Atatürk’ün fiziksel özellikleri ve görünüşü

Atatürk'ün fiziksel özellikleri ve görünüşü

Atatürk’ün fiziksel özellikleri ve görünüşü

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, heybetli bir yapıda, keskin bakışları olan bir insandı. Boyu yaklaşık olarak 1.70-1.80 civarındaydı. Özellikle kaşları çok sık ve gürdü Çekik kaşlı ve doğal olarak da sert bakışlı bir görünüşe sahipti. Saçları altın sarısı, gözleri ise deniz mavisi derinliğinde dudakları ince idi.Çenesi azim ve kuvvet ifade edecek şekilde ve alnı ise genişti. Elleri ince ve zarifti. Ayrıca omuzlarının geniş olması dikkat çeken en önemli özelliklerindendi.70-80 civarında bir Kiloya sahipti.

Atatürk yaklaşık 1.74 m. boyunda uzun boylu bir yapıya sahipti. 70-75 kilo ağırlığındaydı. Çok güzel mavi gözleri vardı. Sarışındı. Altın sarısı saçları vardı. Oldukça yakışıklıydı. Cazibesi yüksekti.

Elleri zarif ve kibardı, geniş omuzları vardı, üst dudağı alt dudağından daha kalındı. Alnı açıktı.

Traşına ve imkanlar dahilinde her günkü banyosuna özen gösterirdi. Sabahları genelde kahvaltı yapmaz, bir iki dilim ekmek, peynir, ayran veya limonata ile geçiştirirdi. Akşamları ise en çok kuru fasulye, pilav, etli bamya, peynirli omlet tercih ederdi. Meyve olarak kavunu tercih ederdi.

Uykusu çok hafifti. Yaşamında hiç kimseyi pijamasıyla karşılamamıştır.

Zekâsı, kibarlığı, dürüstlüğü, hiç kimseden çekinmeden her şeyi herkesin yüzüne karşı söylemesi en büyük özellikleriydi.

Kendine koruma önlemi aldırmaz ve buna çok kızardı. Önemli memleket meselelerini geceleri ve yemek esnasında görüşür, hangi konu görüşülecekse o konuya vakıf kişileri çağırırdı.

Yüz güneşten hafif yanmış koyu pembe… Alın, dikkati çekecek kadar açık ve kırışık… Kaşlar, gür ve şahlanmış gibi alnına doğru kalkık… Gözler, iri, gök mavisi renginde ve çelik parıltılarla dolu… Elmacık kemikleri biraz çıkık… Burun, kusursuz, fakat kanatları dolgun olduğundan biraz daha büyük görünmekte… Dudaklar, ince. Üst dudak altındakinden daha enli… Çene, azim ve kuvvet ifade eden yapıda geniş. Omuzlar da öyle: Geniş ve yuvarlak… Göğüs kabarık… Pazılar dolgun adaleli; fakat ellerle parmaklar ince ve uzun… Karınsız… Bacaklar düzgün, ayaklar da eller gibi ince..

Atlet vücutlu, zarif endamlı, keskin ve derin bakışlı, ciddî tavırlı. Hareketli, canlı ve çalâk, her hâliyle alımlı bir erkek güzeliydi.

Zaten bu derin bakışlı mavi gözler yüzünden yanındakiler yüzüne bakarak konuşamaz, sözlerinden etkilenirdi.

Zaten bu endam ve yakışıklılık yüzünden sayısız kızın kalbini kazanmıştı.

Yakınındakilerin tarifi ise şöyledir;

“Hâfızası, hayühüy içinde geçen karmakarışık ve kalabalık bir gecenin en küçük vakalarını ve konuşmalarını ertesi akşam teferruatı ile anlatabilecek kadar kuvvetliydi.…Kendisini bir defa bile traşsız, rahatsız olduğu vakit velev pijamalı da olsa, üstüne başına titizce itinasız görmedim. Hafife alınmak, aşağıda ve altta görünmek, kolayca tenkit edilecek kusurları ve eksikleri bulunmak, hele gülünç olmak pek korktuğu şeylerdi.” (Falih Rıfkı ATAY)

“Mustafa Kemal, ince, zarif ve güzel bir erkekti. …Mustafa Kemal’in gergin derili, uzun parmaklı beyaz eli Türk’ün bütün hususiyetleriyle birlikte aynı zamanda hakim bir vasfa da sahipti.” (Halide Edip ADIVAR)

“Mustafa Kemal Paşa’nın siması Rembrandtvari bir tablo mevzuunu andırıyordu. Işıklarla gölgelerini dalgaları arasında sebat, tevekkül, tevazu, vekar, mülayemet, huşunet, saffet, zeka… Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve sevimli bir yüz.”(Ruşen Eşref ÜNAYDIN)

“…Sivil giyimli, orta boylu, zayıf ve sarışın bir zat-tır. Gazetelerde gördüğünüz resimlerin hiç birine benzemiyor. Hepsinden daha sevimli, daha canlı, daha müstesna bir sîmadır. Yüzü renk ve hudut itibariyle bir tunç parçası üzerine oyulmuş bir eski madalyonu andırır. Elmacık kemikleri çıkık, ağız kemikleri kuvvetli ve alnı serttir. Kısık ve sıcak bir sesle konuşuyor, mavi gözleri muammalı nazarlarla bakıyor, vücudunun kımıldanışları genç bir parsın kımıldanışları gibi sevimli, munis bir tarzda haşin ve çeviktir.”(Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU)

“Vücutça kuvvetli yapılı ve orta boyludur. Gözleri mavidir ve bunlarda çelikten bir ışık parıldar. Duyguları, konuşurken değil. susarken kendini gösterir. Ateşli ve gayretli bir mizacı var ve sadık bir dosttur.”(Herbert SIDEBOTHAM)

“Kadınların çoğu sanırım Paşa’nın yüzünün yanık rengini beğenirlerdi, ama O’nun delici, enikonu sert bakışı, insana, söylenecek şeyi hemen ve sessizce söyleyip gitmenin en iyi davranış olacağını hatırlatıyor gibiydi. Ciddi ve hayat dolu olmasına karşılık tatlı bir sesi var. Fransızcayı çok iyi kullanıyor. Türkçede bir söz ustasıdır.”(Grace ELLISON)

“…kapıdan bir ziya dalgası halinde giren yoğun bir güç ve hayat tecellisi (belirme)si ile birden gözlerim kamaştı. Hadekaları (gözbebekleri) en garip ve esrarengiz (gizemli) maddelerden masnu (yapılmış) bir çift gözün mavi, sarı, yeşil ışıklarla aydınlattığı asabi (duyarlı) bir çehre, yüzde, alında, ellerde bir sıhhat ve bahar rengi… Muntazam taranmış noksansız, sarı genç saçlar… Bütün zemberekleri çelikten ince, yumuşak, toplu, gerilmiş, terütaze (taptaze) bir uzviyet (örgenler bütünü)…Altıyüz senelik bir devri bir anda ihtiyarlatan adamın çehresi eski ilah (tanrı)lardaki gibi iğrenç yaşın hiçbir izini taşımıyor. Alevden coşkun bir nehir halinde, köhne tarihin bütün enkazını süpüren ve yeni bir âlemin tekevvününe (oluşumuna) yol açan fikirler kaynağı, baş bir yanardağ zirvesi (doruğu) gibi, taşıdığı ateşe lâkayıt (ilgisiz), mavi sema altında samiit (suskun) ve mütebessim (gülümser) duruyor…Kendi yarattığı şimşekli bulutlardan, fırtınalardan ve etrafa döktüğü feyizli (verimli) seylabe (sel)lerden yegâne (tek) müteessir olmayan meğer onun genç başı imiş.”(Ahmet HAŞİM)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir