Atatürk’ün Konya’da lise öğretmen ve öğrencileriyle konuşması
Konya Sultanisinde verilen çay ziyafetinde Müdür’ün söylevine cevap olarak söylenmiştir.
Saygıdeğer Efendiler!
Konya irfan yurdunun saygıdeğer müdürünü, seçkin eğitmenlerini ve onların verimli öğretim dairesinde bulunan kıymetli öğrencilerini çok içtenlikle, saygıyla, takdirle selâmlarım.
Müdür Beyefendiye özellikle teşekkürlerimi sunmayı bir görev bilirim.
Şundan dolayı ki, Müdür Beyefendi gerçekten bir bilgi, anlayış yurdunun başkanına lâyık kıymetli açıklamalarda bulundular ve bugün milletin ruhuna, vicdanına, fikrine yön verebilecek içerikte bir konuşma yeri seçtiler. Osmanlı tarihini bütün ince noktalarına değinerek yararlı şekilde özetlemişlerdir. Herkesin uyarı dersi alabileceği kıymetli sonuçlara bağlayan bu güzel özetin seçkinliğini ve kıymetini bozmamak için, eklemek değil, yalnız o özetteki fikirleri doğrulamak için şunu söyleyeyim ki, büyük milletimiz gerçekten yüzyıllardan beri birtakım delilerin, israfçıların emellerinin ve tutkularının oyuncağı olmuştur.
Millet, uzun yüzyıllar buna katlanmış, kaderini kendi elinde değil, kişilerin keyif ve hevesine bağlı bulunduran bu idare sonucunda çok belâlar, çok felâketler, çok acılar görmüş ve sonunda o idare milleti dört yıl önce kesin şekilde esaretin, yok olmanın, ölümün kenarına getirmişti.
Şükretmeye ve övmeye değerdir ki, millet yok olup mezara girmeden önce silkinerek kendini topladı ve yüzyıllardan beri sahip çıkmadığı benliğine bu defa kesin karar ile, bütün bilinç ve inancıyla sarılarak dünyada yeni ve herkeste saygı uyandıran bir varlık halinde ortaya çıktı. Milleti asırlarca en sıcak faydalanma hırsının aracı kılan en büyük düşmanı, müdür beyefendi açık, kesin, kanıtlı bir ifade ile bildirdiler. Bu, bilgisizliktir; milleti kendi benliğine sahip yapmayan, milleti asırlarca kendi hakkında aldanmış bulunduran hep bu bilgisizliktir.
Hükümdarların, şunun bunun milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları bütün vatanı kendi özel köşkleri gibi kabul etmeleri, hep milletin bu bilgisizliğinden yararlanılarak olmuştur. Gerçek kurtuluşu istiyorsak her şeyden önce, bütün kuvvetimiz, bütün hızımızla bu bilgisizliği temizlemek zorundayız. Burada bilgisizliği yalnız okuyup yazmak manasına almıyorum; üç buçuk dört yıl önce kendisini esaret ve ölüme boyun eğmesi hakkında hükümdarının verdiği emirlere, yayınladığı fetvalara, gönderdiği ordulara karşı ayaklanmakla bu bilgisizliği yırttığını ve bu bilgisizlikten sıyrıldığını ispat etti.
Gerekir ki, millet bir daha o bilgisizliğe düşmesin, hepimize düşen görev, beyinleri bir daha bu bilgisizliğe düşmemek için hazırlamaktır, bunu yapmak için aklımızla, mantığımızla dinimizce hiçbir engel düşünülmüş değildir.
Bu yolda önümüze herhangi bir engel çıkarsa, doğru yolumuzda herhangi bir kara kaya oluşursa, derhal o engeli yıkmak, o kayayı parçalamak; memleketin şerefini, namusunu, hayatını düşünenler için borçtur, farzdır, ilâhi emirdir. Bu konuda başarımızı kolaylaştıracak çarelerin en başında aydınlatma ve uyarma bulunuyor. Milleti aydınlatma ve uyarma yolunda başarıyla yürütebilecek dindaşlarımız Allah’a şükür çoktur. Genç, ihtiyar bütün aydınlar, bütün memleketini sevenler bu nurlu göreve koşacaktır ve koşuyor.
Yalnız şunu bilmeliyiz ki, bu düşünceler içinde, bunların başında bulunması lâzım gelen her yerdeki, her beldedeki şerefli bilginlerin çok yüksek mevkileri, yapacakları çok hayırlı görevler vardır. Bu gibi bilginlerimizin çabalarıyla gerçek bilim sahiplerinin gerçek şeriat ilkelerine yönelmelerle, bugünkü idaremizin asıl şeriatın ve dinin ruhundan alınmış olduğunu, islam gerçeğinin bize asıl bugünkü şekli emrettiğini anlatmakla yapacakları görevler cidden kıymetli ve önemlidir.
Bütün İslâm dünyasının övünç nedeni olan İbni Rüşd’ler, İbni Sinâ’lar, İmamı Gazali’ler, Farabi’ler gibi yüksek düşünceli kişilerin milletimizin bilginler sınıfı içinde nurlu beyinleriyle varlık göstereceklerine eminim.
Efendiler!
Acı, kara günlerden sonra milletin düşürüldüğü ölüm mezarından kurtulması, milletin bugünkü şerefli yerini bulması hakkında, şükretmeye ve övmeye lâyık girişimler ve harekette bulunan arkadaşların amaçlarına varmakta başarılı olabilmesi ancak milletin aydınlarının milleti her olayda aydınlatmaları ve uyarmaları, milleti daima ana hedefe yöneltmeleriyle mümkün olmuştur.
Biz, bugünkü noktaya böyle bütün aydınların yardımı, bütün kuvvetlerin birleştirilmesiyle ulaşmıştık. Saygıdeğer müdür beyin kıymetli açıklamaları arasında hepimize dayanak noktası olan bu yönü bir daha ortaya çıkartarak ileri, daima ileri yürümek için gösterdikleri isteğe ve özleme teşekkürlerimi sunarım.
İşte heyetinizin karşısında bir daha ilân ediyor, bütün milletime haberin ulaşması için, dünyanın işitmesi ve dostun düşmanın duyması için bir daha söylüyorum ki, milletimin böyle bütün aydın kuvvetinin, milletimin gerçek bilginlerinin, milletimdeki bilim adamlarının aydınlatma ve uyarmasına sahip olarak, bütün seyahat ettiğim yerlerde, hamdü sena ile gördüğüm, milletin çiftçisiyle, esnafiyle, tüccariyle, bütün köylüsüyle kendine güveni oldukça ileri, daima ileri, korkusuzca ileri yürüyecek, attığım adımların yalnız benim adımlarım olmadığını bilerek, bütün aydın kitlenin, bütün iyiliksever tabakanın, bütün saf ve büyük ruhlu halkın benimle beraber geldiğini bilerek kuvvetle, dayanıklılıkla, kararlılıkla daima ve daima ileri yürüyeceğim.
Saygıdeğer Efendiler!
Böyle bütün halinde yapacağımız kurtuluş ve inkılâp hareketinin de düşmana karşı yaptığımız istiklâl hareketi gibi mutlaka başarıyla sonuçlanacağına şüphe yoktur. Bu ikinci amacımıza da her gün daha çok başarıyla varmak için herkesin, her millet ferdinin ruh ve vicdanında şu inanç sarsılmaz şekilde yerleşmelidir ki, artık bu millet geçmişte olduğu gibi şunun bunun heveslerini ve tutkularını şan ve şerefini, amaçlarını ve yararlarını tatmin için değil; ancak kendine ait çıkarlar için, kendisine gerekli ve faydalı gördüğü şeyler için yürüyecek ve bu millet artık ancak bu düşünceyle ilerleyecektir.
Böyle adımların karşılığı da elbette Allah’ın emrettiği, Allah’ın bu millete takdir ettiği zafer ve başarılar olacaktır.
Hâkimiyeti Milliye, 29.3. 1923