Amasya Anlaşması ve Sonuçları
Mustafa Kemal görüşme yerine 18 Ekim’de ulaştı. Yanında Rauf ve Bekir Sami Beyler vardı. Salih Paşa geldiğinde büyük gösterilerle karşılandı. Görüşmeler 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında üç gün devam etti ve beş protokol hazırlandı. Protokollerden üçü imzalandı. Diğer ikisi gizli olduğundan imzalanmadı. Birinci protokol İstanbul Hükümeti’nin özetle şu isteklerini kapsıyordu:
- Asker politika ile uğraşmamalı.
- İttihatçılığın ve ittihat ve Terakki düşüncesinin ülkede yeniden uyanması son derece zararlıdır. Bundan kaçınmak gerekir.
- Hükümetle millî teşkilât temel noktalarda anlaşmışlardır. Dolayısıyla hükümetin gücünü ters yönde etkileyecek en küçük müdahaleden kaçınmak gerekir.
- intikam politikası güdülmeyeceği sözü gereği, vaktiyle teşkilâta karşı olmasından dolayı tutuklananlar hakkında savcılıkça yapılacak kovuşturmalara karşı çıkılmayacaktır.
- Tehcir dolayısıyla suç işleyenler yasal yoldan cezalandırılacaktır.
- Seçimler baskıdan uzak yapılacaktır…. Tanınmış ittihatçıların milletvekili seçilmesi itilâf Devletlerinin itiraz ve müdahalelerine yol açabileceğinden, seçimler halkoyuna bırakılmalıdır.
- Taşkınlıklara varan gösteri ve makalelerden kaçınılacaktır.
- Güvenliği bozacak olaylara meydan verilmeyecektir.
- Ne hükümetten yana ve ne de ona karşı bir şey yapılmayacaktır.
Belgeden anlaşıldığı gibi, hükümet, askerin politika ile uğraşmamasını, ittihatçılığın diriltilmemesini, hükümetin gücünü azaltacak hareketlerden sakınılmasını, seçimlere müdahale edilmemesini, tanınmış ittihatçıların seçilmemesini istemektedir.
İkinci protokolde saltanat ve hilâfet hakkında gerekli teminat verildikten sonra, özetle şu hükümler kabul edilmektedir:
- 30 Ekim 1918 tarihindeki hudut dahilinde kalan her noktada ekseriyeti Müslümanlardan oluşan Osmanlı topraklarını elde etmek en asgari talep olacaktır. Çukurova ve Aydın ilinde vatan topraklarından kopmasının kesinlikle mümkün olmadığı esası kabul edilmişti.
- Azınlıklara siyasî hâkimiyet ve sosyal dengeyi bozacak imtiyazlar verilmemesi benimsendi.
- Bağımsızlığımız tam olarak korunmak şartıyla teknik, sanayi ve ekonomi alanlarında dış desteğin millî çıkarlarımıza zarar vermeyecek bir şekilde uzmanlarca incelenerek Millî Meclisçe uygun bulunacak şekilde kabulü uygun görüldü.
- 11 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresi kararlarının öteki maddelerinin de Millî Meclisin kabulüne sunulması kararlaştırıldı.
- Millî Meclisin yasama ve denetleme haklarını tam bir serbestlikle yerine getirebileceğinin Meclisçe doğrulanması halinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin alacağı şekil kongrece belirlenecektir.
- İstanbul düşman işgali altında bulunduğundan milletvekillerinin yasama görevlerini hakkıyla yerine getirmelerinin zorluğu dolayısıyla Millî Meclisin Anadolu’da, hükümetin uygun göreceği bir yerde toplanması uygun görülmüştür.
- Hazırlanan üçüncü protokolde, seçilecek milletvekillerinin ittihatçılık ve tehcir işleri ile ilgili olmamaları için tedbir alınması, temiz ve tarafsız kişilerin seçilmesinin desteklenmesi, yabancı müdahalesine yol açmamak için bütün siyasî partilerin ve azınlıkların seçime katılmaları sağlanmalıdır denilmektedir.
Dördüncü ve beşinci protokoller gizlidir. Dördüncü protokolde Anadolu’nun İstanbul Hükümeti’nden olan istekleri sıralanmıştır:
- Millî hareketi destekledikleri için haklarında işlem yapılmış olan bazı komutan ve subaylarla ilgili kararların düzeltilmesi.
- Malta’ya sürülmüş olanların kendi mahkemelerimizde yargılanmak üzere İstanbul’a getirtme çareleri aranması.
- Ermeni zulmü ile ilgili görülenlerin mahkemeye verilmesi Millî Meclise bırakılacaktır.
- İzmir’in boşaltılması için hükümetçe yeniden protesto edilmesi, gerekiyorsa gizli talimat ile halka gösteri toplantıları yaptırılması.
- Jandarma Genel Komutanı, Merkez Komutanı, Polis Müdürü ve Dahiliye Müsteşarının değiştirilmeleri.
- İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kapı kapı dolaşılıp halka kağıt imzalatmalarına engel olunması.
- Yabancı parası ile satın alınan gazete ve cemiyet faaliyetlerine son verilmesi (özellikle subay ve memurların bu gibi derneklere girmelerinin yasaklanması).
- Afyon Kuva-yı Millîye‟sinin güçlendirilmesi, iaşelerinin sağlanması (Donanma Cemiyeti’nin 400,000 lirasından gerekli kadarı hükümetçe bu işe ayrılabilir.)
- Millî Mücadele’ye katılmış olan memurların güvenlik sağlanıncaya kadar yerlerinden alınmamaları; millî davaya aykırı hareketlerinden dolayı işten el çektirilmiş memurların yeni görevlere tayinlerinden önce durumlarının özel olarak görüşülmesi.
İmzasız protokol da Barış Konferansına gideceklerin listesi veriliyordu. Listede delege olarak Tevfik Paşa (Başkan), Ahmet izzet Paşa (askerî temsilci), Reşat Hikmet Bey (siyasi temsilci) uzman olarak da ismet ve Refet Beyler dikkati çekmektedir.
Amasya’da Mustafa Kemal’in üzerinde ısrarla durduğu husus, Meclisin İstanbul’da toplanmasının doğru olmadığı, milletin sinesine çevrilmiş düşman toplarının baskısı altında millî iradenin serbestçe kendisini ifade imkânı bulamayacağıdır. Salih Paşa’da şahsen buna katıldığını, kabinenin de bunun katılmasını sağlamaya çalışacağını, bunun kabul edilmemesi halinde hükümetten ayrılacağına söz vermişti.
Amasya kararları ne ifade etmektedir? Mustafa Kemal açısından nasıl değerlendirilebilir? Sonuçları nelerdir?
Amasya kararları ile hükümet millî iradeye dayanan Millî Meclis’in onayı olmadan ülkenin geleceği ile ilgili bir karar almamayı keza Millî Meclisin kabul etmesi şartı ile, Erzurum ve Sivas kongre kararlarını uygulamayı taahhüt ediyordu. İstanbul daha üç ay önce asi ilân edip rütbe nişanlarını geri aldığı Mustafa Kemal’i millî hareketin lideri olduğunu resmen kabul ediyordu. Böylece Mustafa Kemal bundan böyle ülkenin kaderine Anadolu’nun hâkim olduğunu, süngülerin baskısı altında İstanbul Hükümeti’ne imzalatılacak bir barışın geçersiz olacağını dünyaya göstermiş oluyordu. Nitekim İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck, İzmir ve Trakya’nın Yunanistan’a verilmesinin, Doğuda Ermenistan oluşturulmasının, ancak silâh kullanmakla mümkün olacağını, millîyetçi hareketin gittikçe güçleneceğini ve bir an önce barış anlaşması yapılması gerektiğini hükümetine önermişti.
Amasya Anlaşması neticesinde Mustafa Kemal’in prestiji çoğalmış, millî hareket ivme kazanmış ve “Temsil Heyeti millet hizmeti yapan resmi bir makam haline gelmiştir.”