ATATÜRK HER YERDE
Mustafa Kemal Atatürk, tarihin yok sayılamayacakları arasında adını altın harflerle liste başına yazdırmış bir asker ve devlet adamıdır ki sadece Türk Milleti için değil tüm cihan için O’nun adı, mertlik, cesaret, öngörü, namus ve inancı ifade eder.
Böyleyken akıl ve bilgi noksanlığında boğulanlar için O’nu tanımamak, eserlerine minnet duymamak ve hatta O’na düşman söylemlerde bulunmak ne dinen ve ne de insanlık gereği caiz ve doğru değildir. Maalesef bu yaşanmakta ve O’nun aydınlattığı karanlıklar göz ardı edilmektedir.
Bu gaflet elbette gerçeği değiştirmemekte, Türk’ün batırıldığı çamurlardan yeşil otlaklara çıkmasına öncülük eden Ulu Önder mazide ve kalplerde altın gibi, güneş gibi parlamaktadır. O gafil ve cahiller görmese, görmek istemese de.
Çünkü Atatürk her yerde, her söz ve oluşta ve her zamandadır.
Hür okunan ezan seslerinin ardında, sokaklarda namus ve erdemiyle gezebilen genç kızların modern kıyafetlerinde, mahkeme salonlarında, kitaplarda, okul sıralarında, içilen suda, hür ve bağımsız olarak medeniyet yolunda koşan tüm bilim yuvalarında, yeşil ormanlarda, sanayi ve tarımda, sporda ve siyasette, milli marşımızda, andımızda, askeri marşlarda, bayram ve törenlerde, sokaklarda, evlerde, tarih kitaplarında, yurt dışı temsilciliklerde, makam odalarında, dev hamlelerde, devasa yatırımlarda, mutlu ve gülen yüzlerde, devletin şefkatli kollarında, güçlü ordumuzun kışlalarında, askere gönderilen vatan evlatlarının uğurlamalarında, açılış törenlerinde, gazetelerde, ekranlarda, kırlarda, köylerde, köy yollarında, uzak diyarlardaki köy okullarında, sulama kanallarında, dev barajlarda, mezralara giden elektrikte, mezun olan üniversite gencinin havaya attığı şapkada hep Atatürk vardır.
Atatürk bir beden veya madde değil maneviyattır, ilkedir, düşünce sistemi ve hayat felsefesidir ki bu anlayış ve idrak yaşamın gelişmesinde, değişerek güzelleşmesinde açtığı çığırla birileri inkar etse de kaçınılmaz olandır.
Çünkü O, güzel, doğru ve isabetli olan her şeyin ilk adı, ilk adımı, ilk fikri ve niyetidir.
Yokluktan varlığa, esaretten hürriyete, karanlıklardan umuda yolculuğun adıdır Mustafa Kemal. Bu nedenle yeni doğan bebeğin kulağına fısıldanan ezan sesinde de, merhumları defnederken okunan ayeti kerimede de O’nun izi ve eseri vardır.
Bugün hür ve bağımsız yaşanabiliyorsa, din ve hayat özgürce yaşanabiliyorsa, izzet ve şeref muhafaza edilebiliyor, güven ve huzurla gece yataklara girilebiliyorsa Atatürk iledir, Atatürk ve dava arkadaşlarının sayesindedir, Atatürk davasına yürekten inanmış Türk milletinin verdiği destek sayesindedir.
Atatürk bir tek bedendir. Atatürk ilke ve inkılapları ise O fikirlere sahip çıkan Anadolu halkının tek yürek olarak geleceğe emin adımlarla yürümesidir. Bu anlamda Mustafa Kemal demek Türk milleti, Türk milleti demek Mustafa Kemal demektir.
Bir önder, lider ve rehber olan Mustafa Kemal, ne ilahtır, ne peygamber, ne akıl hocası, ne de zorba bir yönetici. O, umudu tanıtan, güzel ve doğru olanı anlatan, öğreten, özgürlüğü ulaşılabilir kılan, zorlukları yenmenin yolunu canları feda etmekten geçtiğini ispat edendir.
O, hürriyet ve vatan uğruna sıcak odalarda, süslü makam koltuklarında kağıtlarla, kanunlarla oynayan değil, savaş meydanlarında, halk arasında, bizzat yaşayan, gören, tedbir alan ve güzelleştirendir.
O, köhne ve yanlıştan, yobazlıktan, hurafe ve batıllardan arındıran, cehalete savaş açan, kem gözleri, kötü ve haysiyet yoksunlarını, saltanat tutkunlarını ıslah eden, yedi düveli dize getirendir. O, hak ve hakikati, adalet ve nizamı egemen kılan, egemenliği gerçek sahibi olan halka iade edendir.
O, insanca yaşamayı sağlayan, mal olan kadın ve kızları eşit ve modern görünüme kavuşturan, hukuku adaletle bağdaştıran, kadınlara toplumda ait oldukları yeri kazandıran, ilerleme ve çağdaşlaşmayı mümkün kılandır.
Bu yüzden O, turistik otellerdeki resepsiyonun güler yüzü, üniversite hocalarının baş öğretmeni, oy kullanabilen kadınların anayasal hakkı, 23 Nisanlarda çocukların neşesi, 19 mayıslarda gençlerin “Dağ başını duman almış” türküsüdür.
Atatürk, bu vatanın has ve en değerli evladı, bayrağın, vatanın, hürriyet ve istiklalin temin edicisidir, bu millete Allah’ın bir lütfudur.
O, anlatan öğretmen, dinleyen öğrenci, idare eden müdür, kapıda bekleyen veli, zili çalan görevlidir, eğitimdir, öğretimdir, milli ve güzel olan her şeyin adıdır.
O, kalkınmadır, sağlıklı ve huzurlu yaşamdır, emniyet ve asayiş, mutluluk ve refahtır.
O, önlenen salgın hastalıklar, biten erken ölümler, artık rastlanmayan çocuk ölümleridir.
O, modern sanattır, sinemadır, heykeldir, sinemadır.
O, tramvaylar, uçaklar, havaalanlarıdır.
O, yeşil ormanlar, rüzgar jeneratörleridir.
O, bebek yaşta gelin edilemeyen kızların sevinç gözyaşlarıdır.
O, dedelerin mazisindeki yüce kahraman, torunların dede masallarındaki korkusuz kumandandır.
O, zaferdir, barıştır, diplomasidir, bekadır, güvendir.
O’nun adı, geleceğe güvenle bakmaktır, kulaklarda çınlayan gençliğe hitabedir, onuncu yıl, onbeşinci yıl, ellinci yıl marşlarıdır.
O, “Korkma” diye başlayan milli marşımızın “Korkuları yenen” ulu önderidir, “Hakka tapan milletimin hakkı”, “ne mutlu Türküm diyene” deyişindeki Türklük ruhudur.
O, işe koşturan milyonların sabah güneşi, akşam yorgun eve dönen emekçilerin gönül huzurudur.
O, askerin selamı, vekilin yemini, doktorun hipokratıdır.
O, İstanbul adını Konstaniye’den çevirten, dünyaya Türk’ü tanıtan, dünyada eşi emsali bulunmayan gezici sergi Karadeniz gemisi ile cihana yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtandır.
O, tarım ve sanayi hamleleriyle, inkılaplar ve yatırımlar ile borç içinde yüzen devleti düze çıkaran, eski borçları dahi ödeyen, bu milletin cebindeki servetleri helal ve borçsuz kılandır.
O, tarihtir, dildir, kültürdür.
O, Türklük bilinci ve insanca yaşamdır.
O, laik, Müslüman ve adam olmaktır.
O, Türk ve Müslüman, eğitimli ve çağdaş, modern ve kültürlü, akıllı ve bilime saygılı olmaktır.
Atatürk her yerde, her zaman ışıktır, rehberdir, önderdir.
Çünkü O; “ATA” Türk’tür.
O, sadece duvarları süsleyen bir resim değil, KALPLERİ ISITAN BİR GÜNEŞTİR.