Atatürk Türkiye’sinin başarı ipuçları

Atatürk Türkiye’sinin başarı ipuçları

Küresel dünya tarihinde hiçbir zaman Atatürk Türkiye’sinin yakaladığı başarıyı, mevcut şartlar ve imkansızlıklar düşünülecek olursa yakalayamamış, asla bu kadar kısa sürede çağ atlayamamış ve bunca büyük içi ölmek pahasına başaramamıştır.

Savaş yılları dahil yaklaşık yirmi yıl içinde Türkiye’nin kat ettiği mesafe Avrupa ve dünya yılı ile asırlara bedeldir ve bu baştan sona bir Türk ve Atatürk mucizesidir.

Bugün yaşanan sorunlar ise bu idrak ve inanç kaybedildiği, yok sayıldığı ve düşman gösterildiği içindir.

Tüm dünya ısınan ve savaş koklayan bir haldeyken, mazlum devletlerin ve hatta gelişmekte olan tüm devletlerin kurtuluşu durumundaki bu Atatürk mucizesi, duraklatıldığı yerden devam ettirilecek olursa zamanın tehdit ve risklerine karşı da koruyucu ve bekayı temin edici olmaya muktedirdir.

Evvela Atatürk Türkiye’sinin başarı sırlarına sırasıyla göz atalım ve sonra bu erdemelri bugüne nasıl uyarlayacağımızı tasavvur edelim.

1. İnanç ve azim

Kurtuluş savaşının ve devamında inkılapların itici gücü inanç ve azim yani başarma kararlılığıdır. İnanç; imandan ve vatan aşkından kaynaklanırken, azim esaret bilmemek, zulme direnmek, insanca yaşamaya duyulan özlemden kaynaklanmıştır. Tam bağımsızlık ve halk egemenliği ilkesine dayalı bu inanç ve istikrar ise başarıyı getirmiştir.

2. Birlik ve beraberlik, hoşgörü

Milli mücadelenin tüm safhalarında bir ve beraber olma hissiyatı egemendir ve başarılan tüm işlerde kadın, erkek, yaşlı, genç, doğulu, batılı vatandaşların, asker, sivil tüm yetkili ve yöneticilerin ortak irade ve gayreti vardır. Hoşgörü ise sınıf ayrımcılığını bitirmiş, karşılıklı sevgi bağlarını güçlendirmiş, milli beraberlik ruhunu kuvvetlendirmiştir.

3. Atatürk gerçeği

Kahramanlık, inanç, öngörü, basiret ve cesaret abidesi Yüce Atatürk, inancı körükleyen, cesaretlendiren, yol gösteren, Türklüğün ve İslam’ın öz niteliklerini hatırlatan, rehber olan bir dahi, lider ve devlet adamı, komutan ve öğretmendir. Cumhuriyeti altın tepside sunan atalarımızın başkomutanı Atatürk, ve O’nun ölümsüz ilkeleri, kabiliyet ve ufku ile Türk ve İslam camiasına da örnek olmuş muhteşem bir şahsiyettir, var olma felsefesidir.

4. Çalışmak ve üretmek

Cumhuriyet Türkiye’sini diğerlerinden ayıran en büyük etkenlerden birisi herkesin ortak ideal istikametinde yorulmak bilmeden çalışması, bu anlamda çıkarılan kanunlara harfiyen riayeti, gönüllü olarak yönelmesi, maddi ve manevi yardımları yapmaya gayret etmesidir. Demiryollarının inşasında, fabrika tesislerinde bu durum sıkça görülmüş, üretim esas alınarak tam bağımsızlık ilkesi ekonomiden sanayiye, tarımdan siyasete egemen kılınmıştır.

5. Eğitim ve öğretim

Tamamına yakını cahil olan halkın eğitimi yurt içi ve dışı imkanlarla yükseltilirken, doğru eğitici ve doğru bilgi tercihi yapılmış, faydasız, yalan bilgiler defedilerek mili ve doğru eğitim esas alınmış, eğiticiler toplumda saygın kılınırken, eğitim imkan ve ortamları artırılmış, askeri birliklerden sonra en çok okullardaki eğitim seviyeleri denetlenmiştir.

