Dokuz Eylül sadece İzmir’in kurtuluşu değildir

Dokuz Eylül sadece İzmir’in kurtuluşu değildir

9 Eylül 1922, Kurtuluş savaşının Batı cephesinde 26 Ağustos 1922 günü başlayan büyük taarruzla devam eden ileri harekat ile Yunan ordusunun yenilerek İzmir’de denize döküldüğü, Ege bölgesinin ve civarının, nihayet bu güç ve inançla çok kısa zaman sonra tüm yurdun düşman işgalinden kurtulduğu muazzam ve mübarek bir gündür. Yani bu gün sadece İzmir’in değil tüm yurdun kurtuluş günüdür ki düşmanların tamamı ya yenilmiş, ya anlaşmaya zorlanmış, ya emellerinden zorla vazgeçirilmiş ve akabinde modern ve ilelebet baki kalacak yeni bir Türk devleti daha tarih sahnesine adını yazdırmıştır.

Düşmanlar güçlüdür, sayıca çoktur ve işbirliği içinde dört koldan saldırmakta, acımasızca işkence ve zulüm etmekte, tecavüz ve yağmalamalar, katliam boyutlarına varmakta, Anadolu’da yanan ve yıkılan evlerin sayısı, öksüz evlatların sayısı binlerle ifade edilmektedir.

Bir yandan siyasi emelleri için Osmanlı’dan kalan mirası paylaşmak isteyen aç gözlüler, bir yandan asırlar boyu devam eden intikam hırsları ile saldıranlar, diğer yandan ise yayılmacı ve sömürgeci devletler ve geri plandaki işbirlikçileri Anadolu’yu ve Türklüğü, dolayısıyla Anadolu İslam’ını silmek veya en azından sindirmek azmindedir.

Oyunun farkında olan Anadolu halkı kadını, kısrağıyla, çocuğu yaşlısıyla, askeri siviliyle direnmiş, vatanını, namusunu, bayrağını ve imanını koruma mücadelesine girmiş ve Allah’ın izni ve yardımıyla muvaffak olmuştur. Allah’ın yardımıyladır çünkü tarihte emsali olmayan bu zafer, hiçbir zaman ve milletin karı değildir ve Allah’ın yardımı olmadan başarılamaz. Yani Kurtuluş savaşını veren ordu ve O ordunun içinden çıktığı halk Allah’ın rahmetine ve yardımına mazhar olmuştur ki Kurtuluş savaşı bu nedenle mukaddes bir varoluş mücadelesidir.

Başta komutan ve askerlerin, sonra sivillerin azim ve inancıyla, dualarla, Allah! Allah! nidalarıyla saldıran ve az sonra öleceğini bildiği halde şehit olmaya koşan Mehmetçiğin imanıyla kazanılan bu zafer bu yüzden çok ulusa nasip olmamıştır ve Türk Ordusu Allah’ın yardımıyla zafere ulaşabilmiştir.

Binlerce verilen şehit, bir o kadar gazi ile kazanılan bu başarı nihayetinde vatan işgalden, kafirden ve zulümden kurtarılmış, başarı sadece Anadolu’da değil, tüm mazlum milletlerde kutlanmış ve umutlar yeniden yeşermiştir.

Yayılmacı, sömürgeci, zalim ve kan emici batının emelleri bitmese de, durdurulmuş, hak ve adalet uğruna savaşanlar ve tüm mazlumlar kazanmıştır.

Bu başarıdan sonradır ki ezan sesleri hür ve gür sesle okunmaya başlamış, namazlar kılınmış, bayramlar, kandiller, mevlütler kutlanabilmiş, kızlarımız namus korkusu olmadan dolaşabilmiş, ekinler hür ve bereketli olarak boy atmaya başlamıştır.

Müslüman olmakla hedef olan ve işkence gören Anadolu halkı, kurtuluştan sonra haklı gururu ile Müslüman kimliğine yeniden kavuşmuş, korkmadan ve sadece Allah için ibadet ve kulluk edebilmiştir.

Düşman süngülerinin, kirli postallarının, katil ve kundakçılarının, sapık ve acımasız katillerinin denize döküldüğü yer olan İzmir, ilk işgale uğramakla başlattığı kurtuluş mücadelesini, dokuz eylülde zaferle taçlandırmış ve savaşa son verdirmiştir.

İzmir bu nedenle kutsal ama namerdin gözünde bu nedenle öfke kabartıcı bir intikam vesilesidir. Öyle ya İzmir’e ayak basarak büyük Anadolu sevdasına düşen düşmanları içi kan ağlayarak yıllarca konuk etmek zorunda kalan İzmir halkı, uğradığı işkence ve zulümlerin hiçbirini düşmana yapmayarak, aynı düşmanın denize dökülmesinde de katkı sağlamış, Anadoluyu sevince boğmuştur.

Dokuz eylül bu nedenle İslam tarihi açısından son derece mühim bir gündür ki İslam aleminin bayraktarlığını yapmakta olan Türk Devletleri, uçurumun kıyısına kadar gelmiş ama Allah’ın izni ve ordusunun kahramanlığı ve şehit olma arzusu, yurttaşlarının imanıyla bu sınavdan başarı ile çıkmıştır ve devamında gelen inkılaplar ve aydınlanma hareketleriyle de batıla, şeytanlara, zalimlere ve düşmanlara asla teslim olmayacağının mesajını net olarak vermiştir.

Düşünülmesi dahi korkunçtur lakin eğer dokuz eylül yaşanmasa ve dahi vatan kurtarılamasaydı kaybeden sadece Anadolu halkı olmayacak, tüm civar ülkeler ve İslam ülkelerinin tamamı, mazlum ülkelerin tümü ve dahi Türki Cumhuriyetler devasa bir yeise kapılacak ve emelleri ortak olan küfür cephesi az zamanda tümünü yutabilecekti.

İşte bu oyunu bozan ve esaret yerine ölmeyi seçen Anadolu İslam’ı, tüm islam alemine de örnek olmuş ve cihadın mukaddesini yaşatmıştır.

Bu nedenle, Kurtuluş savaşında, öncesinde Çanakkale’de, şehit düşen, gazi olan, savaşan, ter ve kan döken, aç kalan, hastalanan, yorulan, uykusuz görev yapan en üstteki komutandan en aşağıdaki erine kadar, sivillerden siyasilere, din adamlarına kadar herkese herkes minnet ve şükran borçludur, Allah’a ne kadar şükredilse azdır.

Başarının büyüğü

Muhakkak başarının büyüğü ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e aittir ve sadece savaşta değil sonraki hamle ve yenilikleriyle de hak yolun yılmaz bekçisi olduğunu ispat eden, geleceği tasviri ve şekillendirmesiyle muhtemel yeni düşman oyunlarına karşı halkı uyandıran ve hazırlayan da O’dur. O, Allah’ın yardımını her defasında dileyen ve yardıma nail olandır.

O, İslam’ı yaban otlarından temizleyip, herkesçe anlaşılan Kur’an meal, ve tefsirini hazırlatandır, O İslam’a ve Müslümanlara sağladığı yardım ve katkıyla, öğrettiği, öğretilmesine vesile olduğu tertemiz İslam ile Müslümanlığını, mü’minliğini kanıtlamış Allah’ın sevgili kuludur ki sadece o zamanın değil gelecek zamanların da önderi olmayı bu sayede hak etmiştir. Bu nedenle tüm dünya ve İslam alemi O’na minnet ve şükran duymaktadır.

Türk Ulusu, Tek bir Allah ve iki Mustafa ile (Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve Mustafa Kemal) Allah’ın rahmetine mazhar olmuş bir millettir. Bu sayededir ki başarı gelmiş, yok olmaktan kurtulmuştur. Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, hayırlı bir iş yapmıştır ki, Allah için cihad etmiştir ki, Allah’ın yardımına nail olmuşlardır ki, o kadar fazla dua almışlardır ki Allah’ın koruma ve himayesi onlarla olmuştur.

Şimdilerde Atatürk aleyhine çıkan çatlak sesler bu nüansa dikkat etmelidir ki Allah sevdiği kullara yardım eder ve bu yardım Atatürk’e ve O’nun nezdinde Türk Milletine nasip olmuştur. O halde Atatürk, Allah’ın sevgili kullarındandır ve Allah’ın sevgili kullarına küfredenler kafirlerin kendileridir.

Özetleyecek olursak; dokuz eylül ile kazanılan zafer sadece askeri manada asla değildir. Çünkü gelen başarı ile varoluş mücadelesi kazanılmış, zulüm bitirilmiş, umutlar yeşermiş, ezan sesleri tekrar duyulur olmuştur. Kurtulan sadece Anadolu değil İslam’dır. Şimdilerde de devam eden saldırıların bu nedenle hedefinde Türkiye ve Anadolu İslam’ı vardır.

Dokuz eylül namusun uzanan elleri kıran Anadolu halkının zaferidir. Dokuz eylül anne ve babasını katleden düşmanları dize getiren öksüzlerin zaferidir. Dokuz eylül, karnında bebeği ile katledilen bacıların, evleri yakılan mazlumların, Müslüman olduğu için katledilen Türk’lerin zaferidir.

İzmir, bu kahramanlık destanına baştan sona şahitlik eden mübarek şehirdir, kahraman şehirdir. Başarıyı getiren asker, komutan ve halk kahramandır, imanla şehit olmaya koşanlardır. Bu nedenle Kurtuluş savaşı küfür cephesine karşı verilmiş cihattır ve o cihadın erleri inşallah toptan cennetlik olacaktır. Göğsünde Kur’an ile şehadete koşan bu vatan evlatlarına ne kadar dua edilse azdır. Çünkü bizler onlardan razıyız, inşallah Rabbimiz de razı olacaktır. Çünkü şehit olmaya koşan bu vatan evlatlarının gönlünde Allah sevdasından başkaca hiçbir şey yoktur ve bu iman modern zamanlara da örnek olmalıdır.

Allah hepsinden razı olsun, Allah İzmir’i ve vatanımızı korusun, Allah Türk ve Müslüman olanlara yardımını eksik etmesin, Allah vatanın kurtuluşu ve cihat uğruna ter ve kan döken, canını, uzvunu veren herkesten razı olsun, Allah bu imanlı kullarına cennetlerini, rahmetini ve şefaatini nasip etsin inşallah. Amin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir