söylev – Ataturkicimizde.com http://ataturkicimizde.com Bir Mustafa Kemal Atatürk sitesi Mon, 28 Oct 2019 13:35:20 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.9.11 http://ataturkicimizde.com/wp-content/uploads/2018/09/cropped-512512-1-32x32.png söylev – Ataturkicimizde.com http://ataturkicimizde.com 32 32 Atatürk’ün yazı inkılabı hakkında konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-yazi-inkilabi-hakkinda-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-yazi-inkilabi-hakkinda-konusmasi/#respond Wed, 21 Nov 2018 03:22:27 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4811 Atatürk’ün yazı inkılabı hakkında konuşması İstanbul’da Sarayburnu parkındaki gazinoda gece toplantısında söylenmiştir: Sevgili kardeşlerim, Karşınızda olmakla ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Memnunum, duyguluyum, mutluyum. Bu...

Bu yazı Atatürk’ün yazı inkılabı hakkında konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün yazı inkılabı hakkında konuşması

İstanbul’da Sarayburnu parkındaki gazinoda gece toplantısında söylenmiştir:

Sevgili kardeşlerim,

Karşınızda olmakla ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Memnunum, duyguluyum, mutluyum. Bu durumdan duyduğum mutluluğu ufak notlar halinde belirledim. Bunları içinizden bir vatandaşa okutacağım.

Atatürk elindeki küçük notları orada bulunanlardan bir gence verdikten sonra tekrar alarak şu sözleri söyledi:

Vatandaşlar, bu notlarım asıl Türk kelimeleri, Türk harfleriyle yazılmıştır. Kardeşiniz bunu hemen okumaya girişti, biraz çalıştıktan sonra birdenbire okuyamadı. Şüphesiz okuyabilir. İsterim ki, bunu hepiniz beş on gün içinde öğrenesiniz.

Arkadaşlar,

Bizim düzenli ve zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığınızın eserlerine yakın bir zamanda bütün dünya şahit olacaktır. Buna kesinlikle eminim.

Yeni Türk alfabesiyle yazdığım bu notları bir arkadaşa okutacağım, dinleyiniz.

Atatürk notlarını Bolu Milletvekili Falih Rıfkı (Atay)’a vererek okuttu:

İstanbul halkının bu geceki toplantısına beni kattığınız için çok teşekkür ederim. Her zaman, her yerde olduğu gibi, bu gece burada da halk ile karşı karşıya geldiğim anda, büyük, yüksek bir kuvvetin etkisi altında kaldığımı duydum.
Bu kuvvet nedir?

Türk harflerinin, Türk sosyal heyetini oluşturan yüksek insanların, kalb kaynaklarından yükselen duyguların, isteklerin, heyecanların, niyetlerin; bir noktada, bir hedefte, bir amaçta birleşmesidir.

Bu kuvvetin bu kadar ortaklaşa olabilmesi, onun çok temiz, çok soylu olmasından kaynaklanır. Bu benim ve bütün dünyanın gördüğü kuvvet, mutlaka en yüksek niteliklerle kendini gösterir.

Bir millet, bu anlamda bir kuvvet ve canlılık gösterdiği zaman, o milletin insanlık tarihinde yepyeni bir devre açmakta olduğuna şüphe etmemelidir. İki musiki heyetini dinledim. Özellikle sahneyi birinci olarak süsleyen Müniretül Mehdiye Hanım sanatkârlığında başarılı oldu.

Fakat benim Türk duygularım üzerinde artık bu musiki, bu basit musiki, Türk’ün çok açılmış ruh ve duygusunu karşılamaya yetmez. Şimdi karşıda uygar dünyanın musikisi de duyuldu. Bu ana kadar Doğu musikisi denilen şakımalar karşısında kansız, cansız gibi görünen halk, hemen harekete ve uygulamaya geçti. Hepsi oynuyor ve şen, neşelidir. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman için fark olunmamışsa, kendinin kusuru değildir. Kusurlu hareketlerin acı, kötü sonuçları vardır. Bunun farkında olmamak, suçtur.

İşte Türk milleti bunun için üzüntü duydu. Fakat artık millet hatalarını kanı ile ödemiş ve iyileştirmiştir. Artık rahattır, yaratılışında olduğu gibi, artık Türk şendir, keyiflidir. Çünkü ona ilişmenin tehlikeli olduğunu tekrar ispat istemez, inancındadır. Bu inanç aynı zamanda dilektir.

Nutuk bitince halk arasında bir kişinin Cumhurbaşkanı’na heyecanlı bir sesle konuşma yapması üzerine Atatürk tekrar ayağa kalkarak şunları söyledi:

Vatandaşlar, Arkadaşlar!

Çok söz, uzun söz bir şey için söylenir: Gerçeği anlamayanları gerçeğe getirmek için… Ben bu devirleri geçirdim.

Şimdi sözden çok, iş zamanıdır. Artık benim için, hepiniz için çok söz söylemeye gerek kalmadığı inancındayım. Bundan sonra bizim için uygulama, hareket ve yürümek gerekir. Çok işler yapılmıştır, ancak bugün yapmaya zorunlu olduğumuz son değil, fakat çok gerekli bir iş daha vardır: Yeni Türk harfleri çabuk öğrenilmelidir. Vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir sosyal topluluğun yüzde onu okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez. Bundan insan olanlar utanmalıdır.

Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini övünçle doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz. Hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların hareketini isterim. En sonunda bir sene, iki sene içinde bütün Türk sosyal heyeti yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün uygarlık dünyasının yanında olduğunu gösterecektir.

Halka doğru kadehini kaldırarak:

Eskiden bunun bin mislini süprüntülüklerinde aşağılıklarında  gizli gizli içen iki yüzlü sahtekârlar vardı. Ben sahtekâr değilim, milletimin şerefine içiyorum.

Hâkimiyet-i Milliye: 11.08.1928

Bu yazı Atatürk’ün yazı inkılabı hakkında konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-yazi-inkilabi-hakkinda-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün havacılık hakkında konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-havacilik-hakkinda-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-havacilik-hakkinda-konusmasi/#respond Mon, 19 Nov 2018 03:08:17 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4808 Atatürk’ün havacılık hakkında konuşması Türkkuşu çalışmalarına başlarken Etimesgut hava alanında söylenmiştir: Bayanlar, Baylar! Bizim dünyamız -bilirsiniz- topraktan, sudan ve havadan oluşmuştur. Hayatın da, temel ögeleri,...

Bu yazı Atatürk’ün havacılık hakkında konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün havacılık hakkında konuşması

Türkkuşu çalışmalarına başlarken Etimesgut hava alanında söylenmiştir:

Bayanlar, Baylar!

Bizim dünyamız -bilirsiniz- topraktan, sudan ve havadan oluşmuştur. Hayatın da, temel ögeleri, bunlar değil midir? Bu ögelerden birinin eksikliği, yalnız eksikliği değil, sadece, bozukluğu, hayatı imkânsız kılar.

Hayatı, hele ulusal hayatı seven, onu korumak isteyen, yurdunun topraklarına, denizlerine olduğu gibi, havasına da ilginliği her gün biraz daha çoğaltmalıdır.

Bu ilginlik, saydığım hayat örgenlerine egemenlikle olur.

Natür insanları türetti, onları kendine taptırdı da. Ancak, insanların dünyada, yaşayabilmeleri için, onların tabiata egemenliğini de şart kıldı. Tabiata egemen olmasını bilemeyen yaratıklar, varlıklarını koruyamamışlardır. Tabiat onları, kendi unsurları içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten çekinmemiştir.

Türk, bu büyük gerçeği, üzelden tanmak kapasitesini göstererek kapsal bir dölende, toprağı ve onun türlü ürünlerini insanlığa verimli kılmış, geniş denizlerde göğüslemedik dalgalar bırakmayarak, insanlığa genlik veren kültür yolları açmıştır.

Lâkin, yaşadığımız bu çağda, artık,insanlar, yalnız karada ve denizde kalmadılar. Tabiatın hava varlığının da içine daldılar.

Hayat için havayı, yalnız nefeslenmenin yetersizliği anlaşıldı. Gerekli ve gerçek olan hava egemenliği olduğu yalın olarak ortaya çıktı.

Bütün ulusların, büyük dölenle, üzerinde çalıştıkları bu yöneyde, Türk ulusu da şüphesiz, yerini almalıydı.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümet’i, kara ordumuzun yanında, donanmamızı kurarken, hava filolarımızı da, en son hava şartlarıyla düzenlemekten geri kalmadı.

Şahıslarıyla onur duyduğumuz, hava subaylarımız ve komutanlarımız da yetişmiş bulunuyorlar. Pilotlarımız her zaman ve her durumda, ulusun yüzünü ağartacak yüksek değerdedirler.

Lâkin arkadaşlar, bu kadarını yeterli görmek doğru olamazdı. Hava işine, onun bütün dünyada, aldığı önem derecesine göre yer vermek gerekliydi.

Bunu göz önünde tutan Cumhuriyet Hükümeti, havacılığı, bütün ulusun işlevi yapmak kararındaydı.

Türk, yurdun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında, nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, dolaşıyorsa, yurdun göklerinde de, aynı şekilde dolaşabilmelidir. Bu ise, Türk’ü, çocukluğundan vatan kuşlarıyla, vatan havası içinde yarışa alıştırmakla başlar.

İşte, bugün burada bizi toplayan sebep, o kutsal işe başlama törenidir.

Havacılık kınavına gerçek sarılmalarından dolayı, hükümete, Genelkurmay Başkanı Sayın Mareşal’a ve Türkiye Hava Kurumu Başkanı değerli arkadaşım Fuat’a, burada, özel teşekkürlerimi sunarım.

Bu ödevimizi başarmada, bizden değerli yardımlarını esirgemeyen, dostumuz Rus Sovyet Cumhuriyeti’ne ve onun, Sayın Büyük Elçisi Bay Karahan’a önünüzde teşekkür etmekten kıvanç duyarım.

Türk çocuğu!

Her işte olduğu gibi, havacılıkta da, en yüksek düzeyde seni bekleyen yerini, az zamanda, dolduracaksın.

Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk ulusu mutlu olacaktır.

Ulus 4.05. 1935

Bu yazı Atatürk’ün havacılık hakkında konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-havacilik-hakkinda-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Kahraman Ordumuza değişmeyen mesajı http://ataturkicimizde.com/ataturkun-kahraman-ordumuza-degismeyen-mesaji/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-kahraman-ordumuza-degismeyen-mesaji/#respond Sat, 17 Nov 2018 03:03:59 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4805 Atatürk’ün Kahraman Ordumuza değişmeyen mesajı Ankara Hipodromunda yapılan geçit resminden önce Başbakan Celâl Bayar tarafından okunmuştur. Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman...

Bu yazı Atatürk’ün Kahraman Ordumuza değişmeyen mesajı ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Kahraman Ordumuza değişmeyen mesajı

Ankara Hipodromunda yapılan geçit resminden önce Başbakan Celâl Bayar tarafından okunmuştur.

Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!

Memleketini en buhranlı ve zor anlarda eziyetten, felâketlerden, belâlardan ve düşman işgâlinden nasıl korumuş ve kurtarmış isen cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve araçları ile donatılmış olduğun halde görevini aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

Bugün, cumhuriyetin onbeşinci yılını devamlı artan büyük bir rahatlık ve kudret içinde kavrayan büyük Türk milletinin karşısında kahraman ordu, sana kalpten teşekkürlerimi sunar ve bildirirken büyük ulusumuzun övünme duygularını da dile getiriyorum.

Türk vatanının ve Türklük toplumunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan oluşan görevini her an yerine getirmeye hazır olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve güvenimiz vardır. Büyük ulusumuzun orduya verdiği en son sistem fabrikalar ve silâhlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir kendini fedâ etme ve yaşamayı değersiz görmekle her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğunuza eminim. Bu inançla kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve deneyimli komutanları ile subay ve erlerini selâmlar ve övgülerimi bütün ulus karşısında bildiririm.

Cumhuriyet Bayramı’nın onbeşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun.

Ulus, 30.10. 1938

Bu yazı Atatürk’ün Kahraman Ordumuza değişmeyen mesajı ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-kahraman-ordumuza-degismeyen-mesaji/feed/ 0
Atatürk’ün birinci maarif kongresi açış konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-birinci-maarif-kongresi-acis-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-birinci-maarif-kongresi-acis-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:26:51 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4796 Atatürk’ün birinci maarif kongresi açış konuşması 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Türkiye Maarif Eğitim işleyişinin bir programını hazırlamak amacıyla Ankara’da yapılan resmî ilk genel toplantıda:(Günümüz...

Bu yazı Atatürk’ün birinci maarif kongresi açış konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
Atatürk’ün birinci maarif kongresi açış konuşması

16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Türkiye Maarif Eğitim işleyişinin bir programını hazırlamak amacıyla Ankara’da yapılan resmî ilk genel toplantıda:(Günümüz Türkçesiyle)

Saygıdeğer Hanımlar, Efendiler,

Genel Savaş memleketimizi bir yenilgiye götürdü. Düşmanlarımız bunu fırsat kabul ederek milletimizi bütünüyle yok etmek istediler. Buna karşı ortaya çıkan millî coşkuya Ankara çok büyük bir sahne oldu. Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi burada, Ankara’da toplandı.

Bugün Ankara, Millî Türkiye’nin “Maarif Eğitimi’ni” kuracak olan Türkiye kadın ve erkek Öğretmenler Kongresi’nin burada toplanmasıyla övünmektedir.

Yüzyılların yüklemiş olduğu derin bir yönetimin boşlayıp, savsaklamasından devlet organlarında açtığı yaraları tedaviye harcanacak yardımların en büyüğünü hiç şüphesiz kültür yolunda kullanmamız gerekir.

Gerçi bugün maddî manevi güç kaynaklarımızı, millî sınırlarımız içindeki memleketlerimizde işgâlci bulunan düşmanlara karşı kullanmak zorundayız. Memleket kültürü için ayrılabilen şey, gelecekteki eğitimimize dayanak olacak bir temel kurmaya yeterli değildir. Ancak yeterli şartlar ve araçlara sahip oluncaya kadar geçecek savaş günlerinde bile dikkatlice hazırlanmış bir millî eğitim programı oluşturmaya ve var olan eğitim teşkîlâtımızı bugünden daha yararlı bir faaliyetle çalıştıracak ilkeleri hazırlamaya zaman ayırmalı ve çalışmalıyız.

Şimdiye kadar sürdürülen eğitim yöntemlerinin milletimizin tarihi geriliğinde en önemli bir etken olduğu inancındayım. Onun için bir millî terbiye programından söz ederken eski devrin saçma sapan ve yaratılış özelliklerimizle hiç de ilişkisi olmayan yabancı düşüncelerden, doğudan ve batıdan gelebilen etkilerden bütünüyle uzak, millî ve tarihî karakterimize uyan bir kültürden söz ediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişerek ortaya çıkması ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir. Gelişi güzel izlenecek bir yabancı kültür şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür (Harâset-i Fikriyye) zeminle uygundur. O zemin (yer) milletin karakteridir.

Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile taarruz eden genel olarak yabancı unsurlarla mücadele gereğini ve millî düşünceleri boğmaya çalışan her karşı fikre şiddetle ve özveri ile savunmanın gereği öğretilmelidir. Yeni neslin bütün ruhî güçlerine bu özellikler ve yeteneğin verilmesi önemlidir. Devamlı ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletlerin hayat felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her millet için bu olgun özellikler şiddetle istenmektedir.

Ayrıntılarını tamamen uzmanlarına bırakmak istediğim bu mesele hakkındaki genel görüşlerimi tamamlamak için yeni neslin donatılacağı manevî özellikler arasında kuvvetli bir erdemlilik ve kuvvetli, düzenli ve sağlam düşünceden de söz etmek zorundayım.

İşte biz, bu kongremizden sadece çizilmiş eski yollardan yürümenin şekli hakkında düşünceleri konuşmak değil, belki söylediğim şartları taşıyan yeni bir sanat ve beceri yolu bulup millete göstermek ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi kutsal bir hizmet bekliyoruz. Maarif Vekaleti’nin halkı tanımış, çevreyi ve memleketi değerlendirmiş, öğretmen ve uzmanlardan oluşan bir ilim ve kültür kongresini Ankara’da toplamayı düşünmüş olması ve bugünkü zor şartlara rağmen bu girişiminde başarısını büyük bir beğeni ile anarım.

Huzurunuzda ve millet huzurunda millî eğitimimiz hakkındaki görüş ve düşüncelerimi söylemeye imkân vermiş olan bu toplantıdan yararlanarak geleceğimizin kurtuluşunun saygıdeğer liderleri olan Türkiye kadın ve erkek öğretmenleri hakkındaki saygı dolu duygularımı hatırlatmak isterim.

Gelecek için hazırlanan vatan çocuklarına, hiçbir zorluk karşısında baş eğmeyerek sabırla çalışmalarını ve eğitimdeki çocuklarımızın ana babalarına da yavrularının eğitimlerini tamamlamak için her fedakârlığa katlanmaktan çekinmemelerini öneririm. Büyük tehlikeler karşısında uyanan milletlerin ne kadar kararlı oldukları tarihçe ispat edilmiştir. Silâhıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin temiz karakteri yetenek ile doludur.

Ancak bu doğal yeteneği ortaya çıkarabilecek yöntemlerle donatılmış vatandaşlar gereklidir. Bu görev de sizlere düşüyor. Millî hükûmetimizin ciddiyet ve içtenlikle istediği derecede Türkiye kadın ve erkek öğretmenlerinin hayat ve refahını henüz sağlayamamakta olduğunu biliyorum; fakat milletimizi yetiştirmek gibi kutsal bir görevi üzerine alan yüce heyetinizin bugünün durumunu dikkate alacağından ve her zorluğu yenerek bu yolda gayet sabırla yürüyeceğinden şüphem yoktur. Göreviniz çok önemli ve hayatidir. Bunda başarılı olmanızı Yüce Allah’tan dilerim.

Hâkimiyet-i Milliye: 21.7.1921

***

Orjinal metin ise şöyledir;

15 Temmuz 1921, Mustafa Kemal Atatürk

Muhterem Hanımlar, Efendiler !

Harb-i umûmî memleketimize bir mağlûbiyet tevcîh etti. Düşmanlarımız bunu vesile kılarak, milletimizi tamamen imhâ etmek istediler. Buna karşı vukûa gelen galeyân-ı milliyye, Ankara, muazzam bir sahne oldu. Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı müdafaa etmek üzere toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada, Ankara’da toplandı. Bugün, Ankara, millî Türkiye’nin “millî maarifini” kuracak olan Türkiye Muallime ve Muallimler Kongresi’nin toplantısına sahne olmakla da iftihar etmektedir.

Asırların yüklü olduğu derin bir ihmal-i idarinin bünye-i devlette vücuda getirdiği yaraları tedavi için harcanacak himmetlerin en büyüğünü hiç şüphesiz irfan yolunda hazırlamamız lâzımdır.

Gerçi bugün maddî ve manevî kuvvet kaynaklarımızı, hudud-ı milliyemiz dahilindeki memleketlerimizde işgalci bulunan düşmanlara karşı kullanmak mecburiyetindeyiz. İrfan-ı memleket için tahsîs edilebilen şey, müstakbel maarifimize dayanak noktası olacak bir temel kurmağa kâfi değildir.

Ancak vâsi ve kâfi şartlar ve vasıtalara malik oluncaya kadar geçecek mücadele günlerinde dahi kemal-i dikkat ve itina ile işleyüp çizilmiş bir millî terbiye programı vücuda getirmeğe ve mevcut maarif teşkilâtımızı bugünden verimli bir faaliyetle çalıştıracak esasları hazırlamaya mesai sarf etmeliyiz.

Şimdiye kadar takip olunan tahsîl ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafelerinden ve fıtri niteliklerimizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i milliyye ve tarihiyyemizle mütenâsip bir kültür kastediyorum. Çünkü davayı millîmizin inkişâf-ı tâmmı, ancak böyle bir kültür ile temin edilebilir. Lâ-ale’t-tayîn bir ecnebi kültürü, şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin yıkıcı neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür (Harâset-i Fikriye) zeminle mütenasiptir. O zemin, milletin seciyesidir.

Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa mevcudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile taarruz eden bi’l-ûmum yabancı unsurlarla mücâdele lüzûmu ve efkâr-ı milliyeyi kemali istiğrak ile her mukâbil fikre karşı şiddetle ve fedakârane müdafaa zarûreti telkîn edilmelidir. Yeni neslin bütün kuvâ-yi ruhiyyesine bu evsâf ve kabiliyetin zerki mühimdir. Dâimi ve müthiş bir mücâdele şeklinde tebârüz eden hayat-ı akvamın felsefesi, müstakil ve mesut kalmak isteyen her millet için bu evsafı kemal-i şiddetle talep etmektedir.

Teferruâtını tamamen erbâb-ı ihtisasına bırakmak istediğim bu mesele hakkındaki umûmî nokta-i nazarımı ikmalen ifade için yeni neslin techiz olunacağı evsaf-ı maneviyye meyânında kuvvetli bir aşk-ı fazilet ve kuvvetli bir fikr-i intizam ve inzibattan da bahsetmek zaruretindeyim.

İşte biz, bu kongrenizden yalnız, çizilmiş eski yollarda âlelâde yürümenin tarzı hakkında müdavele-i efkâr etmeği değil belki serdettiğim şartları hâiz yeni bir san’at ve marifet yolu bulup millete göstermek ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi mukaddes bir hizmet bekliyoruz. Maârif Vekâleti’nin halkı tanımış, muhiti ve memleketi takdir etmiş muallim ve mütehassıslardan mürekkep bir ilim ve irfan kongresini Ankara’da toplamağı düşünmüş olmasını ve bugünkü zor şartlara rağmen bu teşebbüsünde muvaffak olmuş bulunmasını kemal-i takdir ile yâd ederim.

Huzurunuzda ve huzur-ı millette millî maârifimiz hakkındaki nokta-i nazarımı ifadeye imkân veren bu vesileden istifade ederek geleceğimizin kurtuluşunun aziz öncüleri olan Türkiye muallime ve muallimleri hakkındaki hürmet dolu hislerimi zikretmek isterim.

İstikbal için hazırlanan vatan evlatlarına, hiç bir zorluk karşısında teslim olmayarak, kemâl-i sabır ve metânetle çalışmalarını ve tahsildeki çocuklarımızın ebeveynine de yavrularının ikmâl-i tahsil için her fedakârlıktan kaçınmalarını tavsiye ederim. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr oldukları tarihen müsbettir. Silâhıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücâdele mecbûriyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.

Milletimizin saf seciyesi istidât ile doludur. Ancak bu tabiî istidâdı inkişâf ettirebilecek usullerle mücehhez vatandaşlar lâzımdır. Bu vazife de sizlere teveccüh ediyor. Hükümet-i milliyemizin, kemal-i ciddiyet ve samimiyetle arzu ettiği derecede Türkiye muallime ve muallimlerinin hayat ve refâhını henüz temîn edememekte olduğunu bilirim. Fakat milletimizi yetiştirmek gibi mukaddes bir vazifeyi yerine getiren yüce heyetinizin bugünün vaziyetini nazar-ı itibâra alacağından ve her zorluğa göğüs germe ile bu yolda gâyet metânetle yürüyeceğinden şüphem yoktur.

Vazifeniz pek mühim ve hayatîdir. Bunda muvaffak olmanızı Cenâb-ı Hakk’tan temenni ederim.

Bu yazı Atatürk’ün birinci maarif kongresi açış konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-birinci-maarif-kongresi-acis-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Bursa’da öğretmenler grubuna konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-bursada-ogretmenler-grubuna-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-bursada-ogretmenler-grubuna-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:20:09 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4794 Atatürk’ün Bursa’da öğretmenler grubuna konuşması Mustafa Kemal’in büyük zaferini kutlamak üzere İstanbul’dan Bursa’ya giden kalabalık bir öğretmenler grubu ile Bursa Öğretmenlerine Şark Tiyatrosundaki gece toplantısında...

Bu yazı Atatürk’ün Bursa’da öğretmenler grubuna konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Bursa’da öğretmenler grubuna konuşması

Mustafa Kemal’in büyük zaferini kutlamak üzere İstanbul’dan Bursa’ya giden kalabalık bir öğretmenler grubu ile Bursa Öğretmenlerine Şark Tiyatrosundaki gece toplantısında söylenmiştir.

Hanımlar, Beyler!

İstanbul’dan geliyorsunuz. Hoş geldiniz. İstanbul’un ışık ocaklarını temsil eden yüce heyetiniz karşısında duyduğum zevk sonsuzdur. Kalplerinizdeki duyguları, beyinlerinizdeki fikirleri doğrudan doğruya gözlerinizde ve alınlarınızda okumak benim için olağanüstü mutluluk sebebidir. Bu dakika önünüzde duyduğum en içten duyguyu izninizle söyleyeyim: İsterdim ki çocuk olayım ve sizin ışık saçan öğretim çevrenizde bulunayım. Sizden bilgileneyim, siz beni yetiştiresiniz. O zaman milletim için daha yararlı olurdum; fakat ne yazık ki gerçekleşmesi mümkün olmayan bir arzu karşısında bulunuyoruz. Yerine başka bir istekte bulunacağım; bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları memlekete, millete yararlı fertler yapınız… Bunu sizden istiyor ve rica ediyorum.

Öğretmen Hanımlar, Öğretmen Beyler!

Belki muallime demediğim için benim yanlışımı çıkarıyorsunuz. Ben dilimizde “tâi te’nis”* kullanmak mecburiyetinde olmadığımızı sanıyorum. Evet, öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, bilirsiniz ki, milletimiz büyük bir felâket geçirdi. Devletimiz bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı, varlığımıza karşı birçok cinayetler yapıldı. Çok çalıştık, bugüne ait başarıyı elde ettik.

Hanımlar, Beyler!

Bir milleti, düşmüş olduğu herhangi bir felâketten kurtarmakta, bir milleti aydınlatmakta devlet adamlarının sahip olduğu büyük önem inkâr edilemez. Hatta diyebiliriz ki, bugünü görmek; milletin temizliği ve namusu, vatansever millî çabası ve özellikle hor görülen faydalı duyguları sayesinde etkili olmuştur. Fakat bugün ulaştığımız nokta gerçek kurtuluş noktası değildir. Bu düşüncemi açıklayayım:

Bir milletin felâkete uğraması demek, o milletin hastalıklı olması demektir… Bundan dolayı kurtuluş sosyal yapımızdaki hastalığı açmak ve tedavi etmekle elde edilir. Hastalığın tedavisi ilmî ve fennî bir şekilde olursa iyileştirici olur. Yoksa tam tersine hastalık sürekli ve tedavi edilemez bir hale gelir. Bir sosyal yapının hastalığı ne olabilir? Milleti millet yapan, ilerleten ve yükselten güçler vardır: Düşünce güçleri ve sosyal güçler…

Düşünceler, anlamsız, mantıksız safsatalarla dolu olursa, o düşünceler hastadır. Kezâ sosyal hayat akıl ve mantıktan mahrum, yararsız ve zararlı birtakım inançlar ve geleneklerle dolu olursa felç olur.

Öncelikle düşünce ve sosyal güçlerin kaynaklarını temizlemekten başlamak gerekir. Memleketi, milleti kurtarmak isteyenler için, millî onur sahibi olmak, güzel niyet, fedakârlık gerekli olan özelliklerdendir… Fakat bir sosyal yapıdaki hastalığı görmek, onu tedavi etmek, sosyal kurumu çağın gereklerine göre ilerletebilmek için, bu özellikler yeterli gelmez; bu özelliklerin yanında ilim ve fen gereklidir.

İlim ve fen girişimlerinin çalışma merkezi ise okuldur. Bundan dolayı okul gereklidir. Okul adını hep birlikte saygıyla söyleyelim. Okul genç beyinlere, insanlığa saygıyı, millet ve memlekete sevgiyi, onuru, bağımsızlığı öğretir… Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en sağlam yolu belletir… Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmaları gerekir. Bunu sağlayan okuldur. Ancak bu şekilde her türlü girişimlerin mantıklı sonuçlara ulaşması mümkün olur.

Hanımlar, Beyler! Memleketimizin en bayındır, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklariyle çiğneyen düşmanı yenilgiye uğratan zaferin sırrı nerededir. Bilir misiniz? Orduların yönetiminde ilim ve fen ilkelerini rehber kabul etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için asıl olan okullarımızın, üniversitelerimizin kurulmasında aynı mesleği takip edeceğiz. Evet, milletimizin siyasî, sosyal hayatında, milletimizin düşünce eğitiminde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı, bütün güzelliğiyle meydana çıkar.

Hanımlar, Beyler!

Memleketimiz içinde çağdaş düşüncelerin çağdaş ilerlemelerin güzelliği kaybedilmeden yayılması, ortaya çıkması gerekir. Bunun için bütün ilim ve fen adamlarının bu konuda çalışmayı bir namus gereği bilmesi gerekir.

Öğretmen hanımlarımız, öğretmen beylerimiz, şairlerimiz, edebiyatçılarımız, yazarlarımız sürekli millete bu felâket günlerini ve onun gerçek nedenlerini açık ve kesin olarak söyleyecekler, bildirecekler, bu kara günlerin dönmemesi için dünya yüzünde medeni ve çağdaş bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklardır.

Hanımlar, Beyler!

Görülüyor ki, en önemli ve verimli görevlerimiz eğitim işleridir. Eğitim işlerinde mutlaka başarılı olmak gerekir. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek can ve tek fikir olarak ilkeli bir program üzerinde çalışması gereklidir. Bence bu programın ilkeleri ikidir:

1. Sosyal hayatımızın ihtiyaca uygun olması.

2. Çağdaş gereklere uygun olmasıdır.

Gözlerimizi kapayıp soyut yaşadığımızı kabul edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız… Tam tersine ilerleyen ve medenileşen bir millet olarak uygarlık sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve milletin her bireyinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

Hiçbir mantıklı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede kayıt ve şartları aşamayan milletler hayatı akıllıca ve fiilen göremez. Hayat felsefesini geniş gören milletlerin hakimiyeti ve köleliği altına girmeğe mahkûmdur.

Öğretmen Hanımlar, Öğretmen Beyler! Bütün bu gerçeklerin milletçe iyi gelişme ve iyi bir şekilde sindirilebilmesi için her şeyden önce cahilliği yok etmek gereklidir. Bundan dolayı eğitim programımızın, eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir.

Bu yok edilmedikçe, yerimizdeyiz… Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor, demektir. Bir taraftan genel olan cahilliği yok etmeye çalışmakla beraber, diğer taraftan sosyal hayatta kişi olarak pratik etkili ve verimli fertler yetiştirmek gerekir. Bu da ilk ve orta öğretimin uygulamalı bir şekilde gerçekleşmesiyle mümkündür. Ancak bu sayede sosyal kurumlar iş adamlarına, sanatçılarına sahip olur. Doğal olarak millî dehamızı ortaya çıkartacak duygularımızı layık olduğu dereceye ulaştırmak için yüce meslek adamlarını da yetiştireceğiz.

Çocuklarımızı da aynı tahsil derecelerinden geçirerek yetiştireceğiz.

Hanımlar, Beyler!

Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz eğitimin sınırları ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz.

1. Milletine,

2. Türkiye devletine,

3. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne,

düşman olanlarla mücadele sebepleri ve araçlarıyla donatılmış olmayan milletler için yaşama hakkı yoktur. Mücadele gereklidir. Hanımlar, Beyler! İtiraf edelim ki, biz üç buçuk yıl öncesine kadar topluluk halinde yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi yönetiyorlardı. Dünya bizi, temsil edenlere göre tanıyordu. Üç buçuk yıldır, tamamen millet olarak yaşıyoruz. Bunun maddî ve belirgin tanığı hükûmet şeklimiz ve hükûmetimizin içeriğidir ki, onu kanun Büyük Millet Meclisi diye adlandırdı.

Bütün dünya bir an kararsız olmasın ki, Türkiye devletinin tek ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Değersiz çıkarları için ve kendilerini saklamak endişesiyle milletin ve memleketin bağımsızlığını düşmanlara vermede zarar görmeyen, bağımsızlığımızın imha edilmesi Sévres antlaşmasını kabul eden hâkimlerin, sultanların, padişahların hikâyelerini, bu idareyi gasp etmelerini Türk milleti artık, ancak yalnız tarihte okur.

Hanımlar, Beyler!

Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız. Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz ve sizin rastlayacağınız engelleri kıracağız. Son bir söz: Sizin değerli bir heyet halinde Bursa’ya gelmeniz, yalnız Bursa’yı değil; bütün Anadolu’daki kardeşlerinizi mutlu etti. Ve İstanbul’dan getirdiğiniz selâmları bütün millete bildireceğiz.

Ben de sizden rica edeceğim ki, oradaki kardeşlerimize selâmlarımızı bildiriniz. İstanbul’un talihi, İstanbul’da yaşayan katıksız Türklerin kalp ve vicdanlarındaki istek gibi görünecektir.

Bursa Seyahati: s.16-19

Bu yazı Atatürk’ün Bursa’da öğretmenler grubuna konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-bursada-ogretmenler-grubuna-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Kütahya’da öğretmenlerle konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-kutahyada-ogretmenlerle-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-kutahyada-ogretmenlerle-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:17:11 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4792 Atatürk’ün Kütahya’da öğretmenlerle konuşması Lise binasında verilen çay ziyafetinde söylenmiştir. Öğretmen Hanımlar ve Öğretmen Efendiler; Bu irfan çatısı altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi...

Bu yazı Atatürk’ün Kütahya’da öğretmenlerle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Kütahya’da öğretmenlerle konuşması

Lise binasında verilen çay ziyafetinde söylenmiştir.

Öğretmen Hanımlar ve Öğretmen Efendiler;

Bu irfan çatısı altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi de selâmlamaktan son derece mutluyum. Müdür Beyefendinin çok güzel açıklayıp anlattığı memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir; fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi birbirine üstün tutulur. Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatidir.

Yalnız siz, bilgi ve anlayış ordusundan olanlar, sizlere içinde olduğunuz ordunun kıymet ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir orduya aitsiniz.

Saygıdeğer öğretmen Hanımlar ve öğretmen Beyler, biz, iki ordudan birincisine, vatanı çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya, bütün dünya bilir ve bütün dünya şahit oldu ki, pek mükemmel olarak sahibiz. Vatanın dört yıl önce düştüğü büyük felâketten sonra yoktan var olan bu ordu vatanı yok etmeye gelen düşmanı vatanın namus ocağında boğup yok etti.

Yalnız işimiz, yalnız bu orduya sahiplikle bitmiş, amacımız yalnız bu ordunun zaferiyle sona ermiş değildir. Bir millet ilim, anlayış ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin devamlı sonuçlar vermesi ancak irfan (bilmek, anlamak) ordusuyla geçerlidir. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun kazançları ölüdür. Milletimizi gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak ve milletimize sağlam ve verimli bir gelecek vermek istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bin an önce büyük, mükemmel, nurlu bir bilgi, anlayış ordusuna sahip olmak zorunda olduğumuzu inkâr edemeyiz.

Eski idarelerin, eski hükümet gençlerinin en büyük kötülüklerinden biri de ilim, anlayış ordusuna lâyık oldukları büyük önemi vermemeleridir. Eğer bu önem verilseydi; geleceği ellerine emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar sağlam bir yer verilmesi gerekirdi. Henüz üç buçuk dört yıllık bir hayata sahip olan milli idaremiz de, gerçekten bilgi ve anlayış ordusuyla lâyık olduğu kadar ilgilenememiştir. Fakat bundaki mecburiyeti milletin aydınları olan sizler elbette ki herkesten daha iyi anlar ve değerlendirirsiniz.

Bütün kuvvetlerimizi yalnız cepheye harcadığımız, bütün sağlamlığımızı cephedeki orduda toplamak mecburiyetinde olduğumuz bu kısa zaman içinde, doğal olarak ilim,anlayış ordusuyla lâyıkiyle meşgul olamazdık. Lâkin Cenab-ı Hakk’a binlerce hamd ü sena olsun ki, düşman karşısındaki aziz ordular için harcadığımız bütün emekler mutlu kazançlarını verdi. Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı emeklerimizin, gayretlerimizin mutlu ve başarılı kazançlarını, aynı parlaklık ve aynı verimlilikle elde edeceğiz.

Arkadaşlar, asker ordusuyla irfan ordusu arasındaki benzeyiş ve uygunluğu belirtmiş olmak için şunu da ilâve edeyim: Kıymetli bir eserde ordunun ruhu, subaylar heyeti ve komuta heyetidir deniliyor. Gerçekten böyledir. Bir ordunun kıymeti subaylar ve komuta heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, sizler de bilgi ve anlayış ordusunun subaylar ve komuta heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir.

İstiklâl mücadelesinde, üç dört yıldır, düşmanı topraklarımızda yok etmek için yaptığımız savaşta ordunun ruhu olan subaylar ve komuta heyet ve ileri gelenleri kıymetlerinin yüksekliğini nasıl göstermiş ve ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız nur ve inkılâp mücadelesinin milletimize bir karanlık gibi çöken bütün bilgisizliği yenmek ve kahretmek savaşında da bilgi ordusunun ruhu olan siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beylerin aynı yeteneği paylaşacağınıza ve göstereceğinize eminim.

Hepinizi bu güvenle selâmlarım saygıdeğer arkadaşlar.

Hâkimiyet-i Milliye, 02.04.1923

Bu yazı Atatürk’ün Kütahya’da öğretmenlerle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-kutahyada-ogretmenlerle-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Konya’da lise öğretmen ve öğrencileriyle konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-lise-ogretmen-ve-ogrencileriyle-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-lise-ogretmen-ve-ogrencileriyle-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:15:15 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4790 Atatürk’ün Konya’da lise öğretmen ve öğrencileriyle konuşması Konya Sultanisinde verilen çay ziyafetinde Müdür’ün söylevine cevap olarak söylenmiştir. Saygıdeğer Efendiler! Konya irfan yurdunun saygıdeğer müdürünü, seçkin...

Bu yazı Atatürk’ün Konya’da lise öğretmen ve öğrencileriyle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Konya’da lise öğretmen ve öğrencileriyle konuşması

Konya Sultanisinde verilen çay ziyafetinde Müdür’ün söylevine cevap olarak söylenmiştir.

Saygıdeğer Efendiler!

Konya irfan yurdunun saygıdeğer müdürünü, seçkin eğitmenlerini ve onların verimli öğretim dairesinde bulunan kıymetli öğrencilerini çok içtenlikle, saygıyla, takdirle selâmlarım.

Müdür Beyefendiye özellikle teşekkürlerimi sunmayı bir görev bilirim.

Şundan dolayı ki, Müdür Beyefendi gerçekten bir bilgi, anlayış yurdunun başkanına lâyık kıymetli açıklamalarda bulundular  ve bugün milletin ruhuna, vicdanına, fikrine yön verebilecek içerikte bir konuşma yeri seçtiler. Osmanlı tarihini bütün ince noktalarına değinerek yararlı şekilde özetlemişlerdir. Herkesin uyarı dersi alabileceği kıymetli sonuçlara bağlayan bu güzel özetin seçkinliğini ve kıymetini bozmamak için, eklemek değil, yalnız o özetteki fikirleri doğrulamak için şunu söyleyeyim ki, büyük milletimiz gerçekten yüzyıllardan beri birtakım delilerin, israfçıların emellerinin ve tutkularının oyuncağı olmuştur.

Millet, uzun yüzyıllar buna katlanmış, kaderini kendi elinde değil, kişilerin keyif ve hevesine bağlı bulunduran bu idare sonucunda çok belâlar, çok felâketler, çok acılar görmüş ve sonunda o idare milleti dört yıl önce kesin şekilde esaretin, yok olmanın, ölümün kenarına getirmişti.

Şükretmeye ve övmeye değerdir ki, millet yok olup mezara girmeden önce silkinerek kendini topladı ve yüzyıllardan beri sahip çıkmadığı benliğine bu defa kesin karar ile, bütün bilinç ve inancıyla sarılarak dünyada yeni ve herkeste saygı uyandıran bir varlık halinde ortaya çıktı. Milleti asırlarca en sıcak faydalanma hırsının aracı kılan en büyük düşmanı, müdür beyefendi açık, kesin, kanıtlı bir ifade ile bildirdiler. Bu, bilgisizliktir; milleti kendi benliğine sahip yapmayan, milleti asırlarca kendi hakkında aldanmış bulunduran hep bu bilgisizliktir.

Hükümdarların, şunun bunun milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları bütün vatanı kendi özel köşkleri gibi kabul etmeleri, hep milletin bu bilgisizliğinden yararlanılarak olmuştur. Gerçek kurtuluşu istiyorsak her şeyden önce, bütün kuvvetimiz, bütün hızımızla bu bilgisizliği temizlemek zorundayız. Burada bilgisizliği yalnız okuyup yazmak manasına almıyorum; üç buçuk dört  yıl önce  kendisini esaret ve ölüme boyun eğmesi hakkında hükümdarının verdiği emirlere, yayınladığı fetvalara, gönderdiği ordulara karşı ayaklanmakla bu bilgisizliği yırttığını ve bu bilgisizlikten sıyrıldığını ispat etti.

Gerekir ki, millet bir daha o bilgisizliğe düşmesin, hepimize düşen görev, beyinleri bir daha bu bilgisizliğe düşmemek için hazırlamaktır, bunu yapmak için aklımızla, mantığımızla dinimizce hiçbir engel düşünülmüş değildir.

Bu yolda önümüze herhangi bir engel çıkarsa, doğru yolumuzda herhangi bir kara kaya oluşursa, derhal o engeli yıkmak, o kayayı parçalamak; memleketin şerefini, namusunu, hayatını düşünenler için borçtur, farzdır, ilâhi emirdir. Bu konuda başarımızı kolaylaştıracak çarelerin en başında aydınlatma ve uyarma bulunuyor. Milleti aydınlatma ve uyarma yolunda başarıyla yürütebilecek dindaşlarımız Allah’a şükür çoktur. Genç, ihtiyar bütün aydınlar, bütün memleketini sevenler bu nurlu göreve koşacaktır ve koşuyor.

Yalnız şunu bilmeliyiz ki, bu düşünceler içinde, bunların başında bulunması lâzım gelen her yerdeki, her beldedeki şerefli bilginlerin çok yüksek mevkileri, yapacakları çok hayırlı görevler vardır. Bu gibi bilginlerimizin çabalarıyla gerçek bilim sahiplerinin gerçek şeriat ilkelerine yönelmelerle, bugünkü idaremizin asıl şeriatın ve dinin ruhundan alınmış olduğunu, islam gerçeğinin bize asıl bugünkü şekli emrettiğini anlatmakla yapacakları görevler cidden kıymetli ve önemlidir.

Bütün İslâm dünyasının övünç nedeni olan İbni Rüşd’ler, İbni Sinâ’lar, İmamı Gazali’ler, Farabi’ler gibi yüksek düşünceli kişilerin milletimizin bilginler sınıfı içinde nurlu beyinleriyle varlık göstereceklerine eminim.

Efendiler!

Acı, kara günlerden sonra milletin düşürüldüğü ölüm mezarından kurtulması, milletin bugünkü şerefli yerini bulması hakkında, şükretmeye ve övmeye lâyık girişimler ve harekette bulunan arkadaşların amaçlarına varmakta başarılı olabilmesi ancak milletin aydınlarının milleti her olayda aydınlatmaları ve uyarmaları, milleti daima ana hedefe yöneltmeleriyle mümkün olmuştur.

Biz, bugünkü noktaya böyle bütün aydınların yardımı, bütün kuvvetlerin birleştirilmesiyle ulaşmıştık. Saygıdeğer müdür beyin kıymetli açıklamaları arasında hepimize dayanak noktası olan bu yönü bir daha ortaya çıkartarak ileri, daima ileri yürümek için gösterdikleri isteğe ve özleme teşekkürlerimi sunarım.

İşte heyetinizin karşısında bir daha ilân ediyor, bütün milletime haberin ulaşması için, dünyanın işitmesi ve dostun düşmanın duyması için bir daha söylüyorum ki, milletimin böyle bütün aydın kuvvetinin, milletimin gerçek bilginlerinin, milletimdeki bilim adamlarının aydınlatma ve uyarmasına sahip olarak, bütün seyahat ettiğim yerlerde, hamdü sena ile gördüğüm, milletin çiftçisiyle, esnafiyle, tüccariyle, bütün köylüsüyle kendine güveni oldukça ileri, daima ileri, korkusuzca ileri yürüyecek, attığım adımların yalnız benim adımlarım olmadığını bilerek, bütün aydın kitlenin, bütün iyiliksever tabakanın, bütün saf ve büyük ruhlu halkın benimle beraber geldiğini bilerek kuvvetle, dayanıklılıkla, kararlılıkla daima ve daima ileri yürüyeceğim.

Saygıdeğer Efendiler!

Böyle bütün halinde yapacağımız kurtuluş ve inkılâp hareketinin de düşmana karşı yaptığımız istiklâl hareketi gibi mutlaka başarıyla sonuçlanacağına şüphe yoktur. Bu ikinci amacımıza da her gün daha çok başarıyla varmak için herkesin, her millet ferdinin ruh ve vicdanında şu inanç sarsılmaz şekilde yerleşmelidir ki, artık bu millet geçmişte olduğu gibi şunun bunun heveslerini ve tutkularını şan ve şerefini, amaçlarını ve yararlarını tatmin için değil; ancak kendine ait çıkarlar için, kendisine gerekli ve faydalı gördüğü şeyler için yürüyecek ve bu millet artık ancak bu düşünceyle ilerleyecektir.

Böyle adımların karşılığı da elbette Allah’ın emrettiği, Allah’ın bu millete takdir ettiği zafer ve başarılar olacaktır.

Hâkimiyeti Milliye, 29.3. 1923

Bu yazı Atatürk’ün Konya’da lise öğretmen ve öğrencileriyle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-lise-ogretmen-ve-ogrencileriyle-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Samsun öğretmenleriyle konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-samsun-ogretmenleriyle-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-samsun-ogretmenleriyle-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:12:18 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4788 Atatürk’ün Samsun öğretmenleriyle konuşması Samsun İstiklâl Ticaret Okulu’nda öğretmenler tarafından verilen çay ziyafetinde: Saygıdeğer Hanım, Saygıdeğer Beyefendiler! Bu çay ziyafetini düzenleyenlere özel olarak teşekkür ederim....

Bu yazı Atatürk’ün Samsun öğretmenleriyle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Samsun öğretmenleriyle konuşması

Samsun İstiklâl Ticaret Okulu’nda öğretmenler tarafından verilen çay ziyafetinde:

Saygıdeğer Hanım, Saygıdeğer Beyefendiler!

Bu çay ziyafetini düzenleyenlere özel olarak teşekkür ederim. Bu neden, beni Samsun’un çok aydın bir yerinde bulundurmuş oldu. Bu nedenledir ki yine beni, beyinleri ilim ve fen ile süslenmiş olan kıymetli insanlardan oluşmuş bir heyetin önünde, çok mutlu etti.

Efendiler!

Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki devrelerinin olgunlaşmasını kavramak ve yükselişini zamanla izlemek şarttır. Binlerce sene önceki ilim ve fen dilinin çizdiği kuralları, şu kadar bin sene sonra bugün olduğu gibi uygulamaya kalkışmak, elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir. Çok mutlu bir duygu ile anlıyorum ki; söz söylediklerim bu gerçeklere erişmişlerdir. Mutluluğum artıyor. Şöyle ki söz söylediklerim, öğretim ve eğitim altında bulunan yeni nesli de gerçeğin ışıklarıyla doğuşuna sahip olacak şekilde yetiştireceklerine söz vermişlerdir. Bu, hepimiz için övünmeye açık bir noktadır.

Saygıdeğer Efendiler!

Kızkardeşimiz Hanımefendi ve ondan sonra açıklamada bulunan saygıdeğer duygusal arkadaşlarımız, uzak geçmişi çok güzel göstererek açıkladılar. Yakın geçmişin acılarını da, gerçekten kalpleri durduracak şekilde belirttiler. Bu sebeple, bana yönelik çok güzel sözler söyleme inceliği gösterdiler. İçten gelen bu güzel sözlerden dolayı şüphesiz çok mutluyum, duyguluyum ve onlara teşekkür borçluyum. Yalnız sizden olan bir kişiye, sizden fazla önem vermek, her şeyi bir milletin ferdinde toplamak, geçmişe, bugüne, geleceğe, bütün bu zamanlara ait bir sosyal çalışma heyetinin açıklamalarını, böyle yüksek bir toplantı meclisinin alçak gönüllü bir ferdinden beklemek elbette ki uygun değildir ve gerekli, değildir.

Saygıdeğer kardeşler!

Memleket ve milletin hayat ve geleceğine olan sevgi ve saygımdan dolayı, önünüzde gerçek bir noktayı açıklamak zorundayım. Vatandaşlar, herhangi bir kişiyi istediğiniz gibi sevebilirsiniz. Kardeşiniz gibi, arkadaşınız gibi, babanız gibi, çocuğunuz gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, millî varlığınızı bütün sevgilerinize rağmen herhangi bir kişiye, herhangi bir sevdiğinize vermeğe yöneltmemelidir. Bunun tersine hareket kadar büyük hata olamaz. Bir millet için, bir millet varlığı, bir millet şerefi ve onuru, bir millet büyüklüğü için bu kadar büyük bir yanlış olamaz.  Ben ait olduğum büyük milletimin böyle bir hatayı artık beklemeyeceğine tam güvene sahip olmakla huzurlu ve rahatım.

Arkadaşlar, ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler bundan beş, beş buçuk sene önce milletin gerçek vatanını, ümitsiz felâkete düştüğü zaman, vicdanca, namusca, şahsen sorumlu oldukları görevi yapmak durumunda kaldılar. Bunu doğal olarak yapacaklardı. Yapmaları zorunluydu. Millî namus gereğiydi. Ben bu kutsal gerçeklerin dışında hareket edebilir miydim? Efendiler! Elbette edemezdim. Türk milletinin hiçbir ferdi, bu gereğin dışında hareket edemezdi efendim. Ben, elbette bu üzücü manzara karşısında yüreğimin isteklerine karşı, millî namusumuza aykırı hareket edemezdim. Ait olmakla gurur duyduğum büyük milletin yüksek kişiliğine elbette aykırı hareket edemezdim. Bence aitliğiyle gurur duyduğum milletin hiçbir ferdi, bu namus gereğinden asla sapmamıştır. Eğer bundan farklı gösterilenler varsa, emin olunuz yüce namuslu vatandaşlar, onların kalp ve vicdanı güzellikten hiç esinlenmemiş, kapkara alçak vicdanlardır.

Efendiler!

Bizim milletimiz derin bir geçmişe sahiptir. Milletimizin hayat hikâyesini düşünelim. Bu düşünce bizi elbette yedi yüz yıllık Osmanlı Türklüğünden, çok yüz yıllık Selçuklu Türklerine ve ondan önce bu devirlerin her birine denk olan ne büyük Türk devirlerine kavuşturur. Bütün bu zamanlara dikkat ediniz Türk kendi ruhunu, benliğini, hayatını unutmuş; nereden geldiği belirsiz birtakım başkanların akılsız aracı olmak durumuna düşmüştür. Türk milleti kendi benliğini, kendi aklını, kendi ruhunu unutur gibi olmuş ve varlığıyla herhangi bir amaca, sonucu alçaklık olan, esirlik olan karşılıksız köle olmaya giden değersiz bir hedefe sürüklenmiştir.

Millet ne yazık ki bu yanlış durumu çok sürdürdü, bu yüzden her türlü yoksulluklara ve esirliklere düşmekten kendini kurtaramadı. Bütün bu sıkıntıların ve aldıkları millî olmayan eğitimin gereği olduğunu fark etmeksizin, sağlam bir eğitimin eseri olduğu düşüncesiyle kararını uyguluyordu. Eğitimin temeli, eğitimin amaç ve anlamı çok büyüktür. Bu konudaki yol yanlış ise ve koskoca bir millet önem ve güven duyduğu kitaplardan; kutsal kitaplardan işaret göstererek rehber olduklarını iddia edenlerin sözlerine inanarak yürürlerse ve bu yürüyüş yönü kendilerini yokluğa düşürürse, suç bu yönü izleyen temiz, iyi huylu, özverili, rehberine güvenen çaresiz halktan fazla, rehberlere ait değil midir?

Efendiler!

Söz söyleyen arkadaşlarımızdan biri bana nereden esinlendiğimi ve güç aldığımı sordu. Bu soruya kısa bir cevap vermek isterdim. Diyebilirim ki, bugünkü uyanmayı, düne, geçmişe borçluyuz. Herhalde babalarımızın, analarımızın, yetiştirdiklerimizin ruh ve akıllarımızın açılımında verimli etkileri vardır. Gerçi biz, belki burada bulunanların hepsi, dünyaya geldiğimiz zaman bu topraklar üzerinde yaşayanlarla beraber, yok edici bir baskının pençesi altındaydık. Ağızlar kilitlenmiş gibiydi. Öğretmenler, eğitmenler yalnız bir noktayı beyinlerde yerleştirmeğe zorunlu tutulmaktaydı. Benliğini, her şeyini unutarak bir maddeye boyun eğmek, onun kulu, kölesi olmak. Bununla beraber hatırlamak gerekir ki, o baskı altında da, bizi bugün için yetiştirmeğe çalışan gerçek ve özverili öğretmenler, eğitmenler eksik değildi. Onların bize verdikleri verim, elbette esersiz kalmamıştır.

Şimdi burada bir kişiye rastladım. O, benim ortaokul birinci sınıfında öğretmenimdi. Bana henüz ilk şeyleri öğretirken gelecek için ilk düşünceleri de vermişti. Efendiler, açıklamak istiyorum ki; ilk ilham ana-baba kucağından sonra okuldaki eğitimcinin dilinden, vicdanından, terbiyesinden alınır. Bu esinlenmenin açılımının gerçekleşmesi, millet ve memlekete hizmet edebilecek güç ve kabiliyetin kazanılması için millet ve memlekete büyük, derin ilgi oluşturan düşünce ve duygularla her an desteklenmek gerekir. Bu düşünce ve duyguların kaynağı memleket ve millettir. Milletin ortak istek ve gönlüne dokunmak ve onun gereklerine varlığını yöneltmeyi, kanun hareketi bilmek, gerçek yolda yürüyebilmek için tek kuraldır.

Bir milletin birliğinde hâkim olmak, gereklerine uymak milletin ortak isteği ve düşüncesidir. Bir insan memleket ve milletine yararlı bir iş yaparken, dikkatinden bir an uzak bulundurmamaya  zorunlu olduğu kural; milletin gerçek isteğidir.

Bundan dolayı Efendiler! Arkadaşımızın sorduğu esin ve güç kaynağı, milletin kendisidir. Milletin ortak isteğini, genel düşüncesini olduğu gibi inkâr edenler de vardır. Bu gibileri hepiniz çok duymuşsunuzdur. Memleketimizin ve milletimizin başına gelmiş olan bunca felâketler hiç şüphe etmemelidir ki, bu yanlış insanların memleketin geleceğini ve yönetimini ellerinde tutmuş olmalarından ileri gelmiştir.

Efendiler! Bir toplumun mutlaka ortak bir düşüncesi vardır. Eğer bu her zaman açıklanamıyorsa, onun varlığına baskı yapılmamalıdır. O uygulamada mutlaka vardır, varlığımızı, istiklâlimizi kurtaran bütün fiiller ve hareketler, milletin ortak düşüncesinin, isteğinin, kararının yüksek oluşumunun eserinden başka bir şey değildir. Arkadaşlar, bugün vardığımız sonuç, şüphe yok, çok mutluluk verici, ümit vericidir. Fakat bu mutluluğu saklı tutabilmek için, ümitleri uygulama sahasına koyabilmek için bundan sonra dikkat edilecek noktalar da çoktur. Son söz söyleyen Hoca Efendinin açıklamasından esin alarak söyleyeyim ki, en önemli, en gerçekçi nokta eğitim sorunudur. Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir millet halinde yaşatır; ya da bir milleti esirlik ve yoksulluğa düşürür.

Efendiler! Eğitim kelimesi yalnız olarak kullanıldığı zaman, herkes ona kendince istediği bir anlayışa bağlar. Ayrıntıya girilirse, eğitimin amaçları çeşitlilik kazanır. Örneğin dini eğitim, millî eğitim, milletlerarası eğitim… Bütün bu eğitimlerin amaçları başka başkadır. Ben burada yalnız yeni Türk Cumhuriyeti’nin yeni nesle vereceği eğitimin, millî eğitim olduğunu kesinlikle açıkladıktan sonra diğerleri üzerinde durmayacağım. Yalnız gösterdiğim anlamı kısa örnekle açıklayacağım.

Efendiler! Yeryüzünde üç yüz milyonu içine alan müslüman vardır. Bunlar ana, baba, hoca eğitimiyle eğitim ve ahlâk almaktadırlar. Fakat ne yazık olayın gerçeği şudur ki, bütün bu milyonlarca insan grupları şunun ve bunun esaret zincirleri altındadır. Aldıkları manevî eğitim ve ahlâk onlara bu esirlikten kurtulabilecek insanlık becerisini vermemiştir, veremiyor. Çünkü eğitim amaçları millî değildir.

Efendiler! Millî eğitimin ne demek olduğunu bilmekte artık bir yol karışıklığı kalmamalıdır. Bir de millî eğitim gerçekleştikten sonra onun dilini, metodunu, araçlarını da millî yapmak zorunluluğu tartışılmazdır. Millî eğitim ile açılmak ve yükseltilmek istenilen genç beyinleri, bir yandan da paslandırıcı, uyuşturucu, gerçek dışı fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak gereklidir.

Hoca Efendi bu düşüncesini açıklamak için “Vettinî vezzeytûni ilâh…” âyetini kendince yorumladılar. İncir ve zeytin çekirdeğinden kanun çıkardılar. Birindeki bolluğu diğerindeki birliği gösterdiler. Âyetin anlattığı bu mudur? Değil midir? Bir şey demeyeceğim. Yalnız bu gezim sırasında, tesadüf eseri, bu âyetin anlamını ben diğer bir Hoca Efendiden sormuştum. Bunun için yarım saat kadar düşünceye gerek olduğunu söyledi. Ömrünü okullarda din ilmini öğretmekle geçiren bir kişi, bir kitabın bir satırını Türkçe açıklamak için böyle bir istekte bulunursa millet, ne desin? Onun için Efendiler! Genç neslin beynini yormadan onun her şeyi almaya ve benimsemeye uygun yüzü, gerçeğin izleriyle süslenmelidir.

Saygıdeğer Efendiler!

Bu toplantıda söylenen sözler o kadar duygulanmama, etkilenmeme neden oldu ki, kulağımda o kadar ilâhi bir ses oluşturdu ki, bunu bozmamak için bir kelime bile söylemek düşüncesinde değilim. Fakat varlığınızın ruhumda oluşturduğu duygulanma beni düşüncelerimi açıklamaya yöneltti.

Beni dinlemek zahmetine katlandığınızdan dolayı hepinize teşekkür ederim.

Hâkimiyet-i Milliye: 25.09.1924

Bu yazı Atatürk’ün Samsun öğretmenleriyle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-samsun-ogretmenleriyle-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle bir başka konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-ogretmenlerle-bir-baska-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-ogretmenlerle-bir-baska-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:09:33 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4786 Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle bir başka konuşması Öğretmenler Birliği Gece Toplantısında söylenmiştir. Hanımlar, Efendiler! Bu dakikada dinlediğim duygusallıkla karışık sözleri çok içten, çok yüce buldum. Teşekkür...

Bu yazı Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle bir başka konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle bir başka konuşması

Öğretmenler Birliği Gece Toplantısında söylenmiştir.

Hanımlar, Efendiler!

Bu dakikada dinlediğim duygusallıkla karışık sözleri çok içten, çok yüce buldum. Teşekkür ederim. Kız Öğretmen Okulu, Kız Orta Okulu; Erkek Lisesi ve Erkek Öğretmen Okulu tarafından ortaklaşa düzenlenen bu gece toplantısında bulunmaktan çok mutlu oldum ve fazlasıyla faydalandım.

Müdürler, öğretmenler, öğrenciler! Mutlulukla görüyorum ki, çok güzel çalışıyorsunuz. Girdiğim her yerde bütün milletin aynı şekilde çalıştığına tanık oldum. Millet, aynı noktaya aynı şekilde hızlı ve ekararlı adımlarla yürümektedir. Bu gözlemde bulunanlar elbette hükmeder ki, Türk milleti programını kesinlikle belirlemiştir. Bu programda kesin hedefe ulaştıran yollar açık ve bellidir. Bütün millet elele vererek programını uygulamaktadır.

Bizim programımız yoktur diyenlere söylemeliyim ki, bizim programımızı bütün ayrıntılarıyla laflardan oluşmuş yazılarda arayanlar, beklediklerini bulamayabilirler. Gerçekten bizim programımızın içerdiği amaçlar bakkal kâğıtları üzerindeki belirlenmiş programlardan büsbütün başkadır, yüksektir. Bizim programımızın olup olmadığından şüphesi olanlara, onun sonuçları olan işlere ve eserlere dikkatle bakmalarını öneririm. Her geçecek gün, milletin ortak çalışmasının yeni ve hayırlı sonuçlarıyla taçlanacaktır. Sonuçlar programımızı doğrulama nedeni olacaktır. Kudretsiz beyinler, zayıf bakışlar gerçeği kolaylıkla göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüce seviyesine göre geri adamlardır. Fakat zaman bütün gerçeklikleri en geri olanlara bile anlatacaktır.

Arkadaşlar, ilim ve irfan heyetisiniz, huzurunuzda bulunmaktan faydalanarak bir noktaya dikkat ve çabalarınızı yönlendireceğim: milletimizin nefsini kuruntulardan kurtarmaya gücü yetecek duruma getirmeye çok çalışalım.

Hâkimiyet-i Milliye: 22.10.1925

Bu yazı Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle bir başka konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-ogretmenlerle-bir-baska-konusmasi/feed/ 0
Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle konuşması http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-ogretmenlerle-konusmasi/ http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-ogretmenlerle-konusmasi/#respond Wed, 14 Nov 2018 11:07:20 +0000 http://ataturkicimizde.com/?p=4784 Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle konuşması Öğretmenler Birliğinde Öğretmen Hayriye’nin söylevi üzerine: Saygıdeğer Bey ve Hanımefendiler; Öncelikle izin veriniz Öğretmen Hanımefendiye özellikle teşekkür edeyim. Beni buraya davetlerinden,...

Bu yazı Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>

Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle konuşması

Öğretmenler Birliğinde Öğretmen Hayriye’nin söylevi üzerine:

Saygıdeğer Bey ve Hanımefendiler;

Öncelikle izin veriniz Öğretmen Hanımefendiye özellikle teşekkür edeyim. Beni buraya davetlerinden, gelmeme öncülüğünden dolayı. Bu sebeple çok nurlu bir huzurun, çok verimli beyinlerin karşısında bulunmakla mutluyum. Öğretmen Hanımefendiye de teşekkür edeceğim ki, benim seçkin heyetinizle zaten var olan ilişki ve ilgimi, heyetinizin göğüslerinizde taşıdığınız işaretten birini kendisi göğsüme takarak  burada tesbit ve ilâna neden olmuştur. Öğretmen Hayriye Hanımın konuşmasını çok derin ilgiyle dinledim.

Öğretmen ordusunun, nur ordusunun kararlılık ve imanını ne güzel anlattılar. Kendilerini tebrik ederim. Açıklamaları sırasında bana ait güzel sözlere özellikle teşekkür ederim. Bu noktada her yerde söylediğim bir gerçeği tekrar etmeme izninizi rica ederim. Memleket ve millet hizmetlerinde öncü olmak isteyenlerin esin kaynağı, milletin gerçek duyguları ve amaçlarıdır. Bizim söylemeye değer bir hareketimiz varsa, o da milletin duygu ve beklentilerinde sevgilerinde varlığına dokunmağa çalışmaktan ibarettir. Her türlü başarı sırrının, her türlü kuvvetin, kudretin gerçek kaynağının, milletin kendisi olduğuna inancımız tamdır.

Şimdiye kadar bu hareketimizden asla aldanmadık. Bundan sonra da aynı şekilde harekete devam edeceğimize şüphe yoktur.

Saygıdeğer arkadaşlar; yürümekte olduğumuz yenilenme, gelişme ve medeniyet yolunda sizlerden oluşan bir Türk ordusunun mutlaka başarılı olacağına inancım kesindir. Şimdiye kadar olduğu gibi, birbirimize dayanarak ve hep beraber milletin iradesine dayanarak yürümekte devam edeceğiz. Milletimizin bitirmeye mecburi olduğu aşamalar büyüktür. Ulaşılması mecbur olan hedefler çoktur. Mutlaka bu aşamalar geçilecek, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret ileri! İleri! Daima ileridir.

Hâkimiyet-i Milliye: 20.10.1925

Bu yazı Atatürk’ün Konya’da öğretmenlerle konuşması ilk olarak şu sitede yayınlanmıştır Ataturkicimizde.com. Yazının kaynağı bu sitedir.

]]>
http://ataturkicimizde.com/ataturkun-konyada-ogretmenlerle-konusmasi/feed/ 0