Atatürk’ün kendine örnek aldığı Gazi Osman Paşa
Osman Paşa’nın askeri dehası, yarattığı ruh, ulu önder Atatürk tarafından da daima takdir edilmiş, Ulu Önder Osman paşayı örnek aldığını söylemiştir.
Nitekim Mustafa Kemal, 1914’te Sofya’da askeri ataşe olarak bulunduğu sırada orada tanımış olduğu gençlere tavsiye niteliğinde şunları söylemişti;
“Ben Gazi Osman Paşa’yı kendime rehber olarak seçtim. Ömrüm boyunca onun yolunu takip edeceğim. Türk ruhu Plevne’de yeniden kendini bulmuştur. Milletler yolundaki mücadelelerde daima sembolümüz Plevne’de doğan milli ruh olacaktır. Felaket günlerinde Plevne savaşını ve Osman Paşa’yı düşüneceğiz. Sizin de kahramanlık sembolünüz Gazi Osman Paşa olsun”.
GAZİ OSMAN PAŞA :
Türk tarihinde adına marş besteleten üstün savaş teknikleriyle hala kendisinden bahsettirebilen bir kaç komutan arasındadır. Doksan üç Harbi diye meşhur olan, Osmanlı-Rus Savaşında (1877-1878) Plevne cephesinin ünlü kumandanıdır.
1832’de Tokat’ta doğdu. Beşiktaş’taki Askerî Rüşdiyede ve Kuleli Askerî İdâdîsinde (lisesinde) okudu. Harbiye’yi yirmi yaşında ikincilikle bitirdi. Harp Akademisine girdi. Akademi’yi bitirmeden, Kırım Savaşının çıkması üzerine Tuna cephesine gönderildi. Burada dört yıl kalarak, teğmenliğe yükseldi. Savaşın sonunda yüzbaşı oldu. 1856’da Akademi’ye devâm ederek tahsilini tamamladı.
Genel Kurmay Başkanlığında çalıştı. Anadolu’nun haritasını çıkarma göreviyle Bursa’ya gönderildi. Teselya’da, Yenişehir’de ve Cebel-i Lübnan’da görev aldı. Girit isyanlarının başlaması üzerine Girit’e tayin edildi. 1866’da Girit’teki çalışmaları ile Serdar-ı ekrem Ömer Paşa’nın takdirini kazandı. Miralay (albay) oldu ve Yemen’e gönderildi.
Arkasından Paşa rütbesiyle Rumeli’de bulunan Beşinci Ordu Manastır Fırka (tümen) Kumandanlığına tâyin edildi (1875). Buradaki çalışmaları takdir edilerek, birinci ferik (korgeneral) oldu. Sırp isyanları başlayınca emrindeki birliklerle İzver tepelerini ve Zayçar kasabasını zaptetti. Sırp ordusunu yendi ve müşir (mareşal) oldu (l876).
Gâzi Osman Paşa’yı bütün dünyaya tanıtan, (1877-1878) Osmanlı-Rus Harbindeki savunma, gayret ve kahramanlıklarıdır. Bu harpte, Plevne cephesindeki müdâfaası ile dünya harp tarihine yeni prensipler getirdi.
Gâzi Osman Paşa, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı başladığı sırada Vidin ve Rahova bölgelerinin korunmasıyla vazifeliydi. Tuna’yı geçerek savaşın düşman topraklarında yapılmasını teklif ettiyse de, buna izin verilmedi. Rusların Berkofça Dağlarını aşmaya başlamasından sonra Osman Paşaya hareket emri verildi.
Osman Paşa, kumandasındaki kuvvetlerle Plevne önlerine geldi. Rusların elinde bulunan şehri ele geçirerek, savunma için gerekli tedbirleri aldı. Ruslar Pelevne’ye karşı saldırıya geçti. Osman Paşa, Rusların bu ilk saldırısını, bir karşı taarruzla Osma Suyunun öte yakasına atarak bertaraf etti (20 Temmuz 1877).
Ruslar, 30 Temmuz’da tekrar bir saldırıya geçtiler ve yapılan kanlı savaşlardan sonra geri çekildiler. Bunun üzerine Rus Çarı, Osman Paşaya karşı Romen ordusundan yardım istedi. Rus Çarı, Romanya Prensi Birinci Karol’e yardım için şu tarihi telgrafı çekti.
“İmdadımıza gel! İstediğin gibi, istediğin yerden, dilediğin şartlarla Tuna’yı geç! Acele Plevne’de yardımımıza yetiş! Türkler bizi mahvediyorlar! Hıristiyanlık, davasını kaybetmek üzeredir!”
Bu yardım talebi üzerine, Romenler elli bin kişilik bir orduyla Plevne’de Ruslar’a yardıma koştu. 11 Eylülde Rus-Romen birleşik ordusu, tekrar Plevne’ye doğru taarruza geçti. On iki saat süren büyük Rus taarruzu, düşmanın, kesin mağlûbiyetiyle neticelendi. Böylece Osman Paşa, üçüncü Plevne Savaşını da kazandı (11 Eylül 1878). Gâzi unvânını aldı.
Daha büyük kuvvetlerle kuşatmaya devam eden Ruslar, Plevne’nin teslimini istediler. Gâzi Osman Paşa, bu teklifi reddetti. Hiçbir yerden yardım gelmeyen Plevne’de yiyecek, yakacak ve ilâç sıkıntısı başlamıştı. Bu durum karşısında Gazi Osman Paşa, bir huruç (çıkış) harekâtı yaparak, Plevne’den çıkmaya karar verdi. Bu kararı öğrenen Plevne ahalisi, ileri gelenleri Osman Paşaya ricacı gönderdiler; “Eğer asker Plevne’den çıkarsa, sivil halk içindeki Bulgarlar, bizlere çok zarar verir. Müsade ediniz biz Müslüman ahali de Plevne’den çıkalım” şeklindeki teklif üzerine Bulgar halkının ileri gelenlerini çağıran Osman Paşa, onlardan Müslümanlara zarar vermeyeceklerine dair söz aldı.
Buna rağmen Müslümanlar; “Biz de sizlerle gelelim.” diye çok yalvardılar. Osman Paşa, kimseyi kırmamaya dikkat ederdi. “Biz askerî usûllerle harekât yaparız. Sizler bize ayak uyduramazsınız” dediyse de, halkın istekleri çok acındıracak durumda olduğundan istemeyerek razı oldu.
Huruç harekâtının yapılacağı sabah, halkın araba, kağnı ve hayvanları ile askerin intikal yoluna askerden önce, geceden dizilmiş olduğu görüldü. Plevne yollarında tam bir hengâme oldu, yollar kapanmıştı. İşte bu esnada Rus topçusu ateşe başladı. Nice çoluk çocuk, kadın-kız bu ateş altında şehid oldu. Halkın bu aceleciliği aynı zamanda harekâtı da ifşâ etmişti. Zaten küçük bir kasaba olan Plevne yollarında yayaların bile geçmesi zorlaşmıştı.
Plevne’yi kuşatan Rus ordusuna karşı asker “Allah Allah” sesleri arasında hücuma geçti. Sayı ve silâhça kendilerinden kat kat fazla olan düşman ordusunun birinci hattını kahramanca yardı. Ancak Ruslar, asker ve silâh çokluğunun yanında, ayrıca devamlı takviye alıyordu. Bu çıkış harekâtı sırasında Gâzi Osman Paşa’nın atı isabet alarak öldü. Kendisi de bacağından ağır yaralandı. Açlık, hastalık, yardımın gelmemesi ve maiyetinde her türlü fedakârlığı gösteren askerin harcanmaması düşünceleri, Gazi Osman Paşa’yı teslime mecbur etti.
Yarası, Vizsuyu kenarında bir evde sarılırken, Rus generali Ganetski tarafından esir alındı. Az sonra Rus Başkumandanı Grandük Nikola, askerî tören yaptırarak, askerlik ve esirlik kaidelerine aykırı olmasına rağmen, Osman Paşa’nın kılıcını iade etti. Heyecan ve samimiyetle takdir ve parlak savunmasından dolayı tebriklerini bildirdi. Azamî hürmet göstermeye çalışan Nikola, Osman Paşaya:
“Şu anda yeryüzünde bu kılıcı şerefle taşımaya hakkı olan tek insan sizsiniz” demekten kendini alamadı.
Kısa bir süre sonra Rus Çarının bulunduğu karargâha getirilen Osman Paşa, Çar tarafından da tebrik edildi. Rusya’ya trenle götürülen Osman Paşa, trende Rus subaylarıyla harp ve askerlik üzerine Fransızca sohbetler etti. Rusya’ya varışında, ülke içinde istediği yere gidebileceği bildirildi. Gâzi Osman Paşa, bazı Türk illerini gezdi. Her gittiği şehirde devlet reislerine yapılan merasimle karşılanıp uğurlandı.
Gâzi Osman Paşa, bir müddet sonra Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın teşebbüsleri neticesinde Rusya’dan İstanbul’a döndü. İstanbul’a gelişte halk tarafından büyük sevgi ile karşılandı. Sultan İkinci Abdülhamid Han, gözyaşları içinde alnından öptü ve kendisine; “Sen benim yüzümü bu dünyada ak ettiğin gibi, Allah da senin yüzünü iki cihanda ak etsin” diye dua etti. Serasker oldu. Yedi yıl bu görevde kaldıktan sonra Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından Mâbeyn Müşiri (Saray Mareşalliği) görevine getirildi.
Ölünceye kadar bu görevde kaldı. Törenlerde, Padişahın arabasında ve ona karşı otururdu. 1900’de 68 yaşında vefat etti. Kabri, Fâtih Câmii avlusundadır. Türbesini, onu çok seven Sultan İkinci Abdülhamid Han yaptırmıştır.
Gâzi Osman Paşa, temiz ahlâkı, kahramanlığı, samimi Müslümanlığı ve devlete olan bağlılığı ile günümüze kadar sevgi ile anılmıştır. Adına yazılan Plevne veya Gazi Osman Paşa Marşı hâlâ söylenmektedir.
GÂZİ OSMAN PAŞA MARŞI
Tuna Nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor,
Şanı büyük Osman Paşa,
Plevne’den çıkmam diyor.
Karadeniz akmam dedi.
Ben Tuna’ya bakmam dedi.
Yüz bin Moskof gelmiş olsa,
Osman Paşa korkmam dedi.
Kılıcını vurdu taşa,
Taş yarıldı baştanbaşa,
Şanı büyük Osman Paşa,
Askerinle binler yaşa.
Düşman Tuna’yı atladı,
Karakolları yokladı.
Osman Paşanın emrinde,
Beş bin top birden patladı.