Muhalif Grubun Meclisteki Çalışmaları
Saygıdeğer baylar, karşıcıl grubun Meclisteki çalışmaları bizi biraz daha kendileriyle uğraştıracaktır. İkinci grup adını takınan karşıcıllar, olumsuz direnmelerini uzun süre denediler. Bakanlar Kurulu üyelerinin nasıl seçileceğini gösteren 8 Temmuz 1922 günlü yasa ile bakanların ve Bakanlar Kurulu Başkanının doğrudan doğruya Meclisçe gizli oyla seçilmeleri sağlandı. Böylelikle, Bakanlar Kurulu Başkanlığından eylemli olarak uzaklaştırılmış olduğum gibi, bakanların da benim göstereceğim adaylar arasından seçilmesi, ile ilgili hüküm kaldırılmış oldu.
Rauf Bey, Bakanlar Kurulu Başkanı Oldu
Karşıcıl grup bundan sonra saldırıya geçti. Rauf Bey’in Bakanlar Kurulu Başkanlığına getirmeye çalıştı, bundan başarı da sağladı. Karşıcılların art düşüncelerini anlıyordum. Bununla birlikte Rauf Bey’i yanıma buyur ettim. Meclis çoğunluğunun kendisini Bakanlar Kurulu Başkanı seçmeye eğilimli olduğunu, bunu benim de uygun gördüğümü söyledim. Rauf Bey, duraksar bir durum takındı. “Bakanlar Kurulu Başkanlığının bir görevi yoktur.” dedi. Rauf Bey demek istiyordu ki, Büyük Millet Meclisinin Başkanı, Bakanlar Kurulunun da doğal başkanıdır. Bakanlar Kurulu kararları, o onaylamadıkça yürürlüğe girmez. Buna göre, Bakanlar Kurulu Başkanının bir yetkisi ve özgürlüğü yoktur. Gerçekten, Anayasa gereğince durum böyleydi. Böyle demekle birlikte sonunda Bakanlar Kurulu Başkanlığını kabul etti. Rauf Bey, 12 Temmuz 1922 gününden 4 Ağustos l923 gününe değin bu görevde kaldı.
Baylar, bir nokta dikkatinizi çekmiştir. Kara Vâsıf Bey’le Rauf Bey, karşıcıl grubun kurulmasında, güçlendirilmesinde ve yönetiminde daha ilk günden, birlik ve yönetici durumunda bulunuyorlar. Ama Rauf Bey açıktan açığa İkinci Gruba geçmeyerek bizim içimizde kalmak durumunu yeğliyor. Bu durum üç yıl sürdü. Rauf Bey, en sonu kendi deyişiyle “bizimle birlikmiş gibi görünme olanağı kalmadığı zaman” ayrılığını açığa vurmak zorunda kaldı.
Baylar, karşıcılların Mecliste orduya karşı açtıkları akım sürüp gidiyordu. Boyuna ve ateşli ateşli ordunun saldırı yeteneği olmadığından ve artık sorunu siyasa yoluyla çözüp sonuçlandırmanın zorunlu olduğundan etkili bir biçimde söz ediyorlardı.