On Kasım Atatürk’ü Anma günü hakkında kompozisyon
Tüm ölümler erkendir lakin Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı millet için en erken olanıdır.
Milletçe yok olmanın eşiğinden dönmenin, dirilip ayağa kalkmanın, hür ve bağımsız yaşamanın, çağdaş ve eşit hürriyetle tanışmanın, şahsiyetli ve övgüye değer Türk adını haykırabilmenin, geleceğe güvenle bakabilmenin adı olan Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 tarihinde gözlerini hayata kapadığında henüz 57 yaşındaydı.
Canı veren ve alan Yüce Allah’tır. Acizane isteklerimiz ise beyhude arzulardır. Lakin Ulusça gönlümüzden geçen bu dinmez sevda maddiyatta mümkün olmasa bile maneviyatta daima mümkündür ve Atatürk gönüllerde daima baki kalacaktır.
Bizler O’nu anamız, babamız, atamız gibi sevip baş tacı etmekle, örnek ve rehber almakla daima ölümsüzlük mertebesine yerleştirmiş bir milletiz ki bu kıvanç sadece bize has değil tüm mazlum halklara da aittir.
O, hayatın tüm alanlarında sınırsız bir hayal gücüne, isabetli öngörülere, şaşmaz tahminlere, başarılı kararlara, cesur girişimlere imza atan, araştırıp öğrenen, bilime değer veren, aklı ön plana alırken vicdanının sesini dinleyip, geleneklere de ters düşmeyi istemeyen bir liderdi.
O esir olmuş halkın Yunan işgali ile değil Osmanlı Saltanatı esnasında asırlardır zaten esir yaşamakta olduğunu haykıran ve Kurtuluş savaşını sadece Yunan’a karşı değil aynı zamanda ve daha çok Saltanat’a karşı da veren bir önderdi. Çünkü O biliyordu ki topraklardaki işgaller bitse de beyinlerdeki işgaller asla bitmez. Bu yüzden aslen ve daha fazla beyinleri aydınlığa çıkarmaya gayret edip, medeniyetin her alanında örnek olmaya gayret gösterdi.
Aydınlanmanın sonraki zamanlarda zor durumlara düşmemek ve aşağılanmamak için tek yol olduğunu gayet iyi bilen Atatürk, topluma bilim ve akılın yolunu işaret ederek gelecek çağlara da ışık olmayı başarabilen bir önderdir.
Silahlı mücadeleyi ve kazanılan zaferleri, sonraki inkılaplar için başlangıç noktası kabul eden ve asıl mücadelemiz şimdi başlıyor diyebilecek kadar cehalete savaş açmış bir dâhiydi.
O, öğretmenlere, gelecek nesilleri yetiştirme görevi verip, onları medeniyet ordusunun neferleri olarak tanımlayacak kadar yüce bir öngörü ve istikrar sahibiydi.
Atatürk, istikbali göklerde aratacak kadar, dünya milletlerinin o anki sınırlarının aynı kalamayacağını yıllar önce tahmin edebilecek kadar, daha kurtuluş savaşı yaşanırken eğitim kongreleri yapabilecek ve yurt dışına tahsil için öğrenci gönderecek kadar ileri görüşlü bir eşsiz devlet adamıydı.
O, vefalı, merhametli, sadık, dürüst, çalışkan, namuslu, devlet malına el uzatmayan, israfa savaş açan, liyakat aşığı bir yüce şahsiyetti. Hasımlarına bile şayet liyakat sahibiyseler devlette görev vermekten çekinmeyecek kadar adildi ve kendi akrabalarını dahi kayırmaktan nefret eden, torpil yapmaya düşman bir haysiyet örneğiydi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm bu yaşam felsefesi, millete örnek olmakta elbette gecikmedi ve Cumhuriyet’in asıl başarısı da bu sayede temin edilebildi.
Namusa, liyakata, dürüstlüğe değer ve kıymet veren, bilgi ve aklı ön plana çıkartan, çalışmanın kıymetini kavrayan Türk milleti, Atatürk’ün örnekliği sayesinde çok kısa zamanda devasa işler yapmakta da başarılı oldu ve dünya tarihinde görmediği bir atılıma şahit oldu. Üstelik tüm bu yapılanlar sıfır sermaye ile tamamlandı ve enflasyon yaşanmadan bitirilen dünya tarihinde tek savaş Kurtuluş savaşı olarak kayıtlara geçti.
Kısaca, Yüce Atatürk’ün bedeni mahiyeti ölümlü, fikir ve ilkeleri ölümsüzdü.
Bu nedenle dünyada ölümsüz tek lider Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu nedenle, Cumhuriyet temelleri en sağlam yönetim şeklidir, halka en uygun olandır.
Bu yüzden yaşamın her alanında sayısız zaferler kazanılmıştır.
Bu yüzden Türk milleti geleceğe güvenle bakma hakkına sahiptir.
Atatürk Cumhuriyeti ile mukayese edildiğinde dünya üzerindeki hiçbir millete nasip olmayacak nice kahramanlıklar, fedakarlıklar, başarılar bu sayededir.
Atatürk milletinin kendisine olan inancından, kendisinin Yüce Allah’a ve bilime olan inancından ilham almış, kaderin kendisine çizdiği yolda çocukluğundan itibaren hem değişik kültürlerle tanışmış, hem sayısız zorluklar yaşamış, hem onlarca memleket görerek tecrübe ve görüşünü artırmış, hem doğu ve batı arasındaki devasa uçurumları birlikte yaşayarak sentezleyebilmiştir. O, esaret ve özgürlüğü bir arada yaşamış, vefa ve ihanetleri birlikte solumuştur.
Yüce Türk milleti kişiler değil ilkelerle yönetilen, Cumhuriyet ile var olan, esaret nedir tanımayan, milli egemenliği için ölümü göze alan, Türk ve Müslüman bir devlettir, halktır, varoluş ve umuttur.
Ve tüm bu güzellikler Atatürk’ün manevi mirası iledir ki her on kasımda andığımız, özlediğimiz, aradığımız da bu manevi hazdır, özlemle karışık hüzündür.
Nice 10 Kasımlar daha Atatürk’ümüzün maddi bedeni olmadan yaşanacak ama manevi Atatürk daima yanı başımızda olacaktır.
Milletinin başında, arkasında değil yanı başında olan Atatürk, cephede en önde, inkılaplarda en önde olmakla örnek olmayı da hak edendir.
Nice 10 Kasımlar bu yüzden Atatürk’ün manevi yönünü, düşünce ve ilkelerini anlamaya çalışmakla, tatbik etmekle, hayata yansıtmakla geçmelidir.
Çünkü ölümsüz olan bu fikirlerdir, geleceğin garantisi ve umudu Atatürkçülük denen “Atatürk’ü anlama ve hayata yansıtma felsefesi”dir.
Bu millet O’na minnet borçludur, O’nun izinden gitmeye bekası ve hürriyeti için mecburdur, O’nun gibi düşünmeye gelecekte de var olmak için zorunludur.
Ruhun şad olsun Yüce Atatürk. Vatan sana minnettardır.