Gerçek beka sorunu
Beka; hayatta kalmak, yaşamaya devam etmek, var olmayı sürdürmek, tarih sahnesinden silinmemek demektir. Kişilerin de, devletlerin de, aslen fikirlerin de bekasından söz etmek mümkündür.
Son günlerin moda kelimesi “Beka” yakın zaman sonra başa gelebilecekleri tahmin edip tedbir almak ile birlikte anılır ve bunun için tehlike ve düşmanları önce teşhis, sonra tespit ve nihayet tedavi etmek, tedbir almak lazım gelir.
Güzel ve hak şeylerin devamı istenen bir şey olduğu için de, ikinci derece mühim bazı şeylerin terki veya bazı sorunlara katlanılmasını gerektiren beka, kiminle ilgiliyse onun için önemlidir. Çünkü var olma mücadelesidir.
Beka, kişiler için ölmemek, mevcut statüleri kaybetmemek, gelir durumunu kötüleştirmemek, hastalanmamak gibi tali bir takım manaları yüklenebilir. Toplumlar içinse açlık ve yokluk, savaş ve esaret türü tehditler içerebilir. Nihayet beka kiminle ilgiliyse onun hayatta kalması veya kalmaması ile ilgilidir.
Bekanın olması için bir tehdidin olması ve bu tehdidin cana kast etmesi yani yok etme gücüne sahip bir düşmanlıkla bize yönelmesi gerekir. Eğer tehdit güçlü değilse ve bize yönelmemişse o zaman beka tehlike altında değil demektir.
Bekayı tehdit eden şey bir devlet, terör, kişi veya fikir akımı olabilirse de aslen fiziki bir güç olmalıdır ki nihayetinde hedefin yok olması, esir edilmesi, statüsüne son verilmesi gerekir. Bu tehdit öyle muazzam olmalıdır ki mağlubiyet halinde hedef olan kişi veya devlet artık silinmelidir.
Beka kelimesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası şeklinde gündeme geldiği için konuyu buraya bağlayalım. Dış tehdit bir ülke veya terör odakları olmalı ki ve bunlar bizi yok edecek güçte olmalıdır ki bir beka sorunu olsun. Yoksa onlar sadece bir tehdittir ve onlarla yapılacak mücadele kaybedilse dahi kayıp kısmi ve telafi edilebilir olacaktır. Yani kahraman ve şanlı Türk Ordusunun, fedakâr Türk Milletinin varlığını ortadan silecek bir tehdit yoksa ki yoktur, bir beka sorunundan söz edilemez.
Ancak başka bekalar her zaman söz konusudur.
Kişilerin çıkar sorunları onların beka sorunudur.
Sistemlerin, menfaat ve çıkarların, zorla tesis edilen statülerin çökmek üzere olması beka sorunudur.
Ortaklıkların çözülmesi beka sorunudur.
Ayrımcı politikaların, kutuplaşma senaryolarının feshi beka sorunudur.
Ve bunlar o kişi, kurum veya kesim için söz konusudur.
Bunların hiçbiri gerçek değildir, tedbir almayı gerektirecek ehemmiyette değildir, devleti ve milleti değil sadece o kişileri ilgilendirir.
Terör veya düşman saldırısı gibi şeyler ise Allah’ın izniyle Türk Ordusu ve Milletinin baş edemeyeceği şeyler değildir.
Gerçek Beka sorunu ise Türklüğün ve İslam’ın karşı karşıya kaldığı yok olma tehlikesidir. (Devletin değil, maneviyat ve erdemlerin) Bunu inatla görmeyen, görmek istemeyenler halkı aldatmaya devam etse de tehdit adı konmamış vaziyette çok yakındır ve bu tehdit koltuk ve makam kaygılarından çok daha vahim ve bir o kadar da tehlikelidir.
Bekayı temelden sarsabilecek o tehdit şudur;
Yanı başımızdaki Siyonist yapılanmanın çok yakında Ortadoğu’yu, müteakiben dünyayı, Kudüs’ü ilhak edip başkent yapmak ve sonrasında önce bölgesel ve sonra dünya çapında nükleer savaş başlatmak suretiyle, kan gölüne çevireceği muhakkaktır. İş bununla da kalmayacak İslam’ın kutsalları yerle bir edilip sözde vadedilmiş topraklar adına ve Yeni Dünya Düzeni hayali uğruna Siyonist imarlar başlayacak, dünya sessiz kalmayı seçerken, buna göz yummak istemeyen başta İran ve Türkiye ikaz ve saldırılara başlayacak, Türkiye Kudüs’le arasındaki tampon bölge nedeniyle belki müdahil olamayacak ama inanılan odur ki İran ciddi füze saldırılarında bulunmaktan çekinmeyecek, bunun üzerine savunma hakkını kullanıyor bahanesiyle İsrail ortalığı kan gölüne çevirecektir.
İran’ın feshi için Türkiye topraklarından İran’a saldırı gerçekleştirecek Amerikan askerlerine tezkere için izin vereceğimiz için biz de İran’ın hedefi olacağız, ‘birkaç nükleer füze başta Anıtkabir’e düşünce’ bir anda Türk ve İran savaşı başlayacak ve Müslümanlar birbirine girerken (İngiliz ve Amerikan karacı askerlerinin bile Müslüman askerlerden teşkil edileceğine emin olabilirsiniz) Siyonistler saklandıkları yerlerde yığdıkları altın ve gıda maddeleri ile savaşın sona ermesini bekleyecek. Bu esnada Kuzey Kore gibi ülkeler de savaşı başta Japonya ve Çin’e yaymak için füze manevralarına başlayacak ve yaklaşık üç yıl sürecek savaş sonunda yine yaklaşık beş yüz milyon insan ölecek ve sonrasında yeni dünya düzenine geçmek için gerekli şartlar oluşmuş olacaktır.
Onların hesabına göre kazanan kendileri olacağı için de barış şartlarını koyanlar onlar olacak ve dünya kölelik ve karanlık yıllara başlayacaktır. Bu siyonizmin asırlardır süren, şablonu belli ama tarihi sürekli ertelenen senaryosudur.
Asıl beka sorunu da budur.
Şimdi bazı kimselerin üstü kapalı vaziyette telaffuz ettiği beka ile bu gerçek bekanın alakası var mıdır diye bakarsak alsa yoktur ve aksine tüm yalan çekişmeler bu gerçek senaryonun hayata geçmesine imkan tanımak içindir.
Bazıları için bu teori hala bir anlam ifade etmemektedir. lakin düşünülürse Arap baharı, BOP projesi türü yapılanmalar, hatta Birinci dünya savaşı ve Hitler faşizmi, daha öncelerde Haçlı seferleri dahi hep bu coğrafya ve hep Türk-İslam hedeflidir.
Bu gerçeği saklamak ve saptırmak için az emek harcamamışlardır ve NE MUTLU BİZE Kİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK GİBİ BİR DEHAYI Allah BİZE NASİP ETMİŞTİR. Bu sayede Türk Milleti bekasını sürdürmüş, Siyonizm yüzyıl vakit kaybetmiştir.
Şimdi önce Kur’an’a göz atın. Göreceksiniz ki Kur’an iki taraftan bahseder. İlki iman cephesi ve diğeri küfür cephesidir.
Sonra Nutuk’a göz atın, tarihi inceleyin göreceksiniz ki mazlumlar ve zalimler vardır.
İşte gerçek bekanın söz konusu olacağı o günlerde de iki cephe olacak ve bunlar Türk, ABD, Fransız filan değil “hak ve adaletten yana olanlar” ve “şeytani heves ve arzuların peşinde koşanlar” şeklinde iki cepheden teşekkül edecektir.
Türklüğün ve İslamiyet’in bekası bu şeytani güçlerin yenilmesine bağlıdır.
Muhakkaktır ki gayret bizden ve takdir Allah’tandır. O gün kazananlar illaki savaşı galip bitirenler olmak zorunda da değildir. O gün hak ve adaletten yana olanlar silahlı mücadeleyi kaybetse bile ki kaybetmeyecektir aslında kazanan taraf olacaktır. Çünkü ahir zamanın bu son iman sınavı yaklaşan kıyametin de (Doğrusunu Allah bilir) habercisi olacaktır.
Anlaşıldığı üzere beka sorunu tamamen Allah’ın takdiridir ve fakat kullara düşen doğru tarafta gerektiği gibi fikren ve bedenen mücadele etmektir ki bunun dindeki adı cihattır. Yani Allah yolunda mücadele. Yoksa cihat başa siyah kurdele takıp terör üretmek ve Müslümanları kesmek asla değildir.
Şimdi geriye gelip bugüne gelelim ve duruma bir kez daha bakalım.
Beka sorunu var mıdır? Vardır. Yeni mi ortaya çıkmıştır? Hayır, asırlardır vardır. Dillendirilmekte midir? Hayır! Adının anılması dahi yasaktır. Gidişat bu teori istikametinde midir? Evet! Türklük ve İslamiyet gerçekten ve büyük tehdit altında mıdır? Tamamen! Siyonizm planından vazgeçmezse dünyayı kan gölüne çevirme gücüne sahip midir? Kesinlikle! Allah bu zalim plana müsaade edecek midir? Asla. Türk milleti bu oyuna kanmaya devam edecek midir? Maalesef! Türk Ordusu ve milleti savaşta hangi tarafta yer alacaktır? Çoğunlukla (!) Allah dostları yanında! İslamiyet ve Türklük bitecek midir? Asla!
Allah’ın yeryüzündeki orduları Türkler, Allah’ın verdiği kutsal mesuliyet ile şeref ve erdemin, şehit olma arzusunun, Allah yolunda cihadın da önderleridir. Allah’ın yardımı inşallah Türk ve Müslüman kalabilenlere olacaktır.
Ama Türk nüfus kâğıdı taşıyanların kaçı acaba gerçekten Müslüman kalabilmeyi başarmaktadır? Türk olmaya kaçı layıktır veya Türklüğün şeref ve haysiyetini taşıyabilen kaç kişi vardır? Mesele bu sorunun cevabını bulmaktır.
İnşallah bu teori gelişmez, yanlış çıkar ve dünya barış içinde yıllarca daha güzel ve mutlu yaşar. Ama maalesef gidişat bunun aksinedir ve herkes gördüğü halde kimse konuşmayarak aslında düşmanlara fırsat ve ortam sağlamakta adeta gizli destek vermekte, ezeli bir korkuyla gerçekleşecek bu senaryoda hayatta kalabilmek umuduyla dilenci ruhuyla yardakçılık, yalakalık yapmakta, şeytan İmparatorlukları Müslüman topraklarda ağalık sistemi kurmaktadır. İslam ülkeleri ise para ve şehvet peşinde, makam ve koltuk hırsıyla, birbirlerine düşman vaziyette ve mezhep savaşları yaşayarak uyanmak yerine Türkiye’den yayınlanan pembe dizilerle gün saymaktadır.
Gerçek beka nedir, neden dillendirilmemektedir anlaşılmıştır umarız.
Beka, bugünkü politik kısır çekişmelere konu edilemeyecek kadar ciddidir ve tek bir kesimin değil tüm devlet ve milletin meselesidir. Hatta tüm İslam alemi ve insanlığın meselesidir.
Siyonizm, bu tehdidin telaffuzunu dahi yasak etmiştir ve kendilerinin şeytan olduğunu, düşman olduğunu her zaman kabul ihtimal derecelerinde en alt sıraya koymakta gayet hünerlidir. Dünya devletlerini ve lider kuruluş ve organizasyonlarını yönetenlerin Siyonizm etkisinde olduğu hatırlanacak olursa devlet ve kurumların aksine davranması da zaten beklenemez. Tek tük çatlak sesler çıksa da siyonizmin bunlarla baş etmeye gücü yeter. Ancak çoğusu yalandan naralar atarken, hareketleriyle Siyonizm’e hayal dahi edemeyeceği desteği verirler. ÇÜNKÜ SİYONİZMİN SAKLI ÖĞRETİSİ ŞUDUR; DEDİĞİME BAKMA, YAPTIĞIMA BAK!
Konuyu alınabilecek tedbirler incelememiz ile sonlandıracak olursak;
Türk milleti bu kutsal davada lider olmak mesuliyetindedir ve bu kaderin verdiği bir görevdir.
Hak ve adaletten yana olan Rahman’ın kulları Kur’an’ı (ARABİZM VE İSRAİLİYATTAN SIYRILARAK) anlayarak okumak ve Allah İLE ALDATANLARDAN KENDİSİNİ KURTARARAK dine dönmek zorundadır.
Türk milleti unuttuğu erdem ve meziyetlerini hatırlamak mecburiyetindedir.
İslam alemi, bir ve birlik olarak, mezhep çatışmalarını unutarak, Kur’an ve iman kardeşliği ile, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki ruhunu yakalamak zorundadır. Çünkü Siyonizm en çok şehit olmak isteyen Müslümanlardan korkar!! Ağlama duvarına gidip tarnrılarına Türklerden ve İslam ordularından kurtulmayı dilemeleri boşuna değildir.
Aydınlar, din ve devlet adamları halkları bilgilendirmeli, ama bunu çıkar savaşı şeklinde değil, açıklayarak ve gereğini yaparak izah etmelidir.
Türk halkı, Anadolu İslam’ını tüm cihana ve Ortadoğu’ya yaymak için örnek Müslüman olmaya çalışmalı, bunun için hırsızlık, yalan, takiyye, münafıklık, hile, tuzak, fesat, bölüştürme, ahlaksızlık gibi ciğerlerine kadar işlemiş Siyonist zehirlerden kurtulmalıdır.
Akıl ve bilim bu aydınlanmaya ışık ve lider olmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılapları tüm dünyaya ve özellikle İslam âlemine bu anlamda örnektir, yeterlidir.
Kur’an gözler önünde okunmayı beklemektedir.
Türklüğünden habersiz mert ve namuslu olamayanlar, dinini tanımayan Kur’an’dan ve imandan habersiz insanların ise kurtuluş umudu zaten yoktur ve onlar zaten kurtulmasalar çok daha iyi bile olur.
Ama fıtratın ve Türklüğün hakkını vermek isteyen Rahmani kullar için doğru olan; Türk ve Müslüman olmayı tüm mana ve erdemleri ile yaşamak ve yaşatmak azminde olmaktır.
Siyonizmin başının ezilmesi ancak bu sayede mümkündür. O zaman beka sorunu da toptan ortadan kalkacaktır.