DÜŞMANA TAŞLA SALDIRAN MEHMET ÇAVUŞ

DÜŞMANA TAŞLA SALDIRAN MEHMET ÇAVUŞ

Çanakkale Boğazı’nın savunulmasında genel ihtiyat olarak görevlendirilen ve Yarbay Mustafa Kemal (ATATÜRK)’in komutanlığını yaptığı 19 ncu Tümen, Şubat 1914 sonlarında Tekirdağ’dan Maydos’a intikal emri almış ve bu bölgede toplanmıştı.

Boğazın savunmasıyla görevli 9 ncu Tümenin Gelibolu yarımadası üzerindeki birliklerini de Müstahkem Mevki Komutanlığının direktifleriyle, bir süre için komutasına alan Mustafa Kemal’e 3 Mart 1915 tarihinde verilen emirde “Kerevizderesi, Domuzdere, Soğanlıdere’nin denize döküldüğü yerler gibi bölgeler düşmanın keşif kollarının karaya çıkmalarının mümkün olabileceği, bu nedenle 19 ncu Tümenin buralarda gündüzleri savunma tedbirleri alması, geceleri de gözetleme postalarıyla emniyeti sağlaması” istenmişti. Gerçekten hemen her gün düşman gemileri sahile yaklaşarak ağır şekilde bombardımanlar yapıyor ve yoğun bir faaliyet halinde bulunuyordu.

Nihayet 3 Mart 1915 günü beklenen düşman saldırısı başladı. Bölgeyi savunmakla görevli 9 ncu Tümen Komutanı harekât hakkında şu bilgileri veriyordu: “Bir zırhlı torpido Muariz (Saroz)’a doğru gidiyor, bir torpido Kumkale ve Seddülbahir arasında, iki kruvazör İmroz önünde, Boğaz istikametinde 10 torpidobot, bir torpido, bir uçak gemisi; Merkep adası batısında bir kruvazör ve bir torpido bulunduğu; bir kruvazör tarafından Geyikli iskelesine ateş edilmekte olduğu. Agamennoni Vencense, Magestic, Cornwallis tipinde altı zırhlı, altı torpido Boğaz ağzına geldiler. Kumkale’nin arkasından Weymouth da göründü.”

Bir süre sonra Boğaz önünde yedi zırhlı, üç kruvazör, yedi torpido toplanmış bulunuyordu. Düşmanın Boğaz’da ciddi bir taarruza başlayacağı kesindi.

Nitekim Kumkale ve Yenişehir bölgesini bombardımana başladılar. Aynı zamanda Seddülbahir yöresi de bombardıman ediliyordu. Ateş iki buçuk saat kadar devam etti. Bir torpido, beş zırhlı, bir kruvazör Seddülbahir’in etrafını çeşitli yönlerden kuşatmıştı. Şiddetli bombardıman devam etmekte iken sahile yanaşan bir zırhlının çanaklığından makineli tüfeklerle piyade siperlerimiz ateş altına alınmaktaydı. Bu sırada asker dolu üç büyük kayık Seddülbahir iskelesine yanaştırıldı; yetmiş kadar düşman karaya çıkarıldı. Bu müfrezenin başında bir subay ve yanlarında da makineli tüfekler de vardı.

9 ncu Tümen 27 nci Alay 10 ncu Bölükten yarım takımlık bir Türk kuvveti Seddülbahir tabyasının savunması ile görevlendirilmişti. Bu kuvvet derhâl ateşe başladı. İki taraf arasındaki savaş bütün şiddetiyle üç saat kadar sürdü ve nihayet düşman süngü hücumuyla püskürtüldü.

Düşmanın bu girişimi üzerine, 19 ncu Tümen iki alayını Sarafim Çiftliği civarına, bir alayını Kumdere yöresine göndererek gerekli tedbirleri aldı. Gerçekten saat 16.00’ya doğru Kumkale yöresindeki düşman harekâtı şiddetlenmeye başladı. Bu bölgeyi ve gerilerini uzun süre bombardımandan sonra kayıklarla karaya asker çıkarmaya başladılar. Aynı zamanda Kumkale-Orhaniye arasından tabyanın gerilerine, kasaba kenarına da çıkarma yapılmaktaydı. Piyade Bölüğünün bir takımı bu tarafta mevziiye girdi, düşmanın ilerlemekte olan 30 kişilik bir müfrezesinin üzerine atılan bombalarla hemen hemen yarısına yakını yok edildi. İşte bu sırada bombardıman pek yoğunlaşmış, yedi zırhlı, üç kruvazör ve beş torpido piyadesini desteklemeye başlamıştı. Bütün Kumkale, Orhaniye yöresini ta Yenişehir’e kadar korkunç şarapnel ve dane ateşleri yakmaktaydı. Buradaki savunmayı kuvvetlendirmek amacıyla 9 ncu Tümen 26 ncı Alay 3 ncü Taburdan bir bölük 16

daha gönderildi: Düşman bütün çabalarına ve çok üstün ateş gücüne rağmen sırtlara çıkmayı başaramayarak deniz kenarında kumlar üzerinde yapışıp kalmıştı. Akşam saat 18.00’e kadar, yaklaşık olarak 500 kadar düşman sahile çıkmış ve piyadelerimizin görülmemiş savaş gücü karşısında hareketsiz kalmışlardı. Çıkarma kuvvetlerinin yüzü aşkın kaybı vardı. Yaralılarını büyük güçlüklerle kayıklara alıp gemilerine taşıdıkları ve ölülerini ayaklarına taş bağlayarak denize attıkları görülüyordu.

Piyadelerimiz düşmanın ateş baskısı altında kıyıdaki düşmana taarruza kalkamıyor, bir süngü hücumu ile yok edilmeleri için karanlığı bekliyorlardı. Başına gelecek felaketi sezinleyen düşman ise kıyıda sıkışıp kalan kuvvetlerini geri çekmekten başka çare bulamadı ve kıyıda birçok ölü bıraktı.

Bu tüyler ürperten boğuşmaların gözler önünde canlanmasını sağlamak amacıyla 19 ncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal (ATATÜRK)’in Boğaz Müstahkem Mevki Komutanlığına verdiği raporlardan birisi aynen aşağıdadır:

4 Mart 1915

Haraptabya’dan

  1. Düşman yedi torpido ve zırhlı ile saat 14.45’te Seddülbahir’i şiddetle bombardıman ettikten sonra sahile yaklaşarak bir zırhlının çanaklığından açtığı şiddetli makineli tüfek ateşi desteğinde asker dolu üç büyük kayığı Seddülbahir iskelesine yanaştırarak 60 kadar erini kıyıya çıkarmıştır. Bu noktaya karşı mevzi alan piyadelerimizin ve bölgedeki topların ateşi ve özellikle 9 ncu Tümen 27 nci Alay 10 ncu Bölük çavuşlarından Mustafa oğlu Mehmet’in komutasında olarak Seddülbahir Kalesi’nde bulunan bir takımın süngü hücumuyla püskürtülmüştür. Adı geçen çavuş tüfek mekanizmasının işlememesi üzerine taşla, emrindekilere örnek olacak biçimde düşmana saldırmış, kendisi de başından ve sol memesinden yaralanmıştır. Bu çavuşun uygun bir şekilde ödüllendirilmesini rica ederim.
  2. Şimdiye kadar dört şehit, 14 yaralımız vardır. Tümeni ordugâhına geri gönderdim. Ben Haraptabya’dayım. Gece yarısından sonra Maydos’a döneceğim.

19 ncu Tümen Komutanı

Mustafa Kemal.

Bütün subaylarımız, çavuş, onbaşı ve erlerimiz komutanlarının emri altında ve vatan sevgisiyle dolu, ölümü hiçe sayarak cihanda eşi görülmemiş bir savunma yapmışlardı. Düşmana taşla saldıran Mustafa oğlu Mehmet Çavuş, kaldırıldığı hastanede Başkomutan Vekili Enver Paşa tarafından ziyaret edildi ve İmtiyaz Madalyası takıldı. Fakat onun iman dolu göğsündeki yara, nişanların en büyüğü, en kutsalıydı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir