GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR

GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR

2 Ekim 1911’de Osmanlı’dan Trablusgarp’ın teslim edilmesini isteyen İtalyanlar, ret cevabının verilmesi üzerine ertesi gün şehri bombardımana başladılar. 6 Ekim’de ise şehri işgal ettiler. 4 Ekim’de Tobruk, 16 Ekim’de Derne, 17 Ekim’de Hums, 20 Ekim’de Bingazi işgal edildi. Böylece İtalyanlar Kuzey Afrika’nın bu bölümündeki bütün önemli noktaları ele geçirmiş oldular. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Osmanlı Devleti, Trablusgarp’ta eldeki mevcut imkânlarla işgale karşı konulmasına karar verdi.

Savaş çok zor ve ümitsiz şartlarda gerçekleşecekti. Trablusgarp’taki mevcut kuvvetlere silah ve cephane yollamak imkânsız gibiydi. Böyle bir hengâmede her kafadan bir ses çıkarken, Afrika’daki son Osmanlı vilayetini savunmak için resmiyette Harbiye Nezareti’nin bilgisi dışında, Osmanlı ordusunun vatansever genç subayları çeşitli sahte kimlik ve kıyafetlerle, türlü yollardan Trablus’a, Bingazi’ye, Derne’ye gelmeye başlamışlardı. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın da desteğiyle İstanbul’da alınan karar göre, Arapçanın tüm lehçelerini anadili gibi konuşan, Kuzey Afrika’yı iyi tanıyan Teşkilat-ı Mahsusa’dan Kuşçubaşı Eşref, Kahire’ye gidecek ve takma adlarla Mısır’a gelecek olan gönüllü subayları Trablusgarp’a geçirmek için gerekli teşkilatı kuracaktı.

Gönüllü subaylar dikkat çekmemek için küçük gruplar halinde hareket edeceklerdi. Amaçları oradaki mevcut kuvvetleri bir araya getirerek özellikle Osmanlı’ya sadık yerli kabilelerden faydalanmak suretiyle muharip güçler oluşturmaktı. Trablusgarp’ta vatan savunmasına koşan subaylar arasında Binbaşı Enver Bey(Paşa), Kolağası Mustafa Kemal, Fuat Bey (Bulca), Nuri Bey (Conker), Ali Fethi Bey (Okyar, Paris Ataşe Militeri), Halil Bey (Enver Bey’in amcası), Nuri Bey (Enver Bey’in kardeşi), Ekrem Bey (Müşir Recep Paşa’nın oğlu), Albay Neşet Bey ve isimlerini sayamadığımız yüzlerce gönüllü vardı.

Bu subayların Trablus, Bingazi ve Derne’de örgütlediği kuvvetlerle direniş başlamış oldu. Yerli halk, özellikle de Trablusgarp’ta oldukça etkin konumda bulunan Sünusi tarikatına mensup kimseler, bütün güçleriyle Osmanlı subaylarının emrindeydiler. Bu arada Mısır halkı da direnişe büyük destek veriyordu. Tunus ve Mısır yoluyla erzak vs. gönderiliyordu.

Enver Bey ve arkadaşlarının Trablusgarp’taki çalışmaları sonucunda meydana gelen bu güçlerle Trablusgarp savunması üç ana bölgeye ayrıldı. Trablus komutanlığı: Kurmay Albay Neşet’e, Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver’e, Ethem Paşa’ya ait olan Derne Komutanlığı da Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal’e verildi.  Enver Bey, bütün kuvvetlerin genel kontrolünü ise kendi üzerine aldı. Ekim ayı sonuna gelindiğinde savaşın başında 500-600 kişiyi bulmayan yerli direniş kuvvetleri, kısa zamanda 20.000 kişiye ulaştı.

Buradaki Müslüman Araplar, Enver Bey’e padişahın ve halifenin damadı olduğundan dolayı, olağanüstü bir saygı ve sevgi gösteriyorlardı. Bu konuda Enver Bey, bir dostuna yazdığı mektupta, “burada valiler atayabilmeme bende şaşırıyorum, Araplar hürriyet kahramanı Enver Bey’i tanımıyorlar ama halifenin damadına saygı gösteriyorlar” diyordu.

Bütün Trablusgarp’ı kolayca işgal edebileceklerini düşünen İtalyanlar şehirlerden iç bölgelere girmeye başlayınca Osmanlı subaylarının ve Şeyh Ahmet Sünusi gibi kendi liderlerinin emrindeki yerli kuvvetler üstün İtalyan güçlerine karşı başarı ile karşı koydular ve İtalyanları 1 yıl süren savaşta, kıyı şeridinden içeriye geçirmeyerek adeta kıyıya çivilediler. Trablusgarp’ı müdafaa etmek için meydana getirilen Türk-Arap dayanışması da böylece başarıya ulaşmış oldu. Türkler ve Araplar mukavemet ile yetinmeyerek taarruza da geçtiler. Fakat İtalyanlar donanmaları sebebiyle buralardan çıkarılamadılar. Böylece İtalya, Trablusgarp’ta kesin bir başarı sağlayamadı.

Savaş devam ettiği sırada 7 Ekim 1912’de Balkan Savaşı başlayınca Osmanlı Devleti, İtalya ile 18 Ekim 1912’de Uşi (Quchy) anlaşmasını imzalayarak Trablusgarp’tan çekilmek zorunda kalmıştır. Harbiye Nezareti’nin bölgedeki subayların dönmelerini emretmesi üzerine, Enver Bey ve arkadaşları barış anlaşmasını tanımayarak mücadeleye devam kararı vermişlerdir. Hatta hareketlerinin Osmanlı Devleti’ne zarar vermesi durumunda kendilerinin devlete isyan etmiş asiler olarak gösterilmesini istemişler ve burada bağımsız bir devlet kurmak için çalışmaya başlamışlardır.

Fakat Balkanlar’dan gelen kötü haberler üzerine kendilerine orada daha fazla ihtiyaç olduğu anlaşılınca Enver Bey, istemeyerek de olsa çok sevdiği ve krallığım dediği Bingazi’den ayrılmak zorunda kalmıştır.  Buradan ayrılmayan Osmanlı subayları ise Aziz Bey ve Yüzbaşı Reşit Bey komutasında hareketlerinin sorumluluğu kendilerinde olmak üzere görevlerine devam etmişlerdir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir