ATATÜRKÇÜLÜĞÜN BÜTÜNLEYİCİ İLKELERİ

ATATÜRKÇÜLÜĞÜN BÜTÜNLEYİCİ İLKELERİ

ATATÜRKÇÜLÜĞÜN BÜTÜNLEYİCİ İLKELERİ

Atatürk veya Atatürkçülük ilkeleri her ne kadar altı temel ilke ile tarif ediliyor olsa da tamamı bir bütünün parçalarıdır ve Atatürkçüyüm diyen herkes bunların tamamına inanmak ve desteklemek durumundadır. Bir ilke dahi kişiye hitap etmiyorsa o kimse Atatürkçü değildir, olamaz.

Bütünleyici ilkeler ise bu temel ilkeler arasına sıkışan, ortak ve genel kaideler bütünüdür ki bunlar ilk baştan ortaya konmuş şeyler değil, tümden gelim ile uygulamalar neticesi tespit edilmiş ortak kabul ve gereklerdir.

Bütünleyici veya tamamlayıcı diye adlandırılan bu ilkeler, tüm ilkeler için temel teşkil eden genel ve ortak esaslardır ki bu tamamlayıcı ilkelerin birini dahi inkar etmek veya taraftar olmamak kişinin Atatürkçü inancında yara açar.

Çünkü gaye, ideal ve hedefte kaçınılmaz şart olarak tespit edilmiş bu bütünleyici ilkeler milli olmakla, bağımsız ve birlik olmakla, ülkü birliği yaparak çalışmakla, barışı desteklemekle, diplomasiyi tercih etmekle, insancıl yaşamak ve muamele etmekle, çağdaşlaşma ve medeniyeti tercih etmekle, aklı ve bilimi rehber edinmekle tüm bunları yaparken de insanı sevmek ve hoşgörü göstermekle alakalıdır.

Görüldüğü üzere bu bütünleyici ilkeler hem temel ilkelerin yardımcısı durumundadır hem de ortak insanlık değerleridir. O halde sadece bütünleyici ilkelerin tamamına da temel ilkeler gibi imza atabilenler Atatürkçü olanlardır.

Bağımsızlığı, iradeyi, ahlak ve sevgiyi, akıl ve bilimi reddetmek noktasındakiler ise bırakın medeni veya Atatürkçü olmayı zaten örümcekli kafaları nedeniyle insan dahi olamazlar ki Atatürkçülüğün zaten böyle neferlere de ihtiyacı yoktur.

Bütünleyici ilkeler diye yapılan ve kabul görmüş bir tasnif aşağıya çıkarılmıştır. Burada yazılı olmayan ama bu sekiz madde içinde mütala edilmesi gereken çok daha fazla madde vardır. Lakin bizlerde genel kabule uymak ve tasnifi bu şekilde yaparak, araları ve boşlukları diğer maddelerle kendimiz doldurmak durumundayız.

1) Milli Egemenlik

Tüm savaş, ilke ve inkılapların ana gayesi ve hedefidir. Özellikle Cumhuriyetçiliğin bütünleyici ilkesidir. Milli egemenlik, milletin kendini idare edecek kişileri kendisinin seçmesidir. Halkın kaderine tesir edebilmesidir. Egemenliğin kaynağı milli iradeye dayanır. Milli egemenlik yoksa diğer tüm ilke ve inkılaplar nafiledir, kısa ömürlüdür, sahtedir.

2) Milli Bağımsızlık

Devletin, ekonomiden siyasete, askeri konulardan sanata her alanda hür, serbest ve müstakil olması, baskı ve tehdit altında kalmadan karar alabilmesi, kimseleri gücendirmekten çekinmeden cesur kararlara, kendi başına imza atabilmesidir. Sınırların, vatanın, bayrağın ve halkın emniyet ve bekası ile yakından alakalı bu durumun terki veya geçici de olsa kaybı kabul edilemez. Bu nedenle ilke ve inkılapların en temel gaye ve miraslarından birisi bu tamamlayıcı ilkedir.

Aslen Milliyetçiliğin bütünleyici ilkesidir. Milli bağımsızlık, özgür bir şekilde yaşamayı gerektirir. Milli bağımsızlık, başka bir ülkeye ya da kuruluşa bağlı olmamaktır. Atatürk’ün; “Ya istiklâl, ya ölüm!” sözü, milli bağımsızlığın örneğidir. Esir yaşamaktansa ölmeye razı ve hazır olanların yaşam gayesi ve şeref sancağıdır.

3) Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü

Tüm ilkelerin gayesi birlik olmak, birlikte kalkınmak, ortak kaderi eşit olarak paylaşmak, sevinç ve kederi birlikte yaşamaktır. Bu ülkü birliği ilkesi bu maksatla tasnif edilmiştir ve aslen bu da milliyetçilik ilkesinin bütünleyici ilkesidir.

Milli birlik ve beraberlik, milletçe bir arada yaşamayı ve milletçe birlik olmayı, milletin ortak ideallere bağlanmasını ve birbirini sevmesini, vatanın bölünmez bütünlüğü sağlar.

4) Yurtta Sulh, Cihanda Sulh

Burada kast edilen barış her şeye rağmen barış değil, barışı tamamen inkâr etmek değil, bağımsızlık ve egemenlik haklarımıza zarar gelmediği müddetçe barışı tercih etmek manasınadır. Bu zarar da sadece askeri manada değil, bağımsızlığa kast edecek her türlü girişimi içeren siyasetten spora, ekonomiden askeri konulara kadar geniş bir yelpazededir.

Devletin bekasını ve huzurla devamını sağlamak ilkesi olan bu ilke kuvvetli, bilgili, hazır ve uyanık olmayı gerektirir, sadece yurtta değil, o yaranın elbet bize de bulaşacağı noktasından hareketle tüm dünyada barışın egemen olmasını gaye edinir.

5) Akılcılık ve Bilimsellik

Köhne inanış, batıl itikat, körelmiş alışkanlıklar ve akla ters yaklaşımların terki, bunun yerine modern ve bilimsel çalışmaya dayalı yaşamın yasalaşması ve toplum hayatına girmesi demek olan bu ilke ile hedeflenen kudrete dayalı meşruluğun, hüccet yani akıl ve bilim ile desteklenmediği durumlarda uzun ömürlü olamayacağı düşüncesiyle aklı ve bilimi hayata rehber edinmektir.

Tüm ilkelerin ama öncelikle Laikliğin bütünleyici ilkesidir. Çünkü aklın önündeki asırlık engellerin en büyüğü maalesef yol açan olması gereken ama tekkeler marifetiyle kahredici bir engele dönüşen din alanındadır. Aklı, teknolojiyi, bilimi inkar ettiren bu köhne ve yanlış din anlayışının terki için ter döken laiklik ilkesi bu nedenle bu ilke ile doğrudan ilişkilidir.

Akılcılık sayesinde gerçekler ortaya çıkar. Bilimsellik ile hurafeler ve önyargılar yıkılıp aklın hakimiyeti gerçekleşir. İnkılaplar, akılcılık ve bilimsellik ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Hukuk, eğitim, ekonomik ve sosyal hayat akıl ve bilimin önderliğinde düzenlenmiştir.

6) Çağdaşlık ve Batılılaşma

Burada kast edilen çağdaşlaşma, medenileşme, batılılaşma terimi de her şeye rağmen değildir. Çünkü asli kültür ve tarih terk edilemez, millilik ruhundan feragat edilemez. Hatta bu çağdaşlık ve medeniyetin milli olanı çok daha makbuldür ki millilik ve medeniyet arasında tercih yapılması zorunlu haldeyse tercihler millilikten yana olmalıdır.

Milli egemenlik ve bilinci öne çıkarmaya çalışan ilkeler kapsamında bu ilke evvela İnkılapçılığın bütünleyici ilkesidir. Çünkü yeniliği ve yenileşmeyi hem devlet hem de kişi boyutunda esas alır. Yani tüm kurum, kuruluş ve vatandaşlar gelişime, yenileşmeye, zaman ve mekana ayak uydurmaya hevesli olacaktır ki geri kalınmasın ve diğer devletlere köle – esir olunmasın.

Türk inkılapları çağdaşlaşma ve batılılaşma yolunda yapılmıştır. Çağdaşlaşma ve batılılaşma yolunda laikliğin kabul edilmesi, şapka inkılabı, harf inkılabı, halifeliğin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, soyadı kanununun kabulü, medeni hukukun kabulü, ölçülerde değişiklik gibi çalışmalar yapılmıştır.

7) İnsan ve İnsanlık Sevgisi

Burada öne çıkması gereken konu hoşgörü, tevazu yani itidaldir ki bu aynı zamanda dinin de öncelikli emirlerindendir. Artık millet ve devlet arasında, kişiler arasında ayrım, duvar kalmamış, sağlanan hak ve hürriyetler ile konuşarak veya yasal olarak meselelerin halli konusunda imkanlar çoğalmıştır.

Bu nedenle dilekçe verme hakkı dahi olmayan bir halktan, kanun önünde eşit olan halka uzanan inkılaplar sayesinde artık inatlaşma, yalan imtiyazlar, rüşvet ve torpiller, küslük ve fitneler yerine sevgi ve anlayış ön plana çıkmıştır ki bu hem kişiler arası hem devlet ile kişi arasındadır.

Bu sınırsız af veya suçu yok sayma değildir. Suç işleyen cezasını elbet çekecek ama hoşgörü ve merhamet ön planda olacaktır.

Toplumun temelini insan ve insanlık sevgisi oluşturur. Türk inkılabı insancıldır ve insan sevgisi temel ilke olarak benimsenmiştir. Zaten yüreklere hitap ettiği içindir ki inkılaplar bu kadar uzun soluklu ve geniş kapsamlı olabilmiş, çok kısa zamanda toplumun tamamınca benimsenmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir