapıyor. Gemideki genç zabitanın hepsi de özellikle seçilmiş pırıl pırıl genç denizciler. İlerde hepsi birer büyük kaptan olarak Denizyolları’nın gemilerinde kaptanlık, ya da idarecilik yapacaklar.

Karadeniz gemimiz ise 1905 Hollanda yapımı… 4.765 gros tonluk. 120 metre boyu, 14 metre eni var. Tam istim tuttuğu zaman 12 mil hız yapmakta. Sergi için baştan sona özel olarak düzenlenip dekore edilmiş. Karadeniz Vapuru, aslında siyah renkliydi ancak yolculuk öncesinde Haliç’e alınarak üç ay boyunca bakımdan geçmiş ve beyaza boyanmıştı.

Yıllarca sözü edilen bu tarihi gezi 86 gün 22 saat sürüyor. İstanbul’da döndüğü gün takvimler 5 Eylül gününü gösteriyor. Toplam 9.981 mil yol kat eden gemi bu uzun sefer boyunca 2.778 ton kömür tüketmiş. Kullandığı tatlı su miktarı da 971 ton.

Bu sergi seferinin Türkiye’nin tanıtılmasındaki payı gerçekten çok büyük oldu. Geminin gittiği her ülkenin basınında Atatürk Türkiye’si hakkında çok güzel haberler çıktı, çok değerli yazarlar yayımlandı. Bu büyük başarıda, Seyr-i Sefain İdaresi’nin de önemli bir payı olduğu asla göz ardı edilmemeli.

Yıllarca iç ve dış hatlarda yolcu taşımaya devam eden KARADENİZ ise 46 yıllık bir gemi oluncaya kadar aralıksız hizmet etti. 50’li yıllarda, ticaret filomuzun yeni satın alınan gemilerle takviye edilmeye başlanması üzerine, 1951’de kadro dışı bırakılarak bir kenara bağlandı. Sonra da sökülmek üzere satıldı.

Ek bilgi:

80 yıl önce, Karadeniz Gemisi bir “yüzer sergi” haline getirilerek Avrupa seyahatine çıkarılmıştı. Amaç Türkiye’yi Batı’ya tanıtmaktı.

Neler sergilenmiyordu ki vapurda: Tütün, Kütahya çinileri, Hacı Bekir lokumu, Bursa ve Hereke kumaşları… 12 Haziran 1926’da Galata’dan hareket eden gemide Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’da vardı.

İlk olarak Barcelona Limanı’na demirleyen yüzer sergiyi üç gün içinde 11 bin İspanyol gezmişti. Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya da dahil 12 ülkedeki 16 limana uğramıştı Karadeniz Gemisi.

86 gün sonra ülkeye dönen gemideki ilginç sergi malzemelerinden biri, hiç kuşkusuz Tiftik keçileriydi!

kaynak: isteataturk.com

Karadeniz gemisi belgeseli, yedi bölüm, video

BİR ULUS KENDİNİ TANITIYOR

“Karadeniz: Seyr-i Türkiye” belgeseli (aşağıdaki 7 bölüm), genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, binbir fedakarlıkla Avrupa’nın büyük limanlarına yolladığı seyyar sergi gemisinin ibret verici öyküsünü anlatıyor.

Marsilya Limanı tarihi günlerinden birini yaşıyor. Zaten her zaman hareketli olan liman, bugün sosyetenin akınına uğramış. Beyaz ve ağır ketenlerden dikilmiş “denizci yakalı” elbiseler içindeki güzel kadınlardan hoş bir parfüm kokusu yükseliyor. Şehir Bandosu “Marselyez” marşını son bir kez çalıp zarif bir vals prelüdüne geçerken, saatlerdir heyecanla beklenen gemi, limana doğru süzülüyor. Bembeyaz ve yüksek güverteli, renk renk yüzlerce bayrakla süslenmiş, tek bacalı, yaklaşık 5 bin gros tonluk gemi, limana yanaşıyor.

Rıhtımdaki Fransızlar, gemiye ve geminin çeşitli yerlerine asılmış olan bayrağa bakıyorlar. Güzel tonlu bir kırmızı üzerine bembeyaz bir ay ve yıldızın işlenmiş olduğu görkemli bir bayrak bu.

Rıhtımdakiler güverteye baktıklarında ise, küpeşteye dayanmış kendilerini seyreden kadınlı erkekli yolcuları görüyor ve gözlerine inanamıyorlar. Onlar, Türkiye’den yani kendi düşüncelerine göre “Doğu”dan gelen bu gemideki yolcuların bir “Orient esintisi” sunacağını beklerken, karşılarında bambaşka bir görünüm var. Alt ve üst güvertelerden kendilerine bakan, gülen, el sallayan bu “Doğulu” konukların, kendilerinden hiçbir farkı yok. Erkekler koyu renk takım elbise, pırıl pırıl beyaz gömlekler giymiş ve çoğu zarif bir iğne ile süslenmiş boyunbağları takmışlar.