6. Akıl ve bilimi rehber edinmek

Çağlar boyu devam eden hilafet ve saltanatın yıktığı bilim duvarları, akılcı ve milli irade ile yeniden inşa edilmiş, karanlıklar aklı yeniden egemen kılmak suretiyle dağıtılmış, bilim hem alınarak hem üretilerek hayata egemen kılınmıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi bu anlayışın en güzel yansıması olarak hayata sokulmuş ve yasama-yürütme ve yargı birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Keza yine bu ilke gereği saltanat ve hilafet bir daha çıkarılmamak üzere toprağa gömülmüştür.

7. Tasarruf ve yatırım

Yok denecek kadar az kaynakların milli ve hayati istikametlere sevk edilmesi suretiyle lüks ve israf engellenmiş, tasarruflar yatırıma yönlendirilerek istihdam sağlanmış, bu sayede üretim ve gelir artırılırken aynı zamanda yeni yatırımlar için de kaynak elde edilmiştir. Bu çark sürekli tekrar edilerek Türkiye yokluklar ve fakirlikler içinde kıvranırken, başarılı politikalarla kendisine yeterli yedi ülkeden birisi haline gelmiştir.

8. Topyekun kalkınma ideali

Toplumun tüm kesimlerinin refah ve mutluluğunu esas alan Cumhuriyet rejimi ile vatanın her karış toprağının ve nüfusun tamamının kalkınması gaye edinilmiş, iltimas ve kişisel servetlerin önü kapatılmış, köylü ve şehirli, sanayici ve tarım işçisi aynı hak ve hürriyetlere sahip olmuş, gelir düzenli ve dengeli dağıtılmış, adalet tüm ekonomik işlemlerde mutlak surette tesis edilmiştir.

9. Din ve Laiklik

İnkılapların ruhunun manevi boyutunu temsil eden bu mesele de Cumhuriyet Türkiye’sinin gayesi; İslam’ı yaban otlarından temizleyerek anlaşılır hale getirmek, vicdanları hür bırakarak, devleti dini değil bilimsel kaidelerle yönetmek, azınlık inançları dahil herkesin inançlarına saygılı olmak, dinin hür ve serbest icrasına imkan sağlayacak hizmetleri yurt geneline yaymak olmuştur. Kur’an’ın anlaşılır hale getirilmesi ve dinin sadece alimlerce değil tüm halk tarafından anlaşılır ve bilinir hale getirilmesi sayesinde yobazlıklar ve münafıklıklar engellenirken, küfür cephesinden gelen saldırılara karşı da sağlam kaleler oluşturulmuştur.

10. Örf ve kültürün muhafazası

Medeniyet ve kurtuluş yolunda bilim ithali yapılırken milli örf ve kültürün muhafazasına azami önem verilerek milli gücün asıl dayanağı muhafaza edilmiş, yozlaşma yaşanmadan da aydınlanmanın sağlanabileceği, laik yönetimlerle dinin daha güzel yaşanacağı, Cumhuriyet ile Türklük bilincinin aynı hakkaniyet noktasında buluştuğu tüm cihana gösterilmiştir.

11. Yaşayan inkılaplar, ilkeler

Başarılan zaferlerin, yapılan inkılapların, yaratılan sistematik ilkelerin tamamı yasalarla korunarak hatta değişmez kılınarak sistemin devamı teminat altına alınmış, sistem kendisine yeterli ve kendisini korur hale getirilmiş, anayasanın üstünlüğü kesin olarak sağlanırken Cumhuriyet evlatlarının başkaca bir rehber aramadan salt kanunlarla geleceğe daha emin bakabilmesine imkan yaratılmıştır.

Modern zaman Türkiye manzaralarında durum

İçine girilen çıkmazlar, dış siyaset ve ekonomi kıskaçlarıyla vahim hale gelmiş, cehalet hem dini hem eğitim anlamında beyinleri sarmaya başlamış, üretim ve istihdam yavaşlamış, dış borçlanmalar artmış, huzur ve refah düşerken ahlak yozlaşması yaygınlaşmış, küresel güçlere teslim olmaya ramak kalmış, din siyasete ve menfaatlere alet edilir hale gelmiş, yeniden arabizme ve israiliyata teslim edilmiş, inanç, azim zayıflamış, birlik ve beraberlik zedelenmiş, hak ve adalet arayış sesleri cılız hale gelmiştir.

İnsanlar, toplumlar ve yönetimler tehditlere boyun eğmek, iki kötüden birini seçmek, borç batağına sürüklenmek, yiyeceği ekmeği dahi ithal etmek zorunda bırakılmıştır. Bu ise refah ve huzuru ve de bekayı ciddi anlamda tehdit etmektedir.

Çare Atatürk’tür

Ekonomik darboğazdan, diplomatik yalnızlıktan, üretimsizlikten, gelir adaletsizliğinden, şiddetten, bağımlı olmaktan, tehditlere boyun eğmekten kurtuluşun çaresi ise yeniden ve yürekten Atatürk’e ve ilkelerine geri dönmektir.

Laik ve milliyetçi bir toplumun, inkılapçı ruhunu kaybetmeden, Cumhuriyetçilik çizgisinden uzaklaşmadan, halkıyla kucaklaşarak Devletçilik ilkesinin takip etmesi, bunu yaparken de tam bağımsızlık ve milli egemenliğine kimselere el dokundurmaması yapılacak şeydir. Bu ise ancak bir ve beraber olmakla, aynı kader ve geleceği paylaşmakla, ekmeği bölüşmekle mümkündür.

Kutuplaşmaların, çıkar çatışmalarının, kayırmaların, sınıf ayrımcılığının, refahın dengesiz dağıtımının ve milli idrake ters akımların kimseye faydası yoktur çünkü herkes aynı gemidedir.

Yaşanmış ve başarısı kanıtlanmış Atatürk inkılap, ilke ve davasının kaldığı yerden aynı inanç ve azimle takibi en kısa sürede kurtuluşu da, bekayı da tesis ve temin edecektir. Çünkü ne olursa olsun bugünkü durum işgal yıllarından kötü değildir.

O halde, üretim ve yatırıma yönelmiş, milli ve yerli gayesindeki ekonomi, yine milli eğitim ve öğretimle taçlandırılırsa, milli gücün tüm unsurları yeniden şahlanacak, Cumhuriyet yıldızı yeniden parlamaya devam edecektir.

Hak-hukuk-adalet inancıyla kabaran kalpler, demokratikleşme ve insanca yaşam anlamında kardeşlik tesis edebilirse, aşılamayacak zorluk yoktur.

Rehber edinilecek akıl ve bilim hem teknolojik ve hem de medeni kalkınmayı imkan dahiline sokarken, din daha hür ve güzel yaşanacak, laiklik egemen kılınabilirse yobaz zihniyetin şeytani planları boşa çıkacaktır.

Eğitim ve öğretimdeki fırsat eşitliği ve kalite yarınları garanti altına alacak, karanlıkları dağıtacak ve planlı kalkınmaya imkân sağlayacaktır.

Kuvvetler ayrılığı ile bu teşkillerin tam bağımsız hale getirilmesi denetimi ve dolayısıyla daha fazla üretimi mümkün kılacak, yanlışları engelleyecektir.

Nihayet Atatürk ve ilkeleri rehber edinilir ve savunulabilirse çok kısa sürede yeni bir Türk mucizesi yaşanabilecektir. Çünkü maalesef şu an kurtuluş için – akıllar değişmedikçe – ancak bir mucize gereklidir ve o mucize Atatürk’tür.

Zaman Atatürk’e düşmanlık değil, Atatürk’le gönül bağı kurmak ve O’nun davasını anlamak ve takip etmek zamanıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir