Bakanlar Kurulu Oluşturulması
Baylar, Büyük Millet Meclisi, bakanların seçimi ile ilgili 2 Mayıs 1920 günlü yasa ile, Büyük Millet Meclisinde on bir bakandan meydana gelen bir “Bakanlar Kurulu” kurdu. Bu kurul, Genelkurmay işlerini de yürütecekti.
Görülüyor ki, Meclisin açılış günü olan 23 Nisan’dan beri bir hafta kadar zaman geçmiş bulunuyor. Bu süre içinde ülke ve ulus işleri ve özellikle olumsuz akım ve çalışmalara karşı önlem almak işleri bir an bile duraklayamazdı ve duraklamamıştır, Yalnız, bakanlar kurulu seçimi ile ilgili yasa çıktığı zaman Meclisçe bakanlığa seçilen kişilerden kimileri daha önce göreve başlamışlar, bana yardım ediyorlardı. Bu arada İsmet Paşa Hazretleri de Genelkurmay işlerini üzerine almış bulunuyordu.
Baylar, bununla ilgili olarak bir noktayı bildirmeyi gerekli görüyorum: O günlerde, arkadaşların hangi işlerde görevlendirilmesinin uygun olacağı düşünülürken, Genelkurmay Başkanlığı için İsmet Paşa’yı yeğlemiştim. Ankara’ da bulunan Refet Paşa, beni özel olarak görüp bilgi istedi. Anlamak istediği, Genelkurmay Başkanlığının en yüksek askeri kat olup olmadığı noktası idi. Benden, sözü geçen katın en büyük askeri makam olduğu ve ondan daha büyük makamın Millet Meclisi olacağı yanıtını alınca, buna karşı olduğunu bildirdi; İsmet Paşa’nın Başkomutanlık demek olan bu durumunu kabul edemeyeceğini söyledi. Görevin çok önemli ve ağır olduğunu; benim bütün arkadaşlar hakkındaki bilgime ve yansızlığıma güvenmenin uygun olacağını belirttim. Kendisinin böyle bir savda bulunmasının uygun olmadığını da sözlerime ekledim.
Baylar, daha sonra Batı Cephesi karargâhında görüştüğüm Fuat Paşa da, İsmet Paşa’nın Genelkurmay Başkanlığına getirilmesine kesinlikle karşı çıktı. Fuat Paşa’yı da, durumun gerektirdiği en uygun çözüm yolunu kabul zorunluğuna inandırmaya çalıştım. Refet ve Fuat paşaların kendilerine özgü birtakım düşüncelerine ekledikleri şu idi: Kendileri daha önce Anadolu’da benimle işbirliği yapmışlar, İsmet Paşa ise sonradan katılmış. Oysa, bundan önceki sözlerim arasında sırası ve yeri geldiği için bildirmiştim ki, İsmet Paşa, ben İstanbul’dan ayrılmadan önce benimle işbirliği yapmıştı. Daha sonra Anadolu’ya gelip birlikte çalışmıştı. Ama, Fevzi Paşa Hazretlerinin Harbiye Nazırı (Savaş -Savunma- Bakanı) olması üzerine, önemli bir takım düşünceler dolayısıyla, özel görev verilerek yine İstanbul’a gönderilmişti. Bunun için iş ve görüş birliğinde öncelik söz konusu olamazdı.
Genelkurmay Başkanlığı görevinin ilkin İsmet Paşa’ya verilmesi yerinde olmasaydı, bu işte Fevzi Paşa Hazretlerinin de beni uyarmaları bir yurt görevi olurdu. Oysa, Paşa Hazretleri, tam tersine, bu görevlendirmeyi pek uygun bulmuş ve kendileri, verilen Milli Savunma Bakanlığı görevini içten gelen bir duygu ile hemen kabul buyurmuşlardır. İsmet Paşa’nın, gerek Genelkurmay Başkanlığı’nda gerekse daha sonraki eylemli olarak Cephe Komutanlığında gösterdiği yararlık ve üstün çaba, kendisine görev verişteki yanılmazlığımı eylemli olarak ortaya koymuş bulunduğu için ulus karşısında, ordu karşısında ve tarih karşısında içim adamakıllı rahattır.