HER TÜRK SAVAŞÇI BİR KAHRAMAN

HER TÜRK SAVAŞÇI BİR KAHRAMAN

Savaş Doğu Cephesi’nin her kesiminde, aman vermez bir biçimde sürmekteydi. Sayıca ve olanaklarca üstün Rus kuvvetlerine, atalarından miras aldığı bahadırlık ve yüreğinden taşan kahramanlıkla karşı koyan birliklerimiz inanılmaz harikalar yaratıyordu. İman dolu göğüsler her türlü güçlüğe çelik bir kalkan gibi siper oluyordu. Savaşmak Türk için bir çeşit oyun, vatan uğrunda ölmek ise cennetin yüce katına giden en kısa ve en şerefli yoldu. Sanki bütün erler, bu yol üzerinde bir yarış içindeydiler.

Hey Tanrım! Bu ne soylu millet, bu ne dehşetli bir orduydu. Her eri bir ateş, her subayı bir alev, her komutanı bir yıldırımdı. Savunduğu toprakları aşmak taştan dağları delmekten güç, saldırdığı zaman karşısında dayanmak selleri durdurmaktan daha olanaksızdır.

Birçok cephede, türlü düşmanla, yüzyıllar boyunca hep aynı yiğitlik, hep aynı gözü peklikle vuruşan bu milletin, bu ordunun herhangi bir yerdeki ve herhangi bir zamandaki mücadelesine dikkatle bakar, yakından incelersek orada bir kahramanlık menkıbesi, orada kuşaktan kuşağa akıp giden bir mertlik destanı okuruz. Arşiv dosyalarından rasgele alınan iki belgeyi, özüne hiç dokunmadan, kullanılan dile çevirerek aşağıya alırken bunları sadece birer örnek olarak yazdığımızı, onların aziz hatıralarına sonsuz saygı ve minnetle sunarken diğer binlercesine de aracı olduklarına gönülden inancımızı belirtmek isteriz.

BİRİNCİ BELGE

2 nci Tümen Komutanı Albay Hasan 11 Ağustos 1916 günü Irak Cephesi’nden saat 10.00’da 13 ncü Kolordu Komutanına şu savaş raporunu veriyordu:

Sabahleyin yakalandığını bildirdiğim Rus bölüğü, şu suretle tutsak edilmiştir: Dün, gönderildiği yerden ordugâhına dönen 1 nci Piyade Alayının 4 ncü Taburu, 13 ncü Bölük Astsubayı Cavit komutasında üç mangalık bir kuvveti geride bırakarak küçük bir emniyet tedbiri almıştı. Bir süre sonra karşılarından bir bölük kadar Rus piyadesinin geldiğini görünce müfrezenin komutanı Astsubay Cavit hemen çarpışma emri vermiş ve bir subay, seksen iki askeri tutsak etmiştir. Rusların 2 nci Sınır Alayının 3 ncü Taburuna bağlı 12 nci Bölük subayı olduğunu söyleyen komutanları Hemedan’da ihtiyatta olup son savaşlarda boğaza sürülmüşlerse de takviyeye zaman bulamadan geriye çekilmekte olduklarını ifade etmiştir. Bu Rus taburundan ayrı kalan ve tutsak edilen bölüğün silahlarını getirmek üzere taşıt aracı gönderilmiştir. Taburun geri kalan kısmı dağınık surette kaçmışlardır.”

Evet, üç mangalık bir Türk emniyet birliği, bir Rus bölüğünü başlarında subayları olduğu hâlde esir etmiş ve bu olay savaş raporunda günlük ve basit bir olay olarak yer almıştır. Bu olay gerçekte de Türk askeri için olağan bir davranıştır.

İKİNCİ BELGE

Anılacak bu belge; Kafkas Cephesi’ndeki 19 ncu Süvari Alayı Emir Subayı Üsteğmen Trabzonlu Mehmet Nihat’a verilen takdirnamedir. Alayının yalınkılıç düşman üzerine yaptığı tüyler ürpertici hücumu nedeniyle, 3 ncü Ordu Komutanı Mehmet Vehip Paşa tarafından verilen bu takdirnameyi de sadeleştirerek aynen aşağıya alıyoruz:

Ordu Karargâhı – 6 Temmuz 1916.

6 Haziran 1916 Savaşı’nda, bağlı olduğun alayın Ruslara saldırması sırasında, alay cephesi ilerisine fırlayarak Rusların ihtiyat kuvvetlerine kadar ilerlemek suretiyle gösterdiğin başarı her türlü övgüye değerdir. Bu soylu ve erkekçe davranışla, Mohaç süvari kahramanlarından Hüsrev ve Bali Beylerin ruhlarını sevindirdin. İslam’ın geçmiş büyüklerinin, Rus muharebe hatları önünde, bütün yaşam bağlarını, dünya ile olan bütün bağlarını hiçe sayarak görev uğrunda en belirgin birer örnek olduklarını, yüzyıllar sonra gene saygı ile anmaya vesile oldun. Seni eksiksiz saygılarla takdir eder, gelecekte de yüce Allah’ın koruma ve kollamasında böyle seçkin hizmetlerle, ordu için tanınmış bir kahramanlık misali ve tarih için bahadırlık ve yiğitlik örneği olmanı Tanrı’dan yakarırım.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir