Toplu Atatürk şiirleri
BEN MUSTAFA KEMAL’İM (YIKIN HEYKELLERİMİ)
Ey milletim! Ben Mustafa Kemal’im,
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hala en hakiki mürşit değilse ilim,
Kurusun damağım dilim,
Özür dilerim,
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi..
Özgürlük hala
En yüce değer
Değilse eğer,
Pırangalı kalsın diyorsanız köleler,
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi..
Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı,
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi..
Yetmediyse acısı şiddetin, savaşın,
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın,
Eğer varsa ödülü
Silahlanmayla yarışın,
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi..
Özlediyseniz fesi peçeyi,
Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi,
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten,
Şifa buluyorsanız
Muskadan, üfürükçüden
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi..
Eşit olmasın diyorsanız
Kadınla erkek,
Kara çarşafa girsin diyorsanız
Yobazın gazabından ürkerek,
Diyorsanız ki okumasın
Kadınımız kızımız
Budur bizim alın yazımız,
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi..
Fazla geldiyse size
Hürriyet, Cumhuriyet,
Özlemini çekiyorsanız
Saltanatın, sultanın,
Hala önemini anlayamadıysanız
Millet olmanın,
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin şeyhülislamın.
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi Rahat bırakın beni…
SÜLEYMAN APAYDIN
///////////
KUTSAL ÖZLEM (NEREDESİN MAVVİ GÖZLÜM)
Sana hasret, sana vurgun gönlümüz,
Neredesin mavi gözlüm,
Nerde, nerde, nerdesin dost?
Bu gemi bu Karadeniz,
Sarı saçlım, mavi gözlüm,
Nerde, nerde, nerdesin dost?
Ararım izini Dolmabahçe’den,
Bir daha dönmez mi bu yola giden?
İçimde sen, gözümde sen
Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost?
Kurban olam yürüdüğün yollara,
Kara peçe yakışmıyor kullara,
Uyan bak bizim hallara,
Sarı saçlım, mavi gözlüm,
Nerde, nerde, nerdesin dost?
Bulutlar terinden, dağlar kokundan,
Sarhoştur sevdiğim Mahzuni bundan,
Bir daha gel, gel Samsun’dan,
Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost?
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF
////////////
ATATÜRK’TEN MEKTUP
Siz beni halâ anlayamadınız .
Ve anlamayacaksınız çağlarca da..
Hep tutturmuş “Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u” diyorsunuz.
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz .
Mustafa Kemâl’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?
Mustafa Kemâl’i anlamak yerinde saymak değil
Mustafa Kemâl’in ülküsü, sadece söz değil.
Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan..
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemâl’i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz .
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın !
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların..
Mustafa Kemâl’i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil..
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ;
Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar..
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar..
Mustafa Kemâl’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü..
Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ?
Mustafa Kemâl’i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla.
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemâl’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil..
Halim Yağcıoğlu
/////////////
“1919-1933”TEN BİR PARÇA
O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun’a,
Yürüdü etrafında ümitler suna suna.
Bu, ateşler içinde geçip gelmiş bir erdi,
Göğsünde toplanmıştı milyonla Türk’ün derdi,
Bu milyonla dert ona veriyordu başka hız,
Yürüdü arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız.
O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,
Saçı güneşi emmiş bir demet altın başak.
O kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,
Ondört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
O kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,
Can veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.
O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,
Bastığı topraklarda bahar filizleniyor.
Alev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,
Bazı beliriyordu bir damla göz yaşında.
Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,
Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir
O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,
Yıkılan memlekete kolları destek olmuş.
Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,
Bir yandan da yürüdü Halife’nin ordusu.
Birisi gökyüzünden bombalar atıyordu,
Biri elinde salip, biri elinde Mushaf,
İçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.
Bunların karşısında göğsü açık bir azim,
Süngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim!
Bunların karşısında ikişimşekli nazar
Diyordu: Bu topraklar size olacak mezar!
Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,
Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.
Topladı avucuna yıldırımı, şimşeği,
Yoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.
Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,
Sınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.
Şimşek yüklü bulutlar ufku kaplarsa nasıl
Bir süngü ormanıyle dağlar doldu muttasıl.
Bir kale heybeti var vatanın her taşında,
Her işin başında O, her iş O’nun başında
Faruk Nazif ÇAMLIBEL
//////////
ADAM GİBİ ADAM ATATÜRK
Neler görmedi ki insanoğlu çağlarca
Ne devlet adamları, ne devletler..
Ne var oluş, ne yükseliş, ne yok oluşlar
Bazen barış rüzgarları esti yıllarca
Bazen elem oldu savaş adı dağlarda
Tarih sürdü gitti kaygısızca tekrar tekrar
Yaşanan, yaşanacaklara örnek oldu ders verircesine
İnsanlar, ülkeler, bayraklar
Hep bir adım öne çıktı
Tarihe damga vuranlar
Zafer gibi, barış gibi, doğuş gibi
Hiçbiri esemedi gönüllerde Atatürk gibi..
Hiçbir kelime dudaklara bu kadar yakışmadı…Türkiye gibi..
Ülkeler olmadı
Hastayken dirilen
Dirilipte şahlanan
Ülkeler olmadı
Dimdik ayakta duran gururla
Türkiye gibi
Bayraklar olmadı
Korkusuzca dalgalanan
Rengini şehitlerinden alan
Bayraklar olmadı
Peşinden ulusları sürükleyen
Milletler olmadı
Dünyaya örnek olan
Tarih kuran, tarih yazan, tarihle bir doğan
Milletler olmadı
Ezelden edebiyete uzanan
Türk milleti gibi
Adamlar olmadı..
Yüzyıllara yön veren
Işık olan medeniyetlere
Adamlar olmadı
Bir milletin kaderini belirleyen
Mustafa Kemal Atatürk gibi
Ne mutlu bizlere ki
Adamımız, Atamız, Atatürk’ümüz oldu
Marşımız, bayrağımız, dilimiz oldu
Devletimiz, ulusumuz, gençliğimiz oldu
Ne mutlu bizlere ki
ATATÜRK’ümüz bize nasip oldu
Admin (i.b.)
//////////////
ADIDIR BAŞKALDIRMANIN, Ceyhun Atuf KANSU
Mustafa Kemal,
Adıdır en güzel yerginin
Eskimiş her düzene.
Tozlu kağıt fermanına
Padişah’ın devletine
Şeyhül-islam fetvasına.
Osmanlı’nın minder yastık düzenine
Lale çağı gazeline
Geçmişiyle baştan başa İstanbul’a.
Teksas işi mandaya, Ali Cengiz İngiliz’e
Bankerlerin sömürgeci sofrasında
Vatan yiyen dış borçlara.
Salonlara, dergahlara başkaldırma
Saraylara, Vaniköylü yalılara
Piyanolu romanlara, ayışığı kayıklara.
Ben onun toprak rengi urbasını severim
Onun için sevmem şiküdü şapkasını
Bu kasketi bir başkaldırmadır Beyoğlu işi fese.
Ben onun bozkırlı halini severim
Onun için sevmem Floryalı halini
Çankaya bir başkaldırmadır durgun denize.
Ben onun Sivaslı telgrafını severim
Dünyaya karşı tellerin bir ucunda
Direncini gerer bir ulusun.
Ben onun gerillacı coşkusunu severim
Başkaldırırken Denizli Kuvayı Milliyesi
Adana dayanırken Pozantı’da.
Ben onun Ankara’lı günlerini severim
Keçiören yolundaki odasında kavak yeli
Bir başkaldırmadır uykusuz geceleri.
Bir başkaldırmadır kör inanca, topal akla
Yatır çaputuna halk düşmanına
Geri vites her şeye.
Mavi imiş gözleri
Yeşil olsa ne çıkardı gözleri
Güzel olan sözleridir sözleri.
Sanı imiş saçları
Kara olsa ne çıkardı saçları
Büyük olan kararıdır kararı.
-Ya bağımsızlık, ya ölüm!
Bu sese başkoymalı, katılmalı kavgasına
Ya da kapamalı artık söylev faslını.
Soyadıdır başkaldırmanın Atatürk
Eskidikçe bozuldukça bir yanlarımız
Alıp gider başımızı yazılırız Ankara’da
Karaoğlan Çarşısından inip gelen ordusuna..
Ceyhun Atuf KANSU
///////////
MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri…
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyorlar zaferden zafere…
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde.
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum:
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Elllerinden öpüyorum.
Ü.Yaşar OĞUZCAN
//////////
ASIRLARCA, Behçet Kemal ÇAĞLAR
– Dünyanın en büyük ölmezine –
Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
“İstersen çiğne” diye önüne atacağım..
Söndüğünü görsem de bin “meşale emel”in
Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin..
Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye kanımı katacağım.
Yansam da masalların “Âşık Kerem”i gibi,
Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım..
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!
Mayıs 1933
Behçet Kemal ÇAĞLAR
/////////////
ATAM
Bir yüz tanıdım, ruhuma nakşoldu zamanla,
Bir yüz ki bütün hatları şimşekle doluydu,
Ben yalnız onun resmine daldım heyecanlı,
Benden çocuğum yalnız onun şi’rini duydu.
Bir hüzne bürünmüştü cenazeyle düğünler,
Bir damla yaş olmuştu denizler gözümüzde.
Hasretle bakarken gecenin rengine günler,
Seyretti yanan gözlerimiz fecri o yüzde.
Tarih onun emriyle kımıldandı yerinden,
Birkaç yıla toplandı hemen birçok asırlar,
İsa eli geçmiş sanılır yurt üzerinden,
Gül bahçesi olmuş dün ayak bastığı yerler.
Ondan geliyor, her günümüz başka baharsa,
Ondandır, ufuklarda ne ürperme, ne gam var.
Kalbim nefesim dursa, düşüncem sona varsa,
Dünyayı unutsam da unutmam bir Atam var..
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
////////////
ATATÜRK GÜLÜMSEDİ ÖĞRETMENİM
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Siz sınıfa girince
Dağıldı kara bulutlar
Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir
Siz yenisiniz düşünceler yeni
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Saklayamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz bilgili
Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza
Çiziyorsunuz yolu
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan bütün yaz
Atatürk gözünü kırpmamış
Çünkü boşmuş sıralar
Çünkü harf okunmamış.
..
Ama baktı ki gün doğmuş
Bir koşu varmışız okula
Özlemle açılmış kitaplar
Bir iştah kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz
Bütün bakışlar sizde
Günaydın demiş derse başlıyorsunuz
Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde
Baktı ki Türkiye’si Türkiye’miz
Aydınlık ufuklara yürüyor hızla
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Kürsüde kendini görünce.
Talât TEKİN
////////
ATATÜRK, AKROSTİŞ ŞİİR
Anadolu kaplanı
Tüm ulusun evladı
Annelerin duası
Türklüğün kahramanı
Ülkemin kurtaranı
Reisi, baş mimarı
Komutan, lider Ata’m
Admin (i.b.)
///////
ATATÜRK
Üstümüze gece gündüz kol geren,
Bize güzel iyi günler gösteren,
Türk iline yeni baştan can veren
Kimdir diye sorarlarsa: Atatürk.
Yurdumuzu aydınlatan sabahlar,
Düşmanlara korku veren silâhlar,
Tersaneler, fabrikalar, tezgâhlar
Göze çarpan her ne varsa: Atatürk.
Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde:
Gönül tapar kendisinden geçer de
Hangi yana göz dalarsa: Atatürk.
Babasından önce onun adını
Öğretiyor oğluna Türk kadını,
Ondan aldık yaşamanın tadını,
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk..
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
////////////
ATATÜRK
Kalbimde büyük sevgin.
Adın düşmez dilimden.
İzinden yürüyorum,
‘’Türk’üm,doğruyum’’derken
Sen büyük Türk,Atatürk!
Aydınlık bir ufuksun.
Küçücük yüreğime,
Sığmayan gururumsun.
ÜLKÜ DUYSAK
////////////
ATATÜRK’ÇÜLERE
Öyle sırtüstü yatıp dinlenecek gün değil;
Daha yapacağımız çok şeyler var, çocuklar.!
Ne kadar erken yağdı gördünüz ya yeniden
Nice güvendiğimiz dağlara kar çocuklar.!
İlerden, ta uzaktan el ediyor durmadan
Batılı arkadaşlar; vaktimiz dar, çocuklar.!
Toplandık mı başbaşa, verdik mi el ele biz
Su çekilir, dağ çöker, bora susar, çocuklar.!
Hele kuru kütükler ayıklansın bir kere
Tadından çatlayacak dallarda nar, çocuklar.!
Sizi bir bir tanıyıp alnınızdan öpmeye
Mustafa Kemal yolda, hey bahtiyar çocuklar.!
Behçet Kemal ÇAĞLAR
////////
ATATÜRK’Ü ANIŞ
Düşmanların elinden
Bizi kurtaran Atam.
Bu vatanı yeniden
Özenle kuran Atam.
Ünümüzü dünyaya
Mertçe duyuran Atam.
Gündüz gün, gece aya
Benzer kahraman Atam.
Adını büyük, küçük
Anıyoruz her zaman.
Adı büyük Atatürk
Anlı şanlı kahraman.
Bir bölünmez vatansın
Ey ölümsüz Atamız
Gönlümüzde yatansın
Seni unutamayız..
Mehmet Necati ÖNGAY
///////////
ATATÜRK’Ü DİNLERKEN
Yay yine gerilmede, fırlayacak yine ok;
Yine vatanımızın yeryüzünde eşi yok;
Bozkurt, Ergenekon’u yeni delmiş gibidir:
Her biri ihtiraını seyre gelmiş gibidir.
Kalpler ellerde çarpar gibi alkış kopuyor;
Her ruh bir tutam ışık ve her göz bir damla kor:
En büyük, en sevgili, en genç, en mert geliyor;
Dünya imtihanını veren tek fert geliyor;
Kürsüye her çıkışta, Türk daha yükselecek,
Dinle: Her cümlesinde doğuyor bir “gelecek”
Aslan, insan ve Tanrı bir arada bu başta,
Kıvılcımlar doğuyor bastığımız her taşta.
Önümüzde mesafe ve zaman çökmekte diz;
Bir İnönü azmiyle ardındayız hepimiz.
Yerine getirmeye yeni dileklerini,
Koymuş on yedi milyon, yola yüreklerini.
“Marş! Marş! Öz yurdu fethe!” Şimdi manen, yeniden:
Deliyor dağı taşı öncümüz gibi tren,
Fabrikalar kalemiz, kanallar siperimiz
Ve bu fetih olacak bizim şaheserimiz..
Behçet Kemal ÇAĞLAR
//////////////
HEPİMİZ MUSTAFA KEMAL’LERİZ
Bizler Asyanın bozkırlarında yeşerdik çınarlar gibi
Siper edip tenlerimizi sert rüzgarlara
Dağları, tepeleri ova edip kendimize,
Ormanları, vadileri yurt ettik kendimize.
Bizler, doğunun hakimi, bilginin kaynağı olduk
Oradan yayıldık dünyaya, oradan esti mertlik rüzgarları
Oradan taşıdık insanca yaşamayı
Oradan getirdik fazileti, erdemi.
Bizler, Anadolu’yu yurt ettik kendimize,
Kadınlarımızla, çocuklarımızla, dişimiz tırnağımızla,
Sabanımız, silahımız, otağımızla
Bu ana vatanı, vatan ettik kendimize.
Bizler, yeşerttik Anadolu’yu, çoşturduk nehirleri
Ekininden, suyundan, otlağından nimetlendik
Vatan ettik, yurt ettik Anadolu’yu
Terk etmemeye yeminler ettik.
Bizler cihan imparatorlukları kurduk Anadolu’dan ötelere
Uzak diyarlara uzandı gücümüz, merhamet ve yiğitliğimiz
Dost ettik düşmanları, yerle bir ettik karşı koyanları
Osmanlıyı örnek ettik cihana
Bizler, Avrupa’yı Avrupa, İslam’ı İslam ettik yeniden
İlmi, bilimi taşıdık uzaklara, ahlakla tanıştırdık ulusları
Erdem neymiş, delikanlı kimmiş bizden öğrendi tüm dünya
İslam neymiş, iman neymiş bizler öğrettik.
Bizler, yaşlanan Osmanlı’yla geriledik sonraları
Sınırlarımız küçücük, umutlarımız küçücük kaldı
Düşman oldu dün dost bildiklerimiz
Sırtımızdan vurdu yıllarca esirgediklerimiz.
Bizler, savaşamadık onlarcasıyla, mertsizliklerine dayanamadık
Terk edip bilimleri, tüketip servetleri
Gereksiz kılıp akılla üretilenleri
Geri düştük dünyadan, eskidik ve yıprandık.
Bizler, çullanan çakallar ordusuyla baş edemedik önceleri
Sığındık Çanakkale’ye, İstanbul’a çaresizce
Biri çıkıp “Gidin burdan” diyemedi düşmanlara
Bekledik biri çıksın da… desin diye.
Bizler, Çanakkale, Silistre destanlarını yaratırken
Hainlikler yarattı Avrupa, Amerika, sıkıştık köşelere
Dostumuz, yarenimiz olmadan yaşadık yaklaşık bir asır müddetince
Ne bir dost bulduk yanımızda, ne bir derman yaramıza.
Bizler, yabancı askerlerle ezilen İstanbul sokaklarında gördük vahşeti,
İzmir sokaklarında tanıdık hain kalleşlikleri
Genç hamilelerin karnındaki süngülerde tanıdık mezalimi
Bizler yok olmanın eşiğine geldik ana yurdumuzda.
Padişah sarıldı düşmanlara merhametler dileyerek
Hükümet düşmanları konuk etti en mahrem konaklarda
Düşman çiğnedi mukaddes Türk yurdunu o pis postallarıyla
Biri çıksın, biri dur desin istedik aylarca, yıllarca.
Bizler, Karanlık bulutlarla boğuştuk uzun zamanlar
Soğuk günlerde ateşsiz, sıcaklarda serinsiz yaşadık
Umutsuz, merhametsiz, hayalsiz yaşlandık aylar boyu
Zaman dursun, çile bitsin, göz yaşları dinsin istedik
Bizler, kahrolduk her geçen gün artan zalimliklerle
Hapsedilen masumlar, vatansever aydınlar, öldürülen cesur yüreklerle
Yitirilen gençlikler, ekmeksiz sofralarla
Kahrolduk, telef olduk, teslim olmaya yüz tuttuk.
Bizler, kararmış ufuklara dost olduk akşamları,
Doğmadı güneş, yağmadı yağmur, parlamadı sabahlar elem kalkmadıkça
Ölmenin eşiğine, yok olmanın eşiğine
İnsanlıktan çıkıp esir olmanın eşiğine geldik.
Bizler, kenetlenemedik, el ele verip dikilemedik, diklendirmediler
Bizler, çare bulamadık hastalığımıza, haksızlığa,
Kimseler uzatmadı dost ellerini,
Eller sadece bizi parçalamaya uzandı.
Bizler, bir sabah güneşin sıyrılmasını gördük bulutların ardından
Taptaze bir umut gibi parladı yürekler
Bandırma vapuruyla Anadolu’ya taşındı yarının umutları
Bandırma yolcuları Türk’ün tek çaresi oldu
Bizler, Çanakkale’den sonra orada tanıdık Mustafa Kemal’i
Asker, kahraman, cesur yürek vatanperveri
Onunla taşıdık umutları yarına
Onunla bir kez daha denedik hayata doğmayı
Bizler, geldikleri gibi giderler diyen bu adama inandık
Siper ettik gönlümüzü ona gelen saldırılara
Silah olduk, destek olduk O’nun çağrılarına
İnandık, tek yürek olduk, birleştik onun yolunda.
Bizler Samsun’a çıktık, Sivas’a, Erzurum’a uzandık Mustafa Kemal’le
Her gün daha fazla inanıp, her gün daha fazla umutlar besledik yarınlara
Her gün daha fazla hazırlanıp karar kıldık savaşmaya
O’nun emirleriyle hazırladık orduyu, birleştirdik yürekelri
Bizler, Mustafa Kemal’in ordusu, neferi, sırdaşı, omuzdaşı olduk
Çorabımızdan, azığımızdan, paramızdan ettik orduyu
Yemekten, içmekten yüceydi vatanın selameti
Aylarca, yıllarca azizi bildik vatanı candan da canandan da.
Bizler, Anadolu bozkırlarında büyüdükçe korkmadan
Korktu yedi cihan, korktu saray padişahları
Korktu Türk’ü tanıyan ve bilenler
Korktu bu ejderi uyandırmanın ne demek olduğunu bilenler.
Bizler, tamim olduk, genelge olduk, meclis olduk
Cumhuriyet olduk hep birlikte
23 Nisanlar, 29 Ekimler yaşadık bir inanç yumağıyla
Tek gayemiz kaldı erecek, onu da sona sakladık
Bizler, hazırdık artık savaşa, beklenmedik anda, beklenmeyen yerden
Düşmanın en ihtimal vermediği kimselerle saldırdık var gücümüzle
Toplar kan kustu mermi yerine, süngüler duman etti ortalığı
Allah, Allah nidaları ile saldıran Mehmetçik bir destan daha oldu tarihe
Bizler, Sakarya’dan, Dumlupınardan, Afyon’dan kaçan
Arkasına bakmadan kaçan düşmanın üzerine sürdük
Çorapsız ayaklar, nalsız atlarla yürüdük Ankara’dan İzmir tepelerine
Durmadık döktük düşmanı Kordon’da denizin ta dibine.
Bizler, şanlı Türk Bayrağının dalgalandığını gördük Hükümet konağında
Yıkılan İzmir sokaklarında, dumanı tüten kalleş ateşlerle kavrulan İzmir’imizde
Düşmanın denize kendisini nasıl attığını gördük
Nasıl bir tekinin kalmadığını dakikalar sonra, kaçtığını
Bizler, Mustafa kemal’le bir olup Aydın’a, Manisa’ya yürüdük
Temizleyip Anadolu’yu, yönelince İstanbul’a dolandı düşmanların ayakları
Titredi yürekleri, tetiğe basamadı elleri, teslim olup, barış yapıp
Terk ettiler güzel yurdu, Türk’ün asil yurdunu.
Bizler, Durmak yok dediğini duyduk Mustafa Kemal’in
Vatanın son karış toprağı temizlenene,
Son hain kovulana, son çirkin temizlenene kadar
Durmak yok dedi, savaşa devam!
Bizler, anlaşmalar yaptık yedi düvel ile,
Özgürlüğümüzü, yaşam hakkımız, devleti yeniden tesis ettik
Bileklerimizin, yüreklerimizin gücüyle
Parasız, silahsız orduyla medeni (!) ecnebileri dize getirdik.
Bizler, bitti sanırken, bitmedi dedi Mustafa kemal
Daha yeni başladık, şimdi sıra asıl savaşta
Cehalete, nankörlüğe, tembelliğe savaşmakta sıra
Okumak, çalışmak, diriltmek zamanı anayurdu bir kez daha.
Bizler, ellerin, kalplerin nasıl kardeş olduğunu gördük on yıllar boyunca
İnkilaplar, fabrikalar, demir yolları yükseldi dört bir yandan
Tütmeye baladı fabrika bacaları, canlandı ekonomi
Parasız Türk, fakir Anadolu örnek oldu cihana.
Bizler, mucizeler yarattık on yıl bile geçmeden
Aydınımız, çalışanımız, paramız arttı, umudumuz arttı yarına
Daha on yıl olmadan yeşerdi Anadolu, şenlendi çiftçi kardeşler
Huzur ve refah egemen oldu topluma
Bizler, Mustafa Kemal’in sanatına, askerliğine,
devlet adamlığına hayran olduk
Müteşekkir olduk cesaret ve feragatine
Bizler O’nu çok sevdik, Ata gördük, Baştürk kabul ettik.
Bizler, O’nunla yürüdük Cumhuriyet yollarında elele,
Bizler O’nunla gerdik göğsümüzü düşmanlara karşı gururla
Bizler O’nunla yeniden hür, yeniden insan, yeniden Türk olduk
Bizler, O’nunla bir daha yenilmemeye yemin ettik.
Bizler, O’nu anlamaya, O’nun yolundan yürümeye,
O’nun gibi hür, cesur, kahraman olamaya yemin ettik
O’nun gibi hayata bakabilmeyi, görünmeyenleri görmeyi
Zorluklardan yılmamayı, teslim olmamayı O’ndan öğrendik.
Bizler, O’nu bir on Kasım sabahı kaybettik daha yapılacaklar bitmeden
Kara bulutlar, sert rüzgarlar esti gönüllerimizde,
Burkuldu kalpler, sulandı göz pınarları
İnanamadık.
Bizler on Kasım’da canımızı, rehberimizi, Kahramanımızı yitirdik
Bizler bizleri derin çukurlardan kurtaran Komutanımızı yitirdik
Bizler, On Kasım’da Ata’mızı, Atatürk’ümüzü yitirdik
Bizler on Kasım ‘da öksüz kaldık
Bizler, sildik göz yaşlarımızı, topladık kendimizi, tekrar sarıldık hayata
Daha hızlı, daha sert, daha istekli diklendik zorluklara
Daha yorulmadan çalışmaya gayret ettik O’nun hedeflerinde
Bizler, O’nun yokluğunu aratmamaya yemin ettik.
Bizler, yetmiş yedi yıldan beri görmedik O’nu çıplak gözlerimizle,
Çekemedik içimize o has kokusunu çiçeklerden güzel
Öpemedik ellerini doyasıya
Yetmiş yedi yıldan beri öksüz, yetim, gurbet kaldık
Bizler, yenilmedik hayata, ihanet etmedik gayretine
teslim olmadık cahillğe, düşmana, hainliğe
Korkmadık, yılmadık en azılı düşmanlardan
O’nun eserine leke, gayesine gölge düşürmedik
Bizler, O’nun yolunda yürümeye, O’nu aratmamaya yemin ettik
Bizler, O’nun eserine sahip çıkmaya, Cumhuriyeti yaşatmaya yemin ettik
Bizler, Türk’e düşman her kim varsa kafasını ezmeye yemin ettik
Bizler İslam’a da, Türklüğe de uzanan elleri kırmaya yemin ettik
Bizler, O’nun evlatları, geleceği, umuduyuz
Vatan, bayrak, millet uğrunda hiç kimseden korkmayız
Yolumuz Allah yolu, yolumuz Atatürk yolu
Bu uğurda harcanan canlara hiç hayıflanmayız
Bizler, inancız, güveniz, teselliyiz yarınlara,
Bizler, Türküz, İslam’ız ezmeye kalkanlara
Bizler mustafa Kemalleriz yedi cihan dünyaya
Bizler Mustafa Kemaliz, her birimiz ATATÜRK’ÜZ!!!
Hepimiz Mustafa Kemal’leriz!
Admin (i.b.)
//////////////
MUSTAFA KEMAL SESLENSE
Yüzyıllar öncesinden,
Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size.
Ben Mustafa Kemal’im heyy!
Ben Mustafa Kemal’im..
Büyük büyük denizlerim vardır benim.
Hürriyeti içmiş dalgalarım,
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim.
Ulusumun yarınında sevincim
Ben Mustafa Kemal’im heyy!
Karanlığı deler gözlerim.
Dalgalara binip gelmiş kahraman,
Gökçe gözlerine türküler yaktığımız.
Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun’dan
İşte benim..
Ben..
Mustafa Kemal..
Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda
Deyip, öyle girdim savaşa
Komut verdim,
Şahlandı cümle vatan.
Boğdum kör talihi zindanında.
Bahtı gülen anaları yurdumun,
Gökleri, dağları, denizleri
Yarınları, güvenip de uyuduğum
Aslan yeleli ışığı sınırlarımın
Mehmetleri.
Tutun ellerinden yüreklerinizin
Sevgilerinizle beni yıkayın..
Yüzyıllar öncesinden,
Yüzyıllar sonrasından gelir sesim.
Sevdiğim,
Bir tanem,
Türkiye’lim.
Sen varoldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal’im..
Behçet Kemal ÇAĞLAR
/////////////
MUSTAFA KEMAL
Dağ başını efkâr almış,
gümüş dere durmaz ağlar,
gözyaşından kana kesmiş gözlerim,
ben ağlarım, çayır ağlar, çimen ağlar,
ağlar, ağlar, cihan ağlar.
Mızıkalar iniler, ırlam ırlam dövülür,
altmış üç ilimiz, altmış üç yetim,
yıllar gelir geçer, kuşlar gelir geçer,
her geçen seni bizden parça parça götürür,
Mustafa’m, Mustafa Kemal’im.
Diz dövdüm,
gözlerim şavkı aktı Sakarya’nın suyuna,
Sakarya’nın suları nâmın söyleşir.
Hemşehrim Sakarya, öksüz Sakarya.
Ankara’dan uçan kuşlar,
Kemal’im der günler günü çağrışır,
kahrolur bulutlara karışır,
gök bulut, yaşmak bulut,
uca dağlar, dev boyunlu morca dağlar
divan durmuş bekleşir,
Mustafa’m, Mustafa Kemal’im.
Nasıl böyle varıp geldin, hoşgeldin,
çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin,
şol yüzünde güneş südü sıcaklık,
ellerinden öperim, Mustafa Kemal.
Senin dalın, yaprağın, biz, senin fidanların,
biz bunları yapmadık,
sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal.
Elsiz, ayaksız bir yeşil yılan,
yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal.
Hani bir vakitler Kubilay’ı kestiler,
çün buyurdun kesenleri astılar,
sen uyudun asılanlar dirildi,
Mustafa’m, Mustafa Kemal’im.
Karalar kuşanmış, Karadeniz akmam diyor,
dokunmayın, ağlamaktan bıkmam diyor,
bu gece kıyamet gecesi, bu vapur Bandırma vapuru,
yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal,
ben ölümden korkmam diyor,
korkmam diyen dilleri toz oldu, toprak oldu,
değirmen döndü dolandı, yıllar oldu,
bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir,
o bize öğretmedi kazan kaldırmasını,
günahı vebali öğretenin boynuna,
erdirip oldurana ana avrat sövmesini,
yüreğim kırıldı kanım kurudu,
var git Karadeniz var git başımdan,
mızıka çalındı düğün mü sandın,
bir yol koyup gideni gelir mi sandın,
Mustafa’m, Mustafa Kemal’im.
Ankara’nın taşına bak,
tut ki baktım, uzar gider efkârım,
çayır ağlar, çimen ağlar, ben ağlarım,
gözlerimin yaşına bak,
Ankara Kalesi’nde, Rasattepe’de
bir akça şahan gezer dolanır,
yaşın yaşın mezarını aranır,
şu dünyanın işine bak,
Mustafa’m, Mustafa Kemal’im..
Attila İLHAN
////////////
MUSTAFA KEMAL’İN GÖK YAZILARI
Ben Mustafa Kemal, elimde tebeşir, kocaman,
Mavicek bebelerin, ak kızların,
Taş ninelerin, çatal dedelerin gözleri kocaman,
Bir 1O Kasım gecesi
Yazıyorum ateşten çağrımı karşınıza:
-Ey Türk gençliği…
Ben Mustafa Kemal, doyamadım haykırmaya,
Şimdi destan ellerimle yazıyorum,
Yeşiline suyun,
Kuşun,
Yelin,
Yaprağın:
“Ne Mutlu Türküm Diyene.”
Ben Mustafa Kemal, önümde kırk bin köy,
Kırk bin ovaya karşı bir tek dağ gibiyim
Bayraklarım değerken evren bayraklarına şimdi,
Elimde tebeşir
Yazıyorum kara gecenin üstüne
Yazıyorum armağanımı:
“Övün, Çalış, Güven.”
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
///////////////
MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.
Mustafa Kemal’in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafifletir, inceden inceden.
İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal’in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.
Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı, bacım,
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
//////////////
O’NUN SESİ
Söylüyor birer güneş yakarak bağrımızda,
Bir tarihi yolundan çevirecek sözleri.
Yirmi milyon bakışla ışıldıyor gözleri,
Toplayıp bir milletin bütün ümitlerini.
Bir kan gibi gezerek yurdun damarlarını
Bu ses bir yürek gibi her göğüste atıyor.
Bu ses yurdu sevgiden bir kolla kuşatıyor,
Doğmamış nesillere kurutarak terini.
Çelikten bir set gibi dağıtarak rüzgârı,
Aşacak üzerinden mesafeyle zamanın,
Yanacak ocağında yarın her fabrikanın
Ve bu sesle dönecek yarının motorları..
Yusuf Ziya ORTAÇ
/////////////
RESİM
Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince.
Yanda, bir uçtan bir uca.
Mavi deniz
Odanın içinde güneşleri bulunca.
Isınırız.
Enginlerin engini deniz olsa
Deniz ufak!
Yücelerin yücesi güneş olsa
Güneş küçük!
İlk günü gördük, nerden geldi:
Duvardaydı
Denizleri, güneşleri
Küçülten büyüklük.
Kürsünün üstünde bir resim:
Gözleri denizlerden mavi
Bakışları güneşlerden sıcak.
Dört mevsim.
Kürsünün üstünde:
Atatürk’üm, arkasında al bayrak
Kolları kavuşturmuş göğsünde.
Bu resimle başlar bizim günümüz
Karşımızda Atatürk’ü gördükçe
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimizin kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte
Atatürk’ün resmi.
Çalışkanız, çünkü
Çalışınca
Bakarız, Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yapsak
Bulutlanır gözleri
Anlarız Atatürk üzüldü.
Gelsek kürsünün dibine
Görür bizi
Eğilince.
Kalksak, gitsek gerilere
Otursak arkalarda;
Başımızı kaldırmadan duyarız:
Atatürk orada.
Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata’mın.
Atatürk’üm artık ömrüm oldukça
Bu resminle karşımdasın!
Yok hiç birinde
Bundaki tılsım
Değişen çizgilere
Canlı gibi bu resim.
Öyle canlı ki sanırım
Bende bir gün okulu bitirince
Uzanan ellerinle
Okşanacak sırtım.
Öyle canlı ki, sanırım
Karanlık bile olsa
Aydınlanır yollarım.
Tıpkı sınıftaki gibi
Yapacağım bir işte
Bu resmindir rehberim:
Kötülüğe uzanırsam
Çat kaşlarını
Tutulsun ellerim .
Tıpkı sınıftaki gibi
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım her işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et.
Gülümse !
Yaprak yaprak dökülürken önümde
Her yıl dört mevsim;
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf
Resimler içinde yalnız bu resim !
Behçet NECATİGİL
///////
SAYENDE
Bir tünelden çıkmış tren gibiyim,
Sağım solum, baktım, günlük güneşlik..
Ben bende değilken, ben ben gibiyim,
Doldu içimdeki ölümcül boşluk,
Sayende..
Topların yankısı bir uçtan uca;
Yağız erler yürür, yüceden yüce;
Şakıyan kılıçlar şavk verir gece;
Düzlere dönüşmüş kapkara taşlık,
Sayende..
Denizler yarışmış, dağlar yarışmış;
Kara günler geçmiş, bayram erişmiş;
Ne etmişsen, kurtla kuzu barışmış;
Kokular sürünmüş eser bir hoşluk,
Sayende..
Kuşlarım ötüşür, dallar benimdir;
Susmuşken söyleyen diller benimdir;
Ellerin aldığı iller benimdir,
Savaşa barışlar etmede eşlik,
Sayende..
Yücelere ağdım, bayrakçasına;
İlkyazda yeşeren toprakçasına;
Söyler Gökyay’ım bu dil hakçasına;
Sevinçten, kıvançtan gözdeki yaşlık,
Sayende…
Orhan Şaik GÖKYAY
/////////////
YÜCE ATATÜRK
Sığmazsın satırlara, resimler almaz seni
Anlatamaz kitaplar, ilahi mucizeni
Vatanın selameti sayendedir Atatürk
Değişti ilkelerle Türk’ün makus talihi
Savaşlar inkılaplar hangisini yazayım?
Cumhuriyet hediyen, hürriyete aşığım
Rahat uyu yerinde, yıkılmaz senin ülkün
Rahmetine duacı eserine sadığım
Türk olan, İslam olan vazgeçmez asla senden
Dönmez hiç aklı olan, savaşından ilkenden
Gençlik senin izinde, korkma emin eserin
Al bayrak dalgalanır, müjdelenir cennetten
Admin (i.b.)
/////////////
YÜCE ATATÜRK’ÜMÜZE
Dipsiz karanlıklardan, vatanı kurtaransın
Yedi düvel düşmanı, bu topraktan kovansın
Seninle aydınlandı, Türk’ün makus talihi
Eğitimde, bilimde meşaleler yakansın
Asker, devlet adamı, dahisin her alanda
Uluslar sana hayran, eşin yok bu dünyada
Doldurulmaz boşluğun lakin gençlik izinde
Çağdaş yaşam yolunda, eserin yaşar hala
Askersin, bir dehasın, her alanda her zaman
Öngörünle, güvendir seni muzaffer yapan
Davan mukaddes olsun, halkınla askerinle
Var oldukça minnettar sana bu yüce vatan
Kedere, ızdıraba şifadır haykırışın
Yurdun analarına umuttur bir bakışın
Kindir haykıran sesin, esarete düşmana
Zulme, zalime durak, özgürlüktür savaşın
Eserin Cumhuriyet sonsuza dek kalacak
Ayyıldızlı bu bayrak, göklerde dalgalanacak
Kimse esir edemez, bu ulusu bu yurdu
Vatanın sınırları Türk’e namus olacak
Öğretmensin vatana, gençliğe tüm ulusa
Yol gösteren rehbersin, medeniyet yolunda
Laik Cumhuriyetin hep payidar kalacak
Sana söz Atatürk’üm, canlar feda yoluna
Satırlara sığmazsın, çizilmez senin resmin
Ansiklopedi almaz, yücedir kerametin
Yüce Allah’ın lutfu, nimetisin Mustafa’m
Millet senden razıdır, mekan olsun cennetin
Admin (i.b.)