Medine Kahramanı Fahrettin (Türkkan) Paşa

Medine Kahramanı Fahrettin (Türkkan) Paşa

“Fahreddin Paşa daha sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdıran bir komutandır.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

Türk asker ve diplomat olan Fahrettin (Türkkan) Paşa 1868 yılında Bulgaristan’ın Rusçuk (bugünkü adı ile Ruse) doğdu. Annesi Fatma Adile Hanım, babası sise Mehmed Nahid Bey’dir. Kız kardeşi Sabiha Hanım, Osmanlı Devleti’nin siyasi isimlerinden birisi olan Ali Haydar Paşa ile evlenmiştir. Fahrettin Paşa ise 1900 yılında Ayşe Sıdıka Hanımefendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Süphiye Türkkan, Mehmed Selim Türkkan, Mehmed Orhan Türkkan, Ayşe Nermin Türkkan ve Ayhan Türkkan adlı çocukları olmuştur. Çocuklarından en son Ayşe Nermin Türkkan 1997 yılında hayatını kaybetmiştir. Günümüzde hiçbir çocuğu yaşamamaktadır.

Fahrettin Paşa Osmanlı Ordusu’nun 1916 ve 1919 yılları arası Medine Müdafii’sidir. Fahrettin Paşa’nın adı 1934 yılında getirilen Soyadı Kanunu ile Ömer Fahreddin Türkkan olmuştur.

93 Harbi’nden sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. 1878’de Harp Akademisi’nde eğitime başlayan Fahrettin Paşa 1888 yılında mezun oldu. Mekteb-i Harbiye’yi birincilikle bitirdi. Erkan-ı Harbiye Mektebi’ni bitirdikten sonra 1891 yılında Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle göreve başladı.

İlk olarak Osmanlı 4. Ordu’da Ermenistan sınırında görev yaptı. 1908’de İstanbul’a geri dönen Fahrettin Paşa, Osmanlı 1. Ordu’ya katıldı. 1911 – 1912 döneminde Libya’ya gönderilen Fahrettin Paşa, Balkan Savaşı patlak verince Çanakkale Cephesi’nde 31. Alay komutanı oldu. Çatalca savunmasında ve Edirne’nin geri alınışı’nda görev aldı.

I. Dünya Savaşı başladığında 4. Ordu’ya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul’da bulunuyordu. 12 Kasım 1914 tarihinde Mirliva ünvanı alan Fahrettin Paşa, Halep’te bulunan 4. Ordu’nun komutan yardımcısı olmuştur.1915 yılında 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi. Bu bölgede iken hem tehcire tabi tutulan Ermenileri yerleştirmesiyle uğraştı aynı zamanda Urfa, Zeytun, Musadağı ve Haçin’deki Ermeni isyanlarını bastırdı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Mekke Emiri Hüseyin Bin Ali, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir isyanın hazırlıkları içerisindeydi. Cemal Paşa’nın emri üzerine Fahrettin Paşa 23 Mayıs 1916’da Medine’yi savunmak için harekete geçti. 17 Temmuz 1916’da Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanı ilan edildi.

Özellikle I. Dünya Savaşı sırasında çıkan Şerif Hüseyin İsyanı’nda zor şartlar altında Medine’de yönettiği 2 yıl 7 ay süren Medine Müdafaası ile bilinmektedir. “Medîne Müdâfii”, “Türk Kaplanı”, “Çöl Kaplanı”, “Medine Kahramanı” lakaplarıyla anılır.

Fahrettin Paşa, Medine’de Osmanlı İmparatorluğu’na karşı İngilizler’in yanında saf tutan asi Araplar tarafından kuşatıldı. Fakat Fahrettin Paşa, kuşatmaya rağmen hiç yılmadan ısrarcı bir biçimde savaştı. Yalnızca Medine’yi savunmakla kalmadı ve ayrıca Hicaz Demiryolu hattını, Hicaz Ordusu’nun sabotaj saldırılarına karşı da korudu.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğratılması ile beraber 30 Ekim 1918’de Osmanlı ve İtilaf Devletleri arasında Mondros Mütarekesi imzalandı. Fakat Fahrettin Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun imza attığı Mondros Mütarekesi’ni tanımadı ve reddetti.

Osmanlı’nın hezimetini ve Peygamber emanetlerinin terkini içine sindiremeyen Fahrettin Paşa, Medine Kuşatması sırasında korumasındaki birçok önemli tarihi eseri, kutsal değerleri ve yazınları trenle gizlice İstanbul’a gönderdi.

Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği günden sonraki 72 gün boyunca Medine’yi savunmaya devam etti. Osmanlı İmparatoru 6. Mehmed, Fahrettin Paşa’yı emirlere itaat etmemesi sebebiyle ordudan attı. Fahrettin Paşa, daha fazla şehit verilmemesi için kutsal eserlerin sevkini takiben kendi askerleri tarafından Mavera-i Ürdün Emirliği’nin Kralı I. Abdullah’a teslim edildi ve 9 Ocak 1919’da tutuklandı. Tutuklanmasının ardından savaş esiri olarak önce 27 Ocak 1919 tarihinde Mısır’a daha sonra da 5 Ağustos 1919 tarihinde Malta’ya sürgün edildi.

Sürgün sırasında, savaş suçlularını yargılamak üzere İtilaf Devletleri tarafından İstanbul’da kurulan Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi adı verilen mahkemece ölüme mahkum edildi. Ancak Ankara Hükümeti’nin ve Atatürk’ün gayretleriyle 8 Nisan 1921 tarihinde Malta’dan kurtulduktan sonra Eylül 1921 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Ankara’ya geldi, orduya katıldı. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney Cephesi’nde Fransız Ordusu’na karşı savaşan Türk kuvvetlerini birleştirmekle görevlendirildi. Anadolu’da Yunan ve Fransız güçlerine karşı mücadele etti.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından (Fransızlarla Ankara Antlaşması’nın imzalanmasıyla güneyde savaş sona erince) 9 Kasım 1921 tarihinde TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin Afganistan’daki ilk Kabil Büyükelçisi olarak atandı. Kabil’de 1922 ve 1926 yılları arası görev yaptı. Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı.

1936’da Ferîk-i sânî (Korgeneral) ünvanı alan Fahrettin Paşa daha sonra ordudan emekli oldu. 22 Kasım 1948 tarihinde bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat etti. Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığına defnedildi.

ÇEKİRGE OLAYI

Büyük komutan Fahrettin Paşa, bir taraftan Medine’nin geleceğini düşünürken diğer taraftan gıda sıkıntısına karşı çözüm yolları arıyordu… Hicaz Demiryolu’nun Medine’ye yakın istasyonlarının düşman eline geçmesi nedeniyle şehre erzak girişinin kesilmesi ve isyancıların Medine Kalesi’ni muhasara etmesi üzerine direnişin en zor günleri başlamıştı. Medine açlıkla boğuşurken çok ilginç bir olay yaşanır. Şehir çekirgeler tarafından istila edilmiştir. Herkes durumu endişe ile karşılarken Fahrettin Paşa, askerlerini toplayarak; Peygamber Efendimiz döneminde de Hicaz’da çekirge istilasının yaşandığını ve sahabenin çekirge yediğini söyleyerek durumu bir fırsata dönüştürmek istemiştir.

Askerlerine, Hz. Peygamber’in “İki ölünün ve iki kanlının yenmesi bize helal oldu.” şeklindeki hadisini hatırlatan; “iki ölü balık ve çekirge, iki kanlı dalak ve karaciğerdir.” diyen Fahrettin Paşa, çekirge yemenin sünnet olduğunun altını çizerek askerlerini buna alıştırmak için şu bildiriyi yayınlamıştı: “Çekirgenin serçe kuşundan ne farkı var? Uçar, yeşilliklerle beslenir, temiz ve taze olan yiyecekleri yer… Hicaz, Yemen, Asir Araplarının başlıca gıdası çekirgedir. Bedeviler sağlamlık ve çevikliklerini çekirgelere borçludurlar… Hekimlerimiz de çekirgenin şifa verici ve besleyici olduğundan bahsediyorlar…” diyerek Peygamber Efendimiz’in kabrini düşmana teslim etmemek için yaşadıkları bu sıkıntı karşısında Allah’ın kendilerine bir lütufta bulunduğunu ifade etmiştir. Fahrettin Paşa’nın bu açıklamalarıyla askerimiz kavurma niyetine çekirge yemiş, çekirge unundan ekmek yapmış, çekirge kurusunu da çerez gibi yiyerek bir süre bu şekilde beslenmiştir.

 70 GÜN DAHA…

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. Anlaşma gereği Medine’nin 48 saat içinde düşmana teslim edilmesi gerekir. Fahreddin Paşa beyninden vurulmuşa döner. Haberi önce kimseye söylemez ama kötü haber çabuk yayılır. Askerin morali bozulur ama o yüreğinin sesine kulak verir ve askerini Hz. Peygamber’in kabri önünde toplar. Onlara seslenir. Fahrettin paşa son cümlesini gözyaşları içerisinde söyler. Birden sanki gök gürler yer yerinden oynar. Askerin tekbir sesleriyle sallanır Peygamber’in kenti. Fakat bu aşk ve şevkle tam 70 gün daha savunur asker Medine’yi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir