Atatürkçü Müslüman olabilmek
Günlük telaşlarla kimliğini, şerefini, Türklüğünü unutanlar,
Hayat kısa, yaşam bir sınav, bedenler size emanettir. Türk ve Müslüman ana babadan doğmakla şereflerin en yücesine erişmişken, unuttuğunuz maddi ve manevi şerefler boyunlarınıza vebal halkası olarak yapışmışken asla mutlu ve refah yaşayamazsınız. Altınlarınız, yatlarınız, villalarınız olsa da kalp huzuru ve bağımsızlığın verdiği güven olmaksızın esir olmaktan, köle olmaktan, dilenci olmaktan öte gidemezsiniz. Anadolu’nun fakir ama namuslu halkından farklı yaşamayı seçerken daldığınız aldanma girdaplardan uyanmadıkça ne Türk ve ne de Müslüman kalamazsınız. Atatürk gibi bir dehayı sizlere nasip eden Allah’a şükretmedikçe, dedelerinizin kanlı savaş yıllarını dinlemedikçe, tarihinizi okuyup öğrenmedikçe, bilgiyi ve aydınlığı inkâr ettikçe asla insan dahi olamazsınız. Ezan seslerinin kısılmamasını, hür ve özgür yaşamayı, haysiyet ve gururu, medeniyet ve aydınlığı, zaferleri, atılım ve devrimleri bu millete hediye eden, ömrünü vatan ve milleti için feda eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmaya çalıştıklarını anlamadıkça, O’nun manevi mirasçısı olamaz, O’nun izinden gidemez, adam olamazsınız.
Tarihten ders almayan cehalet ordusunun neferleri,
Maksatlı, saptırılmış, aldatılmış empoze tarihleri Türk’ün gerçek tarihi sananlar, milliyetçiliği rozetten ibaret sayanlar, İstiklal harbini, zaferleri, diplomasi kazanımlarını, “ya İstiklal ya ölüm” inancını, tadamayanlar, eskinin karanlıklarını, mazinin yokluk, hastalık, zavallılık kokan çukurlarını iple çekenler, medeni olmanın, var olmanın yolu akıl ve bilimdir. Maneviyat kulun kendi vicdani borcudur. Devlet ise kanunlarla yönetilir. İnsan sosyal yaşamında kanunlara uymakla, fani ömründe Allah’ın kurallarına göre nefes almakla mükelleftir. Tarih ders alınmazsa tekrar edendir. Aldanmak insana yakışmayan, Allah’ı kızdırandır. Kur’an’ın ilk emri oku’dur ki bilgiyi arayıp bulmak, hakikati öğrenmek emridir. Dinini, Cumhuriyeti’ni, Ata’sını öğrenmemek cezalara müstehak olmaktır.
Laikliği dinsizlik, dinsizliği laiklik sananlar
Laiklik kisvesiyle dini imanı unutanlar, laikliğe düşmanlık yapıp din dışı ilan edenler, inkılapların belkemiği laiklik ilkesinden habersiz olanlar, Allah’ın emrine karşı gelenler, bir yanda kara çarşaflara bürünüp Allah’ın emirlerini abartıp beşeri hayata savaş açanlar, diğer yanda laik olmakla dinsizliği karıştırıp dini yaşamın dışına itmeye çalışanlar ! Laiklik ne odur ne diğeri… Laiklik dini hür ve vicdani bir kişisel mesele olarak serbestçe yaşayıp, inanmakta veya inanmamakta özgür olmak, devleti dinin dar çerçevesinde değil ama dinin hak ve adalet, insanlık değerlerinden kaynaklanan modern bilim ve felsefelerle çağdaş olarak yönetmek, ihtiyaç, görev ve sorumluluklarda kamu yararını, akıl ve bilimi egemen kılmaktır. Ahlak, iman, tevekkül gibi nice değerler kişinin kalbinde saklıdır ve hayata yansıtmak fertlerin asli ve ferdi görevidir. Dinde zorlama yoktur, herkes dine, dindara hatta dinsize saygı göstermek durumundadır. Eskinin kadı anlayışına, kulları köle yerine koyan zihniyete, yasalar yerine demode ve dar kurallara göre modern zaman gereklerine uymak nasıl imkânsız ise, batıdan her türlü ahlaksızlıkla birlikte gelen sözde medeniyetin de ne yaşama ve ne de dine faydası yoktur. Her iki idrak da yanılmak, aldanmak ve benliğini kaybetmektir. Yani Türk ve Müslüman olmak Allah’ın emri, Mustafa Kemal’in gayretidir. Biri yoksa diğeri de asla olmayacaktır.
Cumhuriyetin altını oymaya çalışan, eski karanlıklara hasret yaşayanlar,
Gaflet ve delaletle, hıyanet ve sapkınlıkla milletin asır süren mücadelesini bir çırpıda silmek isteyen dış mihraklı kaypaklar! Ekmeğini yediğiniz, serbestçe ibadet edebildiğiniz, modern ve çağdaş imkanlardan yararlanıp, tıptan sanata, eğitimden spora her türden imkanı rahatça kullanıp, Cumhuriyet’in kazanımlarının verdiği hürriyet içinde Cumhuriyet’e düşmanlık etmek ihanettir. Halkın egemenliğine saldıran, halkı yok sayan, halkın kaderini birkaç kişiye teslim eden yönetimler artık yoktur, olmamalıdır. Çünkü akıl akıldan üstün, halkın egemenliği bakidir. Aydınlıktan karanlıklara geri dönmek, şehitlerin ruhunu inciten, Allah’ın öfkesine mazhar kılan, vatana, bayrağa, millete ihaneti ispat edendir. Şekli, adı, mahiyeti ne olursa olsun Cumhuriyet’e düşman olan her şey Türk’Ün şanlı tarihine inen kanlı bir kılıç darbesidir.
Gerçek Atatürkçü ve Cumhuriyetçiler,
Daha fazla öğrenmek, daha çok Atatürkçü olmak zorundaki gerçek Atatürkçüler! Sizler şeklen değil fikren, kopya veya tercüme değil aslen, bazen değil daima, belli oranda değil tamamen, aklen değil kalben Atatürkçü olmak, Atatürk çocuğu olmak, Atatürk olmak zorundasınız. Mesele; Atatürk’ün askeri olmak değil, fikirdaşı, silah ve dava arkadaşı olmak, O’nun izinden, O’nun kaldığı yerden, O’nun hedef ve gayeleri ile yola devam etmek, İstiklal meşalesini daha ilerilere, medeniyet nurunu daha yükseklere taşımaktır.
Atatürkçü geçinip te Atatürk’ün fikirlerinden habersiz olan züppeler,
Yakalarına taktıkları rozetlerle Atatürkçü görünen ama kalplerinde taşımadıkları Atatürk fikirleriyle manevi birer mikrop olmaktan öte gidemeyen Yahudi uşaklarının Atatürk’e verdiği zararı en azılı düşmanlar dahi veremez. Cahil, kasıtlı, münafık bu değersizleri tanımak ancak Atatürk’ü anlamakla mümkünken, okumayan, Nutuk’tan habersiz, İstiklal harbinin kanlı sayfalarından feyz alamamış bir halkın bu dış mihraklı uşaklara kanmaktan başka zaten çaresi de yoktur. hayatı maaş hesabıyla geçiren, haysiyetini işini kaybetmemek uğruna patronunun ahlaksız tekliflerine göz yummaya feda eden, komşu esnafın ekmeğini çalmaya çalışan, hırsız, dolandırıcı, sahtekar, cuma kısa mesaj Bakara’cıları asla ne Atatürkçü ve ne de Müslüman olabilir. Çünkü dine yabancı ve hatta düşman olan bu sahtekarlar, Türk olmanın Müslüman olmakla aynı olduğunu bilmediği gibi, etrafa da bunun aksini yayaylar ki Türklük ve Müslümanlığı birbirinden ayırır ve hatta düşman ederler.
Vatanın genç nesilleri,
Gençlik evvela aklını kullanmak ve sonra kalbine müracatla Türk ve Müslüman olmak zorundadır. Dünya nereye giderse gitsin insanlığın gideceği nokta ahiret hesabıdır ve orada sorgu zenginlikten, zamparalıktan, hırsızlıktan değil, iman ve ameldendir. Tarihi gerçek haliyle öğrenmek ve unutmamak zorundaki Türk gençliği kendisine yabancı kültürlerin esiri olmadan, öz benliğini kaybetmeden çalışmak, çok çalışmak ve ilerlemek zorundadır. Bu yolda yorulmak yoktur. Her türlü teknolojiyi ve bilgiyi arayıp bulmakla sorumlu Türk gençliği Ata’sına ve atalarına yakışır bir haysiyetle Türk ve Müslüman olmakla, dünyada hem mertliğin hem de İslam’ın son kalesi durumundaki Anadolu’nun da yılmaz bekçileridir.
Analar, babalar, dedeler,
Anneler, babalar, kahraman dedeler tembellik etmeden, yılmadan, korkmadan gerçeği haykırmak, okumamış olsalar da yaşadıkları tarihi anlatmaktan, dini ve Türklüğü öğretmekten sorumludur. Bıu yolda teslim olmak, vazgeçmek, yorulmak, ertelemek yoktur. Çünkü hızlanan zamanda küfür ve düşman cephesi sayıca ve teknolojik olarak çok güçlü haldedir ve Türklük ayağa kalkmak ve hem kaybettiği değerlerini geri kazanmak ve hem de düşmanlarıyla başa çıkmak zorundadır. Aydınlanmaya muhtaç bu taze beyinlere aile büyüklerinin küçüklükten itibaren vereceği eğitim ve telkinler evlatlarımızı , sokaklardaki sahte İslam’a, pis tarikat çukurlarına düşmekten koruyacağı gibi, medeniyet adına ahlaksızlıklardan da uzak tutacaktır, tutmalıdır. haysiyetle, namusla yaşamak hem Cumhuriyet’in hem Allah’ın emridir ki fitne ve fesatçılarla bir olmak, vefasızlık etmek imanın da inancın da olmadığına delildir.
Öğretmenler, öğretim ordusunun tüm neferleri,
Anne babaların erken yaşta başladığı mertlik ve dürüstlük aydınlanmasının meşalesi yıllar boyu okullarda sizlerin elindedir. Sizler çocuklara gerçeği tüm saflığı ve milliliği ile anlatmakla mükellefsiniz. Sizi zorlayan ne varsa, yalana batıran, yanıltan her ne olursa sizler sadece hakikati konuşmak durumundasınız. Atatürk’e borcunuz, aldığınız maaşın helal olabilmesi bunu gerektirir. O genç beyinleri, sonsuzluğa akıp giden süreçte doğru yola sokmak sizin elinizdedir. Korkmayın, üşenmeyin, anlatın, gösterin, örnek olun. Ulu önderin askerlikten sonra hatta savaş zamanları bittiğinde askerlikten de önce eğitim ordusuyla dağ tepe dolaşmasının hikmeti budur. Sizler başöğretmen Mustafa Kemal’in izinde yürümeye and içtiniz. Türk, doğru ve çalışkan olmak zorundasınız. İlkeniz Atatürk ışığında aydınlanarak yükselmek ve ileri gitmektir. Varlığınızı Türk varlığına armağan etmek zorundasınız. Vazifeniz; tüm bunları yaparken de Allah’ı, dini, imanı, Peygamberin sünnetini akılda tutarak çocuklara önce insan ve sonra Türk birer Müslüman olmayı öğretmektir.
Ezelden beridir hür yaşamış, hür yaşayacak iddiasındaki Yüce Türk milleti,
Tüm bu işaretler ışığında aydınlanma ve ayağa kalkma durumundaki Türk Milleti tarihin en kıymetli, en köklü bir milletidir. Tarih boyu devletsiz kalmamış, esir düşmemiş, mertlikten ve istiklali uğruna gerekirse canını ortaya koymaktan asla çekinmemiş bu Millet Türk ve Müslüman’dır, öyle de kalacaktır. Allah ve İki Mustafa (Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve Mustafa Kemal Atatürk) yolundan ayrılmamak durumundaki bu Millet, nice destanları, nice zaferleri almaya muktedirdir. Çünkü kalbinde Allah sevgisi ve aklında Atatürk ilkeleri vardır. Muhtaç olunan kudret ise her Türk’ün damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Kararsız, cahil, korkak olmanın değil, şimdi Türklüğü ve İmanı hatırlamanın, Atatürk’e ve dine geri dönmenin zamanıdır. Çünkü yaşamak ve var olmak için bu Millet canını Allah’a, bağımsızlığını Allah’ın izniyle Mustafa Kemal’e borçludur. Dinmeyecek bu ezanlar, göklerde dalgalanan ay yıldızlı şanlı bayrağımızın gölgesinde ilelebet çınlayacak, tüm dünya bir araya gelse Türk’ün parlayan yıldızını söndüremeyecektir. Çünkü Türk, Allah’ın kendisine verdiği mesuliyet ile tüm mazlumların şahıdır, tüm zalimlerin düşmanıdır, mertliğin ve İslam’ın yıkılmaz son kalesidir.
Bunun için bir olmak, birlik olmak ve içteki ve dıştaki imansızları, Atatürk düşmanlarını, Cumhuriyet’e diş bileyenleri herkes tanımalıdır ki Allah aklını kullanmayanlar üzerine pislik atar.
Tüm şehitler, tüm gaziler ve vatan için çarpışanlar, halen sınırlarda nöbet tutup düşman ve eşkıya peşinde koşanlara borcumuz millet olarak dinden ve Cumhuriyet’ten bir an olsun para veya makam için asla ayrılmamaktır.
Bu aynı zamanda Kurtuluş savaşında ezan seslerinin susmaması için hayatlarını feda eden kahraman ve imanlı din adamlarına da, Milli mücadelede dualarını eksik etmeyen analara da borcumuzdur. Allah bu millete ve başındaki Mustafa Kemal’e Filistin’de, Çanakkale’de, Anadolu’da, Balkanlar’da, doğu cephesinde yardım edip zafere ulaştırdıysa bu milletin ve Mustafa kemal Atatürk’ün sarsılmaz imanına mükafat sebebiyledir. Dini alet ederek cahil halkı kandırmaya tevessül edenlerin tıkandığı nokta da budur ki Türk tarihinde İslam’a ve Türk’lüğü en büyük hizmeti veren Atatürk’ü inkar etmek, insanlıktan, medeniyetten ve ahiretten vazgeçmek demektir.