Yanlarındaki kadınlar, erkeklerden daha şık. Siyah ağırlıklı ipek ve muslin elbiseler içindeler. İyice dalgalı, “alagarson”a yakın kısalıkta kesilmiş saçları, Marsilya güneşi altında parıldıyor. Gemi uzun ve neşeli tek bir düdük ile Marsilyalıları selamlıyor. Yanları halatla desteklenmiş ahşap merdivenler, gemiden sarkıtılıp rıhtıma yerleştiriliyor. Fransızlar gemiye çıkmaya başlıyor. Bir subay onları sergi salonuna götürüyor.

Bir kış bahçesi ile kalabalık bir orkestranın çaldığı salonu geçerek sergi bölümüne gelen ziyaretçiler, hayranlıktan konuşamaz bir şekilde, sergilenen eşyalara bakıyorlar. Türk mavisi sırlı Kütahya çinileri; binbir nakış ve renkli Osmanlı, Yörük, Selçuklu ve Acem halıları; gül, tarçın ve sakız kokulu Hacı Beki lokumları; yeşim, yakut, firuze gibi değerli taşlarla süslenmiş, tamamıyla elle yapılmış çeşmibülbül, laledan, gülabdan gibi cam ürünleri Tarih 21 Ağustos 1926.

Fransızların büyük bir hayranlıkla içinde sergilenen ürünleri seyrettikleri, gönderinde ay-yıldızlı bayrak dalgalanan geminin bordasında kocaman harflerle “Karadeniz” yazıyor ve henüz üç yaşına basmış olan genç Türkiye Cumhuriyeti, “yeniden var edilen bir ulus’un neler yapabileceğini herkese göstermek için bu gemiyle Avrupa’nın en önemli limanlarında aylardır” sancak gösteriyor”.

SEKSEN ALTI GÜN SÜREN YOLCULUK

(Aşağıdaki) Belgeseli izleyenler, Avrupa yolculuğu öncesi Haliç’te üç ay süren özel bir bakıma alınmış Karadeniz gemisinin dümen suyuna kapılıp, tam seksen altı gün süren yolculuğu, sefere katılan sanatçı, gazeteci, milletvekili, öğretmen, müzisyen ve denizcilerden oluşan toplam 285 kişinin, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni “dosta düşmana tanıtmak için” nasıl olağanüstü bir çaba gösterdiğini, henüz üç yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti milletvekillerinin buna kaynak bulmak için nasıl çırpındıklarını ibret ve gururla izliyor.

Ticaret Vekili Ali Cenani Bey’in meclis kürsüsünde, “Efendiler… Bir ticaret sergisi meydana getirmek kolay bir şey değildir. Bunun yerine bir seyyar sergi teşkilini düşündüm. Seyr-i Sefain’den bir vapur alalım. Mesela Karadeniz Vapuru’nu…” diye başlayan konuşmasının yarattığı ateşi, hummalı çalışmaları ve sonunda Marmara’nın solgun mavi sularını köpürterek yola çıkan beyaz bir geminin, Dolmabahçe’deki bir yatta, mavi gözleri çakmak çakmak, sarışın bir adam tarafından beyaz bir mendil sallanarak nasıl uğurlandığını görüyor. O sarışın adamın daha yedi yıl önce 19 Mayıs 1919’da ülkeyi kurtarmak için Samsun’a böyle bir vapur yolculuğu yapmış olduğunu düşünenler de bir cumhuriyetin nasıl doğduğunu görüp alabildiğine gururlanıyor.

Kaynak: Lemi Özgen SkyLife Dergisi – Şubat 2007

KARADENİZ GEMİSİ BELGESELİ (SONER SEVGİLİ, NTV);

KARADENİZ: Seyr-i Türkiye belgeseli, ülkemizi Avrupa’ya tanıtmak amacıyla Cumhuriyetin ilanından 3 yıl sonra Atatürk’ün önerisiyle hayata geçirilen seyyar sergi projesinin hikayesini anlatıyor.

Yonetmen:Soner Sevgili

Seslendirme: Erdal Kucukkomurcu, Semih Kosar, Murat Ates, Gunay Gunay

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 1 (9.26 dk.)

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 2 (9.40 dk.)

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 3 (9.40 dk.)

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 4 (9.13 dk.)

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 5 (8.56 dk.)

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 6 (7.40 dk.)

Karadeniz:Seyr-i Turkiye-NTV BELGESEL-BOLUM 7 (3.42 dk.)

1 yorum “Atatürk ve Karadeniz vapuru

  1. gerçek bir sistem insanı..hayatın devam etmesinin kişilere değil sistemlere bağlı olmasını savunmuş hep..o yüzden söylemiş, benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ama türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır, diye..gözünüze kestirdiğiniz boş araziye yapıverin binaları, bi şekilde yerleşip gidersiniz dememiş.okumuş, araştırmış, tarihten örnekler üzerinden gitmiş ve böyle planlar çıkartmış..1937 yılının yokluğunda bu araştırmaları yapabilen lider, 1930-31 yıllarında insanlığın ilk ortaya çıktığı kayıp anakara mu’nun araştırılması ve türklerin kültür kökeninin bulunması için ekip kuruyordu aynı zamanda..mu anakarası hakkında atatürkün tahsin mayatepek’i görevlendirerek başlattığı çalışmalar hala dünya literatüründe büyük önem taşımaktadır. ez cümle : araştıran, okuyan, sorgulayan, içinde yaşadığı toplumu da bu yönde teşvik eden gerçek bir liderdir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir