Atatürk’ün bildiği yabancı diller

Atatürk’ün bildiği yabancı diller

Atatürk’ün bildiği yabancı diller

Yabancı Dil Öğrenme Gayretleri ve Bildiği Diller

M. Kemal, yetişme sürecinde yabancı dil öğrenmeye büyük bir önem ve öncelik vermiştir. Bu önceliği de sınıf ve sıra arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a, “Bir kurmay subay muhakkak lisan bilmelidir. Bunun aksini düşünmek büyük hatadır.” diye açıklamıştır.

Öğrenim hayatı ve gördüğü dersler ile notları incelendiğinde Mustafa Kemal’in, Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır İdadisinde Fransızca, Harp Okulu ve Harp Akademisinde buna ilaveten ikinci yabancı dil olarak da Almanca eğitimi aldığını görüyoruz. Bu derslerden ya tam not alarak ya da tam nota yakın notlar alarak geçmiştir.

Prof. Dr. Şerafettin Turan, şu ana kadar ATATÜRK hakkında yapılmış en iyi biyografi çalışması olan yeni eserinde, M. Kemal’in Almancası ile ilgili bilgileri verdikten sonra; “Mustafa Kemal Almancanın dışında ikinci bir yabancı dil daha öğrenmeyi gerekli görmüştü. Doğal olarak da yaygın olduğu kadar Osmanlı dünyasını her yönden çok etkilemiş olan Fransızcayı seçmişti.” diyerek Almancanın esas dili ikinci yabancı dilinin de Fransızca olduğunu ifade etmektedir. Sayın Turan’ın, dönemin Türk-Alman yakınlaşmasına bakarak bu yargıya vardığı anlaşılmaktadır: “II. Abdülhamit döneminde orduyu Alman askeri uzmanlarının önerilerine göre düzenlemeye ve eğitmeye yönelindiğinden açılan okullarda ve özellikle askerî okullarda Almanca öğretimine önem verilmişti. Mustafa Kemal de Selanik Rüştiyesinden başlayarak okullarda Almanca öğrenimi görmüştü…”

Hâlbuki arşiv belgeleri incelendiği zaman bu yargının yanlış olduğu görülmektedir. Bir defa, not çizelgelerine göre; M. Kemal’in öğrencilik yıllarında Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır Askeri Lisesinde Fransızca dersi (hem de iki ayrı ders olarak: Fransızca ve Hatt-ı Fransevî) asli derstir ve Almanca dersi yoktur. Harp Okulu ve Harp Akademisinde de bu durum devam etmiş, Lisan-ı Fransevi (veya Fransızca) asıl yabancı dil; Almanca veya Rusça bu isimle ikinci yabancı dil dersi olarak okutulmuştur.

Fransızca öğrenimi konusunda Mustafa Kemal’e ilk yönlendirmeyi Selanik Askerî Rüştiyesinde Fransızca öğretmeni olan Yüzbaşı Nakiyüddin Yücekök’ün yaptığını yukarıda söylemiştik. Yine yukarıda belirttiğimiz gibi, onun yaz tatillerinde Manastır’dan Selanik’e geldiğinde 1888’de kurulmuş olan College des Frere de la Salle’ın (Frerler Mektebi) özel kurslarına devam ettiğini biliyoruz.

M. Kemal, Harp Okulunda Fransızcasını St. Joseph Fransız Lisesi mezunu olan arkadaşı Ali Fuat Cebesoy ile birlikte ilerletmeye çalışmıştı. Kendisi Ali Fuat’a teknik derslerde yardım etmeyi üstlenmiş, onun da Fransızcasından faydalanmak istemişti: “Birbirimize yardımcı olacağız. Merak ettiğim bazı Fransızca eserleri okumam için sık sık lügate müracaat ediyorum. Bundan sonra sizden faydalanmaya çalışacağım.”

Akademiden arkadaşı Asım Gündüz’ün belirttiğine göre M. Kemal, Harp Akademisine başladığında Beyoğlu’nda bir Fransız bayana pansiyoner olmuştu. Ev sahibesi ona Fransızca dersler verdiği gibi onun için Fransız elçiliği kuryeleri aracılığıyla İttihat ve Terakki üyesi Türklerin Paris’te yayımladıkları gazeteleri de getiriyordu. Bu sırada tarihe merak sarmış olan M. Kemal Osmanlı tarihine ilişkin Fransızca kitaplar okumaya da başlamıştı.

O, öğrenimini bitirdikten sonra da her vesileyle Fransızca’sını geliştirmeye, yeniden dersler almaya çalışmıştır. Balkan Savaşları yıllarından başlayarak Mütareke dönemine kadar devam ettiği Madam Corinne’in evi ona başkentin tanınmış kültür adamları ile tanışması, çok sesli müziğe ilgi duyması yanında Fransızca konuşması yönünden de büyük bir imkân sağlamıştır. Corinne, 1909’da M. Kemal’in arkadaşı Yüzbaşı Ömer Lütfi ile evlenmişti. Ömer Lütfi, M. Kemal Hareket Ordusu ile İstanbul’a geldiği zaman Corinne onu ailesi ile tanıştırmıştı. Şiire ve edebiyata eğilimli olan M. Kemal bundan sonra İstanbul’a gelişlerinde Corinne ailesini ziyaret etmeyi ihmal etmemiştir.

Yüzbaşı Ömer Lütfi, Balkan Savaşları sırasında şehit düşünce dul kalan Corinne Lütfi, Beyoğlu Bursa Sokaktaki (bugün Sadri Alışık Sokağı) 4 katlı, 36 odalı konağı bir kulüp hâline getirmişti. Her Cumartesi orada “salon günleri” düzenliyordu. Klasik müzik ağırlıklı olan, şiir ve edebiyat söyleşilerini de içeren bu toplantılarda Corinne, piyano çalıyor, Namık Kemal’in torunu Cezmi de kemanıyla ona eşlik ediyordu. Selim Sırrı Tarcan gibi kimi genç aydınlar ile Şairi Azam Abdülhak Hamit Tarhan ve eşi Lüsien de salon günlerine devam edenler arasındaydı.

Mustafa Kemal, Corinne’in ricasıyla bu toplantılara ancak iki arkadaşını götürebiliyordu. O her seferinde Rauf Orbay’ı yanına almış, bir keresinde de Halide Edip’i götürmüştü. M. Kemal böylece Fransızca’sını ilerletirken, giderek Corinne Lütfi ile de dost olmuşlardı. Corinne’in yeğeni olan Melda Özverim bunu, “düşündüklerini dürüstçe birbirine ifade etmekten çekinmeyen iki insan arasındaki gerçek dostluk” diye nitelemektedir. İkisi arasındaki bu ilişki 1917 yılına kadar mektuplaşmalarla sürdürülmüştür. Bu sırada M. Kemal mektuplarını Fransızca yazıyordu. Ancak bazı mektuplarının, yazım kuralları yönünden Corinne tarafından düzeltildiği de anlaşılmaktadır.

Sofya’dan dönen M. Kemal, oradaki ev sahibesi Hilda Christianus’a gönderdiği mektupları da Fransızca yazmıştı. Tedavi için gittiği Karlsbad’da da Almanca’nın yanında Fransızca dersler almıştı. Almanca öğretmeni onu İsviçreli Mm. Heinriche ile tanıştırmıştı. “Gözleri tatlı bir mavilikte” olduğu için âmâ olduğu anlaşılmayan bu öğretmenle haftalığı 100 krona anlaşmışlardı. Derslere 13 Temmuz 1918’de başlanılmıştı. M. Kemal yanında götürdüğü Balzac’ın ünlü “Le Peau de Chagrin” adlı kitabından bazı bölümler okuyarak öğretmeninden telaffuz yanlışları varsa düzeltmesini istemişti. Mm. Heinriche buna şu cevabı vermişti: “Beyefendi, düzelteceğiniz hiçbir şey yok. Fransızcayı güzel telaffuz ediyorsunuz. Bilmediğiniz kelimeler için de lügate bakınız!”

Bu dersler fazla sürmemişti. Ancak Mustafa Kemal’in Mm. Heinriche’den aldığı cesaretle Karlsbad’daki anılarının bir kısmını Fransızca yazdığı görülmektedir.

Fransızcasını kişisel çabasıyla ilerleten M. Kemal, yabancı konuklarıyla görüşmelerinde bu dili kullanmaya başlamıştı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’ya gelen Fransız gazeteci Berthe Gaulis’ten başlayarak yabancı ziyaretçileriyle Fransızca konuşmuştur. 1922 sonlarında Ankara’da M. Kemal ile birçok kez görüşen İngiliz gazeteci Grace Elison, onun Fransızcayı seçkin sözcüklerle kullandığını belirtmektedir. Bununla birlikte Mustafa Kemal, çok önemli gördüğü konular tartışılırken Türkçe konuşmakta, tercüman kullanmaktadır. ABD Büyükelçisi C. Sherril, bu konuda şunları söylüyor: “İlk görüşmede âdet olduğu üzere sadece Türkçe konuşur. Eğer konu ile ilgilenirse, nefis bir Fransızca ile devam eder.”

M. Kemal’in, katıldığı bazı uluslararası toplantılarda Fransızca konuştuğu bilinmektedir. Mesela, 25 Ekim 1931’de İstanbul’da toplanan İkinci Balkan Konferansı’nın son oturumuna katılarak Fransızca bir konuşma yapmıştır.

Mustafa Kemal, ikinci yabancı dil olarak aldığı Almanca derslerini zaman içinde geliştirmiş, çeviri yapabilecek ve konuşulanları anlayabilecek bir seviyeye getirmiştir. Aşağıda değerlendireceğimiz gibi, 1907’de yayımlanan “Bölüğün Muharebe Talimi” ve 1908’de yayımlanan “Takımın Muharebe Talimi” isimli askerliğe dair iki eseri General Litzman’dan çeviridir.

M. Kemal ataşemiliter olarak atandığı Bulgaristan’ın Sofya şehrinde 1913 sonlarında evlerini kiraladığı Alman asıllı Christianus’un eşi Hilda’dan (Hildegrad) Almanca dersi almıştır. Sofya’dan döndükten sonra Çanakkale Savaşları sırasında Maydos Karargâhı’ndan Madam Hilda’ya yazdığı 6 Haziran 1915 günlü mektupta bu derslerden şu şekilde söz etmişti: “Sizin bana verdiğiniz Almanca derslerini asla unutmadım. Sizi temin ederim ki top gürültüleri ve mermi yağmuru altındaki mühim muharebe günlerinde dahi hayatımın en güzel hatıraları bu güzel ve dost saatlerdi.”

O, daha sonraki yıllarda da Almancasını ilerletmek için fırsat buldukça özel dersler almayı ihmal etmemişti. 1918’de tedavi için gittiği Karlsbad’da bir öğretmen tutmuştu. Ancak ders veren bayan öğretmenin öğretme şeklini beğenmediği için bu dersler fazla sürmemişti. Anılarında bu durumu şu şekilde açıklamaktadır: “15-20 Temmuz 1918: 6 günlük sergüzeşti günü gününe yazmak müyesser olmadı. Bu günler zarfında Almanca dersine hitam (son) verildi.”

Bütün bu gayretler sonucunda M. Kemal, Almanca kitapları okuyup anlayacak, kendi alanıyla ilgili olanlardan çeviriler yapacak ve günlük konuşmaları izleyecek düzeye gelmişti. Veliaht Vahdettin’e eşlik ederek Almanya’ya gittiğinde Kaiser Wilhem ile ilk karşılaşmalarında Kaiser’in Almanca konuşmasına Fransızca cevap vermiştir: “Veliaht beni İmparator’a takdim etti. Bir eli göğsü üzerinde düğmelere sokulmuş olan İmparator, öteki eliyle elimi tuttu, çok yüksek sesle Almanca olarak:

– 16 ncı Kolordu Anafarta, dedi. Hazır bulunanlar imparatorun ihtarı üzerine bana döndüler.

Ben Kayzer’in ne demek istediğini anladığım için biraz sıkıldım, önüme baktım. İmparator, benim bu mahçup ve mütevazı hâlimden şüphelenerek, yanlış bir şey söylemiş olması ihtimalini düşünmüş olsa gerek ki bana sordu:

– Siz 16 ncı Kolordu Komutanlığı ve Anafartalar’ı yapmış olan Mustafa Kemal değil misiniz?

Almanca sorulan suale Fransızca cevap verdim:

– Evet ekselans.”

Daha sonra Kaiser’in verdiği ziyafette General Ludendorf’a onu göstererek “Sağdaki adamla konuş!” diye uyarıda bulunmuştu. M. Kemal bu anısını anlatırken, “Bittabi bu konuşmaları anlayacak kadar Almanca bildiğim için imparatorun ihtarına ve Ludendorf’un cevabına intikal etmiştim (anlamıştım).” demiştir. Fakat daha iyi bildiği Fransızca konuşmayı tercih etmiştir.

MEHAZLAR;

(1) Güler; Askerî Öğrenci Mustafa Kemal’in Notları (Arşiv Belgelerinin Işığında), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2001, s. 1-82.

(2) Ş. Turan; Mustafa Kemal Atatürk Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2004, s. 51.

(3) Corinne, İtalyan asıllı idi. Büyükbabası Gregorie Osmanlı Sarayı’nda tercüman olarak görev almıştı. Onun oğlu Luigi (Luis) Tıbbiyeyi İstanbul’da bitirmiş ve hekim olarak albaylığa kadar yükselmişti. Corinne, Luigi ailesinin üç çocuğundan biri olup 1883’te doğmuştu. Güzel sanatlara eğilimli olduğundan Paris Konservatuarına yazılmış ve onun piyano ve şan bölümlerini bitirmişti. Küçük kız kardeşi Edith de beş dil öğrenmişti. Ş. Turan; s. 52.

(4) M. Kemal’in Fransızcası hakkındaki bu toplu bilgiler için bakınız: Ş. Turan; s. 51 vd.

(5) M. Kemal’in Almancası hakkındaki bu toplu bilgiler için bakınız: Turan; s. 51. Bu Almanya seyahati hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: M. Önder; Atatürk’ün Almanya Gezisi 15 Aralık 1917-4 Ocak 1918, Ankara, 1981, s. 1-120.

Kaynak; Ali Güler, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, (AİLESİ, YETİŞMESİ, EĞİTİMİ, FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ)

DİPNOT:

(1) Burada yazılı olmamakla ve kaynaklarda geçmemekle beraber, Atatürk’ün Japonya Büyükelçisinden Japonca dersleri aldığına dair de bilgiler bulunmaktadır. Lakin bu dersler merak kaynaklı ve kısa süreli olduğu kıymetlendirilmektedir. Çünkü Atatürk, büyükelçi ile görüştüğünde kendisine ‘Hocam’ diye seslenmektedir. (Bakınız; Atatürk’ün Japonya’da yaptırdığı cami)

(2) Aysıca Atatürk’ün gençliğinde ve meslek hayatı evlerinde uzun zaman geçirdiği Selanik, Sofya, Trablusgarp gibi yerlerde yerel lisanları (Bulgarca, Arapça, Yunanca vs.) en azından anlama seviyesinde bildiğine de şüphe yoktur. Ama burada bahsedilen diller akıcı konuşma ve anlama ile lisans anlamındadır.

(3) Dil kültürüne meraklı Atatürk’ün yerel lehçeleri de (Kürtçe, Lazca, Zazaca, Çerkezce vs.) dil bilimi incelemeleri kaynaklı olarak en azından kısmen bildiğine şüphe yoktur.

(4) Eğitim almamakla birlikte okuduğu kitaplara ve özel kütüphanesine bakılırsa İngilizce‘ye de aşina olduğu söylenebilir. (Kütüphanesindeki 6 adet İngilizce kitap üzerine notlar almıştır.)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir