Atatürk’ün Kültür Anlayışı, Bahriye Üçok
Bakıp büyütmek, elde etmek anlamlarına gelen latince Colere kökünden türetilmiş olan KÜLTÜR bir yandan bir şeyi güzelleştirmek veya belli bir amaç için kullanılabilir bir hâle getirmek için sarf edilen çabaya, bir yandan da bu çabanın sonunda elde edilen başarıya denilmektedir. Bundan ötürüdür ki, KÜLTÜR hem tarlanın ekilebilir hale getirilmesi, hem de o tarlaya bir şey ekilmesi için kullanılmaktadır. Giderek bu anlamlar daha soyutlaşmış ve bilgi, ruh, sanat alanlarında elde edilen sonuçların toplamı için kullanılır olmuştur. Böylece bir kimsenin kültüründen bahsedildiği gibi bir ulusun kültüründen, belli bir dönemde belli bir yörenin kültüründen bahsedilir olmuştur.
Atatürk’ün kültür anlayışı da, Türkiye topraklarını bir tarla olarak kabul edersek bu tarlada gelmiş geçmiş insanların elde ettikleri bilim ve sanat verilerini Ortaasya’dan gelmiş ve İslam kültürü ile yoğrulmuş, ama burada yüzyıllarca yaşamış türlü uluslarla karışmış olan Türklerin beraberlerinde getirdikleri kültür verileri ile karışmasından doğan bir kültürü kapsamaktadır.
Bunun içindir ki, Atatürk Hititlerin İndocermen asıllı olduklarını bildiği hâlde onları Türk saymış, yalnız bununla kalmamış Anadolu tarlasında yaşamış olan ve kökleri halâ halk arasında ağızdan ağıza iletilen masallarda, söylencelerde veya yeraltı ve yer üstü kültür kalıntılarında yaşayan bütün ulusları Türk olarak kabul etmiştir.
Gerçekten de Anadolu insanının kültürü Anadolu’nun geçmiş kültürlerinden soyutlanamaz. İslâm bilginleri, feylesofları, Süryanî papazlarının çevirileri aracılığı ile her ne kadar eski Yunan filozofları ve bilginleri ile bağlantı kurabilmiş ve onların buluş ve düşünceleri üzerinde kendi kültürlerini yükseltmiş iseler de bu Müslüman bilginlere ve bilgelere Yunan yazını ve tiyatrosu ulaşamamıştır. Ancak bugün Oidipus’tan tutun bütün Yunan dramları kralların padişah olduğu masallarda Anadolu’da anlatılmaktadır.
Anadolu Hititlerden başlayarak gerçekten çok büyük ve renkli bir kültüre tarlalık etmiştir. İşte bu kültürün daha doğrusu kültürlerin temellerine inmek, masallardan, söylencelerden, kalıntılardan, kitaplardan, yapıtlardan elde edilenleri, Türklerin Ortaasya’dan getirdikleri ve İslam kültürü ile zenginleştirdikleri ile bir senteze götürmek Anadolu Türk kültürünü oluşturacaktır. Yalnız sözlerim yanlış anlaşılmasın. Son zamanlarda pek moda olan TÜRK-İSLAM Sentezi sloganını kastetmiyorum; ben Anadolu kültürlerinin İslamla zenginleşmiş Türk kültürü ile sentezini kastediyorum. Atatürk’ün amaçladığı da budur. Bu ise ancak Batı’nın bilimsel metotlarının uygulanması ile olur. Hem bu kültürleri araştırmada hem de bahsettiğim sentezi oluşturmada Batı’nın yöntemlerini kullanmak zorundayız. Batı’yı taklit etmeyeceğiz demekle hiçbir yere ulaşamayız. Zaten bilimsel yol tektir, son çağlarda Batı bunun temsilcisidir, yoksa bilim evrenseldir ve bütün insanlığın malıdır. Kütle haberleşme araçlarının bugün ulaştığı gelişmede çok geçmeden Kültür de evrensel olacak yalnız yerel renkler taşıyacaktır.
Kaynak:Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu, Bahriye Üçok