Atatürk’ün serveti ve vasiyeti
Ulu Önder’in yaşamı ve ilkelerinden rahatsız olan, kurduğu Cumhuriyet ile sorunu olan kesimin sıkça dile getirdiği husus O’nun muazzam servetidir ve bugün dahi bu servetin vasiyet ile belirlenmiş ve uygulanmakta olan haline itirazlar söz konusudur. Oysa memleketini her şeyden çok seven, mal varlığının çoğunu özel kanunla hazineye, kalan mirasının küçük kısmını geride bıraktıklarına ama çoğunu siyasi parti (CHP) kontrolünde ve fakat gelirleri TDK ve TTK’na aktarılmak üzere bırakan Yüce Atatürk’ün servetinin kaynağı ve bu servetin nerelere ve ne maksatla devredildiğini değerlendirmek gerekir.
O mümtaz insanın harama el sürmeyeceği, kanunsuz iş yapmayacağı, aksine devletin çıkarlarını herşeyden üstün tutacağı malumdur. Hal böyleyken O’nun servetini sıralayıp, sonunda izahta bulunmadan akılları karıştırmaya çalışmak ve şaibe yaratmayı düşünmek en hafif tabiriyle terbiyesizlik ve hadsizliktir.
Tarih ve nutuk iyi okunmalı, gerçekler gözardı edilmemelidir.
Atatürk’ün mal varlığının iki kaynağı vardır. Biri, Hindistan’dan Millî Mücadeleye yardım için Atatürk’ün şahsına gönderilen paradır. «Hindistan’dan gönderilen paranın 500- 600. 000 lira civarında bulunduğu sanılıyor.
Atatürk, bu paranın 500. 000 lirasını Büyük Taarruzdan önce, maliyenin karşılayamadığı bazı özel giderler için Garp Cephesi Kumandanlığı emrine vermişti. Zaferden sonra bu 500. 000 liranın 380. 000 kusur lirası, bir bakanlar kurulu kararı ile kendisine geri verildi. Bu paranın 250. 000 lirası, Atatürk’çe Türkiye İş Bankasına sermaye olarak verilmiştir.
Yine bu paranın bir kesimiyle çiftlikler satın alındı. İkinci kaynak, Mısır eski Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın Türk uyrukluğuna girmesi münasebetiyle, Cumhuriyet Halk Partisine bağışladığı 900. 000 lira civarındaki paradır.» ( 2)
Atatürk, sözü edilen ekonomik teşebbüslerinin yanı-sıra İş Bankası’nın kuruluşuna sermaye koyarak katılmış. Çeşitli şirketleri teşvik etmiştir. «Atatürk’ün Vasiyeti» eserinde, M. Leventoğlu, hisse senetlerinin bulunduğu İş Bankası hesabının Atatürk’ün adına açılmış olmakla beraber onun kişiliğiyle ilgisi bulunmadığını, Atatürk’ün bu hesaptan kişisel hiçbir harcama yapmadığını belirtmektedir. (3)
Atatürk, çoğunu ölümünden bir süre önce hazineye devredeceği çeşitli çiftliklerin, fabrikaların, imalâthanelerin kurucusu ve sahibidir. 1936 da hazineye bağışladığı örnek çiftliklerin büyüklüğü, toplam olarak 154. 720 dönümü bulmaktadır.
Atatürk’ün bağışladığı ziraî ve sınaî kuruluşlar şunlardır:
«Ankara’da Orman. Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Takar, Etimesgut, Çakırlar çiftliklerinden meydana gelen Orman Çiftliği;
Yalova’da Millet ve Baltacı çiftlikleri, Silifke’de Tekir ve Şövalye çiftlikleri, Dörtyol’da portakal bahçesi ve Karabasmak çiftliği, Tarsus’da Puloğlu çiftliği.
1- Bunlarda mevcut arazi :
a) 582 dönüm çeşitli meyva bahçeleri.
b) 700 dönüm fidanlık, buralarda meyvalı meyvasız muhtelif yaşlarda ve çeşitlerde 650. 000 fidan vardır.
c) 400 dönüm Amerikan asma fidanlığı. Burada 560. 000 kök bağ çubuğu vardır.
d) 220 dönüm bağ. Burada 88. 000 adet bağ çubuğu cardır.
e) 370 dönüm çeşitli sebze yetiştirmeye elverişli bahçe.
f) 220 dönüm 6. 600 ağaçlı zeytinlik.
g) 27 dönüm 1. 654 ağaçlı portakallık.
h) 15 dönüm kuşkonmazlık.
i) 100 dönüm park ve bahçe.
k) 2. 650 dönüm çayır ve yoncalık.
l) 1. 450 dönüm yeni tesis edilmiş orman.
m) 148. 000 dönüm ziraata elverişli arazi ve mer’alar.
Yekûn: 154. 720 dönüm arazi.
2. Bina ve tesisat:
a) 45 adet büyük ve küçük idare binası ve ikametgâh, bütün mefruşat ve demirbaşlarıyla beraber.
b) 7 adet 15. 000 baş koyunluk ağıl.
c) 6 adet Aydos ve Toros yaylalarında tesis edilen mandıralar.
d) 8 adet at ve sığırlara mahsus ahır.
e) 7 adet umumî ambar.
f) 4 adet hangar ve sundurma.
g) 4 adet lokanta, gazino ve eğlence yerleri,
i) 2 adet çeşitli imalât yapan fırın.
k) 2 adet çiçek ve tezyinat (süsleme) nebatı yetiştirmeğe mahsus yer.
Yekûn: 51 bina.
3.Fabrika ve imalathaneler :
a) Bira Fabrikası: Senede 7. 000 hektolitre çeşitli bira yapacak kabiliyete, bütün müştemilâtıyla ve bütün işletme levazımı ve mütedavil kıymetlerle beraber.
b) Malt Fabrikası: Senede 7. 000 hektolitre biraya, kâfi gelebilecek miktarda malt imaline kabiliyetli, bütün müştemilâtı ve işletme levazımı ile beraber.
c) Buz Fabrikası: Günde dört ton buz yapma kabiliyetinde, bütün mûştemilâtı ve işletme levazımı ile beraber.
d) Soda ve Gazoz Fabrikası: Günde 3. 000 şişe soda ve gazoz yapma kabiliyetinde. Bütün müştemilatı ve mütedavil kıymetleriyle beraber.
e) Deri Fabrikası: Senede 14. 000 çeşitli deri imaline elverişli bütün müştemilât ve mütedavil kıymetleriyle beraber.
f) Ziraat Aletleri ve Demir Fabrikası
g) Biri Ankara’da diğeri Yalova’da olmak üzere iki modern süt fabrikası: Her ikisi günde ayrı ayrı 15. 000 litre pastörize süt ve 1. 000 kilo tereyağ işlemek kabiliyetindedir. Bunlar da bütün müştemilât ve işletme levazımı ve mütedavil kıymetleriyle beraber.
h) Biri Ankara’da diğeri Yalova’da iki yoğurt imalâthanesi.
i) Şarap İmalâthanesi: Yılda 80. 000 litre şarap imaline elverişli bütün müştemilât ve mütedavil kıymetleriyle beraber.
k) İki taşlı elektrikle işler bir değirmen bütün müştemilâtı ve mütedavil kıymetleriyle beraber.
l) İstanbul’da bulunan bir çelik fabrikasının yüzde kırk hissesi.
m) Biri Orman Çiftliğinin, biri Tekir Çiftliğinin olmak üzere her biri 15 er bin teneke beyaz peynir, 600 teneke tuzluyağ yapmağa elverişli iki imalâthane, bütün işletme levazımatı ile beraber.
4.Umumi Tesisat :
a) Biri Ankara’da diğeri Yalova’da kurulu iki tavuk çiftliği.
b) Yalova’daki çiftliklerde iki hususi iskele ve liman tesisatı.
c) üçü Ankara’da ve ikisi istanbul’da beş satış mağazasının bütün tesisat ve demirbaşları.
d) Orman Çiftliğinde: Hususi sulama tesisatı, kanalizasyon, telefon tesisatı elektrik tesisatı, küçük beton köprüler, hususi yollar, içme su tevziatı şebekesi.
Yalova Çiftliklerinde : Hususî su tesisatı, telefon tesisatı, elektrik tesisatı, küçük beton köprüler ve yollar.
Silifke Tekir Çiftliğinde : ‘Hususî sulama tesisatı, beton köprüler.
e) Orman Çiftliğinde kurulu çiftlik müzesi ve ufak mikyasta hayvanat bahçesi tesisatı, bunların işletme levazımı ve bütün demirbaşları.
5. Canlı umumî demirbaş:
a) 13. 000 baş koyun. Kıvırcık, Merinos, Karagül, Karaman ırklariyle bunların melezleri.
b) 443 baş sığır. Simental, Hollanda, Kırım, Jersey, Görensey, Halep yerli ırklariyle bunların melezleri, yeni üretilen Orman ve Tekir cinsleri.
c) 69 baş İngiliz, Arap, Macar, yerli ve bunların melezleri, koşum ve binek atları. 58 çoban merkebi.
d) 2. 450 baş tavuk Legorn, Rodayland ve yerli ırklar.
6. Umumi cansız demirbaş;
a) 16 adet traktör, 13 adet harman ve biçer döğer makinesi ve bilcümle ziraat işlerini görmekte bulunan ziraat alet ve edevatının tamamı.
b) 35 tonluk bir adet deniz motoru, Yalova Çiftliğinde.
c) 5 adet çiftliklerin nakliye işlerinde çalıştırılan kamyon ve kamyonet.
d) 2 adet çiftliklerin umumî servislerinde çalıştırılan binek otomobili.
e) 19 adet çiftliklerin umumi servislerinde çalıştırılan binek ve yük arabası.» (1)
(1-2) Mazhar Leventoğlu, Atatürk’ün vasiyeti, zikreden: F. Naci.
(3) Mazhar, Leventoğlu, Atatürk’ün vasiyeti, zikreden: D. Avcıoğlu, Türkiye’nin düzeni.
Kaynak Kitap; İsmail Cem, “Türkiye’de geri kalmışlığın tarihi”, Dokuzuncu baskı : Nisan 1986 Başaran Matbaası, İstanbul
Atatürk’ün servetinin kaynağı
Atatürk’ün mal varlığının bir kısmı kendisinin ziyarete gittiği illerde hediye edilen evlerdir. Bir kısmı ise kurtuluş savaşından sonra boşalan arazilerin kurtuluş savaşında yollanan yardım paralarıyla çiftliklere dönüştürülmesiyle kazanılmıştır. Bu çiftlikler resmi olarak Atatürk’ün gibi gözükse de gerçekte millete aittir.
Atatürk Orman çiftliğinin hikayesine ise şöyledir;
Kurtuluş savaşı sonrasında ülkede en önemli sorunlardan biri açlıktır. Yıllardır süren savaşlar mileti yorgun düşürmüş, arazileri tahrip etmiş, çiftçiliği öldürmüştür. Bu da savaş sonrasında üretim sıkıntısını doğurmuştur. Atatürk kurtuluş savaşının devam ettiği günlerden beri tarım üzerinde kafa yormuş çalışmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise milletine tarım konusunda örnek olmak için bir örnek çiftlik kurma kararı almıştır. Çiftlik için kaynak kurtuluş savaşında Hindistan’dan gelen yardım paralarından sağlanmıştır. Çiftliğin nasıl kurulduğunu o dönemde Atatürk ile beraber çalışan ziraatçı Tahsin Coşkan şu şekilde anlatmaktadır :
“Ankara’nın çevresinde bir yer ararken, en az bugünkü çiftlik yeri üzerinde durmuştuk. Burası tabiatın hiç cömert davranmadığı, bakımsız, hastalıklı, sarı ve insanı bakarken bedbin eden bir hâlde idi. İçinde şimendifer geçen geniş arazinin bataklık yerlerinde şehrin hayatını zehirleyen di. Tetkikler bittikten sonra neticeyi Büyük Şef e arz ettik. Atatürk elleri ile bugünkü çiftliğin ve etrafta yaşayanları kendi gibi renksiz ve hasta yapan sazlıklar, birer sıtma kaynağı halinde i olduğu yeri işaret ettiler. Burayı gezdiniz mi? Buranın bir çiftlik kurulması için bulunması lazım gelen vasıflardan hiçbirini taşımadığı bataklık, çorak, fakir bir yer olduğu hakkındaki müşterek kararımızı söyledik.
Atatürk’ün bize cevabı şu oldu: İşte istediğimiz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında hem batak hem çorak hem de fena yer. Bunu biz ıslah etmezsek kim gelip ıslah edecek? (Atatürk Çiftlikleri (1939), s. 12-13; “Atatürk Orman Çiftliği”, Türk Ticaret Almanağı, sayı 4, Mayıs 1956.)
Atatürk özellikle çiftliği bataklık olan bir yere kurmak istemiştir. Çünkü hem milletine en zoru göstermek istemiş hem de Anadolu’nun en bataklık bölgesinde bile tarım yapılabileceğini ispatlamıştır. Çok kısa bir sürede ”yapılması mümkün değil” denilen çiftlik kurulmuş ve ilk meyvelerini vermiştir. Modern tarımın ilk örneklerine başlanmış, yerli tahıl ürünleri yetiştirilmiş, hayvancılığa el atılarak bir çok hayvan türü yetiştirilmiş, insanlar burada hem çalışmış hem de üretilen ürünlerden ucuz fiyata yararlanmıştır. Kısacası Atatürk Orman çiftliği kısa zamanda halkın kendi tahılını buğdayını , hayvanını yetiştirdiği ve yetiştirdiği üründen faydalandığı bir sosyal çiftliğe dönüşmüştür. O dönemki şartları düşünürsek Cumhuriyetin kurulmasından 2 yıl sonra böyle bir çiftliğin kurulması ve halkın kendi malını üretmesi bir mucizedir.
Atatürk çiftliğin sadece tarım yapılan, üretilen bir çiftlik olmasıyla yetinmemektedir. Ayrıca bu çiftliğin bir sosyal tesis olmasını istemektedir. Bunun için Hermann Jansen ve Ernst Egli adında iki Alman şehir plancısını Ankara’ya çağırmış, çiftlikle ilgili projelerini anlatmıştır. Jansenn ve Egli’nin çizdiği projeler şöyledir :
Projelerden de görüldüğü gibi Atatürk’ün istediği sadece tarım yapılan bir çiftlik değil aynı zamanda insanların vaktini geçirebileceği, sosyalleşebileceği, eğlenebileceği, öğrenebileceği bir sosyal tesistir. Bu amaç doğrultusunda lokaller, kameriyeler, lokantalar, yüzme havuzları, hamamlar, yeşil alanlar, piknik yerleri gibi insanların gezeceği vaktini geçirebileceği yerler inşa edilmiştir. İnsanlar Ankara’nın göbeğinde inşa edilen Marmara ve Karadeniz havuzlarında yüzme keyfini yaşamıştır
Atatürk sahip olduğu çiftliklerin kendi ayakları üzerinde durabildiğini gördükten sonra 1933 yılında tüm çiftliklerini hazineye devretme kararı almıştır. Fakat kanunlara göre yasal mirasçısı kız kardeşi Makbule hanım yaşadığı için mal varlığını hazineye tamamen devretmesi mümkün değildir. Atatürk ne yapıp edilip buna bir çare bulunmasını istemiş ve 12 Haziran 1933 tarihinde Atatürk’ün mal varlığını hazine bağışlayabileceği kanun meclisten geçmiştir. Kanun şöyledir:
(Kabul Tarihi: 12.6.1933, numarası: 2307.)
Madde 1: Gazi Mustafa Kemal Hazretleri’nin, Kanunu Medeni’nin 452. maddesi dairesindeki tasarrufları, mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olup, bütün mallarında muteberdir.
Madde 2: Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir.
Madde 3: Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
12 Haziran 1933 te çıkarılan bu kanunla Atatürk mal varlığını hazineye bağışlamıştır. Devir işlemleri 12 Haziran 1937 de tamamlanmıştır. Devir işlemlerinin nasıl gerçekleştiğini Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın anılarından okuyalım.
1937 senesi Mayıs ayı içindeydi; memleket dışında bir vazife ziyaretine çıkacak ve ilkin Paris’e uğradıktan sonra Almanya’ya gidecektim. – Çocuk! Çabuk gel, gel de artık şu çiftliklerin devir işini halledelim. Biliyorsun ben 1927 senesinde, Büyük Nutkumu verdiğim celselerden birinde TBMM’ye bunların partiye ait olduğunu söylemiştim. Bu itibarla devir esnasında hükümetten, parti için bir miktar para alırsak iyi olacaktır. Bakalım İsmet Paşa’nın avdetinde meseleyi onunla da görüşeceğim, en münasip şekli o zaman kararlaştırırız (Hasan Rıza Soyak- Atatürkten Hatıralar Yapı Kredi Yayınları 2004 s. 651)
Hasan Rıza Soyak görüşmenin devamını şu şekilde anlatmaktadır :
“Ben Paris’ten Almanya’ya geçmek üzere hazırlanırken Ankara’dan nöbetçi yaver telefon etti. Atatürk’ün Almanya seyahatimi geriye bırakarak derhal yurda dönmekliğimi emrettiğini bildirdi. Hemen o akşam yola çıktım. İstanbul’a vardığım gün Atatürk’da buraya gelmişti ve birkaç saat sonra Karadeniz yoluyla doğuya doğru bir seyahate çıkmak üzere idi Kendisi ile karşılaşınca, İnönü ile konuştuktan sonra çiftlikleri, bütün tesis ve varlıklarıyla, hazineye hibe etmeye katı karar verdiğini söyledi ve bana şu talimatı verdi. Son akşam Ankara’ya git; mevcudu tespit edip, bir listesini yap. Ayrıca başvekilliğe tarafımdan bir mektup hazırla. Mektup müsveddesini İsmet Paşa’ya gösterip ve mutabakatını al, sonra bana telgrafla bildir… Ankara’da emirleri dairesinde bir mektup ve bir liste hazırladım. Müsveddeyi Başbakan’a okudum, muvafık buldu. Ankara’dan mektubu ve listeyi telgrafla Trabzon’da bulunan Atatürk’e arz ettim”(Hasan Rıza Soyak- Atatürkten Hatıralar Yapı Kredi Yayınları 2004 s. 652)
Bu görüşmeden sonra 11 Haziran 1937 de Atatürk Trabzon’dan meclise şu mektubu yazmıştır :
Başvekalete,
Malum olduğu üzere ziraat ve iktisat sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadı ile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesisi etmiştim.
On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerinin, bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müessesleri ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat, makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde bunların muhite en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı zahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber, faydalı şekilde çalışmalar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temasta bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin yerine göre araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilyesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.
Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin mıntıkalarında da müessilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle tasarrufum altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücbel gösteren bir liste ilişiktir.
Müktazi kanun muamelesinin yapılmasını dilerim. 11.06.1937- Mustafa Kemal Atatürk” (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 266-267)
12 Haziran 1937 tarihli meclis oturumunda Başbakan İsmet İnönü Atatürk’ün mal varlığının hazineye devredilmesiyle alakalı tezkereyi meclise getirmiştir.
Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine
Reisicumhur Atatürk, tasarruflarında bulunan çiftliklerini hazineye ihda buyurduklarını melfut (ilişikteki) tezkere ile tebliğ buyurmuşlardır. Devletin ziraat politikasında ve memleketin ziraat inkışafında mühim amil olacak kıymet ve ehemmiyette olan alicenabane hareket şükran ile Meclis’e arz ederim (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 266)
İsmet İnönü Atatürk’ün mal varlığını hazineye devretmesiyle ilgili meclis oturumunda şu konuşmayı yapmıştır :
Muhterem arkadaşlar; şimdi büyük sevinç ve heyecanla dinlediğimiz Atatürkün teberrüü yüksek kıymeti üzerinde ehemmiyetle durulacak çok mühim bir hadisedir. Yüksek heyetinizin ve bütün memleketin dikkatini celbedecektir ki Hâzineye intikal etmekte olan bu çiftlikler değeri milyonlar ifade eden bir servet halindedir. Bu çiftlikleri Atatürk senelerden beri şahsî tasarrufu ve bilhassa şahsî emeğile vücude getirmiştir.
Anadolu ortasında herkesin buradan nasıl bir mamure çıkacağına bedbin bir nazarla baktığı bir sırada bütün memleket gibi Anadolu ortasında da ilimle ve çalışma ile büyük mamure ve vatandaşlar için büyük servet temin olunabileceğine şahsan misal vermek hevesi senelerden beri kendisini işgal etmekte idi. Çiftliklerin maddeten olan yüksek kıymetleri ancak bu kanaatile ve şahsî çalışma ile temin edilmiştir. Bu eserler meydana çıktıktan ve yüksek değerde oldukları anlaşıldıktan sonra Atatürk bunlarm maddî kıymetlerini bir lahza bakmaksızın onları kamilen Devletin istifadesine terketmesi, bütün vatandaşların bu nokta üzerinde dikkat ve şükranlarını celbetmeğe lâyik görülecektir. (Şiddetli alkışlar. Yaşasm sesleri)
Atatürk her türlü şahsî menfaatlerin, kendi şahsma teveccüh edecek her türlü faydaların daima üstünde kalmış ve daima üstünde kalacak olan millî varlıktır. (Bravo sesleri şiddetli alkışlar).
Bu anlayışıma Yüksek Meclisin ve bütün memleketin iştirak edeceğinde asla tereddüd etmiyorum. (Alkışlar).
Arkadaşlar; Atatürk’ün, bu eserleri vücude getirdikten sonra bunları Hâzineye hiç bir bedelsiz ve karşılıksız terketmesinde esaslı, büyük ve siyasî bir ideali vardır. Millî mücadelenin ilk gününden beri bu memleketin kudretini ve servetini köylülerimizin kalkınmasında, zengin ve müreffeh olmalarında gördü. (Alkışlar).
Memleketin vesait ve menabii gayet dar olduğu zamanlarda kölüyü: milletimizin İçtimaî kütleleri içinde bilhassa dikkate alınacak, onun işler ile bilhassa uğraşılacak bir mevzu olarak millete ifade etti, ilk günden beri Atatürk bu istikamette yürütmektedir. Dikkat buyurursanız bu gün köylülerimizin ve çiftçilerimizin vergi vermek hususunda bulundukları vaziyet, diğer bütün İçtimaî kütlelerden daha müsaid bir haldedir. Eln ağır vergiler içinde bulunan köylü ilk günden beri en ağırından başlayarak bugüne kadar mütemadiyen külfetini azaltmaktadır. Bu, hal Hükümet üzerinde Atatürk’ün hiç şaşmayan siyasî bir istikamet gibi mütemadi çalışmasının ve tesir etmesinin bir neticesidir. Bu istikamette yürüyoruz. Bu gün de Atatürk’ün kani olduğu esaslı bir siyaset itikadı şudur. Bu memleketin kudretinin ve servetinin artması için köylünün vaziyetinin ve İktisadî varlığının yükselmesi lâzımdır. Tevessül ettiğimiz bütün İçtimaî ve endüstriyel tedbirlerin en yüksek sermayelerini vermesi memleketin köylüsünde ve ziraatında elde edeceğimiz neticelere bağlıdır. Bunun için bir kaç seneden beri köylünün bu günkü çalışmasında daha çok semere elde etmesi için, köylünün daha çok kıymetli ve daha yeni vasıtarla istihsalâtını kuvvetlendirmesi ve genişletilebilmesi için Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet Hükümetleri tedbir aramakta, kabili tatbik olacak vasıta ve tedbirleri köylüye yaymak işini takib etmektedirlar. Atatürk bu mücadelenin başındadır. Onu takib etmekte çok dikkatliyiz. Atatürk, siyasetin memleket için büyük faydalar getireceğine katî olarak kanidir.
Düşündü ki, bu çiftlikler Hükümetin yeni ziraatı köylüye öğretmesi için çok kıymetli saha ve vasıta olacaklardır. Hakikat budur. Memleketimizin muhtelif iklimlerinde, çetin ve verimsiz şartlar altında iyi neticeler ve iyi mahsuller alınamayacağı fikrine karşı Atatürk bunları vücude getirmiştir. Hepimiz bunların her vesile ile görüyoruz, bunlar, Ziraat vekâletinin, gerek ziraatta ve gerek ziraatın endüstirisinde ve bu türlü terbiye ve yetiştirme sahalarında girişeceği tecrübeler için kuvvetli mesned olacaktır. Hükümet huzurunuzda ve millet huzurunda bu çiftliklerin bedelsiz ve her türlü şartsız Hâzineye terk olunmasındaki yüksek kıymeti tebarüz ettirmekle hakikî bir sevinç duymaktadır (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 268- 269)
İşte Atatürk’ün mal varlığı ve mahiyeti budur. Anadolu’nun çorak topraklarında satın alınan arsalara yapılan büyük çiftlikler, köylünün çiftçinin kendi malını üretmesi, sosyal tesislerin kurulması ve tüm mal varlığının hazineye devredilmesi…
Atatürk mal varlığını nereye bağışlamıştır?
Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile mal varlığını Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’na bırakmıştır. Bu iki kurumun bütçesi bugün de Atatürk’ün mirasından karşılanmaktadır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası bugün Türkiye’nin en büyük bankalarından biri olan Türkiye İş Bankası sermayesinin % 28,9’unu oluşturmaktadır.
Atatürk 1933’te mal varlığını özel bir kanunla CHP’ye bağışlamıştı. Ölümünden önce de İş Bankası’ndaki nakit ve hisse senetlerinin yönetimini de CHP’ye bıraktı. Atatürk`ün vefatıyla İş Bankası’ndaki nakit parası ve hisselerin yönetimi CHP’ye geçti. CHP, bu hisselerin çıplak mülkiyetine sahip olurken, nakit ve hisselerin nemalandırılması görevi İş Bankası’na aitti. Atatürk’ün vasiyetine göre, İş Bankası’ndaki nakit ve hisselerinden sağlanan nemalar Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu arasında paylaştırılacaktı.
VASİYETNAMESİNDE NE YAZIYOR
Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Eylül 1938’de kendi el yazısıyla kaleme aldığı vasiyetnamenin içeriği ise şöyle:
“Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir. Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir.”