Toplu 10 Kasım şiirleri

Toplu 10 Kasım şiirleri

Toplu 10 Kasım şiirleri

BENİ SEVMEK DEMEK

Yaşatıyor musun devrimlerimi,
Götürebiliyor musun yeni çağlara?
Yazıyı, kılığı, hür düşünceyi
Örnek ediyor musun uluslara?
Atabiliyor musun zihinlerden
Softalık, gerilik, tüm karanlığı?
Adın var mı en yeni buluşlarda?
Köye sokabildin mi aydınlığı?
Sevebiliyor musun düşmanını?
Bolluk mu bir uçtan bir uca vatan?
Derim ki yolumda yürüyorsunuz,
Büyüğünden küçüğüne o zaman..

Halim YAĞCIOĞLU

//////////

GİDİYOR

Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine

Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla

Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar

Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi

Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var
Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var

Siliyor ruhunun ulviliği fani etini
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini

Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça

Orhan Seyfi Orhon

///////////

GİDİŞİNİN O İLK GÜNÜ

Gittin..
Soğuk bir Kasım sabahı
Sessizce
Çok sevdiğin halkınla vedalaşamadan
Ağlamadan, yarınlardan korkmadan
Gittin.. mutlu bir tebessümle.

Dışarıda senden iyilik haberleri bekleyen
Milyonlar.. önce sustu, sonra.. sonrası yok işte
Ağladı, inanmadı, hıçkırdı.. sustu

Yapacak bir şey yok ölüme
Dur durak bilmez ölüm.

Arabalar çok azdı o zamanlar
O azlıkta bile trafik durdu hayat gibi
Kimi kornasıyla selamladı Ata’sını
Kimi tramvaydan inip çöktü çimlere
Türkiye derin bir inanamamazlık içinde
Sustu.. sustu gönüller.

Saatler yürümedi, yalan, söylentidir!
Umutları tükenmedi akşama kadar
Telgraflar bilmem kaç kez dolandı Anadolu’yu baştan başa
Gazeteci çocuklar bağırmadan dağıttılar
O gün.. akşam postasını.

Senden küçükler yaşarken daha
Hainler, satılmışlar yaşıyorken daha
Gitmene razı olamadı gönüller
Gözler.. gözler nereye bakacağını bilemedi bir müddet

Dolmabahçe karanlık, İstanbul karanlık, sabah karanlık
Güneş yükselmek istemedi o gün
Bulutlar saray kıyısından geçmek için kuyrukta saygıyla
O gün dalgalar.. çırpındı sessiz sessiz
Atasının ruhunu, kutsal matemi bozmamak için
Martılar sessiz çığlıklar attı..yutkundular o gün
Dokunmadılar balıklara
O gün.. on kasımdı, karaydı, kapkaraydı

Anadolu uzaktı, görmeden inanmadı
Bir haber, bir duyum, bir söylenti bekledi gün boyu
O kara haber defalarca ulaştı..haykırdı..doğru, doğru, doğru, maalesef
Kaybettik Ata’mızı
O haber köye, kasabaya, mezraya kadar uzandı, şehirlere
Ata veda etmişti sabah 09:05’te
Duran saat Ata’nın saatiydi.. evet Ata veda etmişti hayata
Çok sevdiği vatanına, halkına

Ağaçlar rüzgarla sallanırken
Fısıltıyla konuştu
Bayrak.. o gün gözü yaşlı dalgalandı
O gün güneşin yüzü soluktu..
Rüzgar O’nun üstüne esti,
Saygıyla

Saray halkı perişan, muhafız perişan,
Karyola, dolap, sigara tabakası perişan
Halk perişan, Türk perişan, dünya perişan
Banyodaki tas, yerdeki halı perişan
Bahçede boynu bükük sümbüller, laleler perişan

Dünya tüm parlak Türk zaferlerine rağmen,
Anadolu’dan kovmasına rağmen
Hasta adamı iyileştirmesine rağmen
Sana rağmen, inkılaplarına rağmen,
Yüce Türk milletine rağmen
Orduları aldıkları yenilgilere rağmen
Şapka çıkardı önünde saygıyla..
Dünyanın en büyük liderine son görevini yaparken
Halkı seven, halkla olan, halktan olan, halk dolaşan damarlarında
Türk Ata’sına manşet yaptı yabancı postalar.. o ilk gün

İstanbul..
İstanbul siyah beyazdı o gün
Resimlerin gibi
Yarıya inen bayraklarla
Hep böyle hatırlanacaktı
O sarayda, o İstanbul’da, o kasımda

Askeri, köylüsü, bakanı, memuru
Ne yapacağını bilemedi ilk anlar..bakıştılar
Dualar ruhunu milyonlarca kez okşarken
Yaşlı anaların, bebelerin hıçkırıkları
Sevap oldu yazıldı amel defterine
Mekanın cennet oldu..yaptıklarınla, aldığın dualarla
Şehitler seninle olmaktan gurulanırken
Kıskandı gaziler
Seni yolcu ederken ağladılar

Doğmamışlar, doğacaklar bile inledi ana karnında
Geç kaldım diye yüksündüler hayata
Tekmeleyip durdular beyhude
“Bir gün önce doğabilseydim” diye daha çok ağladılar

O gün hep kara kaldı hafızalarda
Kitaplarda, anılarda saatler siyah beyaz yer aldı
İstanbul yeis oldu o gün, yas doldu
Dolmabahçe en değerli konuğunu kaybederken
Dünya liderini
Mazlum devletler örneğini
Biz anamızı, babamızı kaybettik

Onbir kasıma giremedi Ülkem
Dualar sabaha kadar süsledi geceyi
Ruhuna ulaştı dualar en derinden

Sabah.. yokluğunun ilk sabahı
Güneş daha bir soluk doğdu
Hayat devam etti
Biz.. Seni kalbimize gömdük

Rahat uyu Ata’m
Vatan sana minnettardır

Admin (i.b.)

/////////

10 KASIM TÜRKÜSÜ

Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler
Bozkır ovalarına, Erciyes’e, Ağrı’ya
Ulusun egemen olduğunu
Özgür olduğunu
Haykıracağım, haykıracağım işte
Senin sustuğunca!

Yolunda yürüyeceğim Atatürk;
Ana, baba, oğul, kız
Dere, tepe, bucak, köy
Yeryüzü yaşamalarımla değil
Oralarda, senin gittiğince!

Atatürk! Taşıyacağım
Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al
Senin taşıdığını;
Yurdun gök ülküsü
Dalgalanırken,
Senin bayrağını yücelteceğim.
Senin çıktığınca…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

///////////

ON KASIM’LARDA YÜRÜMEK

Atatürk’üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar
Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım ..

Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım ..

Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım …

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

/////////////////

AĞLAYALIM ATATÜRK’E,  ATATÜRK’E AĞIT

Ağlayalım Atatürk’e
Bütün dünya kan ağladı
Süleyman olmuştu mülke
Geldi ecel, can ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman tanrı bu nasıl hal
Atatürk’e erdi zeval
Memur mebusan ağladı

Atatürk’ün eserleri
Söyleyecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti, vatan ağladı

Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türke terketti
Döndü çarh devran ağladı

Bu ne kuvvet, bu ne kudret
Var idi bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnön’İsmet
Gözlerimiz kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Tükler giydi hep kareler
Semerkantla Buharalar
İşitti her yan ağladı

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşalin askerleri
Ordular tümen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalnız gidenler gelmez
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil, düşman ağladı

Aşık Veysel

////////////

ATAM ANKARA SIRTLARINDA YATAR

Yıl otuzsekiz on kasım perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe
Yaman esmiş Dolmabahçe’den rüzgar

Gerçek olamaz olsa olsa bir düş
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş
Böyle toptan bir yas nerde görülmüş
Beraber ağlıyoruz kurtlar kuşlar

Bu memlekete en çok hizmet eden
Bu aşk ile dağlara gücü yeten
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam Ankara sırtlarında yatar

Cahit SITKI TARANCI

////////////

GİTMESEYDİN.. KEŞKE

Gitmeseydin biraz daha.. kalsaydın
İyileşip dönseydin köşküne
Dolmabahçe’den denize ve İstanbul’a selam edip
Çankaya’ya gelseydin..
Seninle bir on yıl daha açık alınla çıksaydık
Demir ağlarla süsleyip
Muzaffer olsaydık
Sana doyup, seni daha iyi anlayıp, yürüseydik seninle kol kola
Senden daha çok şey öğrenseydik
Daha çok şey öğrenseydi dünya senden
Adamlığı
Yürekliliği
Vatanseverliği
Devlet adamlığını görselerdi onlara nasip olmayan
Seni kıskanmaya devam etselerdi

Biz yetim kalmasak
Sen bizi bırakmasaydın
Bir on yıl daha.. yaşasaydın
KEŞKE ..

Admin (i.b.)

//////////////

BUGÜN KASIMIN ONU

Sabah, sessiz ve soğuk
Sarı yapraklar yok olmaya yüz tutmuş yerlerde
Çıplak kalmış ağaçlar, öksüz
Bugün kasımın onu

Bir hüzün var havada,
Bulutlar neşesiz, güneş daha az sarı ve sıcak
Gökyüzünün mavisi solgun
Bugün kasımın onu

Uçmuyor kuşlar, meleşmiyor kuzular
Toprak soğuk ve sert,
Dereler akmamak için direnmede
Bugün kasımın onu

Saatler gitmek istemiyor ileriye
Vurmamak dokuzu beş geçeyi
Gözler nemli, dudaklar titrek, kalpler hepbirden buruk
Bugün kasımın onu

Vapur sesleri susmuş, sessiz gitmekte takalar
Evlerin bacalarından çıkan dumanlar bile çileli
Ulusum Ata’sını özlemiş, onu arar gözleri
Bugün kasımın onu

Admin (i.b.)

//////

EBEDİYYET YOLUNDA

Fecre benzettiği bayrakla kefenlenmiş Ata,
Çıktı bir kor gibi mermer kapısından sarayın.
Gönlümüz, bayrağı öğrendiği günden beri ta,
Duymamıştır bu kadar hüznünü yıldızla ayın.

Gidiyor, gizleyerek sır gibi bizden sesini,
Çıkıyor, ilk olarak bir yola Başbuğ bizsiz.
Biz ki dünyada bırakmazdık onun gölgesini,
Bu ne hicranlı seferdir ki beraber değiliz.

Sen ki Gayya’ya düşen bir nice milyon Türk’ün
Dehşetinden sararırken yüzü yaprak yaprak,
Onu bir anda çevirmiştin ölümden daha dün,
Tunç elin, yalçın iradenle, kolundan tutarak..

Ve bugün bir nice milyon geliyor bir yere de
Ebedî yolculuğundan seni döndürmek için,
– Seni hicranlı yolundan alıkoymak nerede? –
Gücü ancak yetiyor kabrine yüz sürmek için!

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

////////////

İÇİM ACIYOR, YUTKUNUYORUM

Ağlamayayım diyorum
Ata’m kalbimde diyorum
Unutamam diyorum
Dayanamıyorum.

İçim acıyor, yutkunuyorum
Hatırlıyor, hisleniyorum
Hatırladıkça 1938 kasımlarını
Duygulanıyorum

Geri dönmezsin biliyorum
Mümkün değil biliyorum
Seni kalbimden silmeyeceğim diyorum
Ağlıyorum

O anıtkabir bahçesini görsen diyorum
Akın eden bebeleri, dedeleri gör diyorum
Kalk bir bak sana kalpten bağlıyız diyorum
İç çekiyorum

Bayrak yarıya inerken kalk gel istiyorum
Saygı dururken hayat beş geçe saygı atışını gör diyorum
Her atış gönlüme bıçak gibi giriyor diyorum
İçim acıyor, yutkunuyor, ağlıyorum..gururla.. diyorum.

RAHAT UYU ATA’M
BİZLER NÖBETTEYİZ
EMİNSİN
B İ L İ Y O R U M….

Admin (i.b.)

//////////////

MUSTAFA KEMAL’LER TÜKENMEZ

Tükenir elbet gökte yıldız, denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez

Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün geçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez

Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez

Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona herşeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın Kasım’larda Fatih’ler Kanunî’ler ölmez
İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez

Halim YAGCIOGLU

////////////

ONSUZ

Ah işte duyuyorum mesut günler içinden,
Sana “Sevimli yüzün asla solmasın” diyen,
Bütün adınla dolu sevinç şarkıları,
– Sen öldüğün için mi şimdi bayraklar yarı?

Ah işte görüyorum seni gördüğüm günü,
Altından, alkışlarla geçiyorsun bir tak’ın,
O gün bana gelmiştin babamdan daha yakın,
Meğer duyacakmışım bir sabah öldüğünü.

Meğer görecekmişim bir sabah gidişini,
İstanbul’un önünden son defa geçişini,
Bizler seninle nasıl, ah nasıl beraberdik,
Bizler ki az sıkılsak “O başımızda” derdik.

Nasıl yok bileceğiz, o güzel güneş yüzü,
Ana, baba değil bu, bizler Ata öksüzü,
Tatmadık, bilmiyoruz bu bambaşka yarayı,
Öğret bize yarabbi, ah O’nsuz yaşamayı..

Ziya Osman SABA

//////////

SAAT HALA 09:05

Saat 09:05
Ata’m gözlerini kapatmış ilelebet
Nur içinde yatsın
Geride yüce bir milleti öksüz bırakarak
Ağlatarak, inandırarak, moral vererek
Gözleri kapanmış..
Saat 09:05

Yıllardan 1938, 10 Kasım’dayız
Dolmabahçe önünden geçenler
Servisten, dolmuştan inenler
Koşuyor saray kapısına
ATA’dan haber veren kağıt asılı kapıda
İnsanlar ağlıyor..yiğidine
Hayırlı haber bekliyorlar ya..nafile.. zaman dolmuş
Görevi teslim edip, gençlere bırakıp Cumhuriyeti dinlenme zamanıdır..
İstanbul, Dolmabahçe, Anadolu kan ağlıyor..

Bir on sene daha, bir sene daha, bir ay daha
Yaşasan, gitmesen, iyileşsen
Duaları sarıyor camileri, evleri, vatanı
Dualar yarım kalıyor 10 Kasım’da
Gidiyor dünyanın en büyük insanı..veda ediyor..

Aradan yıllar geçiyor..sene 2009 Kasımdayız yine
Saat 09:05
Ata’yı anarak bakıyoruz vatana bu yılın penceresinden
Nerede zaferler, nerede kovulmuşlar, itilmişler Ege’ye nerede?
Dışarıda değiller, içimize kadar girmişler..
Silahla değil bu kez..parayla, entrikayla, kandırmayla, tehditle
İçimize kadar sokulup, bizi bir kez daha anlaşmaya zorlamak için..

Ata’m biz buradayız..dayanacağız..
Cumhuriyeti de Vatanı da bayrağı da Türkçeyi de
Koruyacağız..
Sana layık olmak için durmadan dinlenmeden, yorulsak ta
Çalışacağız..
Saat hala 09:05
Zaman ilerlese de, sensiz olmayacak
Zaman sensizse, biz olmayacağız
Seni yaşatırken yaşayacağız
Sen rahat uyu..

Vatan sana minnettardır..

Admin (i.b.)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir