Ankara’da Toplanma Düşüncesi
Ben,Meclisi Mebusan’ın İstanbul’da saldırıya uğrayacağını, dağılacağını kesinlikle bekliyordum. Böyle bir durumda başvurulacak önlemi de kararlaştırmıştım. Hazırlık ve gerekli düzenlemeler de başlamıştı. Ankara’da toplanmak…
İşte bu görevi yaparken, ulusça yanlış anlaşılmaya yol açmamak için, önlem olarak da bir şey düşünmüştüm: Meclisi Mebusan Başkanlığına seçilmek. Amacım, dağıtılan milletvekillerini, Meclisi Mebusan Başkanı niteliği ve yetkisiyle çağırmaktı. Gerçi bu önlem, ancak görünüşü kurtarmak için ve geçici olarak işe yarardı. Ama, herhalde, bunalımlı zamanlarda, yararı geçici de olsa, her türlü önlemin alınmış olması gereksiz sayılamaz.
Gerçekte, İstanbul’a gitmeyecektim, Ama bunu açığa vurmaksızın, zaman kazanacak ve geçici olarak görev başında bulunmuyormuşum gibi, durum ve işlem düzenlenecek ve Meclis, başkan vekillerince yönetilecekti.
Bu önlemin uygulanması, elbette Meclise katılan ve işin aslını kavramış olması gereken arkadaşların yardımları ve çalışmalarıyla olabilecekti. Baylar, bunu gereken kişilere söyledim. Düşüncemi ve görüşümü uygun buldular. Bu yolda çalışacaklarına söz ve güvence vererek İstanbul’a gittiler.
Ama, pek az, belki bir ya da iki arkadaştan başkasının, bu konunun sözünü bile etmediklerini öğrendim.
Bu sorunda üstün gelen düşünüş ve mantık şu imiş: Bunca milletvekilleri içinde Meclis Başkanı olacak yeterlikte bir adam bile yok mudur ki, gelmemiş olan bir milletvekilini kendi yokken başkan seçeceğiz… Meclisi oluşturan sayın üyeleri bu denli yetersiz göstermek, yabancılar üzerinde kötü etki yapmaz mı?
Bir başka mantık da şu: Meclis Başkanlığına Kuvayi Milliye Başkanını seçmek, daha ilk günden Meclis üzerine kuşku ve saldırı çekmeye yol açmıştır. Akıllı işi değildir.
Bu türlü düşünen ve mantık yürütenlerin bana pek de uzak kişiler olmadıklarını görenler, susmayı yeğ tutmuşlar.
Baylar, açıkça söylemeliyim ki bu önlemin alınmamış olması, Meclis dağıldıktan sonra beni küçük bir güçlükle karşılaştırmıştır. Bunu da sırası gelince bilginize sunacağım.