19 Mayısa doğru, kompozisyon
Nisan başladığında bahar başlar…Çiçekler, otlar, ağaçlar canlanır, tabiat yeniden doğar. Toprak mis gibi kokar, arılar, kuşlar cıvıldaşır, kelebekler dört dolanır etrafta. Kuzu keçi yavruları meleşir, ormanlar yeşile döner yeniden.
Mayıs gelince hava ısınır iyice. Yakmaya başlar güneş, yağmurlar aralanır. Okullarda son tura girilirken tatil planları yapılır yavaştan. Dinlenmek, eğlenmek zamanı yaklaşmaktadır.
……..
1915 Mayıs’ındayız. Hava güzel mi güzel, İzmir mis gibi gül ve yaprak kokuyor. Denizin imbatı esiyor hafiften, insanlar sahilde…O ne? Denizde onlarca gemi var! Bayrakları farklı, renkleri, sesleri farklı. Yanaşıyorlar kıyıya sandallarla, türkülerle. Sahilden birileri yabancı dille söylenen şarkılara eşlik ediyor.
İniyorlar…asker bunlar, yabancılar….Ellerinde silahları var ateş ediyorlar ayırt etmeden..Sahildekilerden bazıları eşlik ediyor onlara ateş saçan silahlarıyla…Ellerinde Türk Bayrağı yerine başka bayraklar var….Dağılıyor kalabalık ilk ateşle…
Sonra bir ses duyuluyor kalabalıktan….tak, tak, tak, tak…..
Beş tane, altı tane ses….beş tane, altı tane düşman askerini seriyor yere…Sahipsiz mi sandınız siz memleketi diyor? Ateşe boğuyorlar anında…orada şehit oluyor Hasan Tahsin….Sabah gazete satmak için, haber yapmak için gittiği sahilde hakkın rahmetine kavuşuyor.
O gün Türk’ün en kara günü, Mayıs’ın en soğuk günü olarak geçiyor tarihe….
…………….
İstanbul’dayız. 22 kahraman yürek İstanbul’dan bir gemiye biniyor. Adı Bandırma. Samsun’a gidiyorlar. İngilizlerin müsaade aldıkları halde ne yapacakları belli değil, gemi dalgalara dayanacak mı belli değil…gidiyorlar.
Pusulası bozuk, motoru eski, varabileceği şüpheli. Karadeniz’de yok olup gitmek var.
……..
Samsun’dayız. Mayısın 19’u. Sahilde bayraklarla, türkülerle bekliyor kalabalık. Paşayı ve yardımcılarını… Bandırma Vapuruna şükranlarını sunuyorlar, değerli yolcuları sevgiyle selamlıyorlar. Mustafa Kemal bir güneş gibi iniyor iskeleden…Yeniden doğuş gibi, kurtuluş gibi, dört gün öncesinin intikamını alır gibi.
Kararlı, gözleri ışıl ışıl. Buradayız işte diyor, başlıyoruz. Artık geri dönmek yok. Onlar geldikleri gibi gidene kadar durmak dinlenmek yok.
Türk’ün Kurtuluş Savaşı başlıyor. Çanakkale’de uyanan Türk ruhu burada şahlanıyor. Milletine güvenebileceğini Conkbayırı’nda anlayan Mustafa Kemal yanılmadığını görüyor. Sahile inip ilk adımlarını atmasıyla yer gök titremeye, gönüller dalgalanmaya başlıyor. Türk’ün makus talihi dönüyor, inançsızlık, küskünlük, mahcubiyet bitiyor. Umut şarkısı dolanıyor dillere….
……
2011 Mayısın 19’u. Kutlamalardayız. Şarkılar, kıyafetler, bayraklar kaplamış her yeri. Ata’mız yükseklerden bakıyor resmiyle, şanlı bayrağımızla yan yana. Gençler doldurmuş yeşil çimleri, aileler, seyredenler koltuklarda, ellerinde bayraklarla.
Sabah anıtta tören vardı, şimdi burada, buradan çıkışta da kültür sarayında kapalı program. Konuşmalar, gösteriler, tören geçişi.
Gönüllerde Atatürk, dillerde bitmeyen vatan sevdası, gözlerde gururla karışık yaşlar…
Ata’m biraz daha yaşasaydın? Burada olsaydın? İşte bu benim halkım deseydin?
Ben yine ağlayacağım… Nedeni acı değil, mutluluk. Gözümden akanlar sana doyamamanın yaşı… Seni görememenin, elini öpememenin yaşı.
20 Mayıs olacak , sonra 21, 22, 23….Mayıs bitecek.
……………
Bu bayram; Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı.
Yani gençlerin en mutlu günü ve sporda dostluk ve kardeşlik mesajlarının verileceği gün. Atatürk’ü anma günü…Samsun’u hatırlama günü.
O Samsun’a çıkışın, Anadolu’ya yel gibi yayılışın, olmaz denilenin olur yapılacağı kurtuluşun günlerini.
Bu bayram başlamanın günü, adını koymanın günü,
Bu bayram Mustafa Kemal’in Atatürk olma günü,
Bu bayram Ulu önderin doğum günü…
Bu bayram Gençlik günü…
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
…..
Sokaklardayız….Gençlerin 2011 tasvirini yapmak için.
Gözümüz önce dar eteklilere, dilinde kulağında tel halkalar olanlarla, kolu bacağı dövmelilere takılıyor….Ne yazdığı da anlaşılmıyor ya neyse?
Sonra gençlerin kullandığı arabalar görüyoruz…modern, sesli, yeni, siyah, üzerlerinde Japonca filan yazılarla…
Ellerinde sigaralarla banklarda oturan gençlere takılıyor gözümüz, deniz manzaralı arabalarında bira içenlere….Boş şişeyi camdan denize fırlatanlara….
Otobüste yaşlılara yer vermeyen gençleri görüyoruz utanarak…
Bar köşelerinde ailesinden habersiz uyuşturucu çeken zavallı gençleri görüyoruz…Kızlı erkekli..
Namusunu, kızlığını, şerefini para ile satanları….
İşsizken kahvelerde okey oynayanları, ganyan köşelerinde kupon yapanları, çalanları, yankesicileri….
Taksici soyanları, ev soyanları, kuyumcu soyanları….
Trafikte sürat yapıp, alkol alıp, kavga edip, bayan şoförleri sıkıştıranları görüyoruz.
Kameralarımız Saç tuvaletlerine takılıyor, mor, menekşe lenslere, pahalı yada taklit markalı ayakkabılara…
Anne baba sözü dinlemeyenleri, elinden düşürmedikleri cep telefonlarını, bozuk Türkçe’lerini…
Yabancı hayranlıklarını, İngilizce ukalalıklarını, bilgisizliklerini,
Magazin tutkunu olmalarını,
Tarihe, kültüre yabancılıklarını, misyonerlerin elinde oyuncak olduklarını, dinlerini doğru öğrenmediklerini görüyoruz.
Askere gitmek istemeyenleri, kaçakları, korkakları, yalan rapor alanları,
Gözü dönmüşleri, otopark mafyalarını…hepsini çekiyor kameramız.
Üzülüyor, utanıyor, eve geliyoruz.
………….
Derken uyanıyoruz. Hepsinin birer kabus olduğunu anlayıp derin bir oh çekiyoruz.
Sabah işe giderken arabadan gözlerimiz dışarıdaki gençleri arıyor tek tek, cımbız gibi.
Bazıları yaşlıların elinden tutmuş karşıya geçiriyor, bazıları mahsur kalmış kediyi ağaçtan indirme derdinde…Tertemiz kıyafetli, takım elbiseli genç iş adamları telaşla yürümekteler, trafikte panik yok saygı var, gençler çok daha dikkatli kullanıyor araçlarını.
Küfür yok, bağrışma yok, kapkaç yok, polisin ikazlarına direnme yok.
Otobüsteki gençler bile kitap okuyarak zamanı değerlendiriyor. Fast food denilen ürünleri gençler ağzına sokmuyor, sigara içmiyor, bir tek uyuşturucu satıcısı yok caddelerde.
Kıyafetler modern, temiz, ütülü, tamamı yerli malı.
Makyajlar abartısız, yerlere tüküren yok, çevre düzenli, parklar yemyeşil, yerde bir tek çöp yok.
Binalarda boydan boya Atatürk resimleri, radyolarda tamamen Türkçe şarkılar, spikerler gibi herkes kelimeleri doğru konuşuyor.
….
Seviniyoruz. Oh çekerek dün akşam ki kabusu hatırlayıp…gülüyoruz. !? Mayıs ayının o güzel havasını doyasıya içimize çekiyoruz.