Fenerbahçe ve Kurtuluş Savaşı, Sinan Meydan

Atatürk ve Fenerbahçe

Fenerbahçe ve Kurtuluş Savaşı, Sinan Meydan

MAZİNDE BİR TARİH YATAR

Büyük Olmak Başka Şeydir

Üç büyüklerin büyüklüğü, şampiyonluk sayılarıyla, alınan kupalarla ve kazanılan maçlarla ölçülen bir büyüklük değildir; üç büyüklerin büyüklüğü; Çanakkale Savaşı’nda verdikleri şehit futbolculardan, Kurtuluş Savaşı’nda işgal kuvvetlerine karşı kazandıkları maçlarla Türk insanına aşıladıkları umuttan, silah ve cephane yokluğunda İstanbul’dan gizlice Anadolu’ya silah kaçırarak Mustafa Kemal ATATÜRK’E verdikleri destekten gelen bir büyüklüktür. Üç büyüklerin formaları, sadece siyah beyaz, sadece sarı kırmızı ve sadece sarı lacivertle boyanmamıştır; o renklerlerin yanında bir de kimsenin göremediği, ama formalara işlemiş bir de kan kırmızısı vardır. Nitekim daha çok üç büyüklerden oluşan Milli Takım formasında karşımıza çıkar o kan kırmızısı…

Bu nedenle üç büyüklere “saldırırken”, “küfrederken”, “hakaret ederken” çok dikkatli olmak gerekir. Yoksa maazallah “O forma kutsaldır…” tezahüratında olduğu gibi o kutsal forma bir gün sizi çarpar!…

Şimdi gelin GS ve BJK’nin kutsal formalarını “saygıyla” bir kenara koyup, FB’nin o kutsal formasından söz edelim; söz edelim ki, salyalı ağızlarıyla FB’nin kurmasal yapısına saldıran kendini bilmez medya maymunları “kiminle dans ettiklerini” anlasınlar!

Atatürk’ün Fener’e Verdiği Görev

Kurtuluş Savaşı’nın gizli kurtuluş planlarını yapan Mustafa Kemal Atatürk, Fenerbahçe Spor Kulübünü ziyaret etmiş, Kulp yöneticilerinden Mustafa Elkatip Bey’in de aralarında bulunduğu yöneticilerle üç saat süren gizli bir görüşme yapmıştı.

O gün o görüşmede konuşulanlar, üç yıl sonra anlaşılacaktır: İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Harringtün, “FB’lileri Anadolu’daki milliyetçilere silah kaçırmakla suçlayıp” kulübü kapatacaktı.

Mustafa Kemal, kulüpten ayrılmadan önce maroken kaplı kulüp defterine şu unutulmaz satırları yazmıştır:

“Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mahzar-ı takdir olmuş bulunan asar-ı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve ebedi hamiyeti tebrik etmeyi vazife etmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir.

Takdirat ve tebriklerimi buraya kayd ile mübahiyim.

3 Mayıs 1334 (1918) Mustafa Kemal”

Mustafa Kemal öğleden sonra kulüpten ayrılmıştır. Ancak ayrılırken bir kayıkla karşıya geçmek istemiştir. Amacı buradan kıyıları takip ederek Anadolu’ya silah kaçırmanın mümkün olup olmadığını bizzat tecrübe etmektir.

Mustafa Kemal, Mustafa Elkatip Bey’in çektiği kayığa binerken geri dönmüş ve Başkan Sabri (Toprak) Bey’e bakarak, “FB’ye ebedi muvaffakiyetler dilerim” demiştir.

O günkü toplantıda Mustafa Kemal, FB’ye Anadolu’ya silah kaçırma görevi vermişti.

Fener’in İşgal Yıllarındaki Politikası

FB, Kurtuluş Savaşı’nın gizli örgütlerinden Mim Mim Grubu gibi örgütlerde koordineli bir şekilde çalışarak Kurtuluş Savaşı’nın en önemli ayaklarından birini oluşturmuştur.

Nitekim, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihinde FB’nin Altıyol’daki kulüp binasında çok özel bir toplantı yapılmıştır.

FB’nin önde gelen yöneticilerinden Ali Naci Karacan ve bazı arkadaşları bir yıl kadar önce Mustafa Kemal’in de oturduğu o masanın etrafında oturtarak, işgal boyunca FB’nin izleyeceği politikayı tartışmışlardır.

O toplantının sonunda alınan kararlar, FB’nin işgal İstanbul’unda toprak sahalarda yapacağı maçların artık “ulusal çıkarlara” hizmet edeceğini göstermektedir.

Ali Naci Karacan, o gün aldıkları kararları sonradan şöyle açıklamıştır:

“1. FB’yi Mütareke döneminin İstanbul’a döktüğü işgal kuvvetlerine mensup takımlarla çarpıştırarak, mümkün olduğu kadar galibiyetlere sevk etmek.

2. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve bilhassa Rumlar, Ermeniler ve bunların muhtelifleriyle yapılacak maçları gazetelerde mümkün olduğu kadar anlatarak, FB’yi milli bir mücadele bayrağı haline koymak ve halka sevdirmek

3. Bir taraftan ve mütemadiyen maçlar ve diğer taraftan bu maçların gazetelerde propagandasını yaparak büyük kitlelerin futbola karşı alakasını hareketlendirmek….”

Özetle, Kurtuluş Savaşı yıllarında FB aynı anda iki maça birden çıkacaktı:

Hem Dereağzı’ndan Anadolu’ya gizlice silah ve cephane kaçırarak Kurtuluş Savaşı’na sürekli lojistik destek sağlayacak, hem de İstanbul’a işgal güçleriyle ve azınlık takımlarıyla yapacağı karşılaşmaları kazanarak halkın moralini yükseltip, ulusun kırılan onurunu bir nebze de olsa onaracaktı.

Aslında “vatan savunması” FB’nin kuruluş felsefesiydi…

Kuruluş Tüzüğündeki 2. Madde’nin Sırrı

1900’lerin başında Osmanlı Devleti emperyalist bir kuşatmayla çevrilmişti. Ruhen ve bedenen sağlıklı gençlere çok ihtiyaç vardı. FB’nin Enver Bey ve Zeki Bey gibi vatansever kurucuları bu durumun farkındaydı. FB’yi kurarken hem Abdülhamit istibdadına karşı mücadele etmeyi hem de sporla uğraşan sağlıklı genç nesillerin yetişmesini amaçlamışlardı.

1913 yılında İkdam matbaası tarafından basılan FB Tüzüğü’nün 2. maddesinde kulübün kuruluş amacı şöyle ifade edilmişti:

“Madde 2: Kulübün takip ettiği amaç ve gaye memlekette bedeni ve fikri terbiyenin yayılmasına çalışmak ve vatan gençlerini vatanın korunmasına, zorluklara ve askeri seferberliklere alıştırmaktır.”

Balkan ve Çanakkale Savaşlarında BJK ve GS liler gibi cepheden cepheye koşan FB’liler, şimdi de bir ölüm kalım savaşında Kurtuluş Savaşı’nda mücadele edeceklerdi.

Belki de dünyada ilk kez bir futbol kulübü, bir ulusun bağımsızlık mücadelesinde bu kadar büyük bir etkiye sahip olacaktı.

FB Dereağzı’ndan Anadolu’ya gizlice silah kaçırırken İngiliz işgal kuvvetlerinin baskınına uğramış ve bu baskın sonunda iki futbolcusu “şehit” olmuştu.

Bu olaydan sonra FB Başkanı Sabri Bey de Malta adasına sürgün edilmişti. Mustafa Kemal’in arkadaşlarından Sabri (Toprak) Bey’i en çok kahreden esir olmak değil, İngiliz askerlerinin Moda’daki evini basıp onu çocuklarının gözleri önünde yaka paça dışarıya sürüklemeleriydi. O anı ömrü boyunca hiç unutmayacaktı.

Sabri Bey, daha sonra Kurtuluş Savaşı’na katılacak ve Posta Telgraf Müdürü olarak görev yapacaktı.

FB’nin bir numaralı kurucu üyesi Enver Bey, vatan ve hürriyet mücadelesi veren bir vatanseverdi. FB’yi de bu amaçla kurmuştu. Kulüp sayesinde gençleri bilinçlendirmeyi amaçlıyordu.

Enver Bey, Kurtuluş Savaşı yıllarında Sirkeci Gümrük Baş Müdürlüğü yapmıştı. Aslında bu görev sadece bir kamuflajdı; onun gerçek görevi Anadolu’ya silah ve cephane kaçırmaktı. Gümrük sorumlusu olması silah kaçırma işinde büyük kolaylık sağlıyordu. İngilizler bir süre sonra onu da yakalayacaklardı.

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sırasındaki büyük yararlılıklarından dolayı İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen Enver Bey’e “Korkusuz Türk” unvanını verecekti.

FB’nin 1921 yılındaki başkanı Şehzade Ömer Faruk Efendi’ydi. İstanbul Hükümeti ve Osmanlı Padişahı Vahdettin İngilizlerle birlikte Milli Hareketi yok etmek için çabalarken, FB’li şehzade Ömer Faruk Efendi, Milli Harekete katılmak için Anadolu’ya geçmişti.

Ege’de Kuvayı Miliyeci kılığında Yunanla savaşan “Efe Başvekil” Şükrü Saraçoğlu’nu da unutmamak gerekir tabi…

FB tarihinde, FB’ye sızan Doktor Nazım gibi Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları da olmuştur kuşkusuz, ama bu bünye onları çok fazla barındırmamıştır…

İngilizlerin Fener’den Çektiği

FB, Kurtuluş Savaşı yıllarında, adeta üzerine ölü toprağı serilen, işgal altındaki İstanbul’un tek gurur ve neşe kaynağı haline gelmişti..

Çünkü FB, işgal İstanbul’unda İngiliz-Fransız işgal takımlarıyla 50 maç yapmış, bunların 41’ini kazanıp 4’ünde berabere kalırken sadece 5’ini kaybetmiştir. Bu maçlarda düşman filelerine 193 gol atan FB sadece 37 gol yemiştir. FB, ayrıca Ermeni ve Rum takımlarıyla yaptığı 16 maçın da tamamını kazanmıştır. Toplam 66 maç yapan FB, bunların 57’sini kazanmış, sadece 5’ini kaybetmiştir.

Bazı FB’lilerin gizlice Anadolu’ya gizlice silah kaçırdıkları, bazılarının elde silah cepheden cepheye koştukları dikkate alınacak olursa FB’nin yetersiz kadrosuyla işgal takımlarına karşı elde ettiği başarının boyutları çok daha iyi anlaşılacaktır.

Uzun ve yorucu ve acımasız savaş yılları ülkeyi olduğu kadar futbol takımlarını da yıpratıyordu.Cepheye giden futbolcular birer ikişer şehit ve gazi olunca ligler çocuk yaştaki futbolcularla oynanmaya başlamıştır. FB’de 14-16 yaşları arasında çok sayıda genç futbolcu vardı.

Bu maçlarda sadece top oynanmıyor, her seferinde vatanın gerçek sahipleriyle işgalciler kapışıyordu.

FB’nin işgal güçlerinin takımlarına karşı kazandığı maçların zafer haberleri, dönemin gazetelerinde geniş yer alıyordu. Ve bir strateji dehası olan Mustafa Kemal, bu zafer haberlerinin yer aldığı gazeteleri Türk cephelerine ulaştırıyordu.

O günlerin FB’sini Ali Naci Karacan şöyle anlatmıştır:

“Mütareke döneminde halkın işgal kuvvetlerine hıncı o derece idi ki FB’nin hemen her Pazar giriştiği bu maçlar, daha doğrusu ‘futbol oynuyorum’ diye yaptığı o milli kavgalar, inanılmaz bir ilgi uyandırdı.

“FB öyle müthiş bir silindir haline geliyor ve maç yapa yapa öyle idmanlı oluyordu ki, karşısında bu ecnebi takımlarından bir tanesi bile dayanamıyor ve sahaya çıkmaları ile birlikte kalelerine üzüm salkımları gibi goller asılı kalıyordu. Karşımıza çıkan işgal kuvvetlerini yenince bu sefer onların karmalarını yapmaya, karşımıza bu şekilde çıkmaya sevk etti. Ayrı ayrı o kadar kolay yeniyorduk ki, maçların biraz enteresan olabilmesi için onları birbirleriyle anlaşarak kuvvetlendirmeye biz sevk ediyorduk. Sevk ediyorduk ve yeniyorduk.

Mütareke’nin o elim günlerinde ıstıraptan bunalmış halka, bu galibiyetlerin ne büyük teselli teşkil ettiğini, ancak o maçlarda bulunanlar anlayabilir….”

General Harrington Fener’i Kapattı

İşgalci İngilizlerin Anadolu’daki kabusu Mustafa Kemal, İstanbul’daki kabusu ise Fenerbahçe’ydi.

Bu nedenle İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Harrington, İstanbul’daki kabusundan kurtulma planları yapmıştı.

İşgalcilere İstanbul’u dar eden, kazandığı maçlarla Türk halkının milli hislerini okşayan, ulusa yeniden öz güven kazandıran FB’yi etkisiz hale getirmek gerekiyordu.

İşte tam da o günlerde General Harrington’un kulağına, FB’nin Derağzı’ndan Anadolu’daki Millicilere silah ve cephane kaçırdığı haberi gelmişti.

General Harrington beklediği fırsatı bulmuştu.

İşgal kuvvetleri, 1920 Haziranı’nda Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki kulüp binasını basıp sıkı bir arama yapmıştır.

Aramadan sonra kulüp boşaltılmış ve kapısına kilit vurulmuştur.

İngiliz Kuvvetleri, kulüpten ayrılırken yöntemcilerden Ömer Nazım Bey’in eline bir bildiri tutuşturdular.

General Harrington, imzasını taşıyan bildiride FB’ye yönelik şu suçlamalar vardı:

1. Fenerbahçe Spor Kulübü, İttihat ve Terakki Fırkası’nın bir şubesi olup spor maskesi altında siyasi faaliyette bulunmaktadır.

2. Fenerbahçe, Müttefik kuvvetlere karşı düşmanca duygular beslemekte ve bunu her fırsatta ifade edip ahaliyi kışkırtmaktadır.

3. Kulüpte yuvalanan bazı kimseler, Anadolu’daki asilere silah ve mühimmat sevk etmektedir.

4. Görülen lüzum üzerine, Fenerbahçe Spor Kulübü süresiz olarak kapatılmış ve azaları her türlü sosyal faaliyetten men edilmiştir.”

General Harrington, FB’den ebediyen kurtulduğunu düşünürken hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşmıştı.

İstanbul’un işgaline bile sessiz kalan Müslüman ahali, FB’nin kapatılmasına karşı olağanüstü bir tepki göstermişti.

İşgalcileri destekleyen gazeteler bile FB’nin kapatılmasını eleştirerek bunun Anadolu’daki Milli Harekete güç vereceğini yazmışlardı.

Kulüp Başkanı Şehzade Ömer Faruk Efendi ve bazı saraylılar araya girerek FB’nin açılmasını sağlamışlardı..

Mim Mim Grubu, FB’yi kapatan General Harrrington’un bu davranışını cezasız bırakmamaya karar vermişti. Öyle bir şey yapacaklardı ki, İngiliz generali önce işgal güçlerine sonra da tüm dünyaya rezil olacaktı.

Mim Mim Grubu’ndan Topkapılı Cambaz Mehmet, General Harrington’un otomobilini çalarak İnebolu üzerinden Mustafa Kemal’e göndermişti… Birkaç hafta sonra Mustafa Kemal o otomobilin üzerinde görüntülenmişti.

Atatürk’ün Futbol Stratejisi

Savaş ve strateji dehası Mustafa Kemal, kurtuluş savaşı yıllarında gerçekten de futboldan bir silah olarak yararlanmıştı. Mustafa Kemal, Fenerbahçe’nin Anadolu’ya silah kaçırması ve işgalcilerle yaptığı maçlar dışında, büyük taarruz öncesinde de “futboldan” yararlanmıştır.

Mustafa Kemal, Büyük Taarruz’dan bir ay kadar önce ordu takımları arasında bir futbol turnuvası düzenlemiştir. Bu turnuvanın final maçını seyrederken savaş planlarını silah arkadaşlarıyla paylaşmayı planlamıştır.

Yunanlılar, Mustafa Kemal’in bu futbol ilgisi karşısında “Kemal yenileceğini anladı, şimdi de futbola merak saldı” diyerek onunla dalga geçerken, Charles H. Sherril, anılarında bu maçtan şöyle söz etmiştir:

“ Bu büyük futbol maçıyla ilgili haberler, gazetelerde ön planda yer alıyordu. Bu durumdan Yunanlılar da hoşnut görünüyordu. Zira Türk ordusunun hiç olmazsa yakın bir gelecekte herhangi bir harekatta bulunması söz konusu olmayacaktı. Çünkü Türkler şimdilik yalnızca futbolla ilgileniyordu.”

28 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal, 1. ve 2. ordu arasında oynanacak final maçını izlemek için Akşehir’e gelmiştir.

Mustafa Kemal, İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Yakup Şevki Paşa ile birlikte sadece maçı izlememiş, savaş planlarının ayrıntılarını da konuşmuştur. Böylece düşman hiç bir şeyden kuşkulanmadan Büyük Taarruz hazırlıklarına son şekil verilmiştir.

30 Ağustos 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal’in önderliğinde Yunan ordusunu bozguna uğratan Türk ordusu, imkansızı başarıp Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştır.

Harrington Kupası

İngilizler, Mustafa Kemal’i yenme şansını kaybetmişlerdi, ama yine de ellerinde son bir şans vardı: gitmeden önce FB’yi yenerek acılarını biraz olsun hafifletmek istiyorlardı. İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington İstanbul’u şöyle bir ağız tadıyla işgal ettirmeyen FB’den giderayak intikam almak istiyordu.

Harrington gazetelere verdiği ilanlarda kendisine güvenen bir Türk kulübüyle, İngiliz Gardlar Karması’nın maç yapmak istediğini belirtmişti. İlanda ayrıca, kazanan takıma özel olarak yaptırılan Harrington Kupası’nın verileceği belirtilmişti.

Haber aynı gün İstanbul’un diline düşmüştü: Kahvehanelerde, camilerde, Tepebaşı ve Taksim Bahçelerinde ve boğazın öteki tarafında Moda’da, Üsküdar’da herkes bu maçı konuşmaya başlamıştı.

Bu ilanı FB kendisine yönelik bir maç daveti olarak algılamış ve İngilizlere aynı gün şu yazılı cevabı vermişti:

“İstanbul ve Havalisi Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı Cenab-ı Alisi’ne;

Fenerbahçe Spor Kulübü, bütün kulüplere vaki davetinize muttali olmuştur. Kulübümüz, arzu duyulan futbol maçını, yine arzu buyrulan gün ve saatte yalnız kendi kadrosuyla oynamaya hazır ve cevabınıza muntazır olduğunu cenab-ı alilerine bildirmekle kesbi şeref eyler.”

FB bir kere daha işgal kuvvetlerine meydan okuyordu: Kendi kadromla, nerede istersen orada, ne zaman istersen o zaman!…

Maçın adı konmuştu: Gardlar Karması-Fenerbahçe

Harington, Gardlar karması’nın dünyaca ünlü İngiliz Çelse kulübünden getirttiği dört futbolcuyla takviye etmişti.

İstanbul bu haberle çalkanıyordu.

Kurtuluş Savaşı, İstanbul’un kurtuluşu, Lozan görüşmeleri unutulmuş, herkes bu maça kilitlenmişti.

Maçın önemi, diğer takımları da harekete geçirmiş, FB’nin ezeli rakibi GS, başta Aslan Nihat olmak üzere en iyi birkaç futbolcusunu FB’ye vermeyi teklif etmiş, ancak FB, ezeli rakibine teşekkür ederek bu maça kendi kadrosuyla çıkacağını belirtmiştir.

Maç, 29 Haziran 1923’te Taksim Stadı’nda oynamıştır.

Fenerbahçe, Gardlar Karmasını 2-1 yenmiş ve Harrington Kupası’nı almıştır. Bu kupa bugün FB Müzesi’nde sergilenmektedir.

İşgal kuvvetleri giderayak FB’den unutamayacakları bir tokat yemişti.

Zafer haberi kısa sürede Türkiye sınırlarını aşmış ta İsviçre’ye kadar gitmişti.

Lozan Görüşmelerini yürütmek için İsviçre’de bulunan İsmet Paşa, FB’nin İngiliz Gardlar Karması’nı yenerek Harrington Kupası’nı aldığını duyunca çok sevinmiş ve bir telgrafla FB’yi tebrik etmiştir:

İsmet Paşa’nın FB’ye gönderdiği telgraf şöyle bitiyordu:

“Heyetimiz adına meserretle gözlerinizden öperim… İsmet.”

Ergenekoncu Fenerbahçe!

Aradan yıllar geçti, Türkiye çok değişti!

Bütün bu dönüşüme inat, her hafta milyonların kalbini çarptıran Fenerbahçe, aynı kaldı: Hala o Dereağzı’nda Anadolu’ya silah kaçıran, hala o İngiliz-Fransız takımlarını Taksim Stadı’nda yenen, hala o Atatürk’ün ziyaret ettiği ve şeref defterini imzaladığı FB olarak varlığını sürdürdü…

Türkiye’de nice kurumlar “Atatürk”ün adını bile anmaktan korkarken Fenerbahçe, tribünlerinde, şanlı tarihine yakışır bir şekilde, hep o “ATAM İZİNDEYİZ” pankartı asıldı.

2006 yılında UEFA kupasında FB bir İspanyol takımıyla eşleşince İspanyol basını, “ATATÜRK’ÜN TAKIMIYLA OYNAYACAĞIZ” diye manşet attı.

2008 yılında FB Şampiyonlar Ligi’nde Sevilla ile oynarken Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” afişi açıldı.

Ve dönüştürülen Türkiye’de birileri “direnen” FB’den fena halde rahatsız oldu.

29 Mart 2009 Pazar günlü Taraf gazetesi şöyle bir manşetle çıktı:

“Ergenekon Fenerbahçe’de…”

Haberde;

“Ergenekon Fener-Sevilla maçında Şükrü Saraçoğlu stadına Mustafa Kemal’in askerleriyiz afişi astırmış.” denildi.

Türkiye’nin “dönüştürülme sürecinde” Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olan herkese yapıştırılan “Ergenekoncululuk” damgası bu seferde Fenerbahçe’ye yapıştırılmıştı.

FB’yi Silivri’ye tıkmak çok kolaydı!

Nasıl olsa bu ülkede paçalarından fanatizmi akan bir futbol dünyası, olayları irdelemeden üzerine atlayan bir basın ve dizilerle beyni sulandırılmış bir halk, bu operasyona kolayca inanacaktı…

***

Diyelim ki FB’li bazı yöneticiler gerçekten de suçlu!

Diyelim ki FB’nin şampiyonluğu elinden alındı!

Diyelim ki FB ikinci lige düşürüldü!

Ne değişir?

“Çamura düşmekle altın değerinden ne kaybeder!”

FB, ne Aziz Yıldırım’dır, ne Şekip Mosturoğlu’dur, ne Emenike’dir ne de başka biridir! Hiçbir şahıs FB’yi bağlamaz! Çünkü FB Türkiye’dir, Türkiye FB’dir: FB’nin yaşadıklarını Türkiye, Türkiye’nin yaşadıklarını FB yaşar!

Bir FB’li olarak inadına ve gururla, Şükrü Saraçoğlu’ndaki o pankartı okuyorum:

“Atam izindeyiz!”

Sinan MEYDAN, 7 Temmuz 2011, İlk Kurşun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir