ÖLÜMLE ALAY EDEN YİĞİT NURİ ÇAVUŞ

ÖLÜMLE ALAY EDEN YİĞİT NURİ ÇAVUŞ

Parça parça karlarla örtülmüş kayalar, yanık bir patiska gibi uzayıp gidiyor ufka doğru. Derin bir sessizlik içinde uyuyor gece. Gökte parlayan yıldızların karla karışan beyazlığından başka ışık yok siperlerde.

Günlerdir yapılan savaşlardan arta kalan barut kokuları sinmiş kara toprağa. Savunma hatlarımızın doğu kanadında göklere bakan Güllübağdat mevzisi, bir kale gibi. Ya en karışık savaşlarını ya da yeşil köyündeki sevdiklerinin silik gölgelerini çizen hülyası içinde zeminliklerine uzanmış kahraman yurt bekçileri.

Gece yarısı, birbiri ardından patlayan bombaların sesleri üzerine zeminliklerden siperlerine gitmek isteyen erler, çok yakından gelen Rus askerlerinin sesleri ve zeminlik ağzını yalayan makineli tüfek ateşleri sebebiyle yerlerinde mıhlanıp kalmışlar ve ancak kapılardan yaktıkları ateşlerle Rusların içeri girmesine engel olmuşlardı.

Günlerden beri savunma hatlarımızın en sağlam dayanağı olan Güllübağdat siperlerini ele geçirmeye çalışan Rusların, bir baskınla bu işi başarmak hevesine kapıldığı anlaşılıyordu.

28 Aralık 1915 gecesi, kar elbiselerini giymiş bir Rus müfrezesi, dış devriye hatlarımızdan sızmayı başarmış ve bu mühim dayanak noktasına yakın bulunan zeminlik üstüne bombalarını yağdırmıştı. Bu karışıklık içinde, kendi zeminliğinden fırlayan büyük bir komutan, yüz metre solunda bulunan iki numaralı karakolun bulunduğu mevzilere koşmuş ve heyecanla, Rusları mevzilerden atmak için iki kademe hâlinde hücum edileceğini ve ilk hattakilerin hemen bombalarını hazırlamalarını emretmişti. Esasen ilk gürültülerle mevzilerinde yerini almış ve iki numaralı karakol bölgesine hücuma hazırlanmış olan erlerin başında bulunan Nuri Çavuş, bir hamlede siperlerinden fırlamış ve bölgesinin emniyeti için, adlarını saydıklarının siperlerinde kalmalarını ve diğerlerinin kendisini takip etmelerini, patlamaları bastıran gür sesiyle bildirmişti.

Işıksız beyaz toprak üstünde yuvarlanan gölgeler, kısa bir zamanda hedeflerine yaklaşmışlardı.

Üç aydan beri daima ileri hatlarda dövüşen Nuri Çavuş, taarruzda gözünü kırpmadan Ruslara saldırıyor, savunmada tedbirli ateş idaresiyle Rusları siperlerine yaklaştırmadan yerlere seriyordu. Korkusuz kalbi, sanki ecdadının kahraman ruhlarından örülü bir zırh ile sarılmıştı. Vuruyor, vuruyor, öldürüyordu.

İşte tam bu sırada, Ruslara otuz metre kadar sokulan bu koç yiğitlerin başları üzerlerinden geçen hedefsiz kurşun vızıltıları arasından gür bir ses yükseldi:

– Bomba at! Hücum! Allah Allah!

Bir anda alevler yükseldi Güllübağdat siperlerinde. Yer sarsıldı bombaların patlamalarından. Gök inledi tekbir sedalarından…

Sayısı oldukça kalabalık Rus kuvvetleri, süngü muharebesini göze alamamış kaçıyordu bir avuç kahramanın önünden.

İki yaralı, iki tüfek, eldiven ve birkaç kürek kalmış yerlerde. Ateşle takip edilen Ruslar kayboluyor kayalıklar arasında. Bir sessizlik çöküyor ortalığa. Müfreze erleriyle beraber siperlere gelen bölük komutanı kucaklıyor Nuri Çavuş’u, öpüyor alnından. Gözleri dolu dolu. Bu kahramanca saldırışın heyecanı içinde; “Sizleri Allah korusun kahramanlarım” diyor. Birkaç dakika önce cehennemi andıran siperler üzerinde bu dua yükseliyor göklere doğru.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir