DEVRE DAĞI MUHAREBESİ

DEVRE DAĞI MUHAREBESİ

28 nci Tümene ait savaş tutanağında, 29-30 Mayıs 1915 günlerinde, 2800 rakımlı Devre Dağı Muharebesi’nde, 82 nci Alayda görevli subay ve erlerin kahramanlıklarına şahit oluyoruz. Karşılarına çıkan düşman yaklaşık 4-5 katları olmasına rağmen bu alay 800-900 mevcudu ile onlara göğüs germiş, tepeye ilerlemek isteyen düşmana ağır kayıplar verdirmeye başlamıştı. Sağ kanadının çevrilmekte olduğunu hisseden Alay Komutanı Hüseyin Bey’in, bu kanattaki kurşun yağmuru altında, bir elinde kılıç, bir elinde revolver olduğu hâlde, subay ve erleri coşturmaya çalıştığı sırada şehit olması, alaydaki askerleri büyük bir üzüntüye boğmuştur.

Ordu ve milletin sonsuzluğa kadar nam ve şanıyla iftihar edeceği ve hatıralarını sinesinde saklayacağı kahraman subaylarımızdan 82 nci Alayın 1 nci Bölük Komutanı Yüzbaşı Abdurrahman Efendi bir avuç askeri ile cephesine saldıran yüzlerce Rus kuvvetini eziyor ve birer birer yerlere seriyordu. Maalesef kendisi de ağır bir şekilde yaralandı. Fakat metanetini bozmadı. Kendisine 50 metre kadar yaklaşan Rus subayının üç defa vuku bulan “Teslim ol!” teklifini şiddetle reddetti: “Teslim olmaktansa vatanım uğrunda kurban olurum” diyerek son gücüyle elini tabancasına attı.

Bu söz üzerine Ruslar yaylım ateşi açarak Yüzbaşı Abdurrahman Efendi’yi şehit ettikten sonra süngülediler ve apoletlerini söktüler. Bu vahşice davranış tepenin geri alınmasından sonra bulunan ceset üzerinde görülen izlerden anlaşılmıştı. Tümenin geçirdiği bu sıkıntılı anlarda 2800 rakımlı dağın her tarafındaki subay ve askerler, şehit Alay Komutanlarını ve Yüzbaşı Abdurrahman Efendi’yi kıskandıracak kahramanlıklar yaratıyorlardı. Nitekim 82 nci Alayın 3 ncü Taburundan Üsteğmen Bitlisli Mehmet Emin Efendi’nin de ağır yaralandıktan sonra askere hitaben “Ben geriye gitmeyeceğim, biz bugün için doğduk, haydi beraber ileriye!” demesi askeri ateşliyor ve biraz ileriye düşen tabancasını almaya çalışıyordu. İşte bu suretle, Rus kuvvetinin kendine hedef seçtiği bu dağda, alayın subay ve eratı, kanlarını israf edercesine kendilerinden sayıca üstün Ruslara karşı koymuş, bir iki noktada da Rus kuvvetlerini durdurmuşlardı.

82 nci Alay, 83 ncü Alay yetişinceye kadar gerçekleşen savaşlarda yedi şehit, altı yaralı subay ve 193 şehit, 169 yaralı er vererek Devre Dağı’nın önemli noktalarını elinde tutmayı başarmıştır.

Bu savaşlarda ölüme meydan okurcasına yarattıkları başarılarla kendisiyle iftihar edilen şanlı 83 ncü Alay mensupları, 82 nci Alayın savaş alanında bıraktığı şehitleri, gerilere alınan yaralıları görünce, gözlerini kırpmadan bu kardeşlerinin intikamını almak için köpürmüş arslanlar gibi Ruslara saldırmaya başlamışlardı.

Bunlar arasında, 1 nci Tabur Komutanı Yüzbaşı Musa Kâzım Efendi, kurşun yağmuruna aldırmadan sağa sola koşarak emirler verirken kolundan yaralanmış, fakat cepheyi terk etmemişti.

Bu kanlı boğuşmada en çok göze çarpanlar, heyecana kapılarak ya mangasıyla ya da tek başına Ruslara saldıranlardı. Çoğu şehitlik mertebesine ulaşmış bu kahramanlar arasında; Köprüköy Muharebesi’nde gösterdiği yararlıktan ötürü subaylığa yükseltilen Salim Efendi, Onbaşı Kahraman oğlu Durak, Onbaşı Dursun oğlu Kaya, Bilal oğlu Fevzi, Bayburtlu Medet oğlu Tayfur gibi kahramanlar özellikle övülmeye değer şahsiyetlerdir.

Devre Dağı savaşlarında 83 ncü Alay da subaylardan üç şehit, yedi yaralı, erlerden 119 şehit, 226 yaralı vermişti. Fakat elden çıkan mevziler geri alınmış, ordunun sağ kanadına yapılan tehlikeli çevirme hareketi de durdurulmuştu. Rusların kayıpları ise yaklaşık olarak 500 ölü ve 800 yaralı idi. Ayrıca 1000 sandık kadar cephane, birçok berkitme aracı, 20 kilometre de kablo ele geçirilmişti.

Bu başarıdan hız alan arslanlar, Çivilikaya ve Hamidiye doğrultusunda ilerleyerek Çivilikaya Yaylası’nda savaşan 84 ncü Alayın 2 nci Taburuyla birleşmiş ve Kürkmeri – Hinzorik Vadisi’ne sarkmış olan yaklaşık olarak bir tugay kuvvetindeki Ruslara yaptıkları ateş baskınıyla büyük kayıplar verdirmişlerdi.

Bu savaşlarda Ruslar, Tudan ve İd Yaylası bölgelerinde de büyük kayıplara uğratılmış hatta çekilirken Tudan’a kadar sürükledikleri yaralı esirlerimizi bırakmak zorunda kalmışlardı.

Not: O tarihlerde “yoksul” deyimine uyan bir donatımla, doğunun göklere başkaldıran dağ ve yaylalarında, karlar üzerinde, çok üstün kuvvetlerle kendine saldıran Rusları yurduna sokmamak için ölmeyi en mukaddes görev sayan kahraman birliklerimizden 28 nci Tümenin kısacık bir savaş anısıdır bu yaprak…

İki yıl gibi kısa bir zamanda Anadolu’dan, anaların kucağından ayrılarak sınırlara koşanların oluşturduğu birlikler erimiş, bu birlikler yeniden doldurulmuş, doldurulmuş ama bu kanlı savaşın ateşi karşısında gene de erimiş tükenmiş…

İşte 10 Eylül 1916’da başvurulan Kafkas teşkilâtı bu zorluktan doğmuş, kolordular tümen, tümenler alay, alaylar da tabur seviyesine indirilmişti.

Bilinmez, dünya devletlerinin hangisinin tarihinde böyle zincirleme bir boğuşmanın hazin fakat şerefli sayfası vardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir